14-20 Temmuz Türkmen Şehitleri Haftası ve 1959 Kerkük Katliamının Düşündürdükleri

Bilgay Duman, ORSAM Uzmanı, Ortadoğu
14 Temmuz tarihi hem Irak hem de Türkmenler için kırılma noktalarının yaşandığı bir gün olarak karşımıza çıkmaktadır. 14 Temmuz 1958 tarihinde Irak’ta krallık yıkılarak, cumhuriyet ilan edilmiş ve Baas Partisi’nin temelini oluşturan askeri cunta görevi devralmıştır. Böylece 1958 darbesiyle neredeyse 40 yıllık Baas iktidarı Irak’taki temellerini atmıştır. Bu darbenin ilk yıl dönümünde ise Irak’ta yaşayan Türkmenler için en büyük tarihsel travma olarak nitelendirilebilecek ve Kürt-Türkmen düşmanlığının tohumlarının atıldığı 14 Temmuz 1959 katliamı yaşanmıştır. Bu iki olayın bugün için hem Irak’ın hem de Türkmenlerin geleceğine önemli derecede etki ettiğini söylemek mümkündür.
 
14 Temmuz 1958’de Abdülselam Arif ve Abdülkerim Kasım'ın başını çektiği ordu içerisindeki muhalif hareket, Nuri Said başkanlığındaki hükümete karşı bir darbe yaparak, Irak’ta krallığa son vermiş ve askeri cunta yönetiminde cumhuriyet ilan edilmiştir. Krallık rejiminin önde gelen lider ve siyasetçileri hapse atılmış ve idam edilmiştir. Ancak yeni yönetim içerisinde de uluslararası ve bölgesel konjonktürün etkisiyle Arap milliyetçileri ve komünistler arasında bir mücadele söz konusu olmuştur. Özellikle komünist görüşe yakın Abdülkerim Kasım’ın önderliğindeki Irak Devrim Hareketi tarafından yapılan ihtilal sonrası, çıkarılan genel afla birlikte krallık rejimine ve uygulamalarına karşı çıkan pek çok Iraklı ülkelerine geri dönmüştür ve yönetimin çeşitli kademelerinde görevlendirilmiştir. Bu arada o dönemde Sovyetler Birliğinde sürgünde olan Molla Mustafa Barzani de Irak’a dönmüş ve Abdülkerim Kasım’la anlaşarak, Irak’ın kuzeyinde Kürt aşiretler arasında çıkan anlaşmazlıkları önlemek için Kuzey Irak’a yerleşmiştir. Kerkük Belediye Başkanlığına da Sovyetler Birliğinde eğitim almış Maruf Berzenci getirilmiştir. O dönemde Kürt grupların daha çok komünist hareketlenmelerle birlikte hareket ettiğini söylemek mümkündür.
 
Diğer taraftan Türkmenler de cumhuriyetin getireceği yeniliklerle umutlanmıştır. Ancak bu umut kısa sürmüş ve yeni yönetimin çıkardığı anayasa ve ortaya koyduğu uygulamalar, Türkmenleri göz ardı etmiştir. ihtilalden sonra çıkarılan yeni anayasada Türkmenlere yer verilmezken, Irak’ın Arap ile Kürtlerin müşterekliğinde kurulduğu ve Arap dünyasının bir parçası olduğu vurgulanmıştır. Bu durum Irak’taki Türkmenlerin yaşamını sınırlandırırken, Türkmen bölgelerine yapılan baskı, artmaya başlamış özellikle Abdülkerim Kasım’dan destek alan Kürt gruplar başta Kerkük olmak üzere, Türkmen bölgelerindeki faaliyetlerini arttırmıştır. İhtilalin ilk aylarında, Türkmenler ve Kürtler arasında küçük çaplı çatışmalara kadar varan gerginliklerin yaşandığı, ancak olayların büyümeden yatıştırıldığı bilinmektedir.
 
Bu süreç içerisinde çalkantılı geçen ilk yılın ardından Irak’ta cumhuriyetin ilanının birinci yılının Kerkük’teki kutlamaları sırasında, Türklük adına en acı günlerden biri olarak ifade edilebilecek elim olaylar yaşanmış, birçok Türkmen katledilmiş, evleri yakılmış, yıkılmış, Türkmen aydınları tutuklanmış ve Türkmen halkı tamamıyla 3 gün süren “cehennem” hayatı yaşamıştır. Irak’ta yaşadıkları dönem boyunca devletçi ve milli tavırlarıyla bilinen Türkmenler, o dönemde de komünistlerle karşı karşıya gelmiştir. Bu açıdan özellikle Irak’ın kuzeyindeki komünizmin temel yürütücü gücü olan Kürtlerle çatışan Türkmenlerin, 14 Temmuz 1959 Kerkük Katliamında kapsamlı ve planlı bir uygulamayla karşılaştıkları ve komünist Kürt grupların üyeleri tarafından öldürüldükleri ifade edilebilir.(1) Ancak bu olayın halen sistemi oturmamış ülkedeki durumu etkilemesini istemeyen Abdülkerim Kasım, Irak’ta ve uluslararası kamuoyunun tepkisini de dikkate alarak, yaşanan katliamı kınayan bir bildiri yayınlamış ve soruşturma başlatmıştır. Soruşturma sonucunda bazı kişiler tutuklandıysa da bu kişilerin birçoğunun herhangi bir cezaya çarptırılmadığı söylenmektedir.(2)
 
Tarihin şiddetle anılan yıllarına bir not olarak düşülen bu olay, Irak’taki Türk kimliğinin geleceğini etkileyen en önemli olaylardan biri olarak nitelendirilebilir. Bu olayla birlikte Türkmenler daha kapalı bir toplum haline gelirken, yapılanların cezasız kalması ya da göz ardı edilmesi, Türkmen halkının devlete olan inancını azalttığını ifade etmek mümkündür. Ayrıca bu olay, Irak’ta Türkmenler ve Kürtler arasındaki düşmanlığın temel çıkış noktası olarak görülmektedir. Bu tarihten sonra Türkmenler ve Kürtler arasındaki mücadele, gerginlik, şiddet ve daha da önemlisi karşı tarafa beslenen nefret algısı üst seviyelere çıkmıştır. ABD’nin 2003’te Irak işgalinin ardından müttefiki olan Iraklı Kürt grupların Irak’ın kuzeyinde elde ettiği güçle Kürt olmayan unsurlara yönelik sindirme politikası uygulaması, Türkmenler ve Kürtler arasındaki gerginliği arttırmıştır. Özellikle Kerkük üzerindeki Kürt baskısı, Türkmenlerin tepkilerini yükseltmiştir. Ancak Türkiye ile Iraklı Kürt gruplar arasında gelişen ilişkilerinde etkisiyle 2010’da Irak’ta yapılan seçimlerin ardından Kürt grupların politikalarında bir yumuşama olduğunu söylemek mümkündür. Zira Irak’ta yaşanan olaylarda tek taraflı müdahalelerin bir sonuç vermediği görülmektedir. Bu açıdan Irak’ta yaşayan her kesimin sorumlu davranması gerektiği söylenebilir. Burada “sorumlu davranılması” ifadesi Türkmen açısından yanlış anlaşılmamalıdır. Kimse bu yaşanan olayları göz ardı edilmesini ya da unutulması beklememelidir. Kerkük’te yaşanan bu katliamın tarih sayfasındaki kirli yerinin silinmesi mümkün değildir. Burada ifade edilmek istenen tarihsel konjonktürle mevcut durumun farklılaştığı ve dönemsel dinamiklerin değiştiğidir. Aslında tarihte yaşanan bu acı olay, Türkmen kimliğinin ispatı niteliğindedir. Türkmenler, Kerkük Katliamı gibi nice olaylara rağmen, Irak’taki varlığını korumuş ve korumaktadır. Aradan 50 yıldan fazla bir süre geçmesine rağmen halen bu olaylar üzerinden politika üretmenin bir fayda sağlamayacağı değerlendirilmektedir. Bu olaylar her zaman akılda tutularak ve unutulmasına izin verilmeyerek, Türkmen kimliğinin daha da güçlenmesine katkı sağlanabilir. Bu açıdan önemli olanın tarihte yaşamak değil, tarihi yaşarak tarih yazmak olduğu düşünülmektedir. Türkmen siyasetçilerin de gelecek için çıkmaz oluşturan sorunların çözümüne katkı yapması, tarihe Türkmenler adına düşülecek bir not olabilecektir.  
(1) David McDowall, A Modern History Of The Kurds, I.B. Tauris & Co. Ltd., New York, 2007, s. 405.
(2) Suphi Saatçi, Tarihten Günümüze Irak Türkmenleri, İstanbul, 2003, s. 227.