2017 Değerlendirmesi: IŞİD’in Değiştirdiği Irak

21 Kasım 2017 tarihinde Irak Başbakanı Haydar El-Abadi,  Anbar’a bağlı Rava’nın IŞİD’den geri alınmasıyla birlikte, Irak’ta IŞİD’in askeri olarak bittiği açıklamasını yaptı. Böylece IŞİD’in Haziran 2014’te Musul’u ele geçirmesiyle başlayan süreçte, yaklaşık 3,5 yıl süren mücadele askeri olarak son ermiş oldu. Bu süreçte ilk bir yıl, yani 2014’ün ikinci ve 2015 yılının ilk yarısı, IŞİD’e karşı Irak savunma durumunda kalırken, Ağustos 2015’te ABD’nin öncülüğünde IŞİD’e karşı uluslararası koalisyonun kurulması ve Irak güvenlik güçlerinin yeniden toparlanmasıyla birlikte muharebe ve saldırı durumuna geçilmiştir. Daha önce de bazı bölgeler IŞİD’den geri alınması rağmen, uluslararası koalisyonun kurulmasıyla birlikte IŞİD’de karşı sistemli ve istikrarlı bir ilerleme sağlandığı görülmüştür. Ancak zaman zaman Haşdi Şaabi ve Irak güvenlik güçleri arasındaki uyumsuzluk ve koordinasyon eksikliği de IŞİD’e karşı ilerlemede aksaklıklar ortaya çıkarmıştır. Musul ve Telafer operasyonunda bu durum açık bir biçimde kendini belli etmiş, nitekim 2016’nın sonunda tamamlanması planlanan Musul operasyonu ancak Haziran 2017’de tamamlanmıştır. Musul’un IŞİD’den tamamen geri alınmasıyla birlikte, psikolojik üstünlüğü tamamen ele geçiren Irak merkezi hükümeti, yaklaşık 4 aylık süre içerisinde de IŞİD’in kontrolünde hiçbir Irak toprağı kalmamıştır. Ancak IŞİD’in bıraktığı izler ve ortaya çıkardığı değişim ekonomiden siyasete, nüfus yapısından toplumsal problemlere kadar her alanda kendini hissettirmektedir.

 

İnsani Etki: IŞİD’in ortaya çıkardığı belki de en büyük değişim insan üzerinde olmuştur. IŞİD’le savaş yaklaşık 3,5 yılda 60 binden fazla insanın hayatını kaybetmesine neden olurken, IŞİD’in etkili olduğu bölgelerde büyük demografik değişiklikler yaşanmıştır. IŞİD’le mücadele askeri olarak bitmesine rağmen Birleşmiş Milletler verilerine göre 2.9 milyondan fazla mülteci, 1.4 milyondan milyondan fazla da geçici yerleşimci bulunmaktadır. Bu anlamıyla toplamda 4.3 milyondan fazla kişi ülke içerisinde IŞİD nedeniyle yer değiştirmek zorunda kalmıştır. IŞİD’den geri alınan bölgelerdeki yeniden yapılandırma çalışmaları konusundaki aksaklı ve yavaşlığın yanı sıra, elektrik, su, sağlık gibi kamu hizmetlerinin sağlanmasındaki sıkıntılar da geri dönüşleri mümkün kılmamaktadır. Öte yandan IŞİD’in toplum sosyolojisi üzerinde de derin etkiler bırakmıştır. Özellikle IŞİD’in toplumsal güveni yatay ve dikey olarak yıktığını söylemek yanlış olmayacaktır. Daha net bir ifadeyle, etnik ve dini gruplar arasındaki ayrımlar keskinleşirken, toplum ve devlet arasındaki kopukluk da giderek artmıştır. Irak’ta iktidarın ana kurucusu Şiiler arasında dahi karar alıcı mekanizmaya karşı soru işaretleri ortaya çıktığını söylemek yanlış olmayacaktır. Hatta Irak’ta nüfusun çoğunluğunu oluşturan Şiiler açısından önemli bir etken olan din adamları ile devlet mekanizması arasındaki mesafe de açılmıştır.

 

Güvenlik algısı ve sistemindeki değişim: IŞİD’le birlikte Irak’taki güvenlik algısı ve sistemi de değişmiştir. Özellikle IŞİD’le birlikte ortaya çıkan “dehşet dengesi” Irak’taki toplumsal hafızadan kolay kolay silinebilecek bir olgu olarak görünmemektedir. IŞİD, ülkedeki “şiddet eğiliminin çıtasını” oldukça yukarıya çıkarmıştır. IŞİD’in kullandığı yöntemler, eylem şekli ve kullanılan araçlar, hedef kitlenin sınırının olmaması Irak’ta “savaşın doğasını” değiştirmiş, hatta literatürde de kavramsal olarak tartışılan “savaş ahlakını” ortadan kaldırmıştır. Hatta IŞİD’in artık “terör” kelimesi ile dahi ifade edilemeyecek boyutta bir şiddet sarmalı ortaya çıkardığını söylemek yerinde olacaktır. Bununla birlikte IŞİD’in Irak’taki varlığı güvenlik sistemini de değiştirmiştir. IŞİD’in etkinliğiyle birlikte devlet dışı silahlı aktörler ve PKK gibi terör örgütleri sahada yer edinmeye çalışmış, hatta IŞİD’le mücadele bahanesiyle meşrulaştırılmıştır. Ayetullah Ali El-Sistani’nin fetvası üzerine kurulan Şii milis grupların Haşdi Şaabi çatısı altında yeniden kurulması ve aktive olmasıyla birlikte, devletin silahlı gücünün yerini alan ve hatta zaman zaman meşru silah kullanım gücünü elinde bulunduran devlete karşı çıkan biri güvenlik sistemi ortaya çıkmıştır. Ayrıca IŞİD’e karşı kurulan uluslararası koalisyonun varlığı da, Irak hükümetinin izniyle dahi olsa, Irak topraklarını yeniden dışarıya açmıştır. Zira söz konusu koalisyona 60’dan fazla ülke katılım sağlamıştır. Ayrıca İran da doğrudan askeri olarak Irak topraklarında etkinlik göstermeye başlamıştır. Hatta Haşdi Şaabi ve Şii milis gruplar üzerinden Suriye gibi üçüncü ülkeleri etkisi altına almış ve operasyonlar yürütmüştür. Bu sistem içerisinde Haşdi Şaabi’nin bir yasa ile meşrulaştırılarak devletin resmi gücü haline getirilmesiyle, devlet dışı silahlı aktörlerin, devlet aygıtına paralel ya da alternatif bir yapıya kavuştuğu görülmektedir. Öte yandan terör örgütü PKK da IŞİD’le mücadele bahanesiyle Irak’ta başta Sincar ve Kerkük olmak üzere kendine yeni üsler kurma ve meşrulaşma çabası içerisinde olmuştur. Irak hükümetinin zayıf konumu ve IŞİD’le mücadele nedeniyle başka bir cephe ya da cepheler açmasının önüne geçtiğinde, güvenlik sistemindeki değişikliğe etkin reaksiyon gösterememiştir. Bu durum önümüzdeki süreç içerisinde Irak hükümetini en fazla zorlayacak konulardan biri olarak görünmektedir.

 

Siyasi Etki: IŞİD’in varlığı ve Sünnileri savunduğu iddiasıyla ortaya çıkmış olması, Sünnileri Irak’ta suçlu durumuna sokmuş ve Sünnilerin siyasi süreçte sessiz ve çekimser kalmasına sebebiyle vermiştir. Diğer taraftan Irak’ta Şii siyasi söylemin yükseldiği bir süreç ortaya çıkmıştır. Hatta içerisinde farklı etnik ve dini gruplardan üyeler barındırsa da temel olarak Şii kimliği üzerinden hareket eden Haşdi Şaabi’nin IŞİD’le mücadelede yürütücü güç konumuna gelmesi, Türkmenler gibi Irak’ta mezhepsel kimliğin etnik kimliğin gerisinde olduğu toplumlarda dahi mezhepsel kimliğin ön plana çıkmasına sebebiyet vermiştir. Ancak IŞİD’in mezhepsel kimlikler üzerinden beslenerek geliştiği ve gerginlik, güç boşluğu, güven eksiliği gibi ortamdan faydalandığı görülmüştür. Bu nedenle özellikle son süreçte merkezi siyasetin ön plana çıktığı bir süreçle karşı karşıya kalınmıştır. Bu nedenle belki de IŞİD’in toplum üzerinde olumlu olarak ifade edebileceğimiz tek etkisi, mezhepçilik ve radikal söylemlere karşı çıkan ciddi bir kitlenin, Irak’ın birliği ve bütünlüğüne vurgu yapacak şekilde siyasi olarak kendini ifade etmeye başlaması olmuştur. Nitekim daha önce ciddi bir mezhepçi çizgi izleyen ve babası da bir Ayetullah olan Ammar El-Hekim’in, Irak İslam Yüksek Konseyi’nden (SCIRI) ayrılarak Ulusal Hikmet Hareketi’ni kurmuş ve parti ilkelerini liberal, seküler ve milliyetçi söylemlerle açıklamıştır. 12 Mayıs 2018 tarihinde yapılması planlanan genel seçimlerden önce merkezi (radikal söylemlerden uzak) siyasi söylemlere başvuran siyasi partilerin ya da akımların artması, Irak’ın ihtiyacı olan pozitif değişimi beraberinde getirecek nitelikte olacaktır.

Diğer taraftan IŞİD, Irak’taki siyasi ve idari dengeyi de değiştirmiştir. Özellikle IŞİD’in ele geçirdiği toprakların bir kısmının geri alınması sürecinde Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin (IKBY) sınırlarını genişletme fırsatı ortaya çıkarmıştır. zaten 2003’ten sonra haksız ve illegal olarak elinde tuttuğu toprakları genişleten IKBY, Irak merkezi hükümetinin zayıflığını fırsat bilerek önce Kerkük’ü ele geçirmiş, sonra da IŞİD’den geri alınan topraklar üzerinde tahakküm kurmaya çalışmıştır. Bu IKBY ve Irak merkezi hükümeti arasındaki dengenin bozulmasına ve gerilimin de artmasına sebebiyet vermiştir. Hatta IKBY Başkanı Mesut Barzani, hem Irak merkezi hükümetinin zayıflığı hem de uluslararasılaşan bölgesel krizleri fırsat bilerek, IKBY’yi bağımsızlık referandumu sürecine sokmuştur. Nitekim İsrail hariç neredeyse tüm dünyanın tepkisine yol açan referandumu 25 Eylül 2017 tarihinde gerçekleştiren Mesut Barzani, hem IKBY hem de şahsi siyasi geleceği için bugüne kadar en yanlış adımı atmıştır. Zira söz konusu referandum Kürt iç politikasındaki ayrışmaları arttırırken, Erbil-Bağdat arasındaki gerilimi körüklemiştir. Bununla birlikte IKBY’nin bağımsızlığına karşı uluslararası ve bölgesel bir konsensus oluşmuş, hatta problemli ilişkilere sahip Türkiye ve Irak’ı yeniden bir araya getirerek, ittifak ilişkisinin kurulması sağlanmıştır. Bu ittifaka İran da dahil olarak IKBY hem bölgesel hem de uluslararası düzeyde yalnızlaştırılmıştır. Irak merkezi hükümeti attığı adımları bir ileriye taşıyarak, Mesut Barzani’nin partisi olan KDP’nin rakibi KYB ile ittifak kurarak,  IKBY’nin 2003’ten sonra anayasal hakları dışında elinde tuttuğu bütün toprakları geri almak amacıyla peşmergeye karşı başlattığı operasyonu 15 saat gibi kısa bir sürede tamamlamıştır. IKBY, 14 yıllık kazanımı bir anda kaybetmiştir. Bu hamle Irak merkezi hükümetinin elini güçlendirirken, IKBY’deki otonomiyi zayıflatırken, federal bir idari sisteme sahip Irak’ta merkezi otoritenin gücünü tekrar konsolide etmesine imkan tanıyacak bir ortam oluşmuştur. Bununla birlikte referandum sonrası IKBY iç siyasetindeki denge de bozulmuş ve IKBY hükümetine karşı büyük çaplı protesto gösterileri yaşanmıştır. Bu anlamıyla IŞİD’in Irak’taki varlığı ve sonrasının Irak’taki siyasal yapı üzerinde ciddi bir değişime yol açtığını söylemek yanlış olmayacaktır.

 

Ekonomik ve coğrafi etki: Irak hükümeti, yaklaşık 3,5 sene süren IŞİD’le mücadeleye 100 milyar dolardan fazla para harcamıştır. Bu rakam neredeyse Irak’ın bir yıllık bütçesine denk gelmektedir. Nuri El-Maliki’nin başbakanlık döneminin sonuna denk gelen 2014 yılında, IŞİD müdahalesinden önce, Irak bütçesinde yaklaşık 64 milyar dolarlık bir açık ortaya çıkmıştır. Bu açıkla birlikte IŞİD’le mücadeleye sarf edilen 100 milyar dolarlık rakam da düşünüldüğünde Irak hükümeti için ciddi bir ekonomik yük bulunmaktadır. Bu ekonomik yük, savaşın ortaya çıkarmış olduğu tahribat nedeniyle yeniden yapılandırma çalışmaları da hesaba katıldığında daha da büyümektedir. Tahmin edilen rakamlara göre Irak’ın yeniden yapılandırılması için 100 milyar dolardan fazla paraya ihtiyaç duyulmaktadır. Irak’ın gelirlerinin yüzde 96’sını başta petrol olmak üzere enerji kaynaklarından elde edilen gelir oluşturmaktadır. Ancak Irak’ta IŞİD’le yürütülen savaş nedeniyle petrol alt yapısı da ciddi oranda hasar görmüştür. 2017 sonu itibariyle ancak IŞİD’le mücadele dönemi öncesine dönülebilmiştir. Ancak enerji kaynaklı gelirlerin arttırılabilmesi için enerji konusunda da yatırımlara ve alt yapı çalışmalarına ihtiyaç duyulmaktadır. Bu nedenle Irak ciddi bir ekonomik darboğaza girdiğini söylemek yanlış olmayacaktır. Irak hükümeti ekonomik sıkıntıları giderebilmek için bir takım kamu harcamaları (araç kullanımı, koruma sayısının azaltılması gibi) ve maaşlar konusunda tedbirler uygulamasına rağmen, bu tedbirler Irak’ın ekonomik problemlerini çözebilecek nitelikte değildir. Bununla birlikte Irak’ın bu problemleri tek başına aşması da mümkün gözükmemektedir. Nitekim Birleşmiş Milletler ve Dünya Bankası öncülüğünde 8-12 Şubat 2018 tarihlerinde Kuveyt’te “Irak Donörler Konferansı”nın yapılması planlanmaktadır. Böylece Irak’ın yeniden yapılandırma sürecinde uluslararası destek sağlanmaya çalışılacaktır. Bununla birlikte IŞİD’in ortaya çıkardığı önemli etkilerden biri de Irak’taki coğrafya üzerinde olmuştur. IŞİD’le mücadele nedeniyle pek çok yerleşim yeri yıkıma ve zarara uğramıştır. Hatta bazı yerleşim yerleri tamamen haritadan silinmiştir. Bu nedenle yerleşim yerlerindeki nüfus dengesi de coğrafyaya göre değişmiştir. Halen geri dönemeyen ciddi bir nüfus olduğu ve geri dönüş konusundaki zamanlamanın da düşünüldüğünde, özellikle Bağdat’ın kuzeyinden Duhok’a kadar olan coğrafyada ciddi bir dönüşüm olduğundan bahsetmek mümkündür.

Sonuç olarak IŞİD’in varlığı ve IŞİD’le mücadele sürecinin Irak’ı temelden etkilediğini söylemek yerinde olacaktır. Bu etki kısa vadede farklı sonuçlar ortaya çıkarsa da Irak’ın kısa, orta ve uzun vadede yeni ve farklı gelişmelere sahne olacağını söylemek mümkündür. Bugün itibariyle IŞİD askeri olarak Irak’taki kontrol alanlarını kaybetmekle birlikte, ideolojik, siyasi, toplumsal, düşünsel, duygusal, ekonomik vb. etkilerini sürdürmektedir. Bu nedenle IŞİD’in her alanda etkilediği Irak’ta dengenin yeniden kurulması uzun zaman alacak gibi görünmektedir. Özellikle önümüzdeki süreçte Irak’ta yerel ve genel seçimlerin yapılacağı düşünüldüğünde, seçim sürecindeki ittifak, işbirliği ve ayrışmalarla birlikte, seçim sonrası ortaya çıkacak tablonun, Irak’ın geleceği açısından önemli düzeyde etkili olacağını söylemek yerinde olacaktır. Buradan hareketle Irak’taki uzlaşma, barışın tesisi, sosyal yenilenme ve kalkınma programlarının uygulanması, Erbil-Bağdat arasındaki dengenin anayasal temeller üzerinden siyasi uzlaşıyla çözülmesi, seçim sonrası kurulacak hükümetin kapsayıcı ve dengeli olması, Irak’taki sorunların çözümünü kolaylaştıracak niteliktedir. Bu noktada IŞİD tecrübesinin Irak üzerinden bölgede ve uluslararası düzeydeki etkisi de göz önüne alındığında, Irak’taki tüm süreçlerin bölge ülkeleri ve uluslararası güçler tarafından desteklenmesi, Irak’ın geleceği açısından son derece önemli olacaktır.

 

Bu yazı “DEAŞ'ın değiştirdiği Irak” başlığı ile Star Açık Görüş bölümüne yayınlanmıştır.