Etkinlik Değerlendirmesi

2021 Irak Parlamento Seçimlerinin Değerlendirilmesi

Dr. Munkit Dagher: “Seçim sonuçları, rakamlar ve kazananların niteliği açısından büyük bir sürpriz oldu”
Seçimler tam anlamıyla Iraklı, popülist ve duygusal olarak tanımlanabilir. Seçimlerde en önemli faktörlerden birinin katılım oranı olduğunu biliyoruz.  Sistani’nin Iraklıları kitlesel olarak oy vermeye çağırdığı 29 Eylül’e kadar katılımın %25-30 arasında olması bekleniyordu. Bu durum, seçimlerin kaderini çok değiştirmese de etkisi olan faktörlerden biriydi. Katılım oranını değiştiren ikinci faktör ise Seçim Komisyonunun katılım oranının hesaplanmasında benimsediği yöntemdir. Hesaplama yöntemi mantıksız olduğu için bu, asılsız bir faktördür. Komisyon, seçmen katılım yüzdesini, güncellenmiş biyometrik seçim kartını alanlar özelinde hesapladı. Buna göre Irak’ta yaklaşık 25 milyon olan seçmen sayısı 20 milyona kadar geriledi. Yani 5 milyon Iraklı seçmen bu seçimlere katılmadı ve bu durum seçim sonuçlarını büyük ölçüde etkiledi. Bu seçimde oyunun kuralları bu kez değişti. Geçmiş dönemlerde, seçimlerin belkemiği Seçim Komisyonu, partiler, silahlar, siyasi para ve Necef merciiyle sınırlıydı. Ancak bu seçimde, önceki seçimlerin aksine hükûmetin etkili olduğunu görüyoruz. Bu seçimlerde geçmişte olduğu gibi büyük ihlaller, en azından sistematik ihlaller yaşanmadığı için oylama günündeki teknik süreç çok doğal ve sorunsuz ilerledi. Bu da demek oluyor ki hükûmet ile Seçim Komisyonu arasında iş birliği vardı ve seçim merkezlerinde de güvenlik çok disiplinliydi. Irak’ta 24 saat içinde Seçim Komisyonu, ön sonuçları açıkladı. Bu kez seçimler, en azından komisyon içinde ve seçim merkezlerinde daha iyi gözlemlendi.

Bu seçimi de etkileyen bir diğer faktörse Necef'teki en yüksek dini merciidir. Seçim işlerine müdahalede muhafazakâr görünmeye çalışsa da mercii bu kez ağırlığını koydu ve Irak’ın kaosa sürüklenmemesi için seçimlere ivme kazandırmaya çalıştı. Bu dönemde dikkat çekmemiz gereken iki önemli olay bulunmaktadır. Birincisi, seçimlere ilişkin merciinin yaptığı açıklamadır. İkincisi, seçimlerden birkaç gün önce Kerbela’ya yapılan kırkıncı ziyaret törenleri sırasında “Mukaddes Türbeler Seferberliği”nin kurulduğunun duyurulmasıdır. Bu duyuru, sembolik bir zamanda ve mekânda yapıldı ve devlet sınırları dışında silah taşıma konusunda kamuoyunun durumu hakkında net bir mesaj verdi. Merciinin, destekçilerini gidip oy kullanmaya teşvik etmesi, Şii arenasında iki listenin varlığını artırdı. Birinci grup Hukuk Devleti listesi, ikinci grup ise Sadr Hareketi listesidir. Irak’ın orta ve güney bölgelerindeki seçim bölgelerinde Sadr Hareketi’nin ve hukukun üstünlüğünün sonucunda büyük ve beklenmedik bir sıçrama yaşandı. Bu yükselişin arkasında merciinin vaazları vardı. Irak’ın güneyindeki dindarlar sadece merciinin vaazlarına itaat ettiği için Şii dinî parti ve listelerine oy vermeyi tercih ediyorlar. Bu seçimlerde iki tür Şii dinî parti ve listesi var:

  1. Mercii İran’a dayanan partiler ve listeler.
  2. Sadr Hareketi ve Hukuk Devleti gibi Irak Şii partileri ve listeleri.

Bu nedenle, dindar seçmenler ikincisine oy vermeyi tercih ettiler.

Bu seçimlerde en önemli etken Ekim protestolarıdır. Sonuçlar bize, bu seçimlere katılımı boykot edenlerin Irak siyasi haritasını Ekim protestolarının talimatlarına ve taleplerine göre yeniden çizme konusunda tarihî bir fırsatı kaçırdığını gösterdi. Bağımsızlar ve Tişrinciler şimdiye kadar 20’den fazla sandalye kazandılar. Nasıriye, Babil, Necef, Kerbela ve Divaniye gibi dinî siyasi güçlerin kalesi sayılan şehirlerde sandalye aldılar. Bu sonuçlarla ilgili en önemli şey, Iraklı seçmenin seçim sürecini ve siyasi süreci etkileyebileceğini kanıtlamasıdır. Irak vatandaşının (hâlâ) eksikliğini hissettiği siyasi sürece ve seçim sandığına olan güveni yeniden sağladı. Aynı zamanda Tişrin güçlerinin ve bağımsızların siyasi süreci etkileme ve dini siyasi güçlerin kalelerine nüfuz etme gücünü de gösterdi. Bu durum, Ekim protestoları güçlerine büyük umut verdi. Ayrıca seçim sonuçları siyasi süreçte birçok partizan figürü saf dışı bıraktı.

Saad el-Ravi: “Seçim Yasası Her Seçim Döneminde Yaşanan Bir Sorundur”
Seçim yasası taslağı oylamaya sunulduğundan bu yana birçok itirazım oldu. Seçim yasası her seçim döneminde yaşanan bir sorun olmuştur. Ancak Irak’ta bir kez bile olgunlaşmış bir seçim yasası hazırlanmamıştır. Her zaman yasaları kendi lehine kullanmaya çalışan belirli bir taraf vardı. Açıkçası, yeni seçim yasası önceki tüm yasalardan farklı olarak radikal değişiklikler içermektedir. Tüm bunlar, Yüksek Seçim Komisyonunun, hükûmetin ve parlamentonun feshedilmesini, adil bir seçim yasasının çıkarılmasını talep eden Ekim devrimcilerinin taleplerinin sonucudur. Birkaç aktivistle oturdum ve onlara nasıl adil bir seçim yasası olması gerektiğini sordum. Bazıları cevap veremedi. Hatta “Komisyon ve meclis feshedilir mi?”, “Kanunu kim yapar?” diye sorduğumda bu soruya da cevap vermediler. 2005’teki ilk parlamento seçimlerinde Irak’ın tamamı tek bir seçim bölgesi olarak kabul ediliyordu ve kapalı seçim listesi sistemi benimsenmişti. 2010’daki ikinci parlamento seçimlerindeyse 18 seçim bölgesi vardı. Yarı açık liste, blok veya blok içindeki aday için oylamaya izin veriyordu. 2010 seçimlerinde partilerde %18, kişi bazında %82 olan seçmen oranı, Iraklıların partileri veya insanları hangi oranda seçtiğini gösteriyordu. Bu durum, yeni seçim yasasının tam tersi olup adaylar için yalnızca bireysel oylamaya izin vermektedir.

Bu yeni seçim yasasında değişen bir diğer noktaysa sandalye hesaplama yöntemidir. İlk turda oy sayısının aday sayısına bölünmesiyle elde edilen bir payda vardı. Bu yasada seçim paydası olmayıp her seçim bölgesinde yalnızca ilk kazananlar seçilir. Bu yasada değişen ikinci bir noktaysa seçim bölgelerinin bölünmesi yöntemidir. Bu yeni yöntem önceki yöntemden farklılık göstermektedir. Ama şahsi kanaatimce bu değişiklik diğer ülkelerdeki örf ve kanunlardan uzaktır. Örnek olarak, yeni seçim yasasındaki vilayetlerin bölünmesine ilişkin 15. madde, vilayetin birkaç seçim bölgesine ayrıldığını gösteren zayıf ve belirsiz bir maddedir.  Bu madde çok belirsiz ve genel olup net bir şekilde açıklanamadığı gibi bölgeleri de bölüştürmek için tam olarak bir ölçüt bulunmamaktadır. Yeni seçim yasasında Irak için 18 seçim bölgesi bulunurken, yasanın eklerinde Irak’ta 83 seçim bölgesi olduğu belirtilmektedir. Bu nedenle yasa anlaşılmazdır ve daha fazla ayrıntıya yer verilmesi gerekmektedir. Seçmen kaydı, adayların onaylanması ve seçim bölgelerinin oluşturulmasına yönelik maddelere bazı değişiklikler getirilmesine ihtiyaç duymaktadır.

Ne yazık ki Irak’taki seçimlerle ilgili yasalar tam olarak uygulamaya geçirilmiyor. Çünkü Irak’ta siyasi anlaşmalar, her zaman hukuktan ve anayasadan üstündür. Bu durum, Irak’ta demokrasinin karşı karşıya geldiği büyük bir ikilemdir. Yeni seçim yasasında daha detaylı ele almamız gereken önemli maddeler bulunmaktadır. Bu maddeler siyasi partilerle ilgili olup şu anda uygulanmayan maddelerdir. Bu maddelerde geçen partilerin koalisyonu ve birleşmeleri gibi konular yüzeysel olarak ele alınmış ve belirsizdir. Bu durum, komisyona, tüzel kişilerin kaydı, seçmenlerin ve adayların kaydı ve seçim temyiz itirazları hakkında yeni düzenlemeler çıkarma olanağı sağlar. Çünkü seçim yasası bu faktörleri gerektiği şekilde ayırmaz. Yeni seçim yasasının 7. bölümüne baktığımızda, seçim kampanyalarında devlet fonlarının, kurumlarının, araçlarının ve dinî bağışların kullanılmasının uygun olmadığını görüyoruz. Ama bu durum her seçimde hiçbir yaptırımı olmadan ve hiçbir partiyi sorumlu tutmadan yaşanıyor. Bu yüzden her zaman yasama organının yasayı hazırlamak için masaya tek başına oturmaması gerektiğini söylerim. Kanun hazırlanırken ortaklar yani yasama, yargı ve yürütme organları, siyasi partiler, sivil toplum kuruluşları, akademisyenler ve medya bir araya getirilmelidir. Bahsettiğim gibi uzmanların yanı sıra siyasi sürecin tüm ortaklarını bir araya getirerek daha iyi, daha net ve daha kapsamlı bir seçim yasası çıkarılması için önceki seçimlerden ders almamız gerekiyor. Ayrıca yasanın başarılarının ve kapsayıcılığının pekiştirilmesine ihtiyaç duyuluyor. Her seçim döneminde yasa değiştirildiğinde ortaya çıkan hata ve sorunlardan kaçınmak için de önceki seçimlerden ders almak önemli bir nokta olarak görünüyor. Çünkü bu yasa bana göre vilayet meclislerine uygun ama meclise uygun değildir. Ülkedeki en yüksek yasama merciinde Irak yetkilerini içeren bir parlamento olmayıp bir bölge aşiret meclisimiz olacaktır.

Bir diğer önemli nokta ise biyometrik seçmen kartı ve seçmen kütüğüyle ilgilidir. Seçmen kütüğü, adil ve şeffaf bir seçim sürecinin temel direğidir. 2014 yılından itibaren biyometrik kartla çalışmaya başladık. Ancak şu ana kadar çalışmalar tamamlanmadı. Bu nedenle bu durumun acilen çözülmesi gereken bir sorun olduğunu dile getirip Irak vatandaşını Irak’ın içinde veya dışında oysuz bırakamayacağımızı söylemeliyiz. Bu nedenle komisyonun kimseyi dışlamayan bir yasa ve seçim malzemeleri hazırlaması gerekiyor. Bugün 4 milyon vatandaşımız olduğu için bu durum seçimlerde hile oranını artıracaktır. Çünkü yasa, onları seçim denkleminin dışında tutuyor ve bu kabul edilemez bir durumdur. Yerinden edilenler sorununa da bir çözüm bulunması gerekiyor. Yalnızca 120 bin seçmenin oy kullanmasına izin veriliyor. Çünkü oy kullanabilmeleri için Yer Değiştirme ve Göç Bakanlığına kayıtlı olmaları ve biyometrik seçmen kartına sahip olmaları gerekiyor. Ancak kamplardaki yerinden edilmiş birçok insan bu kartı alamıyor.

Seçim yasasında yapılacak değişiklikler için bir seçim yasamız ve seçim konularını ele alan bir anayasamız bulunmaktadır. Ancak partilerin, seçim yasasının ve seçim komisyonunun tüm siyasi gruplar, örgütler, akademisyenler ve uzmanlar tarafından kapsamlı bir incelemeye alınması gerekmektedir. Artıları ve eksileriyle ilgili olarak, siyasiler, aktivistler ve Tişrin göstericileri de dâhil olmak üzere herkesin onayını alan %100 kapsamlı bir seçim yasası yoktur. Bu seçimlerin pek çok olumlu yönü var ancak ayrılıkların yaşanacağı bir parlamento doğuracak ve bu durum yeni hükûmeti kurmak için 6 ay veya bir yıl beklememize neden olabilir. Özellikle teknik açıdan, seçim yasası üzerinde çalışma yöntemini kalıba sokma konusunda daha fazla uzmana başvurmak gerekiyor. Ancak bilgi teknolojisi üzerinde çalışıp sonuçları uydu üzerinden gönderemiyoruz. Bu yüzden her alanda uzmanlara ihtiyaç duyuluyor.

Sonuçta seçimler her seçim bölgesi için sayım yapılmadan gerçekleşti. Sandık başına gidip başka vilayetlere nakledilen vatandaşlar da vardı ve bu büyük bir hata olup gözden geçirilmesi gerekmektedir. Tüm bu seçmenler, Irak’a yönelik ulusal bir siyasi proje üreterek mevcut durumu parlamento içinden ve dışından düzeltebilirler. Tişrin protestocuları eskilerden farklı olarak bir siyasi reform projesi üretmelidir. Ayrıca siyasi olarak başarısız olan geleneksel partiler oy almak için aşiretçiliğe bel bağladılar.

Prof. Dr. İbtisâm el-Âmirî
Ekim protestolarının bu seçimlerdeki ilk etkisi Iraklı kitleler ve Irak halkıdır. Halk ve Iraklı kitleler bu protestoları durdurmak için protestocuların maruz kaldığı tehditler ve yıldırma politikası nedeniyle statüyü değiştirmeye kararlı olduklarını kanıtladılar. Bu, Ekim güçlerini bu seçimlere yönelik boykot çağrısı yapmaya sevk etti. Irak halkının geri kalanı bu çağrıya cevap verdi. Sistani’nin verdiği ve çok sayıda seçmenin sandık başına dönmesine yardımcı olan fetva olmasaydı, seçimler boykot edilecekti. Ekim protestoları, geleneksel siyasi partileri derinden etkiledi. Seçimlerin sonuçlarından korkan siyasi partilerin yüzlerindeki şaşkınlık ve endişeyi fark ettik. Ekim protestoları yeni seçim yasasının çıkarılmasına yol açtı. Bu yasa, öncekinden farklı olarak yeni bir düzene dayanmaktadır. Ayrıca geçmiş dönemde sonuçları büyük ölçüde manipüle edilen kapalı liste sistemini değil, çoklu seçim bölgelerini benimsemektedir.

Ekim protestolarının mevcut seçimlere olan önemli etkileri:

  • Bağımsızların, Irak halkının çoğunun reddettiği geleneksel siyasi partilerden uzak, seçim dalgasını yürütme ve bu seçimlerde aday olma cesareti ortaya çıktı.
  • Irak’ta seçimlerin planlanan tarihten önce yapılmasına yardımcı oldu ve ilk defa planlanan tarihten önce seçimler gerçekleşti. Geleneksel siyasi güçlerin kendilerini ve seçim programlarını tanıtmak için Tişrin hareketinin kullandığı sloganları kullandıklarını ve bu sloganların Irak halkının çoğu, özellikle de gençler üzerinde büyük bir etkisi olduğunu fark ettik.
  • Mevcut seçimler, gerçek bağımsızların bu seçimleri kazanmasına yardımcı olan teknik koşulları ve daha açık bir seçim ortamını test etti.
  • Seçim Komisyonu ve Seçim Komisyonunu denetleyen yargı organının bütünlüğü önceki seçimlere göre daha açıktı. Ayrıca bu seçimlerde yargının bağımsız olduğu ve siyasi sürecin gerçekliğine ilişkin algının değişmesine katkıda bulunan siyasi partilerle anlaşmaya varmadığı görülüyor.
  • Tişrin hareketi platformlarının çoğu, birçok neden sunarak seçimlerin boykot edilmesi yönünde halkı teşvik etti. Bu nedenlerden biri ve en önemlisi, seçimlerin Irak’ta gerekli değişikliği sağlama yeterliliğine olan güvenin kaybolması ve seçim sürecini destekleyen kurumlara güven duyulmamasıdır. Diğer bir neden de mevcut siyasi sürece katılma konusundaki isteksizliktir. Tişrin hareketine mensup olanların çoğunun söylediği en önemli nedense Ekim 2019 protestolarının ardından gelen bu kısa sürede seçimlere katılabilecek uygun ve yetkin kişilerin henüz bulunamaması ve aday gösterilenlerin yeterince hazır olmamasıdır. Ayrıca, Tişrin güçlerinin Irak’taki geleneksel siyasi partilerle rekabet edebilecek bir siyasi proje üretememesi de yetersizliğini desteklemiş olmuştur.

Ekim hareketinin bu seçimleri boykot etmesinin gerçek nedenlerine dönecek olursak, bu hareketin organize olma eksikliği ve kendisini değiştirmek için Ekim protestolarının ivmesinden yararlanmamış olmasıdır. Ayrıca Tişrin güçleri, rekabet edebilecek, koordine edebilecek ve dışarıyla iletişim kurabilecek uluslararası meşruiyete sahip bir siyasi akıma da sahip değildi. Ek olarak, Ekim güçlerinden bazılarının, mevcut siyasi süreci değiştirebilecek ve -kendi görüşüne göre- yaşanan yolsuzluk ve manipülasyonu kökünden yok edebilecek tek şeyin halk devrimi olduğuna dair bir görüşe sahip olduğunu görüyoruz.

Tişrin güçleri zayıftı ve bu seçimlere sınırlı bir katılım sağladılar. Tişrin platformları katılmayı reddetti. İmtidad Hareketi ve diğerleri gibi seçimlere katılmanın onlara değişim ve parlamentonun kararlarını etkileyebilecek yeni milletvekillerinin getirilmesi için gerçek bir fırsat vereceği görüşündeydi. Ekim güçleri tek bir yaklaşım ve görüşe sahip olmayan, dağınık bir tablo çiziyordu. Bu yüzden gündemleri farklıydı ve birkaç partiye dağılmıştı. Bu durum, geleneksel siyasi partilerin Tişrin güçlerinin saflarına girmesine yardımcı oldu. Seçimlerden bir ay önce, bazı Tişrin güçleri bu seçimlere katılamayacağı tehlikesini fark edince, Tişrin hareketine ait 40 hareket, parti ve siyasi akımın yer aldığı bir seçim konferansı düzenlediler ve bu cepheye “Muhalefet Cephesi” adı verildi. Bu cephenin temel amacı, seçimlere katılan partiler, koordinasyonlar ve Ekim protestolarında ortaya çıkan hareketler arasında ortak bir cephe oluşturmaktır. Bu iş birliği, önümüzdeki dönemde siyasi sürece baskı yapabilir. Tişrin güçleri de şu anda seçim sonrası siyasi süreci etkileyecek bir miting düzenlemeye çalışmakta. Yani amacı seçimden öncesini değil, sonrasını etkilemekti. Ancak seçimlerden sonra bile Ekim güçlerinin etkisi birçok nedenden dolayı düşük olacaktır. Çünkü siyasi faaliyet tecrübesine sahip değildirler ve hedeflerine ulaşmada önlerinde engeller bulunmaktadır. Gerekli finansmana ve önemli bir siyasi desteğe sahip değildirler. Grup, şu anda önümüzdeki dört yıl boyunca siyasi süreçte etkili olmak için çalışmaktadır. Bu seçim süreci onlara büyük bir değişiklik getirmeyecektir. Değişiklik basit, teknik ve yüzeysel olacak ve geleneksel partilerin güç kaynaklarını etkilemeyecektir. Çünkü bu partilerin güç kaynaklarının büyük bir kısmı, oldubittiye dayalı bir siyaset izlemektedir. Aynı zamanda siyasi ve yasal standartlara uymayıp aksine partilerin ve liderlerinin haklarını yasa ve anayasanın üzerinde görmektedir. Ayrıca, bu seçim değişim için büyük bir fırsat olmayacaktır. Çünkü güç geri kazanılacak ve parlamento üzerindeki kontrolünü bir kez daha sağlayacaktır. Çünkü seçim sonuçlarını para ve nüfuz açısından kontrol edebilecek araçlara sahiptir. Ayrıca siyasi çalışma ve seçim alanında deneyime ve adaylarını parlamentoya getirebilecek oyları toplama yeteneğine de sahiptir. Bu seçimlerin sonuçları ülkenin siyasi gerçeğini değiştirmeyecektir çünkü geleneksel partiler, seçimleri organize eden ve onları denetleyen komiteleri seçenlerdir.

Yeni bağımsız parlamento üyeleri, partilere ve Ekim güçlerine katılma ve varlığını parlamenter denkleme dayatan tek bir parlamenter blokta toplanma fırsatına sahiptir. Ayrıca meclise ulaşmayı başaran Ekim güçleri, halkla iletişim kuracak ve deneyimlerini mecliste muhalif bir gruba aktaracaktır. Bu çeşitlilik, önümüzdeki seçimlere katılmamız için daha deneyimli bir grup kurabilir ve Irak’taki siyasi sürecin denklemini değiştirebilir.

Prof. Dr. Sitâr Cabbar Alayi
Irak’ta var olan seçim yasası nedeniyle seçim sonrası siyasi durumu görmek veya hayal etmek zordur. Önceki oturumlarda Şii koalisyonunun seçkin bir konumu vardı. Irak siyasetinin tüm bileşenlerinden oluşan yeni koalisyonlar kurmak oldukça zordu. 2018’den itibaren Şii kesimde bir bölünme olduğunu ve her birinin belirli bir tarafa yöneldiğini gördük. Öte yandan siyasi camiada Sünnilerin temizlendiğini ve bu siyasi camianın da belli yönelimleri ve belirleyicileri olduğunu görüyoruz. Hükûmetin kurulması ve çoğunluğun sağlanamaması konusundaysa 2003 yılında oluşturulan siyasi sistem, dinî ve etnik unsurları şart koşan uzlaşmacılık nedeniyle hükûmetin tek taraflı kurulmasına izin vermemektedir.

Siyasi kotalar açısından bakıldığında, siyasi süreç 2005 yılından itibaren kotalara dayandığı için tüm siyasi partiler buna dâhil edilmiştir. Irak siyasetinde kotaları dışarda bırakmak çok zordur. Irak’ta siyasi muhalefet deneyimi, siyasi sistemin “bileşencilik”ten oluşması nedeniyle imkânsız olabilir. Muhalefetin seçimlerden sonra doğduğunu Batı demokrasilerinden öğrendik. Irak’ta siyasi pazarlıkların gerçek bir muhalefetin doğmasını engellediğini görüyoruz. Seçimler Irak’ta hiçbir şeyi değiştirmedi. Irak’ın ufkunda bir değişiklik görmüyorum hatta ufuk neredeyse hiç yok.

Dr. Zaid Abdulvahhab el-A’zami: “2021 Irak Seçimleri Bir Çözüm Kaynağı Olmak Yerine Kriz Kaynağı Olacak”
Gördüğümüz toplumların çoğu, fikirleri, yönelimleri ve kararları bakımından olgunluk göstermektedir. Çünkü siyasi kurumları ve insanları ulusal çıkarlar, çoğulculuk ilkesi ve siyasi hayat doğrultusunda eğiten sivil toplum kuruluşları gereken olgunluğu sağlamaktadır. Ancak bu durum Irak siyasetindeki kutuplaşmanın ciddiyeti nedeniyle oldukça zordur. Kamuoyunun bu tür bir kutuplaşmanın kurbanı olmasından dolayı tamamen siyasi sistemi sorumlu tutuyorum. Kamuoyunun bu seçimlerde katılım sağlamayla boykot etme arasında kaybolduğunu gördük. Bugün herkes siyasal sistemin aktörlerinin ve siyasal sistemin aktörleri tarafından yönetilen kurumların başarısızlığının bedelini ödemiştir. Bu da hem ülkeyi iflasın eşiğine sürükledi hem de kamuoyunun kırılma noktasında bir tıkanıklığa neden oldu. Kamuoyunu bu şekilde kaybetmek için kasıtlı bir siyasi metodoloji oluşturulmuştur. Irak’ta, bir konuda hemfikir olan insanlara çok nadir rastlanır. Irak’taki siyasi sistem gerçek bir siyasi hayatın varlığına izin vermemiştir. Çünkü siyasi gruplar, partiler, akımlar ve vatandaşlar arasında büyük bir uçurum vardır.

Ne yazık ki medya, uydu kanallarının çok sayıda olması, kamuoyu birliğini etkilemesi ve tek bir çıkar üzerinde oy birliğiyle anlaşamaması nedeniyle bu sorunun bir parçasıydı. Bu seçimlerde adaylardan kim kazandıysa, halka hizmet ettiği için kazandı. Ayrıca, Tişrin tarafına katılacak gerçek bağımsızlardan bir grupla birlikte Tişrin güçleri için yaklaşık 20 sandalye bulunmaktadır. Irak siyasetinde olmayan bir fikri oluşturmak için Ekim parlamentosunun muhalefetle birlikte masaya oturması gerekiyor. Öyle ya da böyle, Tişrin muhalefet metodolojisini benimseyerek muhalefet olur ve iktidara hiç katılmazsa siyasi sistemde bir dönüşüm yaşanacaktır. Ekim protestolarından edinilen deneyim, yeni siyasi anlayışlar meydana getireceğinden, belki de önümüzdeki seçimlere katılım oranı en az %60 olacaktır.

Mevcut siyasi sınıfın kaderine gelince, bugün siyasi sahneyi kolektif kotalardan elit kotalara kaydırabilecek bir parçalanma hâlinden keskin bir kutuplaşma hâline geçtik. Önümüzde iki sahne var. Birincisi, herkesin iktidarı paylaştığı ilk sahnedir. İkinci sahneyse geniş ve şiddetli bir itiraz olarak karşımıza çıkacak ve belki de iktidarın hesabını ortadan kaldırmak için güzel sözler duyacağız. Bu sahne Irak’ı bilinmeyen bir geleceğe sürükleyecektir. Dolayısıyla 2021 Irak seçimleri bir çözüm kaynağı olmak yerine krizin kaynağı olabilir.