ABD Iraklı Şii Milis Gruplara Neden Baskı Yapıyor? ​

ABD, 5 Şubat’ta Haşdi Şaabi’nin bünyesindeki İran'a yakınlığıyla bilinen milis gruplarından Hareket Hizbullah el-Nuceba’yı terör örgütü listesine ve grubun lideri Ekrem Abbas el-Kaibi'yi ise “Özel Belirlenmiş Küresel Terörist Listesi”ne aldığını duyurmuştur.

ABD yaptığı açıklamada, Nuceba’nın İran tarafından desteklenen Iraklı gruplar arasında yer aldığını ve Bağdat hükümetinin kontrolünde olmadığını iddia ederek, "Hareketin, açık bir şekilde İran ve dini lider Ayetullah Hamaney'e biat ettiğini duyurdu. ABD tarafından yapılan açıklamada “Hareket lideri el-Kaibi, İran'ın kendilerine askeri ve lojistik anlamda destek verdiğini, İran Kudüs Güçleri Ordusu Komutanı Kasım Süleymani ve Hizbullah Genel Sekreteri Hasan Nasrallah ile yakın ilişkileri bulunduğunu belirtti." ifadelerine yer verilmiştir. Washington’ın bu kararına karşı çıkarak, kendilerine yönelik terör suçlamasında bulunmaya hakkı olmadığını belirten Nuceba Sözcüsü Haşim Musavi, "ABD'nin aldığı karar psikolojik savaşın ötesine geçemiyor." demiştir.

Nuceba, ABD ile İran arasındaki gerilimin giderek arttığı ve Irak’ın bu gerilimden önemli ölçüde etkilendiği bir dönemde terör örgütü listesine alınmıştır. Nitekim son dönemde Washington yönetiminin İran’a yönelik ambargolara uyması konusunda Irak’a baskı uygulamaktadır ve Haşdi Şaabi içerisinde İran'a yakınlığıyla bilinen milis gruplara silahlarını bırakması yönündeki çağrılar yapmaktadır. ABD Başkanı Donald Trump’ın aralık ayında Irak’ın Anbar vilayetindeki Aynül Esed askeri üssündeki ABD birliklerini Iraklı yetkililerle görüşmeden ziyaret etmesi ve ardından Irak’taki Amerikan güçlerinin “İran’ı izlemek” için ülkede kalacağını söylemesi ülkede ABD karşıtlığını güçlendirmiştir. Özellikle de Iraklı Şii partilerin ABD güçlerinin ülkeden çıkarılmasını tartıştığı bir süreçte Nuceba’nın terör listesine alınması, ABD’nin Irak ve Ortadoğu’da faaliyet gösteren İran destekli Şii milis gruplara karşı mücadeleyi derinleştireceğine dair ipucu vermektedir.

Nuceba’nın Suriye Savaşı’ndaki Rolü
Irak'ta Şii milis gruplar arasında uzun süredir aktif rol üstlenen Ekrem Abbas el-Kaibi, 2003'te ABD işgaline karşı savaşmak için Mukteda es-Sadr'ın kurduğu Mehdi Ordusu içerisinde yer almıştır. Sadr'ın hükümet ve Amerikalılarla ateşkes yaparak Mehdi Ordusu’nun faaliyetlerini durdurma kararına Kaibi ve Kays Hazali gibi isimler karşı çıkarak Sadr’dan ayrılmıştır. 2006’da Hazali ve Kaibi öncülüğünde Irak, Suriye ve Lübnan’da faaliyet gösteren en önemli Şii milis gruplarından Asaib Ehli’l-Hak kurulmuştur. Hazali’nin Mart 2007’de Kerbela’da ABD askerlerine yönelik saldırı iddiasıyla yakalanmasının ardından grubun en önemli komutanlarından Kaibi, Asaib Ehli’l-Hak’ın bir süre liderliği üstlenmiştir. 2008’de ABD’nin, Irak’ın barış ve istikrarını tehdit eden bir unsur olarak nitelendirdiği Kaibi, 2013’te Hareket Hizbullah el-Nuceba’yı kurmuştur. Suriye’de savaşın başlamasından bir süre sonra ülkeye çoğunluğu Iraklılardan oluşan yabancı savaşçı götüren Nuceba’nın, savaşçı devşirme konusunda online yöntemler kullanması milis grubunun hızla büyümesine katkı sağlayan etkenlerden biri olmuştur.

Terör örgütü IŞİD’in 2014'te Irak'ın büyük bölümünü ele geçirmesinin ardından, grup, Irak’ta da gücünü birleştirerek, Haşdi Şaabi saflarında IŞİD’e karşı mücadeleye katıldı. Irak ve Suriye’de 10 bini aşkın milis gücü olduğu tahmin edilen Nuceba’nın, İran’ın bölgedeki etkisini genişletmesinde ve Suriye’deki yabancı savaşçıların eğitiminde önemli rol aldığı iddia edilmektedir.

Hedefte Haşdi Şaabi mi Var?
IŞİD'in 2014’te Musul’u ele geçirmesinin ardından Iraklı Şii otorite Ayetullah Ali Sistani'nin çağrısıyla örgüte karşı savaşma ve güvenlik güçlerine destek amacıyla kurulan Haşdi Şaabi kısa süre içerisinde önemli ölçüde İran'ın nüfuzuna girmiştir. Washington, IŞİD ile mücadele boyunca Haşdi Şaabi ile ortak operasyonlar yürütse de Tahran’ın grup üzerindeki nüfuzunu kontrol edebilmek için, ABD’ye yakınlığıyla bilinen eski Irak Başbakanı Haydar el-Abadi’ye baskı yapmış, Abadi de 2016’da Haşdi Şaabi’ye yasal statü vererek grubu Başbakanlığa bağlı Ulusal Güvenlik Müsteşarlığı içerisinde özerk bir birim haline getirmiştir. 2017’de Bağdat hükümetinin IŞİD’in yenilgiye uğratıldığını deklare etmesinin ardından ise ABD güçleri ile Haşdi Şaabi arasında gerilimler ortaya çıkmaya başlamasıyla birlikte Washington, Haşdi Şaabi içerisindeki milis grupların ve bağımsız hareket eden bazı milis gruplarının dağıtılması konusunda Bağdat hükümetine çağrıda bulunarak grubun bileşenlerine karşı baskı uygulamaya başlamıştır. Nitekim ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo, “İran’ın Irak hükümetinin egemenliğine saygı göstermesi ve ülkedeki Şii milislerin silahsızlandırılmasına izin vermesi gerektiği” konusunda uyarıda bulunurken, ABD Ulusal İstihbarat Direktörü Dan Coats geçen ay Irak’ta ABD’ye yönelik en büyük tehdidin İran destekli milis gruplar olduğunu söylemiştir.

Nitekim siyasal alanda yaşanan gelişmeler de ABD’nin endişelerini artırmaktadır. Haşdi Şaabi’nin en önemli bileşenlerinden biri olan Bedir Örgütü’nün lideri Hadi el-Amiri’nin öncülük ettiği Fetih Koalisyonu’nun Mayıs 2018 Irak genel seçimlerinde 47 sandalye alarak ikinci parti olması ve İran’a yakınlığıyla bilinen eski Başbakan Nuri el-Maliki’nin Kanun Devleti Koalisyonu’nun 25 koltuk elde etmesi ABD’yi rahatsız etmektedir. Özellikle de iki partinin kurduğu Bina Koalisyonu’nun hükümet ortağı olması ve gücünü siyasal alanda daha da birleştirerek, kabinenin belirlenmesinde karar verici rol alması endişeleri perçinlemektedir. Nitekim yeni Başbakan Adil Abdulmehdi’nin göreve başlamasının üzerinden beş ay geçmesine rağmen adalet, savunma ve içişleri bakanlıkları koltukları doldurulamazken, Bina Kolaisyonu’nun Haşdi Şaabi’nin bağlı olduğu Ulusal Güvenlik Müsteşarı Falih el-Fayyad’ın içişleri bakanı olması konusunda ısrarcı davranarak süreci daha da tıkaması Haşdi Şaabi’nin, dolayısıyla da İran’ın, siyasal gücüne yorulmaktadır. Ayrıca, Irak güvenlik güçlerinin geçtiğimiz günlerde Anbar’daki ABD üssüne ateşlenmek üzere hazır bekletilen üç füzeyi ele geçirmesi ve Haşdi Şaabi milislerinin Musul’da ABD askeri devriyesini engelleme girişimi ABD ile Haşdi Şaabi arasındaki gerilimin boyutlarına işaret etmektedir.

1983’te Kuveyt’teki ABD ve Fransız büyükelçiliklerini bombalamak ve 1985’te Kuveyt Emirine suikast girişiminde bulunmak ile suçlanan İran Devrim Muhafızları Kudüs Güçleri lideri Kasım Süleymani ile yakın ilişkisi olduğu bilinen Haşdi Şaabi’nin operasyon lideri Ebu Mehdi el-Mühendis, ABD tarafından 2009’da terörist gruplar listesine alınırken, Mühendis’in ilişkili olduğu bilinen Ketaib Hizbullah isimli milis grubu da aynı yıl terör örgütü ilan edilmiştir. İran’ın ülkede artan etkisini azaltmak için siyasi partilere direkt müdahale edemeyen ABD, silahlı Şii milis grupları hedef alarak İran’ın Irak’taki nüfuz alanını daraltmak istemektedir. Irak’taki diğer Şii milis gruplarından farklı olarak milletvekilleri ve bakanları bulunmayan ve tamamen askeri bir güç olarak öne çıkan Nuceba, ABD açısından elimine edilmesi kolay bir yapı olarak görülmüş olabilir. Bununla birlikte, milis grupların genellikle geleneksel uluslararası bankacılık sistemlerinin dışında faaliyet göstermesinin ABD’nin yaptırımlarını sınırladığı tahmin edilebilir, bu nedenle Nuceba’nın terör listesine alınmasının sembolik ve sınırlı bir adım olduğu söylenebilir.

Irak’ta Mayıs 2018 seçimlerinde 54 sandalye kazanarak birinci olan Mukteda es-Sadr’ın liderlik ettiği Sairun Koalisyonu ve İran’a yakınlığıyla bilinen Hadi el-Amiri ve Nuri el-Maliki’nin öncülük ettiği Bina Koalisyonu, bir yıl içerisinde Irak'taki askeri üsler de dahil olmak üzere ABD'li ve diğer yabancı askerlerle danışman ve eğitmenlerin varlığının sona erdirilmesini öngören yasa teklifi, Trump’ın aralık ayında Irak’ın Anbar vilayetindeki Aynül Esed askeri üssünde bulunan Amerikan birliklerini Iraklı yetkililere haber vermeden ziyaret etmesi ve Amerikan askerlerinin “İran’ı izlemek” için Irak’ta kalacağına yönelik açıklamasından sonra gelmiştir. ABD askerlerinin Irak’taki varlığının işgalin işareti olduğunu söyleyen Nuceba lideri Kaibi’nin, “Eğer Amerikalılar ülkeyi terk etmezse, onları işgalci olarak adlandıracağız.” ifadelerini kullanması ve Haşdi Şaabi'nin bir parçası olan Asaib Ehli’l-Hak’ın lideri Kays Hazali’nin ABD’nin askerlerinin Irak’ı terk etmemesi ve çekilmemesi halinde zor kullanacaklarını söylemesi Şii milis grubunun artan ABD karşıtlığını gözler önüne sermektedir. Buna karşın, Haşdi Şaabi’nin ülke içerisindeki gücünün farkında olan ABD, örgütün kuruluşunun dini liderlerin fetvasına dayanması ve dini liderleri karşısına almak istememesi nedeniyle Haşdi Şaabi’ye tam anlamıyla karşı çıkmamaktadır ancak İran’ın etkisini kırmak için örgütün milis gruplarını elimine etmeyi arzulamaktadır.

ABD ordusunun şubat ayında Irak savaşıyla ilgili yayımladığı iki ciltlik çalışmaya göre, Irak savaşında tek kazananın İran olduğu ve Tahran’ın geleneksel olarak Bağdat hükümetlerinde ve sahada kilit unsurlarla ilişki geliştirme yeteneğine sahip olduğu ifade edilmektedir. Washington’un Nuceba’yı terör listesine almasının motivasyonlarından biri Tahran’ın gücünü bölgedeki taşeronlarından almasından kaynaklandığı değerlendirilebilir. Haşdi Şaabi’nin en güçlü bileşenlerinden Bedir Örgütü lideri Hadi el-Amiri’nin 2017’de İran’ın Haşdi Şaabi’nin başarısındaki Tahran desteğini belirtmesi İran ile grubun bağını göstermektedir. Bununla birlikte, geçtiğimiz günlerde Tahran Devrim Mahkemesi Başkanı Musa Gazanfer Abadi’nin kendilerinin İran devrimine yardım etmemesi durumunda Haşdi Şaabi’ye ek olarak, Suriye’de savaşan Afganistanlı Fatimiyyun, Pakistanlı Zeynebiyyun ve Yemenli Husilerin İran’a gelerek devrimi koruyacağını ileri sürmesi, ABD’nin, Haşdi Şaabi’nin İran ile yoğun ilişkisi olduğu yönündeki iddiasına gerekçe oluşturmaktadır. Bu durum Washington’ın Haşdi Şaabi bileşenlerine yönelik baskısının gerekçelerine işaret etmektedir.

ABD Başkanı Trump geçen yıl mayıs ayında, 2015’te İran ile yapılan nükleer anlaşmadan çekilerek, Tahran’a yaptırım uygulamaya başlamıştır. ABD, üçüncü ülkelerin, özellikle de Irak’ın, İran ile ticari, siyasi ve askeri alanda ilişkilerini kesmesi konusunda baskı yapmaktadır. 2018’in ilk aylarında günlük 2,6 milyon varil ham petrol ve petrol ürünü ihraç eden İran’ın bu potansiyeli ABD yaptırımlarıyla birlikte yarıya düşmüştür. Irak, elektrik üretiminin yaklaşık yarısını İran gazından elde ederken, iki ülke arasında 12 milyar dolarlık ticaret hacmi bulunmaktadır. ABD’nin İran ile ticari ilişkisini kesmesi konusunda Irak’a verdiği süre dolarken, Nuceba’nın terör örgütü listesine alınması ABD’nin İran’a ve bölgedeki güçlerine baskı uygulamayı ve Irak hükümetine de mesaj vermeyi amaçlamaktadır, zira Haşdi Şaabi milislerine ödenen bütçe Bağdat hükümeti tarafından sağlanmaktadır. Bunun yanı sıra, ABD’nin, Nuceba’yı terör listesine alarak milis güçlerinin Irak siyasi ve askeri sistemi ile bölgesel siyasi sistem içinde rahat hareket alanı bulabildiklerini gözler önüne sermek istediği düşünülebilir.

Öte yandan ABD’nin Suriye’den askerlerini çekme kararının ardından İran, Suriye’deki etkinliğini azaltmak için çözüm arayışına girmiştir. Reuters, lideri direkt olarak Tahran tarafından desteklenen Nuceba’nın 2017’de Tahran'ın Irak üzerinden Şam'a bir tedarik yolu oluşturmasına yardım ettiğini iddia etmiştir. Suriye’de İran tarafından desteklenen 50 binin üzerinde Şii milis gücünün olduğu ve özellikle de Nuceba’nın terör listesine alınmasının gerekçelerinden birinin grubun Suriye’deki faaliyetleri olduğu iddiaları dikkate alınırsa Washington’ın İran destekli milis grupları hedef alan hamlelerinin derinleşeceği öngörülebilir.

İran’ın ve Şii milislerin Suriye’deki etkinliğinin İsrail açısından büyük riskler taşıması ABD’nin Nuceba’ya yönelik hamlesi için motivasyon olarak görülebilir. İlk etapta Suriye’den tüm askerlerini çekeceğini belirten Washington’ın, sonradan Tahran’ın Şam ve Beyrut’a karadan yaptığı silah sevkiyatını önemli ölçüde engelleyen el-Tanf üssünde, lojistik ve istihbarat desteği için asker bulundurmaya devam kararında Tel Aviv’in etkin olduğu tahmin edilmektedir. Nitekim, İran'a yakınlığıyla bilinen Lübnan merkezli Hizbullah'ın Suriye iç savaşına dahil olmasından oldukça rahatsızlık duyan İsrail, örgütün askeri kapasitesini genişlettiği bahanesiyle Hizbullah’a ve Suriye’deki İran destekli Şii milislere defalarca kez saldırılar gerçekleştirmiştir. Bununla birlikte, Hareket Hizbullah el-Nuceba tarafından Mart 2017’de Golan Tepeleri’ni Suriye’ye geri kazandırma ve İsrail’i yok etme hedefleriyle kurulan Golan Kurtuluş Ordusu’nun da 5 Mart’ta Nuceba ile terör listesine alınması ABD’nin İsrail’in endişelerini göz ardı etmeyeceğini göstermektedir. Hatırlanacağı üzere, 1982’de İran Devrim Muhafızları tarafından kurulan Lübnan Hizbullahı 1997’de terör örgütü listesine alınmıştı. Hizbullah lideri Hasan Nasrallah'ın oğlu Cevad Nasrallah da geçen yıl kasım ayında Washington tarafından “küresel terörist” listesine alındı. Nuceba’nın ve diğer Iraklı Şii milislerin Hizbullah ile yakın ilişkisi ve Suriye’deki dirsek teması dikkate alındığında, İsrail’in ABD’nin çekildiği bir Suriye düzleminde İran ve desteklediği Şii milislerle daha sert bir mücadeleye girişeceği değerlendirilebilir. Bununla birlikte, şubat ayı sonunda İngiltere’nin, Lübnan Hizbullahı'nın siyasi kanadı dâhil tüm Hizbullah yapılanmasını 'terör örgütü' ilan edeceğini duyurması, ABD’nin Şii milisler üzerinden İran’a yönelik baskılarıyla ilişkilendirilebilir.

ABD’nin, Irak’ı İran ile mücadelede bir çatışma alanı olarak gördüğü ve bu nedenle uzun vadeli bir politikanın parçası olarak Şii milislerin Irak’taki etkisini kırmayı hedeflediği, bunu da bu gruplara yaptırımlar uygulayarak ve onları terör örgütü ilan ederek, İngiltere gibi müttefiklerinin de yardımıyla küresel boyutta bir politika yürüttüğü söylenebilir. Hatırlanacağı üzere, kasım ayında ABD Kongresi, İran destekli milislerin Irak’taki artan etkisine karşı koymak için bir yasa tasarısı hazırlayarak Asaib Ehli’l-Hak ve Hareket Hizbullah el-Nuceba’nın finansal kaynaklarının dondurulacağını açıkladıktan dört ay sonra Nuceba terör örgütü listesine almıştır. Nuceba’nın terörist örgüt listesine alınması, ABD’nin İran’a yönelik çok ayaklı baskı planının bir parçası olduğu gibi ilerleyen dönemlerde Asaib Ehli’l-Hak ve İran’a yakınlığıyla bilinen bazı Şii milis gruplarını terörist örgüt listesine alması beklenebilir.