ABD’nin Irak’tan Çekilmesi ve Bölgenin Geleceği

Emre Gürbüz, ORSAM Asistanı, TOBB-ETÜ
Amerika’nın 2003 yılında önalıcı saldırı doktrini olarak adlandırdığı proaktif bir politika ile Irak’ı işgal etmesiyle bölgedeki dengeler tamamen değişmiş ve bölgede tam bir kaos ortamı oluşmuştur.1 milyondan fazla kişi hayatını kaybetmiştir.ABD’nin bölgeden çekilmesi ile silah artığı ve otorite boşluğu oluşmuştur.Böldeki kaos ortamından faydalanmak isteyen PKK, bu silah artığını ve otorite boşluğu kendi lehinde kullanmıştır.Türkiye için sınırdaki tehlikelerin önü açılmıştır.PKK’nın Kuzey Irak sınırından geçişi daha kolay hale gelmiştir.ABD’nin Irak’tan çekilmesiyle bölgenin güvenliği ve bölgedeki otorite boşluğu sorgulanmaya başlamış,bölgenin geleceğine ilişkin tartışmalar alevlenmiştir.   Türkiye ve İran, bölgede kendi nüfuz alanlarını oluşturma planlarına başlamıştır.Bölgeye ilişkin politikaların iki ülkeyi yakınlaştırabileceği düşünülmüş, Türkiye,dünya uluslar arası sisteminin İran için uygulamaya çalıştığı yaptırımlarına,engellemelerine karşı daha ılımlı bir tavır sergilemiştir.Özellikle İran’ın nükleer sistemine ilişkin arabulucuk yapma eğilimindedir.Bölgedeki  nüfuz alanına ilişkin de stratejik bir vizyon anlaşması imzalamasının bile muhtemel olacağı dillendirilmiştir.Bölgedeki etnik sorunlar,petrol sorunları ve terörle mücadele gibi konularda iki ülkenin bölgede uygulayacağı politikalar önem arzetmektedir.Türkiye ve İran’ın bu konularda işbirliği sağlamadan etkili bir çözüm öne sürmeleri pek mümkün değildir.Bölgedeki PKK, Peşmelge, El Kaide örgütleri, otorite boşluğunu kullanarak kamp oluşturma amacını gütmektedirler.Ayrıca  Peşmelgeler’in silah talebi ve etnik çatışmalar ile bölgedeki güvenlik sorununun çözümü son derece zordur.Terör olaylarının fazlalığı, Irak halkının güvenliğinin sağlanması ve yeni bir iktidar oluşumunun önünü kesmektedir.Türkiye’ye karşı PKK’nın, İran’a karşı PJAK’ın faaliyetleri de devam etmektedir.İki ülke de kendi sınırlarından çeşitli operasyonlar gerçekleştirip, örgütlerin hareket alanlarınını kısıtlamaya çalışmışlardır.ABD’nin de bölgeden ayrılması ile her iki ülkenin sınır ötelerine yönelik tehlikelere kalıcı çözümler bulmaları gerekmektedir.Bölgeye eşgüdümlü olarak,ABD’nin de rızasının alınarak operasyon gerçekleştirilmesi ile terörist aktivitelere son verilebilir.Bölgedeki toprak bütünlüğünün sağlanması için bu eşgüdümsel operasyonlar kendi başına yeterli olmayacaktır.Irak adına bölge içinde siyasal sistemi sağlamlaştırılmış bir iktidar ve buna bağlı olarak yeni bir Irak Anayasası’nın oluşturulması sağlanmalıdır.Bölgedeki Şii-Sünni çatışmasına yönelik provakasyonların önüne geçilmesi ve iki ülkenin bu konularda daha ihtiyatlı ve ılımlı davranmaları gerekmektedir.Bölgedeki  çatışmaların alevlenmesinde terörist unsurlar kadar,etnik ve dinsel çatışmalar da önemli pay sahibidir.Toprak bütünlüğünün korunmasına dair yardımlar sadece bu iki ülke ile sınırlı kalmamalıdır.Mezhep meselelerinde önem arz eden Suudi Arabistan’ın da komşularıyla işbirliği içerisinde hareket etmesi gerekmektedir.Ayrıca Kerkük’teki petrol rezervlerine ilişkin meseleler de büyük siyasi tartışmalara yol açmaktadır.Irak’ın anayasasında kabul edilen Kerkük’ün kaderine ilişkin referandum maddesiyle(140.madde) de çözüm sağlanamamıştır.Kerkük’ün kimin yönetiminde kalacağına ilişkin problemler çözülememiş, çıkar grupları üzerinde anlaşma sağlanamamıştır.Dış güçlerin kendi çıkarlarını bir kenara bırakıp, ülke insanlarının refahına yönelik hamleler yapmaları gerekmektedir. Bölgedeki kaos ortamı Arap Baharı’ndan da etkilenmiştir.Zaten çökmüş olan sosyal-ekonomik sisteme iktidar sorunları, iç politikadaki anlaşmazlıklar,halkın düştüğü kötü durum,bu olaylar ile alevlenmiş ve bölgedeki karışıklık içinden çıkılamaz bir hal almıştır.2004 ve 2006 yılları arasındaki şiddetli iç savaşın tekrarlanması bu olaylar neticesinde tekrar cereyan edebilmektedir.Maliki hükümetinin ve ülkedeki Şii çoğunluğun Bahreyn’deki Şii’lere yönelik olaylardan etkilenmemesi mümkün değildir.Suudi Arabistan’ın bölgeye yönelik güç kullanımı da,Irak’ta protesto edilmiş ve bazı hareketlerin oluşmasına zemin hazırlamıştır.Halkın yaşam standartlarının çok düşük seviyede olması, önüne geçilemeyen bir öfke ile büyüyerek yönetim aleyhinde olumsuz sonuçlar doğurabilmektedir.İran ise Suriye üzerinden verdiği destek ile Irak’taki  kontrol mekanizmalarını güçlendirip kendi lehine çevirmeye çalışmaktadır.Bölgedeki siyasi aktörlerin fazlalığı ile Irak’ın refahı adına yürütülecek faaliyet alanları daralmaktadır.Çünkü her siyasi aktörün çıkar ilişkisi farklıdır. Sonuç olarak, Amerika’ın Irak’tan çekilmesi ile bölgeye ilişkin planlanan faaliyetler hızlanacaktır.Türkiye ve İran’ın ortak bir tavır ile hareket etmesi,bölgedeki terörist oluşumlara karşı işbirliği içinde hareket etmesi gerekmektedir.Suudi Arabistan’ın İran’a karşı olan kaygısı,bölgedeki müdahelelere yönelik olarak artmaktadır.Türkiye her iki ülkeyle de uzlaşıp ortak bir çözüm önerisi sunmak durumundadır.Bölgede kilit rol oynayan Türkiye,bütün siyasal mekanizmaları düşünüp, hamlelerini anlaşmalar doğrultusunda yapmalıdır.Eşgüdümsel olarak yapılacak sınır ötesi operasyıonlar ile ilk olarak terörist oluşumlar,silahlı mücadele grupları etkisiz hale getirilmeli, halk için güvenli bir ortam hazırlanmalıdır.Ülke içinde zayıf olan güvenlik unsurları güçlendirilmelidir.Toprak bütünlüğüne ilişkin kararlar alınmalı,Kerkük’ün kaderinin belirlenmesinde,Irak halkı için faydalı kararlar verilmelidir.Irak için oluşturulacak siyasi iktidarın oturması sonucunda bile bölgedeki problemlerin çözülmesi fazla zaman alacaktır.ABD’nin Irak’tan çekilmesi,bölgeden vazgeçmesi anlamına gelmemektedir.Dünyanın en büyük büyükelçikik kompleksini kurarak bölgedeki temaslarını sürdürmektedir.ABD hem Irak’ı işgalinde,hem de çekilmesi ile bölgeye kaos ve üzüntüden başka bir şey getirmemiştir.ABD’nin de Türkiye ve İran ile anlaşıp,bölgedeki politikalarından vazgeçmesi gerekmektedir.Aksi takdirde Irak halkı için hiçbir zaman refah ortamı oluşamayacak, sefalet ve yoksulluk içerisinde sömürülerek, iktidar ve güç merkezli kavgaların ortasında kalmaya mahkum olacaklardır.