Rapor

Arap Ayaklanmalarının Politik Ekonomisi: Mısır ve Tunus Örnekleri

17 Aralık 2010 tarihinde ilk kez Tunus’ta ortaya çıkan ve daha sonra tüm Ortadoğu’ya yayılan halk hareketleri sonucu 14 Ocak 2011’de 30 yıldır Tunus’u otoriter bir rejimle yöneten Bin Ali ülkesini terk etti ve Suudi Arabistan’a sığındı; 25 Ocak 2011’de ise Mısır’ı 30 yıldır aralıksız bir şekilde otoriter rejimle yöneten Hüsnü Mübarek görevden el çektirildi. Söz konusu halk isyanları diğer ülkelere de sıçradı ve kimisinde kısmi politik değişimlere ve kimisinde ise iç savaşa kadar varan huzursuzluklara yol açtı. Arap ayaklanmaları küresel sistemde geniş yankı uyandırdı. Çin Halk Cumhuriyeti ve Rusya ile beraber pek çok ülke benzer bir olayın kendi ülkelerinde de gerçekleşme ihtimaline binaen ulusal güvenlik stratejilerinde ve internet politikalarında önemli yeniden yapılandırmalara başladı.

‘Arap Baharı’ halk hareketlerinin kavramsallaştırılmasında farklı görüşler ileri sürülmüştür. Bazı çalışmalarda bu olaylar bir devrim olarak nitelendirilirken Tunus ve Mısır özelinde Arap ayaklanmaları sürecindeki gelişmeler değerlendirildiğinde bunun ne bir devrim ne de ciddi bir rejim değişimi olduğu ileri sürülse de uzun vadede ne tür sonuçlar doğuracağı henüz kesinleşmiş değildir. Arap ayaklanmalarının meydana geldiği 2011’deki sosyal dinamizm ile beraber daha sonraki yıllarda devlet kanadında meydana gelen uyum reflekslerinde çok farklı etkenler bulunmaktadır. Meydanlarda başlayan gösterilerde en sık duyulan sloganların başında “ekmek, özgürlük ve sosyal adalet” ile beraber “onurlu bir yaşam (dignity)” gelmişti. Meydanları dolduran kalabalığın talepler listesinde demokratik rejim en üst sıralarda değildi; halk hareketlerinin itiraz ettiği şeylerin başında yıllardır iktidar koltuğuna çöreklenen baskıcı rejimlerin uyguladıkları beceriksiz ve yanlış politikalar, ekonomik performans, yolsuzluklar ve her şeyin üstünde berbat denebilecek yönetişim ve kamu politikaları geliyordu.

1970’li yıllarda dünya ekonomisinde gözlemlenen yüksek petrol fiyatları, Arap-İsrail savaşlarının bölgedeki yansımaları, Tunus ve Mısır gibi ülke vatandaşlarının deneyimlediği işçi göçleri ve ailelerine gönderdikleri işçi havaleleri gibi haricî etkenleri not etmek gereklidir. 1980’lerden itibaren küresel ekonomideki liberalleşme eğilimleri ve 1990’lardan itibaren giderek hızlanan ekonomik küreselleşme ve teknolojik gelişmelerin Ortadoğu’daki iz düşümü; orta gelir grubunun fakirleşmesi, belediye hizmetlerinde kalitesizlik, kamu refah hizmetlerinde azalma, gelir dağılımı bozuklukları ve büyük çaplı rüşvet ve yolsuzluk haberleri ile tüm bunların farkında olan geniş halk kitleleri olmuştu.

Arap ayaklanmalarına doğru evrilen dünya ekonomik sistemindeki üç önemli gelişmenin peş peşe gelmesi ve aralarında etkileşim olduğunun not edilmesi önemlidir. 2008 yılındaki küresel finansal kriz, ABD finans merkezi olan Wall Street bölgesindeki sivil eylemler ve hemen akabindeki Arap ayaklanmaları küresel politik ekonomi sisteminin Ortadoğu’daki dışa vurumu olarak yorumlanmaktadır. Ortadoğu’daki en çarpıcı olaylar 2011 yılında meydana gelmişken son on yılda Ortadoğu’nun farklı ülkelerinde spontane sosyal hareketlerin ve siyasi eylemlerin hâlen devam ettiğini gözlemliyoruz. Son yıllarda Irak, Lübnan, Suriye, Libya, Bahreyn ve Sudan başta olmak üzere pek çok ülkede merkezî yönetime karşı geniş halk kitlelerinin katılımı ile gösteriler düzenlendiğine şahit oluyoruz. Bu on yıllık süreçte halkta biriken öfkenin mobilize olmasını anlama bakımından protestoları örgütleme ve harekete geçirmede dört önemli faktörün altı çizilmiştir: Uzun süredir biriken şikayetler, duygusal bir tetikleyici, cezasızlık duygusu ve sosyal medya kullanımı.

Arap ayaklanmaları otoriter rejimlerin despotluk ve yolsuzlukları, zengin-fakir arasındaki uçurum, küresel gıda fiyatlarındaki artış, enflasyon, kırsal ve metropol yerleşimlerde yaşayan yoksul halkların kendilerini unutulmuş ve dışlanmış hissetmesi bu büyük depremin habercileri olmuştur. Özellikle küreselleşmenin giderek hız kazanması ve Ortadoğu coğrafyasının bu akışın dışında kalması ile yönetenler ve yönetilenler arasında bazı talep-uygulama uyuşmazlıkları meydana gelmiş, devlet-toplum ilişkisi gittikçe kötüleşmiştir. Arap ayaklanmalarında geniş halk kitlelerinin meydanlarda verdiği mesajın, Ortadoğu coğrafyasında yeni bir devlet-toplum ilişkisi tarzı geliştirmenin ve toplumsal sözleşme ihdas etmenin gerekliliğini gösterdiği söylenebilir.

Arap ayaklanmalarının nedenlerini üç ana başlıkta değerlendirebiliriz. Birincisi, ekonomik nedenler olup bu başlık altında işsizlik, enflasyon, verimlilik, gıda fiyatları, enformel ekonomi ve global finansal krizin bölgeye etkilerini ele alabiliriz. İkinci olarak, sosyal nedenler çatısı altında pek çok alt faktör göz önünde bulundurulabilir: örneğin genç nüfusun genel nüfus içindeki yüksek oranı, eğitim-istihdam piyasası uyumsuzlukları, sosyal medyanın etkileri, etnik ve dinî azınlıklar konularını bu kapsamda değerlendirebiliriz. Üçüncü bir analiz kategorisi ise siyaset başlığı altında demokratikleşme, otoriter rejimler, seçimler, sivil toplumun örgütlenmesi ve devletle olan ilişkileri örnek olarak verebiliriz.

Tunus ve Mısır özelinde Arap Ayaklanmaları sırasında geniş halk kitlelerinin sergilediği taleplerin dışa vurumu, ulusal elitlerin bakış açıları ve direnç mekanizmaları, bölgesel güç denklemi ile beraber küresel hegemonya mücadelelerinin potansiyel etkilerini bir arada düşündüğümüzde ortaya ilginç bir tablo çıkmaktadır. Arap isyanlarının esasen üç büyük krizin birleştiği bir jeopolitik sahayı işaret ettiğini söyleyebiliriz. Ishac Diwan’ın yorumuyla Arap ayaklanmaları, Ortadoğu’da toplumsal örgütlenmenin mevcut devlet yapısı, kapitalizm ve liberal anlayış çerçevesinde sürdürülemeyeceğini açıkça ortaya koyan bir krizler yumağıdır. Gelecek günlerde Ortadoğu’da istikrarlı ve sürdürülebilir bir devlet-toplum uyumunu tesis etmek üzere fırsat penceresi açıldığı takdirde son on yıldaki krizler önemli birer veri kaynağı olabilecektir. Çözüm noktasında toplumun şikayetlerinin, taleplerinin ve etkili kamu politikalarının tespiti önem taşımaktadır. Bu bağlamda çalışmanın devamında öncelikle toplum sözleşmesi kapsamında devlet-toplum uyumundan bahsedilerek teorik ve kavramsal bir çerçeve içerisinde Ortadoğu politik ekonomisinin şekillenmesindeki üçlü sacayağı olarak iç siyaset, küresel sistem ve sosyolojik faktörler ele alınmıştır. İlk bölümde dış faktör olan küresel dinamikler, aktörler ve etkileri; ikinci bölümde iç faktörler olan bölgedeki devletlerin-rejimlerin eğilimleri, Mısır ve Tunus’un yakın dönem ekonomi tarihleri incelenmiştir. Sonraki bölümde ise bölgedeki toplumsal örgütlülük anlayışının, demografik dinamiklerin ve devlet-toplum arasındaki sözleşmede var olan sorunların temel alındığı sosyolojik dinamikler açıklanmaya çalışılmıştır. Sonuç bölümünde ise Arap ayaklanmalarından bu yana geçen 10 yıl içerisinde Ortadoğu ülkelerinde politik ekonomi alanında nelerin değiştiği ya da değişmediği, devlet-toplum uyumunun iyileştirilmesinin kısa vadede mümkün olup olmayacağı konusunda değerlendirmelerde bulunulmuştur.