Büyük Etiyopya Rönesans Barajı Çıkmazı: Sudan ve Mısır Yakınlaşması

Doğu Afrika'da Etiyopya Büyük Rönesans Barajı (GERD), Etiyopya-Sudan sınır sorunu ve Tigray krizi bağlamında kayda değer gelişmeler yaşanmaktadır. Geçtiğimiz hafta Sudan ve Güney Sudan arasındaki tartışmalı bir bölge olan Abyei’de (hidrokarbon kaynakları bölgesi) konuşlu BM bünyesindeki UNISFA (Etiyopya askerlerinin olduğu) barış gücüyle ilgili Sudan Egemenlik Konseyi Başkanı Abdülfettah el-Burhan ve BM'nin bölge temsilcisi Parfait Onanga arasında bir görüşmede el-Burhan, Etiyopya askerlerinin bölgeden çıkarılması isteğini bildirmiştir. Bu gelişmenin ardından 4 Mart’ta Etiyopya ve Eritre Devlet Başkanları, Güney Sudan Lideri Salva Kiir ile Cuba’da bir araya gelirken buluşmada iki temel husus dikkat çekmiştir. Birincisi, Abiy Ahmed ve Isaias Afewerki’nin, Tigray krizinin ardından ilk defa bir araya gelmeleridir ki bu durum Afewerki’nin artık konuya daha fazla müdahil olacağının işareti olarak da görülebilir. Nitekim uluslararası medyada Eritre’nin Tigray bölgesinde katliam yaptığı haberleri verilmiş ve medya mensuplarının bölgeye alınmayarak bilgilerin gizlendiği ileri sürülmüştür. Bu yüzden Batılı güçlerin, Eritreli askerlere bir an evvel bölgeden çekilmesi çağrısı gündemdedir. İkincisi ise Sudan ve Mısır’ın yakınlaştığı bir ortamda, Etiyopya ve Eritre Devlet Başkanlarının Güney Sudan’ı ziyaret etmesi hem bölgede bir kutuplaşmanın ortaya çıktığı ve bu ortamda iki ülkenin Güney Sudan’ın yanında olduklarını gösterdikleri hem de Sudan ve Mısır yakınlaşmasına gözdağı verdikleri söylenebilir.

Bu gelişmeler üzerine Abdülfettah el-Sisi, 6 Mart’ta Sudan’ı ziyaret ederek geçiş yönetimiyle bölgedeki güncel gelişmeler konusunda kapalı bir toplantı gerçekleştirmiştir. Mısır Cumhurbaşkanı’nın bu ziyaretinin Ömer el-Beşir’in halk ayaklanmalarıyla devrilmesinden sonra ilk kez gerçekleşmiş olması ikili ilişkilerde yeni bir boyuta geçildiğinin işareti olarak görülebilir. Sisi, Hartum ziyaretinde Egemenlik Konseyi Başkanı el-Burhan, Geçiş Yönetimi Başbakanı Abdullah Hamduk ve Egemenlik Konseyi Başkan Yardımcısı Muhammed Hamdan Daglo ile bir araya gelmiştir. Görüşmelerin ardından yapılan resmî açıklamalarda Etiyopya’nın, Büyük Rönesans Barajı konusundaki bölgesel anlaşmazlıklar, Sudan ve Etiyopya arasındaki sınır anlaşmazlığı ve Kızıldeniz bölgesinin güvenliği konularının ele alındığı bildirilmiştir. Çalışmada Sudan ve Mısır’ı yakınlaşmaya götüren nedenler ortaya konacak ve Etiyopya Büyük Rönesans Barajı’nın Doğu Afrika jeopolitiğine etkileri analiz edilecektir.

Sudan ve Mısır Yakınlaşması
Mısır ve Sudan tarih boyunca siyasi, toplumsal ve kültürel ortaklıkların yanı sıra bölgesel gelişmelerde de yakın iş birliği içerisinde olmuştur. Ancak bilhassa iki ülkenin bağımsızlıklarını kazanmalarının ardından Mısır’ın Sudan’ı “arka bahçesi” gibi görmesi nedeniyle diplomatik ilişkiler, başta Nil ve Halaib sınır sorunu gibi konular olmak üzere pek çok gelişme iki devletin sürdürülebilir bir ortaklık kurmasını engellemiştir. 1929 yılında İngiltere ve Mısır arasında, 1959 yılında da Sudan ve Mısır arasında güncellenerek imzalanan ve diğer yedi havza ülkesini kapsamayan Nil sularının paylaşımı anlaşması, 2000 yılındaki diğer yedi ülkeyle birlikte Sudan’ın, suların yeniden paylaşılması noktasında Mısır’a baskı yapması dışında bir soruna neden olmamıştır. Etiyopya’nın 2011 yılında Büyük Rönesans Barajı inşaatına başlamasının ardından, Etiyopya ve Mısır arasındaki gerilen ilişkilerde de Sudan her iki tarafa karşı dengeli bir politika izlemiştir. Günümüzde Sudan ve Mısır’ın Nil konusunda ortak çıkarları olsa da Halaib sorunu henüz çözümlenmiş değildir ve 2010 yılında Mısır’ın bu bölgeyi işgal etmesi sonucunda dönemin Devlet Başkanı Ömer el-Beşir tarafından “Halaib Sudan’ındır, Sudan’ın kalacaktır” sözüyle ikili ilişkilerdeki gerginlik derinleşmiştir. Nitekim Sudan, 24 Şubat’ta Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyine Halaib konusundaki şikayetini yenilemiştir. Dolayısıyla modern dönemde Halaib sorunu, Mısır ve Sudan ilişkilerinin kırılgan tarafıyken Nil sorunu dengeleyicisidir.


Mısır, son yıllarda bilhassa Ömer el-Beşir’in düşüşüyle birlikte güney komşusuyla bağlarını yeniden güçlendirmek için özel bir çaba sarf etmektedir. Bu çabanın arka planındaki tetikleyici temel faktör ise Nil özelinde bölgede yaşanan etkileşimlerdir. Etiyopya’nın bilhassa geçtiğimiz yıl, GERD projesinin ilk aşama doldurulmasını takip eden süreçte Sudan’da son yüzyılın en büyük sel felaketi olarak belirtilen sel baskını olayının yaşanmasından dolayı bu yıl Sudan ve Mısır, Etiyopya’nın gerçekleştireceği barajı doldurma işleminin ikinci aşamasının ertelenmesini talep etmektedir. Bu noktada 2020 yılı boyunca Sudan ve Mısır Hava Kuvvetlerinin gerçekleştirdikleri tatbikatların ve üst düzey ziyaretlerin yanı sıra Sudan’ın Etiyopya ile yaşadığı sınır sorunu, Etiyopya Federal Kuvvetleri ile Tigray Halk Kurtuluş Örgütü (TPLF) arasındaki çatışmalardan Sudan sınırına kaçan Tigraylı halkın varlığı, bu iki ülkenin Nil özelinde yakınlaşmasını tetikleyen yardımcı unsurlardır.

Sudan ve Mısır arasındaki yakınlaşma askerî alanda da yoğun bir şekilde sürdürülmektedir. Bu bağlamda Mısır-Sudan Ortak Askerî Komitesi kurulmuş ve Mısır Genel Kurmay Başkanı Korgeneral Muhammed Farid başkanlığındaki askerî heyet, 2 Mart Salı günü komitenin yedinci toplantısı için Sudan’a resmî bir ziyaret gerçekleştirmiştir. Bu ziyaret kapsamında ortak askerî tatbikatlar, sınır güvenliği, terörizmle mücadele ve istihbarat paylaşımı ve daha pek çok alanda ikili anlaşma imzalanmıştır. İmzaların atılmasının ardından Muhammed Farid’in “Sudan’ın karşılaşacağı herhangi bir acil durumda Mısır’ın tüm gücüyle yanında olacağı, anlaşma dâhilindeki tüm konularda Sudan’ın taleplerini karşılamaya hazır olduklarını ve bölgesel tehditlere karşı ortak hareket edeceklerini” belirttiği açıklama, söz konusu bölgesel etkileşimler açısından kayda değer önemdedir.

Büyük Rönesans Barajı’nın Doğu Afrika Jeopolitiğine Etkisi
Mavi Nil üzerinde Sudan-Etiyopya sınırına yakın bir bölgede inşa edilen GERD projesi, Mısır, Sudan ve Etiyopya arasında yaklaşık on yıl boyunca süren müzakerelere rağmen tarafların karşılıklı suçlamalarından dolayı olumlu bir sonuç doğuramamıştır. Etiyopya, elektrik ihtiyacının neredeyse %90’ını hidroelektrik santrallerinden sağlamakta ve GERD ile enerji açığını kapatarak komşu ülkelere elektrik ihraç etmeyi amaçlamaktadır. Ancak Nil akışının yaklaşık %85’i Etiyopya’dan sağlanmaktadır. Bugüne kadar yaklaşık %80’i tamamlanan proje, Temmuz 2020’de ilk kez su tutmaya başlamıştır. 2023’te projenin tamamlanması planlanmaktadır. Dolayısıyla Mısır ve Sudan, projeye bağlı oluşacak ekonomik kayıplar nedeniyle Etiyopya ile müzakerelerde anlaşmazlık yaşamaktadır.

Nil suyu paylaşımı sorununun çözümü noktasında ABD’nin ara buluculuğu başarısız olmuştur. İlgili ülkeler, Haziran 2020’den bu yana Afrika Birliği nezdinde bir araya gelerek Nil Nehri’nin akışını etkileyeceği tahmin edilen barajın işletilmesi konusunda müzakerelere katılmaktadır. Sudan, Afrika Birliği’nden uzmanlara daha fazla rol tanınması isteğine cevap alamadığından ve kasım ayındaki müzakerelerin etkili olmamasından dolayı Ocak 2021’in başında müzakerelerden çekildiğini ve bakanlar arası görüşmelere katılmayacağını belirtmiştir. O günden bu yana Sudan, Mısır’la çok daha yakın bir çalışma yürütmektedir. Bu bağlamda Sisi’nin ziyareti sonrası yapılan açıklamada, Nil sularının paylaşımı noktasında bir anlaşmaya varılması için ABD, Avrupa Birliği ve BM’nin de müdahil olmasıyla konunun uluslararasılaştırılması çağrısında bulunulmuştur. Nitekim ocak ayında Sudan’ı ziyaret eden ABD Hazine Bakanı Steven Mnuchin, Afrika Birliği Dönem Başkanı ve Demokratik Kongo Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Felix Tshisekedi ve BM Genel Sekreteri Antonio Guterres müzakerelere “destek vermeye” hazır olduklarını vurgulamıştır.

Sudan ve Mısır’ın bölgesel anlamdaki ortak çıkarlarından dolayı açık bir şekilde birlikte hareket ettiği görülmektedir ve bu durumu açıklayan dört temel argümandan bahsedilebilir. Bunlardan ilki, Etiyopya’nın Tigray krizi ve Sudan’la yaşadığı sınır sorunu ve Nil sularının paylaşımı özelinde yaşanan anlaşmazlıklarla tetiklenerek Mısır ve Sudan’ın yakınlaşmasını beraberinde getirmesidir. İkincisi, Sudan’ın geçtiğimiz yıl yaşadığı sel felaketidir. Yaklaşık on yıldır süren Nil sorunu müzakereleri çerçevesinde Etiyopya ve Mısır’la ilişkileri dengeli bir seyir izleyen Sudan’ın, Haziran 2020’de GERD barajının ilk doldurma aşamasının tamamlanmasının ardından yağmur mevsiminde (ağustos-ekim ayları) son yüz yılın en büyük sel felaketini yaşaması, Hartum yönetimi açısından dönüm noktalarından biri olmuştur. Bu durumun da Sudan’ın Mısır’la birlikte hareket etmesi noktasında bir diğer önemli faktör olduğu söylenebilir. Bu minvalde, tarihsel süreçte Sudan ve Mısır arasındaki anlaşmazlıklar Nil özelindeki ortak çıkarlar bağlamında gölgelenmiş, bölgesel güç yarışında her iki aktör aynı noktada buluşmuştur. Üçüncüsü, Sudan ve Mısır’ın yakınlaşarak GERD barajı ve Sudan-Etiyopya sınır sorunu üzerinden; Batılı aktörler de Tigray krizi üzerinden Etiyopya’ya baskı kursa da Addis Ababa yönetiminin GERD özelinde kayda değer bir taviz verdiğini görmek pek mümkün değildir. Dördüncüsü ise dörtlü müzakere heyeti (Afrika Birliği, Birleşmiş Milletler, ABD ve AB) konusudur. Trump döneminde Mısır eksenli tavır alan ABD’nin, Biden döneminde dengeli bir politika yürüteceği öngörülebilir. Nitekim Trump, Etiyopya’ya mali yardımı kesmiş olmasına rağmen Biden yönetimi bu yardımı tekrar başlatmıştır.

Sonuç olarak, kesilmiş olan müzakerelerin yeniden başlaması noktasında Afrika dışından üç aktörün müzakere heyetinde bulunması çözüm umutlarını yeniden canlandıracaktır. Ancak Mısır, Nil akışına derinden bağımlıyken ve Sudan, yağmur mevsiminde yeniden bir zararla karşılaşmaktan endişe duyarken Etiyopya, GERD’in kendi egemenlik alanında olduğuna dair ısrarcı tavrını sürdürmektedir. Dolayısıyla Sudan ve Mısır, Etiyopya’yı bağlayıcı bir anlaşmaya zorlamak için ikili siyasi ve askerî anlaşmalar yapmaya ve yoğun çaba harcamaya devam etmektedir.