Dış Politikada Normalleşme ve Türkiye-Irak İlişkileri

Türk dış politikası son zamanlarda hareketli bir dönem geçirmektedir. Ortadoğu’da yaşanan gelişmeler bir yana, Avrupa Birliği içerisinde Birleşik Krallık’ta (İngiltere, Galler, İskoçya ve Kuzey İrlanda) düzenlenen “Avrupa Birliği’nden çıkış” referandumunun çarpıcı sonuçları Türk dış politikası açısından önemli sonuçlar doğuracak niteliktedir. Bununla birlikte Türkiye’nin dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 2009’daki Davos Ekonomik Forumu’nda dönemin İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Peres’e “one minute” çıkışıyla yükselen ve Mavi Marmara krizi ile tavan yapan Türkiye ve İsrail arasındaki gerginliğin varılan mutabakatla nihayete ermiş gözükmektedir. Bununla birlikte Türkiye hava sahasını Suriye’den girerek ihlal eden Rus savaş uçağının Türk jetleri tarafından düşürülmesi sonrası neredeyse kopma noktasına gelen Türkiye-Rusya ilişkilerinde de Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Rusya’ya gönderdiği mektupla ciddi yumuşama sinyalleri ortaya çıkmıştır. Bu gelişmeleri Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Başbakan Binali Yıldırım’ın “dış politikada normalleşme” ve “dostları artıran, düşmanları azaltan bir dış politika” olarak ifade etmesiyle Türk dış politikasında yeni dönemin işaretleri verilmiştir. Türk dış politikasındaki bu değişim ve yeni söylemin başka alanlar ve ülkeler üzerinde yansımasının görülmesi muhtemeldir. Bu konuda Türkiye’nin Irak’la ilişkilerinde bir yumuşama yaşanması söz konusu olabilir. Bilindiği gibi 2010’dan sonra Irak merkezi hükümeti ile bozulmaya başlayan ilişkiler, 2014 yılına gelindiğinde toparlanma eğilimi göstermemiştir. 2014 yılında IŞİD’in Irak’ta kontrol sağlaması ve Irak’ta yapılan seçimlerde önceki iki dönemin Irak Başbakanı Nuri El-Maliki’nin yerine daha yumuşak bir politikacı olarak bilinen Haydar El-Abadi’nin gelmesi sonrasında Türkiye-Irak ilişkilerinde olumlu yönde gelişmeler yaşanmıştır. Nitekim Abadi hükümeti ilk tebrik eden Türkiye olurken, hem IŞİD’le mücadelede hem de Irak’taki istikrarın sağlanması konusunda Türkiye’nin Irak’a her türlü desteği vereceği net olarak dile getirilmiştir. Ancak Suriye konusunda Türkiye ve Irak’ın ayrı kamplarda yer alması, İran ve Rusya’nın Irak üzerindeki baskısı nedeniyle Türkiye-Irak ilişkileri beklenen seviyeye gelmemiştir. Bununla birlikte Irak merkezi hükümet, Türkiye’nin Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi (IKBY) ile geliştirdiği iyi ilişkileri bahane ederek, Türkiye’nin tercihini IKBY’den yana kullandığına dair bir yorumlama içerisine girmiştir. Son olarak 2015 yılında Irak hükümetinin bilgisi dahilinde Musul’un Başhika bölgesinde açılan ve Türkiye’nin yerel güçlerin eğitilmesi amacıyla kurduğu askeri eğitim kampındaki personelin rotasyonu üzerine Irak hükümeti gereğinden fazla ve anlamsız bir tepki vererek, Türkiye’yi Irak’ın iç işlerine müdahale etmek, IŞİD’e yardım etmek, Musul’u işgal etmek gibi mesnetsiz ve asılsız iddialarla suçlamıştır. Irak Dışişleri Bakanı İbrahim El-Caferi, Türkiye’nin Başhika’dan askerlerini çekmemesi durumunda, Türkiye’yle savaşabilecekleri yönünde tehditvari açıklamalarda bulunmuş ve Türkiye’yi Birleşmiş Milletlere (BM) şikayet etmiştir. Hatta Irak’tan önce Rusya, Türkiye’nin Başhika’daki varlığı nedeniyle Türkiye’yi BM’ye şikayet etse de kabul görmemiştir. Ayrıca Aralık 2014’teki Irak merkezi hükümeti ve IKBY arasındaki anlaşmaya rağmen, IKBY’nin Türkiye üzerinden petrol ihraç etmesine itiraz eden Irak merkezi hükümeti son 2 aydan fazla bir süredir Kerkük-Ceyhan Petrol Boru Hattı’na petrol göndermeyi kesmiştir. Bununla birlikte görev süresi dolan Irak’ın Ankara Büyükelçisi’nin yerine gelecek isim belli olmasına rağmen yaklaşık 6 aydır atama yapılmamıştır.

İkili ilişkilerdeki bu krize rağmen alt düzeylerde diplomatik ilişkiler devam etmiştir. Türkiye, Irak’ın toprak bütünlüğü ve siyasi birliği konusundaki hassasiyetini her platformda dile getirirken, Irak merkezi hükümeti içerisinde yaşanan siyasi kriz ve kutuplaşma nedeniyle olumlu adımlar atılamamıştır. Ancak Türkiye’deki hükümet değişikliğiyle beraber dış politikada verilen olumlu sinyaller ve Türkiye’nin IŞİD’le mücadeledeki etkin ve kararlı tutumu Irak tarafından da olumlu algılanmış görünmektedir. Nitekim 6 aydır atanmayan Irak Büyükelçiliği görevine Hişam El-Alawi gibi yetkili ve donanımlı bir büyükelçi atanmıştır. Hişam El-Alawi’nin atanması, Türkiye ile geliştirilmek istenen iyi ilişkilerin bir mesajı niteliğindedir. Nitekim bu mesaj Türkiye tarafından da olum karşılanmış görünmektedir. Başbakan Binali Yıldırım, 27 Haziran 2016 tarihinde AK Parti Dış İlişkiler Başkanlığı tarafından düzenlenen iftar yemeğinde Irak Büyükelçisi’nin tebrik ederek diplomatik olarak önemli bir mesaj vermiş ve daha sonra çıktığı bir televizyon programında ise Türkiye’nin Irak’ın istikrarına ve toprak bütünlüğüne verdiği önemi vurgulamıştır. Bu gelişmeler Türkiye-Irak ilişkilerinin yumuşamasına dair önemli ip uçları vermektedir. Irak, IŞİD’le tek başına mücadele edemeyeceğinin farkında görünmektedir. Bu nedenle IŞİD Irak’tan temizlense bile radikalleşmenin önüne geçilebilmesi bölgesel bir inisiyatif oluşturulması ve komşu ülkelerin desteğini istemektedir. Türkiye, IŞİD’e karşı hem doğrudan mücadelesiyle hem de koalisyon gücüne verdiği destekle, bölgedeki terörün bitirilmesi konusundaki önemini ortaya koymuştur. Bununla birlikte IŞİD sonrası, savaşın tahrip ettiği bölgelerin yeniden yapılandırılması konusunda, Türkiye’nin Irak’a büyük faydası olacağı da açıktır. Öte yandan Irak’taki istikrarın sağlanması konusunda Türkiye’nin üzerinde etkisi bulunan grupların siyasi sürece destek vermeleri noktasında da telkinleri olabilecektir. Ayrıca Irak’ta ciddi bir ekonomik kriz de yaşanmaktadır. Bilindiği kadarıyla yaklaşık 106 milyar dolar olarak hesaplanan 2016 Irak bütçesinde 64 milyar dolarlık bir kayıp bulunmaktadır. Bu nedenle ekonomik krizin giderilmesi için Irak’ın başta petrol olmak üzere farklı alanlarda yatırıma ihtiyaç duyduğunu söylemek mümkündür. Bu noktada Türkiye’nin Irak’taki yatırım kapasitesinin geliştirilmesi konusunda Irak’a fayda sağlaması mümkündür. Buradan hareketle iki ülke arasındaki Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Konseyi’nin yeniden aktif hale getirilmesi önemlidir. Böylelikle askeri meselelerden kalkınma projelerine, sanayiden kültürel çalışmalara kadar geniş bir alanda işbirliği canlandırılabilecektir. Irak’ın istikrara kavuşması ve Türkiye-Irak ilişkilerinin canlanması, Suriye gibi bölgesel sorunlara çözüm bulabileceği gibi, bölgesel işbirliği dinamiklerini de harekete geçirebilecek potansiyele sahiptir.