Rapor

Doğu Akdeniz’de Enerji Çatışması ve İşbirliği

Türkiye, enerji üreten ülkeler ile enerji tüketen ülkeler arasında stratejik açıdan değerli bir konuma sahiptir. Bu bakımdan Türkiye’nin üzerinde bulunduğu coğrafya, enerji jeopolitiği yönünden oldukça kıymetlidir. Bu konum, Hazar, Rusya ve Ortadoğu enerji kaynaklarını Türkiye üzerinden güvenli bir şekilde dünya pazarlarına ulaştırma fırsatı sunmaktadır. Zira enerji güvenliğinin dikkatle tartışıldığı günümüzde sürdürülebilir ve istikrarlı bir enerji tedariki, gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler için önemli bir hale gelmiştir. Bu gerçekten hareketle Türkiye enerji projelerine ağırlık vermeye başlamıştır. Türkiye’nin enerji projelerini hayata geçirmesi, bir taraftan ülkenin enerji ticaret merkezine dönüşmesi için zemin hazırlarken, diğer taraftan da bölgenin enerji güvenliğine katkı sağlayacaktır.

Tarihsel sürece bakıldığında kömür, petrol ve doğalgaz gibi fosil yakıtlara dayalı enerji kaynaklarının uluslararası ilişkilerin seyrine inkâr edilemez bir etki yaptığı görülmektedir. Nüfus artışı ve gelişen ekonomiler ülkelerin enerjiye olan talebini ve bağımlılığını artırmıştır. Enerji talebinde yaşanan bu artış, doğal olarak enerji kaynaklarına yönelik uluslararası rekabeti de beraberinde getirmiştir. Söz konusu rekabet aynı zamanda ülkeleri kendi enerji gereksinimlerini karşılamak için yüksek ölçekli ve bütçeli enerji yatırımlarına yöneltmiştir. Bu çerçevede Uluslararası Enerji Ajansı verilerine göre, enerji sektörüne 2016 ila 2040 yılları arasında küresel ölçekte toplam 66,5 trilyon dolar yatırım yapılacağı öngörülmektedir.1 Zaman içerisinde ekonominin enerjiye sımsıkı bağlı bir yapıya dönüşmesiyle birlikte enerji kaynaklarına özellikle petrol ve doğalgaza erişimin kolay ve ucuz olması uluslararası ekonominin olmazsa olmazları arasında yerini almıştır. Bu nedenle petrol ve doğalgaz, üretim, finans ve kredi sistemleriyle ilişkili yüksek değere haiz bir stratejik mal olarak görülmenin yanında, ulusal güvenlik sorunu olarak da değerlendirilmiştir. Ayrıca iktisadi büyüme ile enerji talebi arasındaki doğru orantı, ülkelerin dolara olan talebini de artırmakta ve böylece doların uluslararası gücünü muhafaza etmesini sağlamaktadır.