Erbil’de İ-KDP Saldırısı ve Düşündürdükleri

20 Aralık 2016 tarihinde Irak’ın Erbil vilayetine bağlı Köysancak’ta (Koya) İran Kürdistan Demokrat Partisi’ne (İ-KDP) yönelik düzenlenen iki bombalı saldırıda 7 kişi hayatını kaybederken, 4 kişi de yaralanmıştır. Irak şartlarında sıradanlaşan bu patlama olayları, hem patlamanın gerçekleştiği yer, hem zamanlama hem de seçilen hedef açısından farklı bir nitelik taşımaktadır. İ-KDP Genel Sekreteri Halid Azizi patlamaya ilişkin yaptığı açıklamada, genellikle İran’da yılın en uzun gecesi olan 21 Aralık’ta yapılan “Şeb-i Yelda (Yelda Gecesi)” kutlamaları ile birlikte 1989’da Viyana’da bir suikast sonucu öldürülen İ-KDP’nin kurucusu olan Abdurrahman Kasımlo’nun doğum günü kutlamaları sırasında düzenlenen saldırıdan doğrudan İran’ı sorumlu tutmuştur. Azizi, her ne kadar İran’a aynı şekilde karşılık vermeyeceklerini söylese de yaşanan bu olayın orta ve uzun vadede yansımalarının olacağını söylemek mümkündür. Zira 2015 yılından itibaren İ-KDP’nin İran toprakları içerisinde yeniden organize olmaya başladığı bilinmektedir. Hatta İran-Irak sınırının Erbil ve Süleymaniye hattında üslenmeye çalışan İ-KDP ile terör örgütü PKK arasında çatışmalar dahi yaşanmıştır. PKK, İ-KDP’nin İran-Irak sınırında üslenmesine ve buradan İran’a geçmelerine izin vermeyeceklerini açıklamıştır. İran da olaylar üzerine Şino şehrindeki askeri birliklerine takviye yapmıştır. Nitekim 2016’nın Ağustos ayında İ-KDP, tek taraflı olarak ateşkesi bozarak, İran içerisinde güvenlik güçlerine yönelik saldırılar düzenlemiştir. İ-KDP’nin saldırıları sonrasında, İran da İ-KDP’ye operasyonlara başlamış ve taraflar arasında yoğun çatışmalar yaşanmıştır. Bu dönemde çıkan bazı haberlerde ABD ve Suudi Arabistan’ın Mesut Barzani’nin liderliğindeki KDP üzerinden İ-KDP’ye silah aktardığına yönelik haberler medya kuruşlarında yer almıştır.

Tüm bunlar saldırıya ilişkin bütün ilgi odağını İran’ın üzerine çekmekle birlikte, saldırıyla ilgili olarak somut kanıtlara ulaşılabilmiş değildir. Ancak IŞİD sonrasındaki süreçte Irak’ta ve genel olarak bölgede İran’ın artan etkisi dikkate alındığında, İran’ın kendisine tehdit olarak algıladığı bütün unsurları elimine etme çabası içerisinde olduğu, sahada elini güçlendirecek araç ve aktörleri çeşitlendirdiği ve güçlendirdiği görülmektedir. Nitekim IŞİD sonrasında ortaya çıkan ve Şii milis grupların içerisinde yer aldığı Haşdi Şaabi yapılanması üzerindeki İran etkisi dikkat çekici boyuttadır. Bununla birlikte İranlı askerlerin Irak ve Suriye’deki etkinliği de göz ardı edilmemelidir. İran, Kürt iç siyasetinde de KYB ve Goran üzerinde önemli bir etkiye sahiptir. İran, tehditleri sınırlarının ötesinde bertaraf etmeye çalışarak bir güvenlik çemberi oluşturma çabası içerisindedir. Koya’nın Erbil’e bağlı olmasına rağmen, KYB asayişinin burada etkin olması ve İran’ın KYB üzerindeki etkinliği düşünüldüğünde İ-KDP’ye yönelik saldırının İran tarafından gerçekleştirildiğine yönelik ihtimaller dikkate alınmalıdır.

1990’larda KYB’nin kontrolünde Koya’da İ-KDP için kamp kurulmuş ve İ-KDP üyeleri buraya yerleştirilmiştir. İ-KDP’nin buradan İran’a yönelik faaliyetlerini sürdürmesi nedeniyle, 1996’da KYB, İran Devrim Muhafizları’nın Koya’daki kampa müdahale etmesine izin vermiş ve kamp dağıtılmıştır. Ancak İ-KDP’ son yıllarda yeniden bir toparlanma içerisindedir. Bu nedenle İran, Halkın Mücahitleri Örgütü üyelerine yaptığı gibi, İ-KDP’nin de Irak dışına çıkarılması ve tekrar güçlenmesine engel olmak için İ-KDP’ye yönelik bu saldırı eylemini yapmış olabilir. Nitekim İ-KDP Genel Sekreteri Azizi’nin, İran’a aynı şekilde karşılık vermeyeceklerini ve istikrarı bozmak istemediklerini söyleyerek, Irak’taki pozisyonunu korumaya çalıştığı görülmektedir.

Bununla birlikte, son dönemde PKK’nın Irak topraklarındaki faaliyetlerinin arttığı görülmektedir. IŞİD sonrası süreçte Sincar bölgesinde kontrol sağlayan PKK, IŞİD’i bahane edilerek, KYB’nin desteğiyle Kerkük ve çevresinde de etkinlik sağlamıştır. PKK’nın İ-KDP’ye yönelik yapılan saldırının yaşandığı Koya’da da etkinliğini arttırdığı bilinmektedir. İ-KDP ve PKK arasında daha önce yaşanan gerginlik ve çatışmalar dikkate alındığında, bu saldırının PKK tarafından da gerçekleştirilmiş olabileceği akıllara gelmektedir. Saldırının PKK tarafından yapıldığı olasılığı dikkate alınacak olursa, PKK’nın Irak’ta KYB öncülüğünde güçlendiği ve İran’ın da KYB ile ilişkileri düşünüldüğünde, olaydaki dikkat çekici noktanın İran-KYB-PKK ilişkisi boyutu ön plana çıkmaktadır. Bu noktada İ-KDP’ye yönelik saldırıyı doğruda İran yapmamış olsa dahi, KYB-PKK bağlantısı nedeniyle tehdidin elimine edilmesi açısından İran’a fayda sağlamaktadır.

Öte yandan Irak’taki IŞİD tehdidi de tamamen bertaraf edilebilmiş değildir. IŞİD’e yönelik Musul operasyonu devam etmekle birlikte, Kerkük’ün güney batısındaki Havice ilçesindeki IŞİD kontrolü devam etmektedir. Ayrıca IŞİD zaman zaman Kerkük ve çevresinde eylemlere imza atabilmektedir. Özellikle Erbil-Kerkük yolu üzerindeki Kerkük’ün Dibis ilçesi, IŞİD’in eylem yapma kapasitesine sahip olduğu bölgelerden bir konumundadır. Ancak IŞİD’in Dibis üzerinden Koya bölgesine geçme imkanı bulunmakla birlikte, IŞİD’in bu eylemi yapma ihtimali düşük kalmaktadır. Zira IŞİD’in risk alarak Koya gibi küçük bir ilçede böyle bir eylem gerçekleştirmek yerine Erbil ya da Kerkük gibi şehir merkezlerinde yaparak etki kapasitesini arttırmayı denemesi olasılığı daha yüksektir. Nitekim IŞİD şimdiye kadar İ-KDP’ye yapılan saldırı gibi spesifik bir hedefe yönelik eylem yapmamıştır. Hatta İran’ın IŞİD’e karşı IKBY ve Haşdi Şaabi’ye verdiği destek düşünüldüğünde, IŞİD’in, İran’ı zarara uğratmak amacıyla, İran’a karşı olan İ-KDP’yi hedef seçmeyeceğini söylemek mümkündür.

Bununla birlikte İ-KDP’ye yapılan saldırının, Mesut Barzani liderliğindeki KDP’nin IKBY’deki siyasi sorunların giderilmesi amacıyla başta KYB olmak üzere siyasi partilerle görüşme trafiği başlattığı dönemde yapılmış olması da dikkat çekicidir. Buradan hareketle saldırıyı gerçekleştiren tarafın IKBY’deki istikrarsızlıktan faydalandığı ve Kürt partiler arasındaki uyumun sağlanmasını istemediği görülmektedir. Bu tarz saldırıların devam etmesi, aynı zamanda Irak’ın en güvenli bölgesi olarak lanse edilen IKBY’nin uluslararası imajına da gölge düşürecektir. Zira Koya, Erbil’e uzak bir ilçe olsa bile, haberin uluslararası basında “Erbil’de bombalı saldırı” olarak geçmiş olması dikkat çekicidir. Ekonomik sıkıntıların derinleştiği IKBY’de, siyasi sorunlara çözüm bulunamazken, güvenliğin de bozulması durumunda IKBY’nin 2003 sonrası sağladığı ilerlemenin durması, hatta geriye doğru gitme ihtimali gözden kaçırılmamalıdır. Bu nedenle IKBY’deki bütün tarafların grupsal siyaseti bırakarak, bütüncül bir siyaset izlemesi, IKBY’nin gelişmesi açısından önemli olacaktır.