Filistin’de Birlik Sağlanacak mı?

Ceren Gürseler, Ankara Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Doktora Adayı
Ortadoğu ve uluslararası kamuoyunun dikkatinin azaldığı bir dönemde Kahire’den gelen haberler gözlerin yeniden Filistin’e çevrilmesine neden oldu. Filistin’de iki başlılığın aktörlerinden biri olan HAMAS’ın Filistin Kurtuluş Örgütü’ne (FKÖ) katılma kararı aldığı belirtildi. 22 Kasım 2011 Perşembe günü açıklanan bu karar Filistinli örgütlerin Kahire’de gerçekleştiği birlik toplantısında verildi. HAMAS ve toplantıya katılan 13 örgütün dışında İslami Cihat’ın da FKÖ’ye katılabileceği belirtiliyor. Bu noktada Filistin’de uzun zamandır ihtiyaç duyulan birliğin uzun ömürlü olup olmayacağı ve bu birlikteliğin İsrail ile olan müzakerelere nasıl yansıyacağı merakla beklenen sorular olmaktadır.
 
Birlik için bugüne kadar atılmış en önemli adım olarak değerlendirilebilen bu açıklama HAMAS’ın Suriye’deki lideri Halid Meşal tarafından dile getirildi. Filistin Otoritesi, FKÖ ve El-Fetih lideri Mahmud Abbas ve Meşal bir araya gelmiş ve sonrasında Meşal, HAMAS ve görüşmelerde yer alan diğerler örgütlerin FKÖ’ye katılma yolunda olduğunu söylemişti. Bu doğrultuda FKÖ’nün yapılanmasında çeşitli değişiklikler yapılabileceği de ifade edildi. Ayrıca FKÖ içerisindeki seçimleri düzenleyecek ve görüşmelerde yer alan örgütlerin katılacağı merkez seçim komisyonun da kurulacağı belirtildi. Tarafların FKÖ seçim sistemini inceledikten sonra yeniden bir araya gelecekleri ifade edildi.
 
Filistin’in birliği için önemli olan bu kararın alınması yıllardan beri süregelen karmaşık bir sürecin parçasıdır. El-Fetih ve HAMAS arasındaki silahlı çatışmalar, gerginlikler ve sonrasında yapılan birik hükümeti kurma görüşmeleri neticesinde FKÖ’ye katılım kararı alınmıştır. 2006’da seçim antlaşmazlığından çıkan gerginlik iki örgütün silahlı çatışmasına dönüşmüş ve sonrasında HAMAS, Gazze’yi kontrolü altına almıştı. El-Fetih ve HAMAS arasındaki arabuluculuk çalışmaları sonuç vermiş ve 2007’de Suudi Arabistan’ın önderliğinde Mekke Antlaşması iki örgüt arasında imzalanmıştı. Fakat Filistin’de çatışmaların devam etmesi nedeniyle antlaşma uygulanamamıştı. 2009’da da Mısır’ın hazırladığı Filistin Ulusal Uzlaşı Planı iki tarafı barıştırmak amacını gütmüştü. Uzlaşma süreci bugüne kadar devam etmiş ve Abbas ile Meşal’in 24 Kasım 2011’de görüşmesiyle ilk önemli gelişmeye sahne olmuştu. Çünkü iki lider HAMAS’ın Gazze’yi ele geçirmesinden bu yana ilk defa bir araya gelmişti. El-Fetih ve HAMAS arasında temel sorunlar olan geçici birlik hükümetinin kurulması ve Mayıs ayında seçimlerin düzenlenmesi görüşmelerde ele alınmıştı. Meşal, ikili ilişkilerinde yeni bir sayfa açtıklarını belirtirken Abbas da aralarında hiçbir görüş ayrılığını olmadığını söylemişti. Böylelikle İsrail başta olmak üzere uluslararası kamuoyuna birlik ve beraberlik mesajı verilmişti.
 
HAMAS’ın FKÖ’ye katılması Filistin tarihi için büyük önem arz etmesine rağmen birlik çalışmalarının önünde aşılması gereken sorunlar bulunmaktadır. Örneğin kurulacak birlik hükümetinin başbakanı kimin olacağı konusunda iki taraftan farklı isimler gelmektedir. Batı Şeria’daki yönetimin başbakanı ve Mahmud Abbas tarafından desteklenen Salam Feyyad, gerekirse Filistin’de birliğin sağlanması için her türlü adımı atabileceğini söylemişti. Öte yandan devlet başkanlığı ve parlamento seçimleri tarihi de üzerinde anlaşılması gereken bir başka sorundur. En az birlik hükümeti kadar diğer önemli bir konu da El-Fetih ve HAMAS güvenlik güçlerinin birleştirilmesidir. İki örgüt de güvenlik güçlerinin üzerindeki yetkiyi bırakmak istememektedir. 2006’dan bu yana yaşanan silahlı çatışmalar bunun en önemli göstergelerinden biridir.
 
İsrail’in varlığını tanımayan ve İsrail’e karşı mücadelelerinde askerî seçeneği bırakmayan HAMAS ve İslami Cihat’ın FKÖ’ye katılabileceklerini açıklamaları FKÖ ilkelerinin benimsenip benimsenmediğini akla getirmektedir. Bir başka deyişle bu iki örgütün İsrail’in tanınması, şiddetin bırakılması ve dolayısıyla müzakere masasına oturulması konularında FKÖ çizgisine yaklaşıp yaklaşmadıkları sorusu sorulmaya başlanacaktır. Mevcut dönemde HAMAS ve İslami Cihat’tan herhangi bir açıklama gelmemiştir. HAMAS, tüzüğünde de belirttiği üzere, İsrail ile barışın değil; ancak kalıcı ateşkesin sağlanabileceğini kuruluşundan bu yana vurgulamıştır. Yani “ateşkes” adı altında İsrail ile barışın yapılabileceğini pragmatist bir yaklaşımla sergilemiştir. İsrail ise HAMAS’ın FKÖ’ye katılmasına ve HAMAS ile müzakere masasına oturmaya sert bir şekilde karşı çıkmaktadır.
 
Her ne kadar zorlu bir süreç de olsa El-Fetih ve HAMAS’ın attığı bu adım Filistin’in birliği için çok önemlidir. 1987’de kurulmasından bu yana HAMAS, FKÖ’den ayrı ve bağımsız bir yol izlemeyi tercih etmiştir. Gerek Birinci ve İkinci İntifada’larda FKÖ’den ayrı saldırılarda ve boykot faaliyetlerinde bulunmuş gerekse 1993 Oslo ile başlayan barış sürecinin dışında kalmıştır. Gazze’nin kontrolünü ele geçirmesi de hem Filistin’de iki başlılığın derinleşmesine hem de HAMAS’ın Arap dünyası ve uluslararası kamuoyu tarafından izole edilmesine neden olmuştur. Bu tabloya “Suriye ve İran’ın çevrelenmesi” de eklenince HAMAS’a verilen destek azalmıştır. Böylelikle birlik adımını atarak örgütün izolasyonu kırmayı hedeflediği söylenebilir. Öte yandan 1974’den itibaren FKÖ, Filistin halkının yasal ve meşru tek temsilcisi olarak kabul edilmektedir. Kimi zaman krizler yaşasa da uluslararası desteğe sahiptir ve Filistin içindeki ve dışındaki meşruluğunu koruyabilmiştir.
 
Bu noktada birlik için atılan adımın zamanlanması daha da önem kazanmaktadır. Filistin Otoritesi’nin devlet olarak tanınmak için faaliyetlerde bulunması HAMAS’ı FKÖ çatısı altına girmeye böylelikle de “devlet kurma çalışmalarında” bir role sahip olmaya itmiş olabilir. Bağımsız devlet olarak tanınma çabalarının gösterdiği üzere Filistin Otoritesi de dikkatini iç siyasete vermiştir. Her ne kadar Abbas müzakerelerin gündemdeki yeri ve önemini koruduğunu ifade etse de Filistin içerisindeki sorunları çözerek birliğin sağlanmasına öncelik tanındığı görülmektedir. Ayrıca son yaşanan şiddet olayları ve siyasi değişikliklerden ötürü Ortadoğu’da istikrarın hala sağlanamamış olması ve Ortadoğu Dörtlüsü’nün müzakereler yönünde adım atmaması da Filistin’in iç siyasete odaklanmasına sebebiyet vermiştir. Ayrıca müzakerelerin başlamasına engel teşkil eden İsrail’in yeni Yahudi yerleşimleri yapmaya devam edeceğini açıklaması, Rusya ve özellikle ABD’nin seçimlere odaklanması ve Avrupa’da yaşanan ekonomik kriz Filistin-İsrail müzakerelerin en azından kısa dönemde başlamasının zor olduğunu göstermektedir.