Filistin’in Birleşmiş Milletlere Üyelik Başvurusu

Prof. Dr. Mehmet Emin ÇAĞIRAN, Gazi Üniv. Uluslararası İlişkiler Bölümü
Devletlerin birkaçı dışında tamamının temsil edildiği dünyanın en büyük siyasi platformu olan Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulunun bu yılki açılış toplantılarında ön plana çıkan konulardan birisi de Filistin Yönetiminin BM Örgütüne üyelik başvurusu oldu. Başvuruyu 23 Eylül 2011 tarihinde Filistin Yönetimi adına Başkan Mahmut Abbas yaptı. Abbas’ın Filistin Devlet Başkanı ve Filistin Kurutuluş Örgütü İcra Komitesi temsilcisi ünvanlarıyla imzalayıp BM Genel Sekreterliğine gönderdiği başvuru talebi  Genel Sekreter tarafından Güvenlik Konseyine havale edildi. Güvenlik Konseyi de başvuruyu değerlendirmek ve bu konuda kendisine bir rapor hazırlamak üzere Yeni Üye Kabul Komitesini görevlendirdi.  Başvuru hâlihazırda anılan Komitenin önünde olup yaklaşık iki haftalık bir süre içerisinde incelemenin tamamlanıp Güvenlik Konseyinin gündemine gelmesi beklenmektedir.

Bu aşamaya kadar her şey en azından şekli olarak normal görünmekte ve BM üyeliği için öngörülen usuller çerçevesinde karar süreci işlemektedir. Ancak, Filistin Yönetimin mahiyeti, ülkesinin ve halkının içinde bulunduğu özel şartlar bu başvuruyu rutin bir işlem olmaktan çıkarmaktadır. Yazımızda Filistin Yönetiminin üyelik başvurusunun ne manaya geldiği, nasıl bir süreç içerisinde değerlendirileceği, ilgili devletlerin tepkileri hukuki ve siyasi yönleriyle kısaca ele alınmaktadır.
BM Soğuk Savaşın başlangıç yıllarında ABD-Sovyetler Birliği çekişmesinden kaynaklanan tıkanıklıktan sonra birkaç istisna dışında her müracaat edenin neredeyse otomatik bir şekilde üye olduğu bir örgüttür. 1990 sonrası Kosova gibi ihtilaflı durumlar bir yana BM üyeliği iyice kolaylaşmış ve bu süre içerisinde çok sayıda minyatür devlet örgüte üye kabul edilmiştir.  BM’nin evrensel örgüt olması dolayısıyla bütün devletlere açık olması yanında üyelik şartlarının nispeten hafif olması katılımı kolaylaştırmıştır.

BM’e üye olabilmek için her şeyden önce devlet olmak gerekir; üyelik devlet niteliği taşımayan birimlere, uluslararası örgütlere ve özel şahıslara kapalıdır. BM Antlaşmasına göre örgüte üye olabilmek için devletlerin şu üç şartı yerine getirmesi gerekir: barışsever olmak, Antlaşmasının öngördüğü yükümlülükleri kabul etmek ve bu yükümlülükleri yerine getirebilecek kapasitede olmak.  Bu şartlar şimdiye kadar hiçbir devletin üyeliğini engelleyecek şekilde yorumlanmamıştır. 
Filistin’in durumu anılan şartlara uygun görünmektedir. Tartışma konusu yapılacak tek husus Filistin’in devlet olma niteliğidir. Bu ihtimali dikkate aldığı için Abbas üyelik başvurusunu Filistin Devlet Başkanı olarak yapmış, başvuru mektubunda aynı zamanda Filistin halkının tabii ve tarihi haklarına atıfta bulunarak 15 Kasım 1988’de Filistin Devletinin bağımsızlığının ilan edildiğini ve BM Genel Kurulunun da 15 Aralık 1988 tarihli kararında bu bağımsızlık ilanının meşruiyetini kabul ettiğini  hatırlatmıştır. Filistin bugün itibariyle Batılı devletler dışında 100’den fazla devlet tarafından, yani uluslararası toplumun çoğunluğunca tanınmış bir devlettir. Bu da Filistin’in devlet olarak genel kabul gördüğünü söylemek için yeterlidir. Dolayısıyla üyelik başvurusunda Filistin’in devlet niteliğiyle ilgili bir itirazın olmaması icap eder.

Ancak, BM üyeliğiyle ilgili yukarıda anılan şartlara ilaveten öngörülen üyelik prosedürü uluslararası toplumda çoğunluğun paylaştığı kanaatin tersine kararların çıkmasına imkân vermektedir. Prosedüre göre bir devletin BM üyesi olabilmesi için önce Güvenlik Konseyinin bir tavsiye kararı alması, bunun üzerine Genel Kurulun üçte iki çoğunlukla üyelik talebini kabul etmesi gerekir.  Yani üyeliğin öncelikle Güvenlik Konseyi tarafından kabul edilmesi lazımdır. Güvenlik Konseyinin bu konuda karar alabilmesi ise 15 üyesinden en az dokuzunun olumlu oy vermesine, aynı zamanda 5 daimi üyeden herhangi birinin de veto yetkisini kullanmamasına bağlıdır. Bu usule göre devletlerin tamamının BM üyeliğine layık gördüğü bir devleti Güvenlik Konseyinin daimi üyelerinden sadece birisi bile kabul etmediği takdirde üyelik yolu kapanmış olmaktadır. Aynı mantığın üyelik dışında BM’nin barışı korumak, saldırgan bir devlete baskı yapmak, silahlı kuvvet kullanmak gibi önemli uygulamalarının tamamında geçerli olduğunu, diğer deyişle sistemin etkili işleyişinin 5 daimi üyenin münferit iradelerine bağlı olduğunu hatırlatalım.

Daimi üyeler arasında bulunan ve günümüzün tek süper gücü kabul edilen ABD Filistin’in BM’ye üyelik başvurusunu veto edeceğini peşinen açıklamıştır.  ABD’nin İsrail’le ilişkileri ve Filistin meselesine bakışına göre bu tepkisi sürpriz değildir. Diğer daimi üyelerden İngiltere ve Fransa’nın veto yetkisini kullanmasalar da Filistin’in üyeliğine sıcak bakmadıkları bilinmektedir. Buna göre Güvenlik Konseyinden olumlu bir karar çıkma ihtimali bulunmamaktadır. Durum bu kadar açıkken Güvenlik Konseyinin başvuru hakkında hemen karar almayarak konuyu Yeni Üye Kabul Komitesine havale etmesi siyasi sebeplerle açıklanabilir. Özellikle ABD doğrudan veto etmesinin Arap ve Müslüman dünyasında olumsuz tepkilere yol açabileceğini düşünerek Komiteden çıkacak olumsuz bir raporla veya bu süre zarfında diğer üyeleri ikna etmek suretiyle daha “yumuşak” bir çözüm peşindedir.

ABD ve Batılı devletlerin Filistin’in üyelik başvurusuna karşı çıkmasının köklü ve kadim sebepleri yanında başvuru telebinde dile getirilen şu hususun da etkili olduğu düşünülebilir. Başvuru mektubunda üyeliğe kabul edilmesi istenen Filistin Devletinin ülkesi 1967 Altı Gün Savaşı öncesi sınırlar çerçevesinde tanımlanmış ve Kudüs’ün de bu devletin başkenti olduğu özellikle vurgulanmıştır.  1967’den bu yana İsrail oldubittilerle birçok sınır değişiklikleri yapmıştır. Filistin’in devleti ve ülkesiyle başvuruda tanımlandığı şekilde üye kabul edilmesi İsrail’in izlediği politikaların – Doğu Kudüs’ün işgali, Filistin topraklarını Yahudi yerleşimine açmak vs. – BM tarafından kabul edilmesi anlamına gelecektir.

BM üyeliğine kabul edilmek veya reddedilmek Filistin’in bugünkü durumunda ne gibi değişikliklere sebep olacaktır? Devlet niteliği açısından, yukarıda da belirtildiği üzere, BM kararının belirleyici bir etkisi yoktur. Tanıyanlar açısından ortada zaten bir Filistin Devleti vardır ve karşılıklı ilişkiler ona göre yürütülmektedir. Filistin’in BM’ye üye olması henüz tanımamış diğer devletlerce de tanındığı anlamına gelmez. BM gibi bütün devletlerin katılımına açık evrensel kuruluşlara birbirini tanımayan devletler aynı zamanda üye olabilir, dolayısıyla Filistin’in üyeliği onu tanımayanlar için ilave bir yükümlülük getirmemektedir.

Esasen bir devletin tanınması devletler arası bir işlemdir; BM veya herhangi bir uluslararası örgütün devleti tanıması söz konusu değildir. Ancak, bir devletin bir uluslararası örgüte üye olması, hele bu BM gibi bir örgüt ise, uluslararası meşruiyet kazanması, haklarını savunabilmesi açısından önemli bir adımdır. BM’ye hâlihazırda gözlemci statüsüyle katılabilen Filistin’in üye olması örgüt içerisindeki karar verme süreçlerinde yer almak, meselelerini örgüt gündemine getirip bizzat daha rahat bir şekilde açıklamak gibi avantajlar elde etmesini sağlayacaktır. BM üyeliğinin Filistin açısından en önemli faydası ise siyasi planda olacaktır. Üyelik, veto yetkisine sahip büyük devletlerin Filistin davasına en azından karşı çıkmadıklarının, devletler topluluğunun büyük çoğunluğunun ise desteklediklerinin resmi teyidi demektir. Böyle bir desteği arkasına alan Filistin’in temel meselelerinin halledilmesi yolunda elinin daha güçlü olacağı açıktır.


KAYNAKLAR

1) S/2011/592, 23 Eylül 2011.

2) S/PV.6624, 28 Eylül 2011 (Güvenlik Konseyi toplantı tutanağı).

3) Karayipler ve Pasifik devletlerinin yanında Avrupa’da bulunan ve devlet niteliği tartışmalı olan Monaco, San Marino, Liechtenstein gibi devletler de bu dönemde BM üyesi olmuşlardır.

4) BM Antlaşması, madde 4/1.

5) Üyelik şartlarının hukuk mantığına uygunluğu da tartışmalıdır. Mesela “Antlaşmanın yükümlülüklerini kabul etmek” gibi bir şart koşmak gereksizdir, çünkü BM üyesi olmak BM Antlaşmasına taraf olmak demektir ve bir antlaşmaya taraf olan da o antlaşmadan doğan haklara sahip olduğu gibi yükümlülükleri de peşinen kabul etmiş sayılır.

6) 43/177 sayılı karar.

7) BM Antlaşması, madde 4/2.

8)http://edition.cnn.com/2011/09/30/world/meast/un-palestinian-statehood/. 30 Eylül 2011. ABD Senatosu daha 28 Haziran 2011 tarihinde aldığı bir kararda Filistin Yönetimini BM’ye üyelik başvurusu yapmamak konusunda ikaz etmiş ve aksi takdirde yaptığı mali yardımları askıya almakla tehdit etmiştir.

9) Abbas’ın başvurusunda belirtilen bu hususlar başta Hamas olmak üzere Filistin içerisinde de – tabii ki başka gerekçelerle – tenkit edilmiştir.