Fuad Masum’un Türkiye Ziyareti ve Türkiye-Irak İlişkileri

Bilgay Duman, ORSAM Araştırmacısı
Irak Cumhurbaşkanı Fuad Masum, 23-24 Nisan 2015 tarihlerinde Türkiye’yi ziyaret etmiştir. Fuad Masum, Çanakkale Zaferi’nin 100. yıl anma törenlerine katılmak için Türkiye’ye gelmiş olsa da hem Irak ve Ortadoğu’nun içerisinden geçtiği süreç hem de Türkiye-Irak ilişkileri açısından son derece kritik bir dönemde yapılmıştır. Nitekim Fuad Masum’un heyetinde Irak Kültür Bakanı Feryad Revanduzi, Irak İçişleri Bakanı Muhammed Gabban ve Irak Ulusal Güvenlik Müsteşarı Falah Feyyad da yer almıştır. Fuad Masum ve beraberindeki heyet Türk muhataplarıyla bir dizi görüşmeler gerçekleştirmiştir. Fuad Masum başta Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere, Başbakan Ahmet Davutoğlu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Cemil Çiçek’le de bir araya gelmiştir. Ayrıca Fuad Masum’un, diplomatik bir tavır sergileyerek, Irak’taki küçük Ermeni azınlığa rağmen 24 Nisan’da Türkiye’nin düzenlediği etkinliğe katılmak için Türkiye’de bulunmuş olması, Irak’ın Türkiye’nin hassasiyetlerini dikkate aldığını gösterir nitelikte olmuştur.
 
Iraklı heyetin Türkiye ziyaretinde genel olarak güvenlik konularının ön plana çıktığı ve özellikle IŞİD’e karşı mücadelede hangi alanlarda işbirliği yapılabileceğinin ele alındığı görülmektedir. Bu noktada Irak Cumhurbaşkanı Fuad Masum’un Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’la gerçekleştirdiği görüşme sonrası yapılan basın toplantısındaki açıklamalar dikkat çekmektedir. Özellikle hem IŞİD’e karşı mücadelede hem de Türkiye’nin Irak’a ilişkin öncelikleri bir kez daha net olarak ifade edilmiştir. Türkiye açısından bakıldığında;
 
- Irak’ın birliği, beraberliği ve toprak bütünlüğünün desteklendiği,
- Türkiye’nin Irak’taki her gruba eşit mesafede olduğu,
- IŞİD’in terör örgütü olduğu, küresel bir tehdide dönüştüğü ve Türkiye’nin IŞİD’e karşı mücadeleye destek vermeye devam edeceği,
- IŞİD’e karşı ulusal ve uluslararası boyutta kapsamlı bir stratejiye ihtiyaç duyulduğu,
- IŞİD’le mücadelede yerel güçlerin desteklenmesi ve kullanılmasının önemli olduğu,
- Türkiye’nin yaptığı insani yardımların devam edeceği,
- İslam ümmetinin parçalanmasına izin verilmemesi gerektiği,
- Suriye krizinin çözülmesinin aciliyeti,
- İki ülke arasındaki ilişkilerin arttırılması ve ticaret hacminin geliştirilmesine çalışıldığı net olarak vurgulanmış ve böylece Türkiye’nin pozisyonu açık olarak ortaya konmuştur.
Bu noktada Türkiye’nin Irak’a ilişkin öncelikleri detaylandırıldığında Irak’taki sorunların çözümünü kolaylaştıracak noktaları barındırdığı görülecektir.
 
Irak’ın birliği, beraberliği ve toprak bütünlüğü ve Türkiye’nin yaklaşımı: Irak’ın siyasi birliği ve toprak bütünlüğü, Türkiye’nin her dönemde Irak’a ilişkin önceliklerindeki ana vurgusu olmuştur. Türkiye bu doğrultuda Irak’taki her grupla iyi ilişkiler geliştirme yönünde adımlar atmış ve Irak’taki bütün kesimlerin siyasi sürecin içerisinde olmasına gayret göstermiştir. Zaman zaman bu durum Iraklılar ve bölge ülkeleri tarafından yanlış yorumlansa Türkiye’nin haklılığı IŞİD sonrası süreçte daha fazla ortaya çıkmıştır. Sünnilerin siyasi sürecin dışında kalması ve Irak merkezi hükümeti ile sorunlarını farklı siyaset dışı yöntemler kullanarak elde etmeye çalışması, siyasi ve güvenlik boşluğu yaratmıştır. Bu boşluğu dolduran  güç de IŞİD olmuştur. Nitekim Türkiye halen IŞİD’le mücadelenin sadece askeri yöntemlerle yapılamayacağını ve Sünnilerin siyasi sürece entegre edilmesi için çaba harcanması gerektiğini vurgulamaktadır. Aynı şekilde Türkiye, Irak Kürt Bölgesel Yönetimi (IKBY) ile geliştirdiği ilişkilerde de Irak’ın toprak bütünlüğü ve siyasi birliği çerçevesinde hareket etmiştir. Dikkat edilecek olursa IKBY’nin bağımsızlık söylemlerini arttırdığı 2008-2009 döneminde Türkiye’nin IKBY ile geliştirmiş olduğu ilişkiler Kürtleri merkez siyasetinin içerisinde tutarken, 2010 ile 2014’te yapılan genel seçimlerden sonraki hükümet çalışmalarında Kürtlerin hükümet kurma sürecinde yer alması yönünde baskı yapmıştır. IŞİD sonrası süreçte de Erbil ve Bağdat arasındaki ilişkilerin yumuşamasında Türkiye’nin Haydar El-Abadi tarafından kurulan yeni Irak hükümetiyle iyi ilişkiler geliştirmesinin etkisi olduğu düşünülmektedir. Bununla birlikte Türkiye, Haydar El-Abadi başbakanlığındaki yeni Irak hükümetiyle de iyi ilişkiler geliştirerek, Irak’ın istikrarından yana tavır aldığını net olarak göstermiş ve Irak hükümetini ilk tebrik eden ülke Türkiye olmuştur. Irak hükümetinin de Türkiye politikasını yumuşatmasıyla iki taraf arasındaki ilişkilerde hızlı bir gelişme yaşanmıştır. Önümüzdeki süreçte de Irak’ın siyasi birliği ve toprak bütünlüğünü destekleyecek adımlar atılacağı ve Türkiye ile Irak arasındaki işbirliğinin gelişeceğini söylemek mümkündür.
 
IŞİD’le mücadele süreci: Türkiye, IŞİD’ın Irak topraklarında kontrol alanlarını elde ettiği Haziran 2014’ten bu yana IŞİD’e karşı tutumunu net olarak ortaya koymuştur. Hatta daha da öncesinde Türkiye, 2013 yılında, IŞİD’i resmi terör örgütü listesine alarak, IŞİD’in Türkiye açısından da bir tehdit olduğunu ortaya koymuştur. Ancak Uluslar arası basında Türkiye karşıtı çıkarılan olumsuz kampanya ve bazı IŞİD üyelerinin Türkiye sınırını kullanarak Suriye geçtiğine yönelik çıkan haberler sonrasında Türkiye zan altında bırakılmaya çalışılmıştır. Türkiye, Musul Başkonsolosluğu, Niğde, Reyhanlı ve İstanbul saldırılarında da görüldüğü gibi doğrudan IŞİD’in tehdidi ve hedefi altında olmasına rağmen, Türkiye’nin IŞİD’le mücadeledeki kararlığını devam ettirmiştir. IŞİD olaylarının başlamasından bu yana Türkiye’ye girmeye çalışan ve IŞİD’le bağlantılı olduğu tespit edilen yaklaşık 13.600 kişinin Türkiye’ye girmesi yasaklanırken, yaklaşık 1330 kişi de Türkiye’den Suriye’ye geçerken yakalanmıştır. Ancak Türkiye’nin bu çabalarının IŞİD’in özellikle para, insan ve silah kaynaklarının kesilmesi konusunda tek başına yeterli olmayacağı açıktır. Bu nedenle Türkiye, IŞİD’e karşı ulusal ve uluslararası ölçekte kapsamlı bir stratejiye ihtiyaç duyulduğunu ortaya koymaktadır. Ayrıca Türkiye, Irak içerisindeki siyasi dengenin sağlanması ve Sünnilerin yeniden siyasi sürece entegre edilmesi konusunda da Sünniler üzerindeki etkili pozisyonunu sürdürme yönünde inisiyatif almaktadır. Bu noktada Irak’taki yerel güç dengesine dikkat edilmesi gerektiği vurgulanmaktadır. Özellikle olası Musul operasyonunda yerel güçlerin kullanılması, Irak’taki ulusal dengenin sağlanması açısından önemli olacaktır.
 
Türkiye’nin Irak’a yaptığı yardımlar: Bu süreçte Türkiye, IŞİD’in bitirilebilmesi için Irak’a her türlü yardımı yapmaya hazır olduğunu açık bir biçimde dile getirmektedir. Nitekim Fuad Masum’la birlikte Türkiye’yi ziyaret eden heyette yer alan Irak İçişleri Bakanı Muhammed Gabban ve Irak Ulusal Güvenlik Danışmanı Falah Feyyad’ın Türkiye’deki güvenlik yetkilileriyle yaptıkları görüşmelerde, özellikle Irak güvenlik güçlerinin eğitimi konusunda uzlaşıldığı söylenmektedir. Diğer taraftan Türkiye ve Irak arasındaki istihbarat paylaşımının güçlendirilmesi konusunda da çalışmalar yapıldığı bilinmektedir. Bunun dışından belki de Türkiye, Irak’taki insani krizde en önemli rolü alan ülke konumundadır. Türkiye bugüne kadar Irak’a 800 tırdan fazla insani yardım malzemesi göndermiştir. Bununla birlikte hem Irak’ın kuzeyinde Erbil ve Duhok’ta hem de Kerkük’te kurduğu çadır kentlerle, IŞİD teröründen kaçan Suriyeli ve Iraklıların barınma ihtiyaçlarını gidermeye gayret etmektedir. Ayrıca Türkiye’de de 300 binden fazla Iraklı sığınmacı bulunmaktadır ve Türkiye neredeyse hiçbir uluslararası destek almadan bu sığınmacıların ihtiyaçlarını gidermektedir. Bu noktada hem Türkiye’deki sığınmacıların hem de Irak’taki mültecilerin durumlarının iyileştirilmesi konusunda Türkiye öncü ülke konumundadır. Burada mevcut durumun yanı sıra IŞİD sonrası süreçte yerlerinden edilmiş kişilerin tekrar yerlerine dönmesi ve dönüş durumunda zarar gören yerlerin zararlarının giderilmesi konusunda da adımlar atılması önemli olacaktır. Bu noktada Türkiye’nin insani yardıma devam edeceği görülürken, uluslararası koordinasyon ve işbirliğinin geliştirilmesi gerekliliği de ortadadır. Bu konuda da Türkiye’nin inisiyatif alması beklenmektedir.
 
Türkiye-Irak ilişkilerinde ekonomi ve ticaret faktörü: Türkiye-Irak ilişkilerinin en önemli konularından birinin ekonomik ilişkiler oluşturmaktadır. Irak, Türkiye’nin ikinci büyük ticaret ortağı olmakla birlikte, Türkiye’nin avantajına olacak şekilde 11,1 milyar dolarlık bir ticaret hacmi bulunmaktadır. Geçtiğimiz yıllarda 13 milyar dolara kadar çıkan bu ticaret hacmi, IŞİD terörü nedeniyle olumsuz yönde etkilenmiştir. Bununla birlikte Türkiye-Irak arasındaki ticaret hacminin yanı sıra, Irak’ın yeniden yapılandırılmasında ve inşasında Türkiye’nin önemli bir rolü bulunmaktadır. Mevcut durum itibariyle 1800 civarında Türk şirketi Irak’ta faaliyet göstermekte ve yatırım yapmaktadır. İki ülke arasındaki ticaret hacminin 2015 yılı sonu itibariyle 16 milyar dolara çıkartılması hedeflenirken, Irak’ın güvenlik ve siyasi olarak istikrarsız bir durumda bulunması, Türkiye-Irak ilişkilerindeki ekonomik potansiyelin kullanılabilmesinin önüne geçmektedir. Buna rağmen IŞİD sonrası süreçte hem Türkiye’nin Irak’taki yatırımlarının artması hem de iki ülke arasında özellikle enerji alanındaki ekonomik faaliyetlerin artması beklenmektedir.
 
Suriye krizi ve bölgesel denklem: Türkiye-Irak ilişkileri dikkate alındığında bir diğer faktör olarak Suriye krizi ve Ortadoğu’daki gelişmelerin de etkili olduğu görülmektedir. Özellikle Suriye’deki krizin sona ermesi ve IŞİD’le mücadele süreci ile Irak’ın istikrarı açısından büyük önem arz etmektedir. Bu noktada Nuri El-Maliki döneminde Beşşar Esad’a verilen koşulsuz destek ve Şii milis grupların Beşşar Esad’ın yanında pozisyon alması, Suriye’deki çözümü zorlaştırır nitelikte olmuştur. Bununla birlikte İran’ın hem Irak hem de Suriye’de oynadığı rol de bölgedeki denklemi daha karmaşık bir noktaya getirmektedir. Özellikle IŞİD’le mücadele sürecinde Ayetullah Ali El-Sistani’nin cihat fetvası sonrasında kurulan, Şii milislerin de içerisinde yer aldığı, Haşdi Şaabi (Halk/Millet Yığınları) olarak Türkçe’ye çevrilebilecek ve “Gönüllü Birlikler” olarak ifade edilen askeri oluşum üzerinde, İran’ın artan etkisi ve İranlı komutan ve askeri yetkililerin doğrudan Irak’taki süreçte yer alıyor olmasının, Irak’ın siyasi birliği ve istikrarını olumsuz yönde etkilediği görülmektedir. Aynı şekilde İran’ın Suriye ve Yemen’de de krizi derinleştirecek şekilde tutum sergilemesinin, IŞİD’in yarattığı olumsuz dinamiği körükler nitelikte etki yarattığını söylemek mümkündür. Nitekim İran’ın Yemen’deki tutumunu değiştirerek, ılımlı politikaya yönelmesi ve Yemen’de bir askeri operasyon yapan Suudi Arabistan’la, Yemen’deki problemin çözülmesi ve siyasi diyalog sürecinin başlaması için işbirliği yapabileceği sinyallerini vermesi, bölgedeki ayrışmaların derinleşmesinin önüne geçilmesi için önemlidir. Buradan hareketle IŞİD’in bölgede etnik, dini ve mezhepsel ayrışmayı derinleştirici hamlelerinin önün geçilmesi için bölgesel işbirliği ve uzlaşı adımlarının atılması noktasında Türkiye ve Irak’ın ortak çalışmalar yapmasının önemli olacağı değerlendirilmektedir.