Hafter’in Saldırılarının Gölgesinde Libya’nın Koronavirüs ile Mücadelesi

Küresel güçlerin koronavirüsü salgınıyla mücadele ettiği bir dönemde çatışma bölgelerindeki milis güçleri ortaya çıkan güç boşluğundan faydalanmanın hesaplarını yapıyor. Bu durum Libya örneğinde de kendisini gösteriyor. Merkezi hükümeti alaşağı etmek ve askeri bir darbe gerçekleştirmek isteyen Halife Hafter güçleri, küresel gündemin koronavirüs ile meşgul olduğu bu günlerde Trablus’a yönelik tehditlerini artırdı. Geçtiğimiz hafta ilk vakanın resmi olarak duyurulduğu ve günümüz itibariyle vaka sayısı sekize ulaşan Libya’da yaşanan siyasi istikrarsızlığın derinleşmemesi ve koronavirüs etkilerinin nüfusun geniş kesiminde görülmemesi için, bu süreçte saldırılarını şiddetlendiren darbeci Halife Hafter’e karşı, bölgesel ve küresel aktörlerle uluslararası kuruluşların ivedilikle tedbir alması gerekmektedir.

Yıllardır süren savaşın sağlık sistemini bitirme noktasına getirdiği Libya’da ilk koronavirüs vakası geçtiğimiz salı günü resmi kaynaklarca doğrulanmıştır. Birleşmiş Milletler (BM) nezdinde meşru Libya Ulusal Mutabakat Hükümeti’nin (UMH) Sağlık Bakanı Ahmed Ben Omar, 24 Mart günü yaptığı açıklamada ilk vaka hakkında bilgilendirmede bulundu. İlk vakanın Suudi Arabistan’a ziyarette bulunan ve sonrasında Tunus’a gelerek buradan başkent Trablus’a 5 Mart tarihinde geçiş yapan bir erkekte teşhis edildiği söylenirken, hastalığın yayılmaması için tüm tedbirlerin alındığı vurgulandı. 28 Mart günü yapılan bir diğer açıklamada, covid-19 semptomlarını gösteren iki diğer vakanın testlerinin pozitif çıktığı bilgisi basınla paylaşıldı. Birisi Trablus diğeri Misrata’da tespit edilen bu iki vaka ile Libya’da resmi olarak 3 pozitif vaka olduğu açıklanmış durumda. Ancak yabancı savaşçıların sıklıkla giriş çıkış yaptığı, sağlık kuruluşu ve personellerin sınırlı olduğu ve yeterli covid-19 test kitlerine sahip olmayan Libya, küresel anlamda hızla yayılan bu tehdit karşısında kırılgan bir yapı oluşturmaktadır.

Şiddetlenen Saldırılar
2019’un Nisan ayında Trablus saldırısını başlatan Halife Hafter, günümüze kadar uzanan süreçte ateşkes çağırılarını dikkate almadı. İzleyen süreçte Hafter’in Trablus hükümetine karşı zaman zaman yürüttüğü askeri saldırıları geri püskürtüldü. Bu noktada Mısır ve Fransa gibi ülkeler Hafter’e olan desteklerini sorgulamaya başlamışken, dünyanın gündemi Koronavirüs ile birlikte bambaşka bir noktaya evrildi. Buna rağmen Halife Hafter kontrolündeki güçler Libya’daki saldırılarından vaz geçmediler. LNA 6 Ocak’ta saldırılarını arttırarak bir liman şehri olan Sirte’yi işgal etti.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in İstanbul’da bir araya gelmesinin ardından iki ülke dış işleri bakanları nezdinde yapılan ortak basın açıklamasıyla, 12 Ocak itibariyle ateşkes çağrısı yapıldığı belirtildi. Ancak çok geçmeden ateşkesi ihlal eden Hafter, saldırılarını sürdürmeye devam etti.

Hafter güçleri kademeli olarak saldırılarını artırırken, başta başkent Trablus olmak üzere sivilleri de hedef almaya başladı. Bu çerçevede 24 Mart’ta sivillerin bulunduğu bir hapishaneyi hedef alan Hafter güçleri, sivil yerleşim yerlerini de bombaladı. BM tarafından özellikle kınanmasına rağmen, sonrasında devam eden saldırılarda da çocuklar ve kadınlar dahil olmak birçok sivil hayatını kaybetti.

Ülkede bir türlü ateşkes sağlanamaması ve yabancı savaşçıların varlığını devam ettirmesi, Libya’yı sadece çatışma anlamında değil, küresel bir salgın haline gelen koronavirüs bağlamında da ciddi anlamda sıkıntıya sokacaktır. Özellikle yabancı savaşçıların koronavirüsü ülkeye taşıyabileceği ve sivillere bulaştırabileceği endişesi had safhadadır. Salgının Libya’ya ulaşması, yıllardır süren iç savaşın tahrip ettiği sağlık kuruluşları, ağır hasar görmüş ekonomi ve yetişmiş sağlık çalışanı eksikliği gibi faktörlerle birlikte düşünüldüğünde ciddi sorunları ve can kayıplarını beraberinde getirebilecektir.

Bu durum Trablus’taki merkezi hükümetin de tepkisini çekmiştir. Geçtiğimiz hafta bu konuya ilişkin açıklamada bulunan UMH İç İşleri Bakanı Fethi Başağa, BAE’nin Libya’nın doğusuna sıklıkla kargo ve askeri nakliye uçaklarıyla sefer yaptığını belirtmiş ve yurt dışından ülkeye getirilen paralı askerlerin ciddi risk teşkil ettiğini vurgulamıştır. Başağa ayrıca özellikle de koronavirüsün yoğun olarak görüldüğü İran’ın faaliyet gösterdiği Suriye’den devşirilen paralı askerlerin ülkeyi bir sağlık felaketine sürükleyebileceği konusunda uyarılarda bulunmuştur. 

Libya Ekonomisi ve Sağlık Sistemi
Enerji kaynakları ve görece düşük nüfusu ile savaşa kadar ekonomisi görece iyi durumda olan Libya’da, gelinen noktada merkezi hükümetin petrol ve doğalgazdan elde ettiği gelir ciddi anlamda gerilemiştir. Bu durum ülkede halihazırda kötü durumda olan altyapıya yeni yatırım yapılamamasına ve başta sağlık olmak üzere birçok sektörde daha büyük sorunların ortaya çıkmasına neden olacaktır.  

Ocak ayında Hafter’e bağlı olan kabilelerin UMH yönetimindeki bazı petrol kuyularını ele geçirmesi bu durumu daha da kötü hale getirmiştir. Libya Petrol Kurumu, petrol kuyularının kontrolünün kaybedilmesinin aylık 2 milyar dolardan fazla zarara neden olduğunu açıklamıştır. Öte yandan, BAE ve Mısır yönetimlerinin Libya’nın doğusundaki ve merkezindeki tüm petrol kuyularını elinde bulunduran Hafter ile anlaşarak Libya petrolünün satışını sağladıkları da göz önünde bulundurulduğunda, Trablus yönetiminin memurlarının maaşlarını ödeme konusunda dahi sıkıntılar yaşayacağı söylenebilir.

Dolayısıyla ekonomisi hidrokarbon sektörüne bağlı olan Libya’nın bu gelirleri olmadan sağlık çalışanlarının maaşlarını ödemesi de mümkün değildir. Ayrıca uzun süredir tahribat altında olan sağlık kurumlarının covit-19 gibi öldürücü olan bir salgın hastalığı kaldırması ihtimal dahilinde değildir. Zaten normal şartlar altında dahi gerekli testlerin ve koruyucu tedbirlerin ülke çapında alınması başlı başına ciddi bir ekonomik külfet oluşturmaktadır. Libya’ya göre onlarca kat müreffeh sayılabilecek ülkelerin bu salgın karşısında çaresiz kaldığı ve yayılma hızının önüne geçemediği düşünüldüğünde, acilen tedbir alınmasının ne kadar lüzumlu olduğu daha iyi anlaşılacaktır. 

Son olarak ülkede ateşkesin sağlanması ve koronavirüs salgını ihtimaline karşı tedbirlerin acilen alınması gerekmektedir. BM, ABD, Rusya ve Türkiye başta olmak üzere birçok devlet ve uluslararası kurumun çağrılarını hiçe saymaya devam eden darbeci Hafter yönetimine karşı, Kaddafi’ye uygulanan tedbirlerin daha fazlası ivedilikle uygulanmalıdır. Ancak bu şekilde ülke, korona ile mücadele eden diğer ülkelerde olduğu gibi ilk olarak sınırlarını diğer ülkelerle kapatma imkanına kavuşacak, sonrasında ise sağlık sektörünü güçlendirme adına adımları hayata geçirebilecektir. Bu anlamda uluslararası kuruluşların da ülkeye acil tıbbi malzeme ve uzman desteği sağlaması da hayati bir noktadır. Aksi takdirde Libya’da yaşanacak muhtemel salgının  durdurulması ihtimali giderek daha güçleşecektir.