İdlib’de Gözlem Noktalarından Çekilmek Strateji mi, Stratejik Hata mı?

Astana görüşmelerinin üç garantör ülkesi Türkiye, Rusya ve İran 3-4 Mayıs 2017’de Astana’da gerçekleştirilen toplantıda Suriye’de çatışmasızlık bölgelerinin oluşturulmasına dair muhtıra imzalamıştır. Astana Mutabakatı gereği Suriye’de dört çatışmasızlık bölgesi oluşturulmuştur. Bu bölgelerden İdlib gerginliği azaltma bölgesinde Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK)’nın da aktif rol alması kararlaştırılmış ve bölgenin iç kısmında TSK tarafından ateşkesi gözetmek amaçlı 12 gözlem noktası oluşturulmuştur. Aynı şekilde İdlib gerginliği azaltma bölgesinin dış kısmında ise Rusya 10 ve İran 7 gözlem noktası kurmuştur. Fakat Rusya ve rejimin terörle mücadele argümanı üzerinden bölgeye yönelik hava saldırılarının devam etmesi ve Mayıs 2019’dan itibaren rejimin İdlib’e yönelik kara saldırılarına başlaması gerginliği, azaltma bölgesindeki gözlem noktalarının işlevsizleşmesine sebep olan süreci başlatmıştır. Öyle ki Mayıs 2019’da başlayan saldırılardan 5 Mart Moskova Mutabakatı’na kadar geçen süre içinde İdlib gerginliği azaltma bölgesinin yaklaşık üçte ikisi rejim kontrolüne geçmiştir. Bu durum özellikle Halep-Şam otoyolu boyunca kurulan TSK gözlem noktalarını etkilemiştir. Söz konusu alandaki 7 gözlem noktası rejimin kontrolü altındaki topraklarda kalmıştır. Yaşanan bu süreç, TSK’nın gözlem noktaları ile ilgili yeni kararlar alması mecburiyetini doğurmuştur. 

Sahanın Gerçekleri ve Yeni Stratejiler
Rejimin ilerleyişi, silahlı muhaliflerin mevzi kaybetmesi ve rejimin ele geçirdiği bölgelerdeki sivillerin kuzeye doğru hareket etmesi İdlib gerginliği azaltma bölgesinde yeni bir saha gerçekliği oluşturmuştur. 5 Mart 2020 Moskova Mutabakatı ile bu yeni dengeler üzerinden bir ateşkes anlaşmasına varılmıştır. TSK, Rusya ile koordinasyonunu güçlendirip Halep-Lazkiye otoyolunun Trumba’dan Ayn el-Havr’a kadar olan yaklaşık 80 km’lik bölümü üzerinde ortak devriyeler gerçekleştirirken rejimin yeni saldırılarına bahane oluşturmaması için de cihatçı gruplara karşı sert önlemler almaya başlamıştır. Bununla birlikte, Cebel Zaviye’de sürekli olarak devam eden sıcak çatışma ortamını da yakından izleyerek rejimin tacizlerine karşılık vermiştir. TSK, Bahar Kalkanı Harekâtı sonrasında da bölgeye asker ve mühimmat sevkiyatını devam ettirerek ateşkesi gerekirse zorlayıcı tedbirler kullanarak koruma konusundaki kararlılığını göstermiştir. Yine bu noktada, Cebel Zaviye başta olmak üzere bölgenin birçok noktasında yeni askerî konuşlanmalar yapılarak TSK’nın bölgedeki varlığı güçlendirilme yoluna gidilmiştir. 

İdlib gerginliği azaltma bölgesinde kurulan 12 gözlem noktasının akıbeti ise Moskova Mutabakatı sonrası büyük merak konusu olmuştur. İdlib’deki silahlı muhaliflerin yaşadığı toprak kayıpları sonrasında Anadan, Raşidin, Tel Tukan, Şir Mağar, Morek, Surman ve El İys bölgelerindeki TSK gözlem noktaları rejimin kontrol ettiği alan içinde kalmıştır. Ekim 2020’den itibaren TSK bu gözlem noktalarını güvenli alanlara taşımaya başlamıştır. İdlib gerginliği azaltma bölgesinin en güneyinde bulunan ve TSK’nın en büyük gözlem noktası olan Morek’teki 9. gözlem noktasının tahliye edilmesiyle tehlike altındaki diğer gözlem noktalarının da rejim kontrolündeki alanlardan çekilme süreci başlamıştır. Bu çekilme işlemi, TSK’nın sahada yeni oluşan duruma karşı geliştirdiği bir önlemdir.  

TSK’nın bu hamlesi üç neden üzerinden açıklanabilir. Birincisi, aktörlerin alan hâkimiyetlerinin değişmesi sonucu gözlem noktalarının işlevsizleşmesidir. Gözlem noktaları özü itibarıyla rejim ile muhalif bölgeleri sınırında ateşkesi denetlemek amacıyla oluşturulmuştur. Ancak gelinen noktada bazı gözlem noktaları artık çatışma hattı sınırlarında değil rejim bölgesi içinde kalmıştır. Ayrıca silahlı muhalif unsurların Han Şeyhun, Maret El Numan ve Serakib gibi kritik bölgelerden çekilmesi sonucu buralarda yaşayan halk da İdlib’in kuzey kesimlerine doğru hareket etmiştir. Bu durum, özellikle Halep-Şam otoyolu üzerindeki gözlem noktalarının işlevsizleşmesini beraberinde getirmiştir. 

İkinci sebep, gözlem noktalarında konuşlu askerlerin gıda, tıbbi destek ve askerî teçhizat ihtiyaçlarını karşılamakta yaşanan zorluklarla ilgilidir. Söz konusu yedi gözlem noktası rejim güçleri tarafından çevrelendiği için bu noktalarla olan kara bağlantısı kesilmiştir. Dolayısıyla herhangi bir ikmal için Rusya ile koordineli hareket etme zorunluluğu oluşmaktadır. Bu süreç büyük oranda Rusya’nın inisiyatifiyle ilerlemek zorunda olduğu için TSK açısından dezavantajlı bir durum yaratmaktaydı. Bunun önüne geçebilmek ve Türk askerinin ikmali ile ilgili her türlü inisiyatifi ele alabilmek için TSK rejim tarafından çevrelenmiş durumdaki gözlem noktalarını kendi kontrolünün olduğu alanlara taşımıştır. 

Üçüncü ve en önemli sebep ise güvenlik kaygılarını gidermeye yöneliktir. TSK’nın Halep-Lazkiye hattı boyunca kurduğu gözlem noktalarının etrafı rejim tarafından sarıldığı için bu noktalar zaman zaman rejim güçlerinin ve İran destekli milislerin açık hedefi hâline gelmiştir. Özellikle en güneyde Morek’te bulunan ve 9 numaralı gözlem noktası ile Şir Mağar’daki 10 numaralı gözlem noktaları rejim unsurları tarafından çok defa saldırıya uğramıştır. Bu noktalara yapılan saldırılar maddi hasarlarla sınırlı kalmamıştır. Haziran 2019’da 10 numaralı gözlem noktasına yapılan top ve havan atışları sonucu 3 asker yaralanmıştır. Aynı ay içinde 9 numaralı gözlem noktasına da saldırı düzenlenmiştir. Eylül 2018 Soçi Mutabakatı’nı ihlal ederek Mayıs 2019’dan itibaren kara saldırıları başlatan rejim güçlerinin TSK’nın gözlem noktalarına saldırıları veya bu noktalara yakın yerlere olan taciz atışları yoğunluk kazanmıştır. Gözlem noktalarına intikal eden TSK konvoyları da rejim tarafından hedef alınmıştır. Ağustos 2019’da 9 numaralı gözlem noktasına intikal etmekte olan Türk askerî konvoyuna yapılan saldırıda 3 sivil hayatını kaybederken 12 sivil de yaralanmıştır. Bu yöndeki saldırı girişimlerinin sonuncusu ise Eylül 2020’de gerçekleşmiştir. Bu kez saldırı top ve havan ile değil sivil görünümlü rejim militanları tarafından gerçekleştirilmiştir. Millî Savunma Bakanlığından yapılan açıklamada, 7 numaralı gözlem noktasına saldırı düzenlendiği belirtilirken alınan önlemler sayesinde saldırgan grupların 3, 4, 5, 6, 7, 8 ve 9 numaralı gözlem noktalarına saldırı girişimlerinin bertaraf edildiği ifade edilmiştir. Dolayısıyla Esad rejimi ve İran destekli milislerin rejim kontrolündeki bölgelerde bulunan TSK noktalarını her fırsatta hedef aldığı görülmüştür. İlk kurulduklarında TSK için stratejik üstünlük araçları olan bu gözlem noktaları, silahlı muhaliflerin toprak kayıpları sebebiyle zaman içinde dezavantajlı bir durum yaratmıştır. 

Bu noktada vurgulanması gereken bir konu da gözlem noktalarının boşaltılmadığı ve muhaliflerin kontrolündeki alanlara doğru geri çekildiğidir. Dolayısıyla diplomatik girişimlerle elde edilen İdlib gerginliği azaltma bölgesinde gözlem noktası bulundurma hakkı korunmaktadır. Bu adım Türkiye’nin İdlib konusundaki kararlılığının azalmadığını göstermektedir. Zira bu gözlem noktaları, son aylarda rejim ve müttefiklerinin düzenli saldırılarına maruz kalan stratejik öneme sahip Cebel Zaviye bölgesine doğru çekilmiştir. Son olarak, rejim ve İran destekli milisler tarafından açık hedef olarak görülen gözlem noktalarındaki Türk askerinin güvenliği sağlanmış durumdadır. Bu durum, bundan sonra da yaşanması muhtemel askerî çatışmalarda TSK’nın elinin daha rahat olmasını beraberinde getirecektir.

Gözlem Noktalarının Taşınması İdlib’e Yeni Bir Operasyonun Sinyalini mi Veriyor?
Türkiye, Rusya ve İran üçlüsünün Astana görüşmelerinde aldığı ortak kararlar, Türkiye-Rusya arasında Soçi başta olmak üzere yapılan ikili anlaşmalar ve son olarak Moskova Mutabakatı’nın üzerinde durduğu temel nokta bölgede çatışmasızlık ortamının oluşturulmasıdır. Fakat bu yöndeki diplomatik girişimlerin tamamı sahada kendi lehine bir gerçeklik yaratmak isteyen rejim tarafından ihlal edilmiştir. Moskova Mutabakatı’nda öngörülen ateşkese rağmen rejimin El-Gab ve Cebel Zaviye’ye dönük saldırıları devam etmiştir. Bu nedenle yüzlerce sivil hayatını kaybederken binlercesi de yeniden yerlerini terk etmek zorunda kalmıştır. Rejimin bu saldırılarının temel hedefi bölgeyi istikrarsızlaştırarak M-4 otoyolu üzerinde tam kontrol kurma isteğidir. Rejimin bu yöndeki ihlalleri, Moskova Mutabakatı’nın devam etmesi yönünde kesin kararlılık gösteren Türkiye’nin tepkisini çekmektedir. 

Türkiye’nin İdlib’de önceliği yeni bir harekât başlatmak değildir fakat Türkiye rejimin yeni bir sıcak çatışma ortamı yaratma ihtimaline karşı ciddi bir caydırıcılık oluşturmak istemektedir. Bu kapsamda, TSK’nın sahadaki en zayıf noktası olarak görülen gözlem noktalarının rejim kontrolündeki bölgelerden içeriye doğru çekilmesi TSK’ya sahada büyük bir avantaj sağlayacaktır. Sonuç olarak, İdlib’de bazı gözlem noktalarının yerlerinin değiştirilmesi, TSK’nın sahada daha güçlü bir caydırıcılık tesis edebilmesi, Rusya’ya olan ihtiyacın sınırlandırılması ve rejim saldırılarına güçlü bir karşılık verilmesinin önündeki tüm engellerin kaldırılması anlamını taşımaktadır.