Irak Hükümetinin Zor Sınavı: Basra’da Federal Bölge Tartışmaları

Son zamanlarda Irak’ın en tartışmalı kentlerinden biri haline gelen Basra, 2 Nisan 2019 tarihinde Basra İl Meclisi’nde yapılan oylamada çıkan federal bölge kararı ile bir kez daha gündeme gelmiş ve Irak’ta büyük tartışmaların fitilini ateşlemiştir. Nitekim 12 Mayıs 2018’de yapılan Irak Parlamentosu seçimlerinden sonra Basra’da yapılan protesto gösterileri gündemi uzun süre meşgul etmiştir. Söz konusu dönemde hükümet kurmak için siyasi pazarlıklar sürerken, Irak’ın en güneyindeki vilayet olan Basra’da başlayan ve Bağdat’a kadar yayılan gösteriler başlamış ve halk kamu hizmetlerinin sağlanamaması, yolsuzluk, yaşam standartlarının düşüklüğü, işsizlik gibi sorunlarla ilgili olarak hem hükümeti hem de yerel yönetimleri protesto etmiş, gösterilerde onlarca kişi yaralanmış ve hayatını kaybetmiştir. Ayrıca Şii milis grupların ofisleri, devlet kurumları ve hatta İran Büyükelçiliği göstericiler tarafından hedef alınmış ve yakılmıştır. Irak’taki en büyük Şii dini merci Ayetullah Ali El-Sistani’nin göstericilere hak veren açıklamaları da göstericileri cesaretlendirmiş, halk hükümete karşı güçlü bir direniş göstermiştir. Ancak yaz aylarının geçmesi, hükümetin kurulduktan sonra Basra’ya ilişkin verdiği sözler ve daha çok Şii dini merciinin Basra’ya özel ilgi göstererek kısa vadeli bazı yatırımlarda bulunması halkın tansiyonunu düşürmüştür. Ne var ki, söz konusu kısa vadeli yatırımlarla Basra ve hatta Irak’ın genel sorunlarının çözülmesi mümkün değildir. Bu nedenle Basralıların kalıcı bir çözüm arayışı içerisinde olduklarını söylemek yerinde olacaktır.

Nitekim Basra Vilayet Meclisi’nde alınan bu kararı Basralıların kalıcı bir çözüm arayışının tezahürü olarak ifade etmek yerinde olacaktır. Nüfus bakımından Bağdat ve Musul’dan sonra Irak’ın en büyük üçüncü kenti olan Basra, tek liman kenti olarak ülkenin dışa açılan kapısı, ekonomi ve ticaret merkezi konumundadır. Basra’dan çıkarılan petrolün Irak bütçesine yüzde 65-70 oranında katkı yaptığı ve Basra’nın Irak ekonomisine yüzde 80-85 civarında katkı yaptığı görülmektedir. Bu nedenle Basra için Irak’ın ana ekonomik kaynağı ifadesini kullanmak yerinde olacaktır. Buna rağmen, Basra’da daha önceki yıllarda başlayan ve geçen yaz doruk noktasına ulaşan gösterilerin ortaya koyduğu gibi,  Basra’nın yeterli hizmet ve desteği bugüne kadar alamamış olmasının artık Basralılar tarafından kabul edilebilir bir durum olmaktan çıktığı görülmektedir. Bu anlamıyla Basra halkı, aşiretleri ve Basra’daki siyasi grupların bazıları Basra’nın federal bir bölge olması konusunda harekete geçmiş ve Basra Vilayet Meclisi’nde karar alınmasını sağlamıştır.

Ancak Basra’daki bu girişimin yeni olmadığını söylemek yerinde olacaktır. ABD’nin Irak işgalinin başladığı yıl olan 2003’ten sonra federal olarak yeniden yapılanan Irak’ta Basra’nın bir federal bölge olması konusu ilk kez 2004 yılında gündeme getirilmiştir. Ancak söz konusu federal bölge talebinin sadece Basra ile sınırlı olmadığı Meysan ve Nasıriye’yi de kapsadığı bilinmektedir. Özellikle o dönemdeki adı ile Irak İslam Devrimi Yüksek Konseyi (SCIRI) olan daha sonra adındaki “devrim” kelimesini çıkartan ve Irak’taki en büyük Şii ailelerden biri olan El-Hekim ailesinin kurucusu olduğu siyasi oluşum bu talebi dile getirmiştir. Söz konusu parti 2018 seçimleri öncesinde ikiye bölünmüş ve partinin lideri Ammar El-Hekim, El-Hikme Hareketi’ni kurmuştur. Federal bölge talebinin ilk çıktığı dönemde Güney Bölgesi adı ile ifade edilen bölge içerisindeki vilayetlerden elde edilecek gelirin bir kısmının doğrudan bölgeye aktarılarak yüksek bir yaşam düzeyine ulaşılması planlanmıştır. Söz konusu dönemde SCIRI ile birlikte Basra’nın en güçlü partilerinden biri olan Fazilet Partisi ve Sadr grubunun da bir kısmının “Güney Bölgesi” projesine destek verdiği bilinmektedir. 2005 yılında ise SCIRI söz konusu projeyi Irak’ın güney vilayetlerinin tamamını içerisine alacak şekilde genişletmiş ve bunu güçlü bir biçimde savunmuştur. Ancak dönemin Irak Başbakanı Nuri El-Maliki Irak’ın güneyindeki kontrolünü kaybetmek istememiş ve böyle bir yapının oluşmasına karşı çıkmıştır. Söz konusu proje Şii partiler arasında uzlaşmazlığa yol açmış ve Bağdat merkezciliği ile bölgeselcilik tartışmaları başlamıştır. Ancak Şiiler arasındaki grup bütünlüğünün bozulmaması için proje rafa kaldırılmıştır.

Ne var ki, ülkedeki kötü yönetim ve çatışmalar nedeniyle gerekli alt ve üst yapı yatırımlarının gerçekleştirilememesi, ülkedeki güvenlik problemleri ve siyasi karmaşa nedeniyle yeniden Basra’da olaylar baş göstermiştir. Özellikle Nuri El-Maliki’nin Mukteda El-Sadr’a karşı başlatmış olduğu ve askeri operasyonları da içeren kampanyada Basra’da yaşanan çatışmalar döneme damgasını vurmuştur. Bu nedenle Basralılar tekrar federal bölge çalışmalarına başlamıştır. Bu kez Basra’nın tek başına bir bölge olması için planlar ortaya çıkmış ve dönemin milletvekillerinden Vail Abdullatif, Basra’nın bir vilayet olması için 35 bin imza toplayarak Irak merkezi hükümetine başvurmuşsa da hükümet bu talep üzerinde çalışmamış ve göz ardı etmiştir. Öte yandan 2014 ve 2015 yıllarında da Basra’nın federal bölge olması amacıyla hem vilayet meclisi hem de Basralı milletvekillerinin girişimi olsa da bir sonuç alınamamıştır.  Zira IŞİD’in ülkede büyük bir kaos çıkarması ve sonrasında yapılan seçimlerin ardından kurulan Haydar El-Abadi liderliğindeki hükümetin gündeminin terörle mücadele olması Basra’nın taleplerini gündemden düşürmüştür.

2017 yılının sonu itibari ile IŞİD’in kontrolü altındaki toprakların tamamen kurtarılması ve 12 Mayıs 2018’de yapılan seçimlerin ardından Basra’nın tekrar gündeme geldiği görülmektedir. Özellikle 2018’in yaz aylarında Basra halkının hükümete karşı yaptığı protesto gösterileri ile yeniden alevlenen Basra siyasetinin önümüzdeki günlerde daha fazla konuşulacağını söylemek mümkündür. Mevcut durum itibariyle Basra’da artık geçici çözümlerle bir sonuç alınamayacağı görülmektedir. Özellikle Basra Vilayet Meclisi’nin 12 üyesinin kararı ile başvuru yapma hakkı bulunurken 20 üyenin Basra’nın federal bölge olmasına yönelik karar imza atmış olması, Basralıların güçlü talebini gösterir niteliktedir. Daha da önemlisi sadece Basralı siyasetçilerin değil, Basra’daki aşiretlerin ve halkın büyük bölümünün de bu karar destek verdiği bilinmektedir. Hatta şehirdeki bazı noktalarda “Basra Bölgesi’ne Hoş Geldiniz” pankartları ya da Basra bölgesi bayrağına (mavi, beyaz ve yeşil dikey üç şerit ile beyaz şerit üzerine yerleştirilmiş iki hurma dalının ortasında petrolü simgeleyen imge) rastlamak mümkündür. Nitekim Basra Vilayet Meclisi’nin aldığı kararı destek için yapılan gösterilerde de söz konusu bayrağa sıklıkla yer verilmiştir.

Bu noktada daha önceki siyasi taleplerden farklı olarak Basra halkının da açık bir biçimde Basra Federal Bölgesi’nin kurulmasına güçlü destek verdiğini söylemek mümkündür. Daha önceki girişimlerde ülkenin bölünmesine yol açacağı söylemi ile karşı çıkan Irak’taki en büyük Şii dini merci Ayetullah Ali El-Sistani şimdilik sessiz kalsa da Basra’nın federal bölge olmasına ilişkin söz konusu girişim daha öncekilerden daha güçlü görünmektedir. Bu noktada Basra konusunda hem Şii merciin göstereceği tavır hem de Irak merkezi hükümetinin göstereceği reaksiyon, ülkenin geleceğini belirleyecek nitelikte olabilir. Zira Basra’nın federal bölge olması ülkedeki petrol kaynaklarının paylaşımı ve ülkenin gelirleri konusunda yeni bir tartışmaya yol açma ihtimalinin yanı sıra, statüsü tartışılan Kerkük gibi bir bombanın da fitilini ateşleyebilir. Hatta bir dönem Musul, Tikrit, Anbar gibi Sünnilerin yoğun olarak yaşadığı vilayetlerin federal bölge talepleri ile gündeme geldiği de düşünüldüğünde, Irak’ta devletin yeniden şekillenmesine yol açabilecek girişimlerin ortaya çıkması muhtemeldir. Basra’nın federal bir bölge statüsü kazanması durumunda ise Irak’ın yeni bir yol ayrımına girmesi ve zaten zor durumda olan hükümetin temellerinin sarsılarak ülkenin istikrarsızlığa doğru gitmesi söz konusu olabilecektir. Bu anlamıyla Irak Başbakanı Adil Abdulmehdi’nin önündeki en büyük sınavlardan birinin Basra konusu olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır.

Bu yazı Diplomatik Gözlem Dergisi'nin Mayıs 2019, 88. sayısında yayınlanmıştır.