Irak’ın Su Kaynakları ve Irak Anayasası

Dr. Seyfi KILIÇ, ORSAM Su Araştırmaları Programı Uzmanı
Irak su sıkıntısı yaşayan bir ülke olarak tanınmaktadır. Bulunduğu coğrafyanın kurak ve yarı kurak bir iklime sahip olduğu dikkate alındığında bu beklenebilecek bir durumdur. Ancak Irak’ın yaşadığı su sıkıntısını sadece coğrafi ve iklimsel nedenlere bağlamak sorunun tamamını gözden kaçırmak anlamına geleceği için yetersiz kalacaktır.
Irak’ın yaşadığı su sıkıntısının önemli bir bileşeni su alt yapısının uzun süredir devam eden savaş, ambargo, işgal ve iç savaş döngüsü nedeniyle tahrip olmasıdır. Irak’ta kişi başına düşen su miktarı yıllık 2 461 metreküptür.[i] Bu miktar çevre ülkeler ile karşılaştırıldığında yüksek bir miktardır. Kişi başına düşen yıllık su miktarı Türkiye’de 1652 metreküp,[ii] Suriye’de 837 metreküp,[iii] İran’da 1880 metreküp,[iv] Ürdün’de 155,5 metreküp,[v] Suudi Arabistan’da ise 89.52 metreküptür.[vi]
 
Irak çevresindeki ülkelerle kıyaslandığında kişi başına düşen su miktarının yüksek olmasına rağmen yoğun bir su sıkıntısı yaşamaktadır. Irak’ın başkenti Bağdat’ın %25’i su şebekesine sahip değildir ve burada yaşayan nüfus arz güvenliği olmayan ve pahalı kaynaklara dayanmak zorundadırlar. Bağdat dışındaki diğer şehirlerde de nüfusun %30’u su hizmetlerine ulaşma imkanından yoksundurlar. Bu oran kırsal kesimde çok daha yüksektir.
 
Su kaynaklarının geliştirilmesi konusunda 2005 tarihli Irak Anayasası gerek federal hükümete gerek bölgesel yönetimlere yetkiler vermektedir. Anayasanın 110. maddesi federal hükümetin münhasır yetkilerini düzenlemektedir. Bu maddenin 8. paragrafına göre “Uluslararası hukuk ve sözleşmelere uygun bir şekilde, Irak dışından gelen su kaynakları ile ilgili planlama politikaları ve Irak’a akan suların oranını garanti altına almak ve Irak içinde adil bir şekilde dağıtımını sağlamak”, federal hükümetin sorumluluğundadır. Anayasanın 114. maddesi de federal yönetim ile bölgesel yönetimler tarafından ortaklaşa kullanılacak yetkileri düzenlemektedir. Söz konusu maddenin 7. paragrafında federal ve bölgesel hükümetlerin, dahili su kaynaklarının adil dağıtımını garanti altına alan su politikasını düzenleme yetkilerinin paylaştırıldığı belirtilmektedir. Bahsi geçen adil dağıtımın sağlanmasının da bir kanun vasıtası ile olacağı hüküm altına alınmıştır.
 
Irak Anayasası’nın 115. maddesinde ise, bölgesel ve federal hükümetlerin yürüttükleri politikalar konusunda ihtilafa düşmeleri durumunda, bölgesel ve bölge halinde örgütlenmemiş vilayetlerin politikalarının önceliğe sahip olduğu açıkça belirtilmiştir. Ayrıca yine aynı konuda Irak Anayasası’nın 121. maddesi de, federal hükümetin münhasır yetkisi içinde olmayan konularda, federal hükümetin kullanacağı yasama yetkisinin bölgesel yasama yetkisi ile çatışması durumunda, bölgesel yönetimin ulusal düzeydeki düzenlemeyi bölgesel düzeyde değiştirmeye yetkisi olduğuna işaret etmektedir.
 
Ancak Irak Anayasası, su yönetimi konusunda bölgesel ve federal hükümetler arasında görev ve yetki paylaştırmasına giderken bir konu açık değildir. Ülke dışından gelen sulara ilişkin federal hükümet yetkili iken buradan kastedilenin Fırat ve Dicle nehirlerinin ana kolları olduğu anlaşılmaktadır. Fırat nehrine Irak’ta hiçbir kol katılmamaktadır ve Irak anayasası açısından bir sorun bulunmamaktadır. Sorun Dicle nehrine ilişkin olarak değerlendirilmelidir. Dicle nehri ana kolunun Türkiye topraklarını terk etmeden hemen önce Cizre ölçüm istasyonunda yıllık ortalama akımının sadece 16 milyar metreküp olduğu unutulmamalıdır. Nehrin yıllık ortalama akımı ise 50 milyar metreküp civarındadır. Bu iki rakam arasında kalan miktarın bir kısmı Irak’ın kuzeyinden kaynaklanmakla birlikte, önemli bir miktarı da Türkiye’den kaynaklanan Habur suyu, Büyük Zap gibi yan kollar ile İran’da Zagros dağlarından kaynaklanan Küçük Zap gibi yan kollardan kaynaklanmaktadır. Irak Anayasası’nda ülke dışından gelen sular ve ülke içinden kaynaklanan sular üzerindeki yönetim hakkı konusunda ayrıma gidilmesinden dolayı hangi suların hangi kapsama girdiğinin belirlenmesi gerekmektedir. Eğer, Dicle nehrine başka ülkelerde doğup Irak içinde katılan kollar, Federal hükümetin yetki alanı içinde kabul edilirse, Bölgesel Kürt Yönetimi’nin su yönetimine ilişkin faaliyet alanı oldukça daralacaktır. Fakat söz konusu suların ülke içindeki su kaynakları şeklinde değerlendirilmesi durumunda da hidrolojik bir gerçeklik inkar edilmiş olacak ve Irak’ta su yönetimine ilişkin sorunlara başka bir boyut daha eklenecektir. Bu sorunun ortadan kalkması için yasal bir düzenleme ile konunun açıklığa kavuşturulması gerekmektedir.
 

KAYNAKLAR
 
1.http://www.fao.org/nr/water/aquastat/data/facts
heets/aquastat_fact_sheet_irq_en.pdf 2.DSİ, Su ve DSİ, Ankara, DSİ, 2009. 3.http://www.fao.org/nr/water/aquastat/data/facts
heets/aquastat_fact_sheet_syr_en.pdf 4.http://www.fao.org/nr/water/aquastat/data/facts
heets/aquastat_fact_sheet_irn_en.pdf 5.http://www.fao.org/nr/water/aquastat/data/facts
heets/aquastat_fact_sheet_jor_en.pdf 6.http://www.fao.org/nr/water/aquastat/data/facts
heets/aquastat_fact_sheet_sau_en.pdf