Irak Seçimlerinde Erteleme ve Boykot Olasılığı

Son zamanlarda, Irak'ta bu yıl 10 Ekim'de yapılması planlanan erken seçimlerin iptal edilmesi ve anayasa tarafından 2022’de belirlenmiş olan tarihin yeniden esas alınması olasılığını işaret eden bazı siyasi emareler belirmiştir. Bunun gerçekleşmesine zemin hazırlayacak gerekçeler ve bu bağlamda sunulan bahanelerin başında; seçim için yeterince güvenli ortamın sağlanamıyor olması, siyasi partilerin mevcut seçim yasasına karşı yargı kurumlarında itirazlarda bulunması, Ekim protestolarından doğan yeni siyasi güçlerin yaklaşan seçimleri boykot etmeyi istiyor olması gelmektedir. Seçim bölgelerindeki yeni idari bölümlendirme, siyasi gruplar arasındaki gerçek anlaşmazlığın temelini oluşturmakta ancak bu gruplardan çok azı yeni bölümlendirmeden yararlanmaktadır. Yeni bölümlendirmeden yararlananların başında; geleneksel dinî akımların takipçileri, kemikleşmiş halk tabanı olanlar, bulundukları coğrafyada rakibi bulunmayanlar gelmekte olup erken seçimin zamanında yapılmasını en çok isteyenler de bu gruplardır.

Siyasi grupların çoğunluğu, özellikle de silahlı kanadı olanlar, siyasi propaganda çalışmalarının finansmanında yaşadıkları mali sorunlar ve barışçıl göstericilere karşı işledikleri suçlardan dolayı güney illerindeki popülaritelerinin azalması nedeniyle seçime katılım hazırlığında kritik bir konumda bulunmaktadır. Bu, silahlı grupların siyasi kanatlarının 2018 seçimlerinde Irak Parlamentosunda yaklaşık 25 sandalye kazanarak elde ettikleri siyasi kazanımları kaybetmeleri anlamına gelecektir.

Orta ve güney Irak'taki aşiretlerin ve milislerin elindeki silahlar, ülkenin orta ve güney illerinin yanı sıra Diyala, Ninova, Anbar ve Selahaddin vilayetleri, Bağdat çevreleri ve söz konusu silahlı grupların kontrolü altındaki diğer bölgelerde seçim sandık merkezlerine ulaşılması ve siyasi sürecin ilerleyişi önünde en büyük güvenlik tehdidini oluşturmaktadır.

Seçmen sayısı ve seçim bölgesi sınırlı çoğu siyasi grubun ve bunların silahlı kanatlarının seçim bölgelerini ve adayları paylaşmada yaşadıkları başarısızlık sonrasında seçimlere katılması, siyasi gruplar, aşiretler ve milisler arasında silahlı çatışmalara neden olabilecektir. Böylesi bir senaryo tam anlamıyla bir iç savaş anlamına geldiğinden Irak’taki tüm taraflar seçimleri erteleyerek bu durumdan kaçınmaya çalışmaktadır ki milislerin kontrolsüz silahlarının sahnede olduğu şehirlerde bunun etkisi günlük hayatta görülmektedir.

 Son günlerde pek çok ilde hastane, alışveriş merkezi ve ticari komplekslerde meydana gelen yangınların ardından Bağdat hükûmetine karşı kitlesel gösterilerin yapılması ve uluslararası koalisyonun çıkarlarının hedef alınması bu yangınların arkasında siyasi gündemler olduğuna dair şüpheler uyandırmıştır. Bu şüphelere, iç ve dış gündemlerle bağlantılı etkili siyasi güçlerin, erken seçim tarihini mümkün olduğunca ertelemek için daha fazla kaos ve gerginlik yarattığı yönünde yapılan suçlamalar eşlik etmiştir.

Başbakan Mustafa el-Kazımi'nin kabine değişikliği çağrısı da seçimleri erteleme kararının siyasi mahfillerde alınmış olduğu izlenimi uyandırmaktadır zira sadece beş ayı kalan bir hükûmetin kabine değişikliği yapması mantıklı değildir. Herkes, kabine değişikliği kararının kendi aday gösterdikleri bakanların başarısız olduğuna, değiştirilmeleri gerektiğine, aksi hâlde seçmen kitlesi ve halk tabanları nezdinde zarar göreceklerine inanan taraflar ve partiler arasında siyasi bir uzlaşma gerektirdiğinin farkındadır.

Irak'ta erken seçim yapılması, 2003 yılından sonraki dönemde daha evvel rastlanılmayan bir emsal teşkil edecektir. El-Kazımi'nin hasımları da seçimleri gerçekleştirme başarısını, el-Kazımi’nin başarısı ve bölgesel ile uluslararası aktörlerin güvenini kazanması olarak değerlendirecektir. El-Kazımi’nin yükselişi, onu Amerikan projesinin bir parçası olarak gören yerel aktörlerin çoğunu mutsuz eden bir durum yaratmaktadır ve bu kesimler seçimlerin 2021 veya 2022’de yapılması hâlinde el-Kazımi’nin ikinci bir dönem daha aday olmasına veya aday olması hâlinde kazanmasına engel olmak için onu medyada kötülemeye çalışmaktadırlar.

El-Kazımi erken seçim çağrısını ilk kez Haziran 2021’de yaparken, bu konuda kendileriyle koordinasyon ve istişarede bulunmayarak siyasi aktörleri zor durumda bırakmıştır. Akabinde de erken seçim, teknik gerekçelerle önümüzdeki ekim ayının onuna ertelenmiştir. Burada teknik konuların sadece seçim yasası ile belirlenen seçim bölgelerinden ibaret olmadığını, seçmenlerin oy vermek için kullanacakları seçim kartlarını da içerdiğini vurgulamak gerekir. Zira siyasi güçler, oy verme işleminin uzun kullanım süreli biyometrik kartla yapılmasının gerekli olup olmadığı konusunda kendi aralarında bölünürken, bir diğer kesim önceki seçimlere hile karıştırmak için suistimal edilen kısa vadeli kartlarla da oy kullanabileceği kanaatindedir.

Erken seçim çağrısı, Ekim 2019’da yapılan gösterilerde dile getirilen temel talepti. Ancak seçimlerin siyasette yeni bir gerçeklik üretmeye yönelik iyileştirici bir değişime katkıda bulunacağını uman kitlelerin düzenlediği gösterilerin etkisi, baskı ve terör kullanılarak sona erdirilmiş ve seçim yasası, geleneksel aktörlerin yönetimde kalmasını sağlayacak şekilde şekillendirilmiştir.

Gösterilerin siyaset, güvenlik ve toplum üzerindeki yansımalarını durdurmak ve dalga etkisi yaratmasına engel olmak için eylemcilere karşı kullanılan cinayet, adam kaçırma ve terör gibi yöntemlerin devam etmesi, Ekim gösterilerinin söylem ve hedeflerini benimseyen güçleri seçimleri boykot etme çağrısında bulunmaya ve baskı oluşturmak için bir kez daha sokağa çıkmaya teşvik etmiştir. Öyle ki yeniden gösterilerin yapılması, Iraklıların kararsız çoğunluğunu seçimleri boykot etmeye yönlendirebilecek ve böylece seçim meselesiyle ilgilenen uluslararası kuruluşların tahminlerine göre katılımın yüzde 20'yi geçmediği 2018 seçimleri senaryosu tekrarlanabilecektir.

Başbakan Mustafa el-Kazımi, gösterileri yakından takip eden danışmanları aracılığıyla gösterilerin bazı lider ve öne çıkan kişiliklerine karşı yatıştırma ve yakınlaşma politikası izlemiş ve onlarla açık siyasi ittifak seviyesine erişmese de bir çeşit yakınlık ve koordinasyon sağlayabilecek anlaşmalar tesis etmiştir. Bu figürlerin erken seçimleri boykot etmesi ise el-Kazımi'nin bir sonraki safhada siyasi pozisyonunun ve müzakere gücünün zayıflaması anlamına gelmekte ve bu anlaşmaların çöküşü, erken seçimlerin iptal edilmesine ve 2022 yılındaki normal zamanında yapılmasına yol açabilecektir.

Irak ikileminin tüm detaylarıyla “uluslararasılaştığı” söylenebilir. Sonuçta Irak’ı, esasen halkın ve temsilcilerinin uhdesinde olması gereken seçimler gibi bir konuda dahi etkin Iraklı güçlerin kararlarını ve yönelimlerini etkileyen bölgesel ve uluslararası etkilerden ve belirleyicilerden izole etmek mümkün değildir. Irak'ın uluslararası ilişkilerinde yaşadığı sorunların çözümünde aktif rol alması, el-Kazımi'nin, muhaliflerine kabul edilebilir bir arabulucu olarak sunulabilmesi imkânını yaratmıştır. Nitekim el-Kazımi, İstihbarat Teşkilatının başındayken ilişkilerini canlı tutmuştur. Literatürde bu durum, şahsi ilişkiler diplomasisi olarak bilinmektedir.

El-Kazımi, Bağdat ile Washington arasında iki kez stratejik diyalog görüşmesi gerçekleştirerek iki taraf arasındaki çıkar ilişkilerinde ilerleme kaydetmiştir ve bunu, silahlı grupların füze saldırılarıyla yaratılan, uluslararası ve bölgesel çıkarlar sağlamaktan ziyade el-Kazımi'ye engel olmayı amaçlayan güvenlik zorluklarına rağmen başarmıştır. Ayrıca Irak hükûmeti, Bağdat'ın ev sahipliğinde, her biri diğerini varoluşsal bir tehdit ve ulusal çıkarlar için daimî bir tehlike olarak gören Riyad ile Tahran arasında diplomatik diyaloglar başlatarak iki taraf arasındaki bölgesel yatışmanın en karmaşık aşamasını atlatabilmiştir.

El-Kazımi'nin hem bölgesel hem uluslararası düzeyde Irak'ın uluslararası ilişkilerinde geldiği nokta, Irak’a etki eden uluslararası tarafları erken seçimleri iptal etme kararını desteklemeye itebilir ve el-Kazımi'ye müzakere ve arabuluculuğa devam etmesi için daha fazla zaman kazandırabilir. Çünkü bu taraflar, el-Kazımi’nin erken seçim sonucunda illaki yeniden başbakan olmayabileceğini ve onun yerine, özellikle dış politika konusunda, aksine politikalar izleyen radikal birinin gelebileceğini bilmektedir.  Erken seçimlerin kendisi başlı başına bir amaç olmamakla beraber buradaki asıl hedef, Irak'taki başarısız siyasi grupların siyasi süreç üzerindeki kontrolünü sona erdirmek ve uluslararası denetime tabi saydam seçimler aracılığıyla yeni siyasi seçkinler getirerek demokrasiye, insan haklarına ve çoğulculuğa saygılı gerçek bir anayasaya dayanan yeni siyasi yaşam kurmaktır. Kesin olan şu ki Irak'ta 2003 yılından bu yana siyasi sahneyi kontrol eden partiler iktidardan vazgeçmeyecek ve krizler, sorunlar ve çatışmalar uydurarak erken seçimlerin yapılmasını engellemeye çalışacaklardır.