Irak’ta 2016’nın Anlamı: IŞİD’le Mücadele ve Hükümet Krizi

2016 Irak için en kritik yıllardan biri oldu. Ülkede IŞİD’le mücadele sürerken, iç politikadaki gelişmeler, hükümete yönelik protesto gösterileri ve kabine revizyonu, Haşdi Şaabi’ye ilişkin tartışmalar, ekonomik istikrarsızlık, Türkiye ile yaşanan Başika krizi ve Musul operasyonu gibi konular 2016 yılında Irak’ın ana gündem maddeleriydi. Bununla birlikte Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nde (IKBY) yaşanan hükümet anlaşmazlığının yanı sıra, ekonomik kriz ve IKBY’nin IŞİD’le mücadeledeki rolü gibi konular da Irak’ta tartışılmaya devam etmektedir. Ancak Irak’ta 2016 yılına ilişkin en önemli konular, IŞİD’le mücadele süreci ve hükümet krizidir ki, Irak’ta tartışmalara sebep olan bu konuların etkileri önümüzdeki süreçte de sürebilir. Bu nedenle 2016 yılının muhasebesi yapılarak önümüzdeki sürece ilişkin beklentilerin ortaya konması yerinde olacaktır.


IŞİD’le Mücadele Süreci ve Musul Operasyonu
2016 IŞİD’e karşı mücadele en etkili dönem olmuştur. Özellikle IŞİD’in ana merkezlerinden biri olan Ramadi’den sonra 2016’nın ilk yarısında Felluce’nin de IŞİD’den temizlenmesi, daha sonrasında Irak’ın kuzey-güney hattındaki Şirgat’ın kurtarılmasıyla, Musul’a giden yol kontrol altına alınmıştır. Bu operasyonların ardından bütün gözler Musul operasyonuna çevrilmiştir.


Aslında Felluce operasyonu sürerken, Irak Savunma Bakanlığı 24 Mart 2016 tarihinde “Fetih” ismini verdiği Musul operasyonunu başlattığını açıklamış olsa da bu operasyon tam bir askerî operasyona dönüşmemiş, büyük Musul operasyonuna hazırlık niteliğinde olmuştur. İlk aşamada Musul’un güneyindeki Gayyara ve çevresindeki bazı köyler IŞİD’den temizlenerek Gayyara operasyon üssü haline getirilmiş, ancak daha fazla ilerleme sağlanmamıştır. Nitekim bu operasyon ABD öncülüğündeki koalisyon güçlerinin hava desteğini almakla sadece Irak ordusu tarafından yapılmıştır. Ancak operasyona katılacak taraflar konusunda uzun süre anlaşmazlık yaşanmıştır. Özellikle Peşmerge ve Haşdi Şaabi’nin operasyona katılıp katılmayacağı ve katılırlarsa hangi şartlarda katılacağı konusunda uzun tartışmalar yapılmıştır. Öte yandan Musul operasyonu için hazırlık yapan ve büyük bölümü Musul’un eski Valisi Esil Nuceyfi’nin kontrolünde olan, Musul ahalisinin oluşturduğu ve Başika’daki eğitim kampında Türkiye tarafından eğitilen Haşdi Vatani olarak bilinen grubun da operasyona katılıp katılmayacağı konusunda tartışmalar yaşanmıştır.
Bu tartışmalarla birlikte Türkiye ile Irak arasında Türkiye’nin Başika’daki askerî varlığı konusunda ciddi bir gerginlik baş göstermiştir. Irak tarafından, Türkiye’nin askerlerini Başika’dan çekmemesi durumunda Türk askerlerine karşı savaşa dahi girilebileceğine yönelik açıklamalar yapılmıştır. Musul İl Meclisi’nin Haşdi Şaabi’nin Musul operasyonuna katılmaması yönünde bir karar almasının ardından Türkiye de bu kararı destekleyerek Haşdi Şaabi’nin operasyona katılması durumunda mezhepsel çatışmaların ortaya çıkabileceği yönünde uyarılar yapmıştır.
Ayrıca Musul’un batısındaki Sincar’da bulunan PKK varlığı da tedirginliği arttırmıştır. PKK’nın özellikle Telafer’e yönelik düzenlenecek operasyonda yer almak istediğine yönelik söylentiler, Musul operasyonu konusundaki karmaşıklığı çoğaltmıştır. Ancak ABD’nin baskısıyla, Irak merkezî hükümeti ile IKBY arasında Musul operasyonu konusunda uzlaşı sağlanmıştır. Sağlanan uzlaşı sonucu Irak ordusunun öncülüğünde, 17 Ekim 2016 tarihinde büyük Musul operasyonu başlamıştır. Operasyona 15.000 civarında Peşmerge ve 30.000 civarında Irak güvenlik gücünün katıldığı bilinmektedir. Bu güvenlik güçleri içerisinde Irak ordusu çoğunluğu oluştururken, federal polis, yerel polis, terörle mücadele gücü, aşiret birlikleri de bulunmaktadır. Ayrıca Türkiye tarafından Başika’daki kampta eğitilen ve Musul halkından oluşan Haşdi Vatani gücü de Irak ordusu ile birlikte operasyona dâhil olmuştur.


Öte yandan Musul’a yapılacak operasyona katılıp katılmayacağı büyük tartışmalara yol açan Haşdi Şaabi, 1 Kasım 2016 tarihi itibariyle Telafer’e doğru operasyon başlatmış ve Musul-Rakka arasındaki bağlantıyı sağlayan karayolunu kontrol etmiştir. Ayrıca Haşdi Şaabi, Telafer’in çevresindeki köylerin büyük bölümünü IŞİD’den temizlemiş ve Telafer Havaalanı’nı kontrol ederek şehrin etrafını kuşatmıştır. Ancak Irak hükümetinden yapılan açıklamada hem Telafer merkezine hem de Musul merkezine Haşdi Şaabi güçlerinin girmeyeceği belirtilmiştir. Telafer’e Irak ordusuna bağlı 72. ve 92. alayların gireceği açıklanmıştır.


Musul’a yapılan harekâtta 5 yönlü bir plan ortaya konmuştur. Bu plana göre güneyde Gayyara’dan Hammam el-Alil ve Şura hattına, kuzeyde Musul Barajı’ndan hareket edilerek Tell-Keyf hattına, doğuda Hazir-Bertalle-Başika hattına, güneydoğuda Hamdaniye-Başika hattına ve güneybatıda Gayyara’dan Hammam el-Alil ve Telafer hattına doğru ilerleme sağlanmıştır.


Musul operasyonunun başlamasından 2016 sonuna kadar geçen yaklaşık 2,5 aylık sürede Musul’un doğusundan önemli bir ilerleme kaydedilerek yaklaşık 40’tan fazla mahalle IŞİD’den kurtarılmıştır. Bu mahallelerin Musul’un dış çeperini oluşturan ve genellikle nüfusun olmadığı ya da az olduğu bölgeler olması, operasyonun hızlı ilerlemesine imkân vermiştir. Ancak operasyonun gittikçe içeriye doğru kayması ve meskûn mahallere doğru gitmesi operasyonun hızını da yavaşlatmıştır. Özellikle iç mahallelerde yaşayan sivillerin bulunması ve IŞİD’in operasyona karşı direnişinin de güçlü olması nedenleriyle operasyon durma noktasına gelmiştir. Birleşmiş Milletler tarafından yapılan açıklamada, Aralık 2016 başı itibariyle 1.959 Irak güvenlik gücünün hayatını kaybettiği, 4500’den fazlasının ise yaralandığı ifade edilmiştir. IKBY’ye bağlı Peşmerge Bakanlığı da Musul operasyonundaki kayıplara ilişkin bir açıklama yaparak yaklaşık 1.600 Peşmergenin hayatını kaybettiğini, 10.000’e yakın Peşmergenin de yaralandığını belirtmiştir. Irak merkezî hükümeti tarafından Musul operasyonunun birinci aşamasının 11 Aralık 2016 itibariyle tamamlandığı ve operasyonunun planlarının yeniden yapılması için geçici süreyle durdurulduğu açıklanmıştır. Daha önce 2016 sonu itibariyle Musul’un kurtarılabileceğini ifade eden Irak Başbakanı Haydar el-Abadi de bir açıklama yaparak, IŞİD’in Musul’dan tamamen atılması için 3 aya ihtiyaçları olduğunu ifade etmiştir.


Buradan hareketle Musul operasyonunun en azından 2017’nin ilk yarısında Irak gündeminin ana maddesi olacağını söylemek mümkündür. Operasyon tamamlansa bile, operasyon sonrası düzenin kurulması, güvenliğin sağlanması ve Musul’un geleceğine ilişkin tartışmaların da 2017 Irak gündeminin ana maddelerinden biri olacağı görülmektedir. Bununla birlikte, 2017’de IŞİD’le mücadele ve IŞİD’e yönelik operasyonlar da devam edecektir. Zira Kerkük’ün güveyindeki Havice ilçesi ve Enbar’a bağlı başta Kaim olmak üzere bazı ilçeler halen IŞİD’in kontrolü altındadır. Musul operasyonuyla eş zamanlı olarak ya da operasyon sonrası IŞİD’in elindeki diğer bölgelere yönelik de operasyonların gerçekleştirilmesi söz konusu olacaktır. Bu noktada Musul operasyonunun başlangıç aşamasında –Kerkük’te yaşanan IŞİD saldırısında olduğu gibi– IŞİD’in zemin kaybettikçe Irak’ta sansasyonel eylemler yapmak için fırsat arayacağını söylemek mümkündür. Bu nedenle IŞİD ve terörle mücadelenin Irak gündeminin birinci sırasında kalmaya devam etmesi muhtemeldir.


Irak Siyasetinde Nereye?
IŞİD’le mücadeleyle birlikte, Irak hükümeti içerisinde çekişmeler ve reform çabaları, 2016 yılında Irak’ın gündemini meşgul eden en önemli konular olmuştur. Irak’ta neredeyse Ağustos 2015’ten itibaren devam eden ve hükümeti reforma çağıran gösteriler, 30 Nisan 2016’da yaşananlarla birlikte yeni bir aşamaya girmiştir. Mukteda es-Sadr’ın çağrısıyla başlayan gösteriler, göstericilerin Irak’taki devlet binaları, büyükelçilikler, yetkililerin evleri gibi kritik binaların bulunduğu, özel izinle girilen, yüksek güvenlikli 'Yeşil Bölge' olarak anılan bölgeye girmesiyle sonuçlanmıştır. Yeşil Bölge’ye giren göstericiler Irak Parlamentosu’na girmiş ve Başbakanlık Ofisi’ne de girmeye çalışmıştır. Birkaç saat Yeşil Bölge’de kalan göstericiler, daha sonra Irak güvenlik güçlerinin de kısa süreli müdahalesiyle Yeşil Bölge’den çıkmıştır.


Abadi’nin hükümeti kurmasının üzerinden bir yıl geçmesine rağmen, ülke içindeki yolsuzlukların ve ekonomik sıkıntıların devam etmesi, ülkedeki kamu hizmetlerinin iyileştirilememesi gibi konular hükümet üzerinde baskı oluşturmuştur. Bununla birlikte IŞİD’le mücadelede önemli bir yol kat edilememesi, hükümetin milis grupları kontrol altında tutmakta zorlanması, ABD, Rusya ve İran gibi ülkelerin oluşturduğu tazyik gibi konular da hükümet üzerindeki baskıyı arttırmıştır. el-Abadi 22 kişilik kabineyi 16 kişiye düşürerek, 31 Mart’ta Irak Parlamentosu’na aday listesini sunmuş, ancak sunulan liste parlamentodaki neredeyse tüm gruplar tarafından 'kendilerine danışılmadığı' gerekçesiyle reddedilmiştir. Birinci listenin kabul edilmemesinin ardından kontrolü ve süreci elinde tutmak isteyen Abadi siyasi gruplardan isim isteyerek yeni bir liste oluşturmuş olsa da Mukteda es-Sadr “hükümetin particilikten kurtarılması gerektiğini” söyleyerek gösterileri devam ettirmiştir.


Devam eden gösterilere ve parlamentodaki ayrışmaya rağmen el-Abadi, sınırlı bir milletvekili sayısıyla oluşturmuş olduğu ikinci listedeki 5 bakanın parlamentoda onaylanmasını sağlamıştır. Buna rağmen Irak’ta hükümet krizi sona ermemiştir. Haklarında çıkan yolsuzluk suçlamasıyla önce Ağustos ayında Irak Savunma Bakanı Halid el-Ubeydi, ardından Eylül ayında Irak Maliye Bakanı Hoşyar Zebari, Irak Parlamentosu’nun onayıyla görevlerinden alınmıştır. Bu bakanların yerine halen bir atama yapılabilmiş değildir.


Bununla birlikte Ekim ayında Musul operasyonunun başlatılması ile hükümete ilişkin tartışmalar ötelenmiş ve Irak siyasetinin de gündemini Musul operasyonu işgal etmiştir. Ancak olağan sürece uyulması durumunda Irak’ta 2017’de il ve ilçe meclisi seçimleri (yerel seçimler) yapılması, 2018’de ise parlamento seçimlerinin yapılması gerekmektedir. Ancak yerel seçimlerin 2018’de genel seçimlerle birleştirilerek yapılması yönünde genel bir kanaat oluşmuş durumdadır. Bu nedenle 2018’de yapılacak genel ve yerel seçimler öncesinde 'hükümet krizi' ve 'siyasi pazarlık' konularının yeniden hız kazanmasının söz konusu olacağını söylemek mümkündür. 

 

Bu yazı “Yeni Dönem Başlarken Körfez Ülkeleri ile  ABD’nin Savunma İlişkileri” başlığıyla Ortadoğu Analiz Dergisi'nde yayınlanmıştır.