Irak'ta PKK Tehdidinin Boyutları

2011’de Suriye’de yaşanan olayların ardından terör örgütü PKK’nın Suriye’deki uzantısı PYD’nin Suriye’nin kuzeyinde sağladığı kazanımlarla birlikte PKK’nın bölgedeki aktivitesinin arttığını gözlemlemek mümkündür. Terör örgütü PKK, Türkiye içerisindeki eylemlerini hızlandırırken, “terör örgütü IŞİD’le mücadele üzerinden” uluslararası destek bulan PYD’nin sağladığı avantajdan da faydalanmıştır. Bu süreçte PKK, Irak’ta da etkinliğini arttırma, hareket alanı yaratma ve genişletme çabası içerisine girmiştir. PKK, IŞİD’in Haziran 2014’te Musul’u ele geçirmesinden sonra Irak’ta yaşanan istikrarsızlık, otorite ve güç boşluğu neticesinde, Irak’ın kuzey batı ucundaki Sincar’dan Bağdat’ın doğusundaki Hanekin’e kadar uzanan hat boyunca, Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin (IKBY) hakim olduğu ve kontrol altında tuttuğu topraklarda etkinlik sağlamıştır. IŞİD’le mücadele bahanesiyle başta Sincar olmak üzere Kerkük ve çevresinin yanı sıra, Tuzhurmatu ve Hanekin’de de PKK’nın üslendiği bilinmektedir. Hatta PKK, 2015 yılının Ocak ayında Sincar’da kanton ilan ettiğini açıklamış, Sincar İnşa Meclisi adı altında bir yapı kurarak, Sincar’daki yerel yönetimi fiili olarak ele geçirmiştir. Bununla birlikte PKK’nın Irak’taki siyasi uzantısı olan Tevgera Azadi (Kürdistan Özgür Toplum Hareketi) isimli oluşum Ocak 2016’da “1. Kerkük Bölge Konferansı” adıyla Kerkük’te bir kongre yaparak, Kerkük’te öz yönetim kurulması için bir yol haritası belirlemiştir. Bununla da yetinmeyen PKK, Kerkük için 25 kişilik bir öz yönetim meclisi dahi kurmuştur. Ayrıca PKK, Kerkük’ün Dakuk ilçesinde de bir ofis açmıştır. PKK’nın Irak’taki bu etkinliğine rağmen, Irak hükümeti ve resmi makamlarınca PKK’ya karşı henüz bir adım atılabilmiş değildir. Hatta Irak hükümeti PKK’ya karşı bir hamle yapmak yerine PKK’nın öncülüğünde Sincar’daki Yezidiler için kurulan YBŞ’ye (Sincar Direniş Birlikleri) lojistik, maddi ve askeri destek sağlamaktadır. YBŞ’nin, Irak Bakanlar Kurulu tarafından alınan bir kararla kurumsallaştırılan Şii milis grupların da içerisinde yer aldığı Haşdi Şaabi’ye bağlı olduğu bilinmektedir. Bu noktada Irak hükümetinin terör örgütü PKK’ya göz yumduğunu ve dolaylı da olsa destek verdiğini söylemek yanlış olmayacaktır.

Ancak Irak’taki PKK tehdidi giderek kontrol edilemez bir hal almaktadır. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Çin'de düzenlenen G20 Zirvesi'nden dönerken yaptığı açıklamada, PKK’nın Irak’ta yer edinmeye çalıştığını, özellikle Musul bölgesinde yer edindiğini; buradan Telafer ve Türkmenleri tehdit ettiğini açık bir dille ifade etmiştir. Hatta Cumhurbaşkanı Erdoğan, IKBY Başkanı Mesut Barzani’nin de bu durumdan rahatsız olduğunu ortaya koyan açıklamalar yapmıştır. Bu açıklamanın üzerinden çok geçmeden, Irak Türkmen Cephesi (ITC) Başkanı ve Kerkük Milletvekili Erşat Salihi, bir basın toplantısı düzenleyerek, PKK’nın, kendisini, Türkmenleri ve Türkmen bölgelerini tehdit ettiğini açıklamış ve PKK’nın Irak topraklarından çıkarılmasını talep etmiştir. Bunun üzerine Kerkük’teki 4. Cephe Peşmerge Komutanı ve KYB Polit Büro Üyesi Vesta Resul bir açıklama yaparak, Erşat Salihi’nin sözlerine karşı çıkmış ve peşmergenin Erşat Salihi’ye nasıl cevap vereceğini bildiğini söyleyerek açık bir biçimde tehdit etmiştir. Ayrıca Resul, PKK’nın Kerkük Valisi Necmettin Kerim’in talebi üzerine Kerkük’e yerleştiğini de ifade etmiştir. Ayrıca PKK da  “Mahmur-Kerkük Komutanlığı” adıyla bir açıklama yaparak, “herkes durduğu yeri bilmeli” ifadesiyle Erşat Salihi’ye yönelik tehditkar ifadelerde bulunmuştur. Bunun üzerine Kerkük Valisi Necmettin Kerim de bir açıklama yaparak, PKK’yı kendisinin Kerkük’e davet etmediğini söylemiştir. Bu yaşananlar karşısında ise Irak hükümeti sessiz kalmıştır.

Gelişmelerin seyrine bakıldığında PKK’nın Irak’taki varlığının yarattığı tehdidin boyutlarının giderek büyüdüğü görülmektedir. Irak hükümetinin, Türkiye’nin IŞİD’le mücadele kapsamında anlaşmalı bir biçimde yerel güçlere eğitim verdiği Başika kampındaki askeri varlığını tehdit olarak algılamasına rağmen, PKK’nın Irak’taki aktivitesine karşı sessiz kalması manidardır. PKK, Sincar ve Kerkük’te ortaya koyduğu üzere açık bir biçimde Irak topraklarını hedef almaktadır. Bununla birlikte Sincar üzerinden Telafer ve Kerkük’teki Türkmenler de doğrudan PKK’nın tehdit alanı içerisindedir. Tuzhurmatu’da geçtiğimiz dönemde yaşanan çatışmalarda PKK unsurlarının sivil Türkmenleri hedef aldığı net olarak görülmüştür. Hatta PKK’nın Irak’taki varlığı, Irak Kürtlüğüne dahi zarar vermekte, Kürtler arasında ayrışmaya yol açmaktadır. Zira PKK ideolojik ve siyasi olarak daha yakın bir çizgide olduğu Celal Talabani’nin partisi KYB ve KYB’den ayrılarak kurulan Goran ile işbirliği içerisinde hareket ederken, KDP ile karşı karşıya gelmektedir. Bu nedenle KDP ve KYB’nin de karşıt duruş sergilediği görülmektedir. KDP ve KYB arasındaki bu karşıtlık, zaten IKBY’de var olan ayrışmaları daha da derinleştirmekte ve siyasi çekişmeyi arttırmaktadır.

Bir terör örgütü olan PKK üzerinden kısa vadeli ve geçici politikalar üretmek hiçbir tarafın işine gelmeyecektir. PKK gibi terör örgütlerinin hiçbir hukuki sorumluluğu olmadığı gibi, rasyonel davranmalarını beklemek doğru bir yaklaşım biçimi değildir. Bu nedenle bütün tarafların daha aklı selim davranarak siyasi adımlar atması, uzun vadeli ve kalıcı adımlar atması yerinde olacaktır. Önümüzdeki süreçte Irak’ta gerçekleştirilmesi planlanan Musul operasyonu dikkate alındığında Türkiye ve Irak arasındaki koordinasyon ve işbirliğinin önemi büyük olacaktır. Türkiye, Irak’ın toprak bütünlüğü ve siyasi birliğinin korunmasını dile getirmekte ve IŞİD’le mücadelede Irak’ın daima yanında yer aldığını net olarak ortaya koymaktadır. Diğer taraftan Cerablus operasyonunda görüldüğü gibi, IŞİD ya da PKK ayırdetmeksizin, Türkiye’nin, ulusal güvenliğine tehdit oluşturacak bir yapının bölgede oluşmasına izin vermeyeceği görülmektedir. Bölgedeki istikrarın sağlanması bölge ülkelerinin faydalarına olduğu gibi Türkiye’nin dış politikasının da temel unsurlarından biridir. Bu nedenle istikrarın sağlanması açısından PKK ya da IŞİD gibi terör örgütlerinin bölgeden temizlenmesi en önemli konulardan biridir. PKK, Irak’ın toprak bütünlüğünü, siyasi birliğini ve egemenliğini tehdit ettiği gibi, bölgede yaşayan milletler açısından da açık bir tehdide dönüşmüştür. Bu tehdidin bertaraf edilmesi bütün tarafların faydasına olacaktır.