Irak’ta ABD Karşıtı Protesto Düzenleyen Sadr Neyi Amaçlıyor?

24 Ocak’ta Irak'ın başkenti Bağdat'ta Sadr Hareketi’nin popüler lideri Mukteda es-Sadr’ın çağrısı üzerine ABD güçlerinin ülkeden çıkarılması için protesto düzenlenmiştir. Bağdat'ın Cadiriye bölgesinde düzenlenen ABD karşıtı protestolara Sadr yanlılarının yanı sıra Haşdi Şaabi üyeleri ve milis grupların destekçilerinden oluşan binlerce kişi katılmıştır. Sadr, 1 Ekim’den bu yana devam eden hükümet karşıtı protestoların Başbakan Adil Abdülmehdi’nin istifasıyla sonuçlandığı, yeni başbakanın henüz seçilemediği ve sokağın taleplerinin karşılanmadığı Irak’ta, yaptığı çağrı sonucunda düzenlenen protestolarla gövde gösterisi yapmıştır. Sadr’ın böylece Iraklılık kimliğinden faydalanarak Bağdat, Tahran ve Washington yönetimlerine Irak’ta en güçlü karar verici mekanizmalardan biri olduğuna ilişkin mesaj verdiği görülmektedir.

Şii dünyada saygın bir yeri olan Şii dini lideri Ayetullah Muhammet Sadık es-Sadr'ın oğlu Mukteda es-Sadr, 1999’da babası ve iki kardeşinin öldürülmesinin ardından, ülkenin en etkili dini ve politik figürlerinden birine dönüşmüştür. Şii dünyasının saygı duyduğu ailesinin Saddam dönemine kadar uzanan siyasi-dini etkinliğini miras alan Sadr, Bağdat'ın yaklaşık 2 milyon nüfuslu Sadr semti gibi ülkenin güneyindeki birçok bölgeyi ve yoksul Şii sınıfını harekete geçirebilmektedir. Yoksul bölgelerin önemli kısmının babasına olan sevgisinden doğan manevi hatıradan yararlanan ve babasından miras kalan Irak milliyetçisi söylemleri ve ilişki ağını iyi kullanan Sadr, gücünü sokakta ve siyasal alanda hızlıca konsolide etmiştir. Özellikle 2003’teki işgalde Mehdi Ordusunu kurarak Irak'taki ABD varlığına karşı çıkan Sadr, ABD ile anlaşan Şii gruplara karşı Iraklı kimliğini öne çıkaran ve İran’ın ülkedeki etkinliğinden rahatsız Şiileri etrafında toplamıştır. Nitekim 2010 seçimlerinden sonra siyasette giderek yükselen Sadr’ın Sairun Koalisyonu Mayıs 2018 seçimlerinde 54 milletvekili alarak birinci olmuş ve hükümet ortaklığı yapmıştır. Şiilerin önemli bir kısmının sempatisini kazanan Sadr, politik alandaki nüfuzunu sürekli koz olarak kullanmıştır ve sokaktaki gücünü geçmişte de yaptığı gibi dönem dönem sergilemek istemektedir.

ABD Karşıtlığını Araçsallaştırmak
Nitekim Sadr Irak’taki popüler hareket ve söylemlerden faydalanarak, bunları araçsallaştırmaktadır. ABD’nin, 3 Ocak’ta Bağdat'ta havaalanına düzenlediği saldırıda İran Devrim Muhafızları Ordusu'na bağlı Kudüs Gücü Komutanı Kasım Süleymani ve Haşdi Şaabi Başkan Yardımcısı Ebu Mehdi el-Mühendis’in öldürülmesinin ardından, ABD’nin ülkedeki varlığı konusunda uzun zamandır devam edegelen tartışmalar yeniden alevlenmiştir. Bu bağlamda, Irak Parlamentosu sadece Şii milletvekillerinin katılımıyla 5 Ocak’ta olağanüstü toplanarak, Irak hükümetinden yabancı birliklerin Irak'taki üslerden çıkarılmasını talep eden önergeyi kabul etmiştir. Bu atmosferi fırsata çevirmek isteyen Sadr da toplumun ve siyasetçilerin ABD askerlerini istemediğini sembolize etmek adına protesto çağrısında bulunmuştur. Nitekim bazı katılımcıların beyaz kefen giydiği protestolarda “Amerika’ya hayır, işgalcilere hayır, egemenliğe evet!” sloganları atılmıştır. 2003’ten bu yana ülkedeki Amerikan karşıtı direnişin en güçlü sembollerinden olan Sadr’ın, işgal sırasında ABD’ye karşı savaşan Mehdi Ordusu’nu yeniden canlandırma fikrini de son dönemde ortaya atmış olması, Süleymani suikastı sonrası yükselen ABD karşıtlığıyla ilişkilendirilebilir. 2019’un Ocak ayında da Sadr öncülüğündeki Sairun Koalisyonu, İran'a yakınlığıyla bilinen Hadi el-Amiri liderliğindeki Fetih Listesi ve eski Başbakan Nuri el-Maliki'nin Kanun Devleti Koalisyonu tarafından ABD ve diğer yabancı güçlerin ülkeden çıkarılmasını öngören bir yasa tasarısı hazırladığı hatırlandığında, Sadr’ın ABD askerlerinin ülkeden çıkarılmasına yönelik politikasını canlı tutmak istediği düşünülebilir. Bu açıdan bakıldığında, ABD’nin ülkedeki varlığı devam edecek olsa bile Sadr’ın bu toplumsal duyguyu diri tutarak siyasi amaçlarına tahvil etmek istediği anlaşılmaktadır.

ABD-İran Geriliminde Irak Merkezli Siyaset Arayışı
Iraklı Şiilerin en büyük dini merci olan Ayetullah Ali Sistani, Sadr tarafından düzenlenen ABD karşıtı protestolara takipçilerinin katılmaması yönünde talimat vermiştir. Buna karşın, Sadr’ın protesto çağrılarına, Haşdi Şaabi bünyesinde bulunan İran’a yakınlığıyla bilinen Asaib Ehli’l Hak lideri Kays el-Hazali ve Bedir Örgütü lideri Hadi el-Amiri’nin katılması ve protestolarda Haşdi Şaabi destekçilerinin de yer alması, protestoların İran’ın beklentilerine uyumlu yapıldığı tartışmalarına neden olmuştur. Nitekim Haşdi Şaabi Başkan Yardımcısı Mühendis’in öldürülmesinin ardından, Sadr’ın ABD hava saldırısına en çok tepki veren isim olması ve “uluslararası direniş güçleri” kurma çağrısında bulunarak oluşan boşluğun doldurulması konusunda en güçlü aday olarak öne çıkmıştır. Bu bağlamda, Sadr öncülüğünde İran’a yakın Hareket en-Nuceba, Ketaib İmam Ali, Ketaib Seyyid Şuheda gibi Iraklı milis grupların liderlerinin İran’ın Kum kentinde bir dizi görüşmeler yapması, ABD’ye karşı mesaj olarak değerlendirilmiştir. Sadr’ın büyük bir kitleyi seferber ederek organize ettiği protestolar, Tahran’ı ve İran yanlısı Iraklı grupları memnun etmiş hatta bazı İran TV kanalları protestoları canlı yayınlamıştır. Ancak son dönemde Tahran ile yakınlaşmasına rağmen Sadr, karakterinin ve politik tutumunun değişkenliklerini sürdürerek tek bir kutupla çok fazla irtibatlı olmadığını gösterir açıklamalar yapmıştır. Nitekim Sadr’ın Askeri Danışmanı Kazım İsavi’nin, Şii liderin protestolarda okuduğu mesajında, “Tüm yabancı güçler ülke topraklarından çekilmeli. En son yabancı asker ülkeden çıkana kadar direnişi geçici olarak durduruyoruz” ifadesiyle ABD'ye karşı direnişi askıya aldığını duyurması ve “Haşdi Şabi, Savunma ve İçişleri Bakanlıkları ile birleştirilsin. Bu yapılmazsa güvenlik mekanizmasının parçası olan Haşdi Şaabi, Silahlı Kuvvetler Komutanı'nın (Başbakan) tüm kararlarına uymak zorundadır” yönündeki sözleri, Tahran’ı ve Irak’taki İran yanlısı grupları hayal kırıklığına uğratmış görünmektedir. Bu hamleyle Sadr'ın siyasi gücünü kritik zamanlarda diğer siyasi aktörlere karşı kullandığı gibi ABD karşıtı olarak radikalleşmek yerine daha Irak merkezli bir siyasi alan yakalayarak hem İran’ı hem de ABD’yi dengelemek istediği yönünde mesaj verdiği belirtilebilir. Ayrıca, yabancı ülkelerin siyasi ve ekonomik alanlarda da Irak'ın iç işlerine karışmamasını isteyen Sadr’ın, hükümete, komşu ülkelerle egemenliğine saygı duyma anlaşması imzalaması çağrısında bulunması da İran’a mesaj olarak değerlendirilebilir. Öte yandan, Sadr’ın hükümetin ülkede bulunan yabancı misyon temsilciliklerini korumasını ve buralara saldıranları cezalandırmasını istemesinin, 31 Aralık’ta ABD'nin Bağdat Büyükelçiliğini basan Haşdi Şaabi taraftarlarına ve İran’a mesaj olduğu tartışılabilir.

ABD işgaline karşı direnişin lideri olarak güçlü imajı olan ve dönem dönem yakınlaştığı İran’ın Irak’taki hegemonyası konusunda rahatsızlığını belirten Sadr, kendisini Irak milliyetçisi bir reform hareketinin lideri ve statüko karşıtı olarak konumlandırmaya çalışmaktadır. Nitekim çağrısıyla düzenlenen ABD karşıtı protestolarda Irak bayrakları dışında herhangi bir grubun bayraklarının taşınmasını istememesi, Sadr’ın Iraklılık kimliğine hitap etmeye çalıştığına yorulabilir. 2003 ABD işgali sonrası kırılgan bir zeminde ayakta kalmaya çalışan Irak’ta son dönemde güçlenen Iraklılık kimliği Şii grupları farklı pozisyonlara itse de Ekim 2019’dan bu yana Irak sokaklarında devam eden hükümet karşıtı protestolarda Iraklılık kimliği belirginleşmiştir. Nitekim Irak'ta Al-Mustakilla Araştırma Grubu’nun, Bağdat ve ülkenin güneyindeki şehirlerde 24 Kasım-1 Aralık arasında protestocularla yaptığı görüşmelerde, katılımcıların yüzde 97'si protestolara katılımın onları Iraklı olmaktan daha ziyade gururlandırdığını belirtmiştir. Sadr’ın bu potansiyeli dikkate alarak protestoculara destek vermeye çalıştığı bilinmektedir. Zira protestolarda yükselen İran karşıtlığı ve Iraklılık kimliği Sadr’ın fikirlerine uygun bir atmosfer sunmuştur ancak Sadr’ın İran yanlısı gruplarla ilişkisi ve her fırsatta Tahran’da görüntü vermesi sokağın tepkisini çekmektedir. Ancak hükümet karşıtı protestolar için sokağa çıkan gruplar ile ilişkilerine zarar vermiştir. Bu açıdan, Sadr, ABD karşıtı protestoyla alternatif bir ruh yaratabileceğini göstermek istemiş de olabilir.

Sadr’ın Kitleleri Mobilize Gücü
Sadr, binlerce kişinin katıldığı protesto yoluyla Irak sokaklarında büyük halk kitlelerini mobilize edebilme yeteneği olduğunu göstermiştir. Bu mobilizasyon gücünün Irak’ta etkin olan Tahran ve Washington’a olduğu kadar Irak’taki bütün politik gruplara mesaj olduğu düşünülmektedir. Özellikle İran yanlısı gruplarla Sadr’ın anlaşamaması nedeniyle şimdiye dek yeni başbakan belirlenemezken, düzenlediği protestolardaki potansiyelin görünmesiyle birlikte parlamentodaki en büyük grup Sairun’un lideri olan Sadr’a başbakanın belirlenmesi konusunda daha fazla söz imkânı sunulabilir. Nitekim ABD-İran geriliminin Irak’taki yansımasının merkezinde bulunan Haşdi Şaabi bünyesinde bulunan İran yanlısı Ketaib Hizbullah ve Hareket Hizbullah en-Nuceba, Davos'ta ABD Başkanı Donald Trump ile görüşmemesi için Irak Cumhurbaşkanı Berham Salih'i tehdit ederken, Sadr, Davos’taki temas ve açıklamalarından dolayı Salih’e destek vererek Salih için “anayasa ve egemenliğin koruyucusu” ifadesini kullanmıştır. Salih ise sosyal medya hesabından Sadr’ın çağrısı üzerine yapılan ABD karşıtı protestoları destekleyen açıklama yaparak protestonun fotoğrafını kullanmıştır. Özellikle Salih’in, İran yanlısı grupların Basra Valisi Esad İdani’nin başbakan adaylığı konusunda ısrar etmesi nedeniyle istifa kartını öne sürmesi, yeni dönemde başbakanın belirlenmesinde Sadr’ın elini güçlendirebilir. Sadr'dan başka hiçbir liderin böylesi devasa bir gösteri düzenleyemeyeceğinin farkında olan Salih’in, protestolarda kitlesel gücünü ispatlayan Sadr’ın taleplerini görmezden gelmeyeceği düşünülebilir.

Sadr’ın Hükümet Karşıtı Protestolara Etkisi
Sadr’ın ABD karşıtı protestolar düzenlemesi, hükümet karşıtı protestoları da yeni bir evreye sokmuştur. Sadr’ın, düzenlediği protestoların ardından, artık hükümet karşıtı protestolara 'müdahale etmeyeceğini' söylemesi, protestoların sonuna gelindiği ve Sadr’ın bu konuda misyonu olduğu yönünde tartışmalara neden olmuştur. Hatta Sadr’ın hükümet ve İran yanlısı gruplarla anlaşarak hükümet karşıtı protestolara olan kritik desteğini geri çektiği gündeme gelmiştir. Bu bağlamda, Sadr Hareketi destekçilerinin çadırlarını toplamaya başladığı Bağdat, Basra ve Meysan'da gösterilerin yapıldığı meydanlardaki eylemlerine son verdikleri iddia edilirken, güvenlik güçlerinin protestocuların kapattığı yolları açtığı ve bazı bölgelerde protestocuları dağıttığı gözlemlenmiştir. Ayrıca, hükümet karşıtı protestoları sonlandırmayı planlayan Irak güvenlik güçlerinin, gösterilerin merkezi konumundaki Tahrir Meydanı'na yakın eylem çadırlarını yakıp, göz yaşartıcı gaz kullanarak protestocuları bölgeden uzaklaştırmaya çalışması, Sadr’ın protestolardan desteğini çekmesiyle ilişkilendirilmektedir. Zira hükümet karşıtı protestolarda da Sadr taraftarlarının yoğun katkısı dikkate alındığında ve Sadr’ın desteğini çekme açıklamasının ardından protestolar bitme noktasına gelmiştir. Ayrıca, Sadr öncülüğündeki protestolar, üç ayı aşkın süredir devam eden hükümet karşıtı protestolara yönelik uygulanan orantısız şiddeti ve baskıyı da yeniden gündeme getirmiştir. Zira Sadr’ın çağrısıyla yapılan ABD karşıtı protesto olaysız geçerken, toplamda 600 kişinin hayatını kaybettiği hükümet karşıtı protestolarda aynı gün iki kişi öldürülmüştür. Bu durum, Irak’ta güvenlik sektörünün, farklı siyasi akımların protestolarına nasıl cevapladığına dair bir örnek sunması açısından önemli görülmektedir. Nitekim Sadr’ın desteğini geri çekme açıklamasının ardından güvenlik güçlerinin hükümet karşıtı protestoculara yönelik sert tutumu dikkat çekmiştir. Bu bağlamda, Sadr’ın sokağa ihanet ettiği ve İran'ın çıkarlarına hizmet ettiği yönünde tartışmalarının önümüzdeki dönemde daha da artacağı söylenebilir. 

Sonuç olarak, Sadr’ın 25 Ocak’ta düzenlediği ABD karşıtı protestolarda hem İran’a hem de ABD’ye Irak’ta Şii tabanın en güçlü figürü olduğunu göstermiştir. Bu açıdan bakıldığında yeni dönemde Sadr’ın, Tahran-Washington gerilimi açısından bir dengeleme unsuru olma rolü şaşırtıcı olmayabilir. Yine Süleymani ve Mühendis’in öldürülmesinin ardından, Sadr’ın, Tahran tarafından Irak’taki Şiilerin tek muhatabı olarak kabul edilme ve Haşdi Şaabi üzerinde etkinliğini artırma arayışı gündeme gelebilir. Cumhurbaşkanı Salih’in, Trump ile görüşmesine karşı çıkan İran yanlısı gruplara muhalefet etmesi ve protestolarda Tahran’ı rahatsız eden açıklamalar yapması dikkate alınırsa, Sadr’ın önümüzdeki dönemde İran ile ilişkileri gerginleşebilir. Ayrıca, kitlesel mobilizasyon gücünü tekrar ispatlayan Sadr’ın yeni başbakan ve hükümetin belirlenmesinde en etkin güç olması ve hükümet kadrolarında nüfuzunun artması muhtemel görünmektedir. Ancak, Sadr’ın desteğini çekmesiyle birlikte hükümet karşıtı protestoların bitme eşiğine gelmesi, aylardır hükümetten taleplerinin karşılanmasını bekleyen protestocuların huzursuzluğu artacak, Sadr’ın dahil olduğu her hükümete kuşkuyla bakılmasına neden olacaktır.