Irak’ta Hükûmet Kurma Süreci Çöküyor mu?

Irak’ta parlamento seçimlerinin ardından 7 aydan fazla bir süre geçmesine rağmen, hâlen hükûmetin kurulamamış olması, ülkeyi siyasi ve güvenlikle ilgili olarak ciddi anlamda zorlu bir sürece itiyor. Bir taraftan siyasi anlaşmazlıklar devam ederken, diğer taraftan da yaşanan güvenlik problemleri ülkede bir kısır döngü oluşturmuş durumda.

Son süreçte 10 Ekim 2021 tarihinde düzenlenen parlamento seçimlerinden birinci parti olarak çıkan ve ardından Kürdistan Demokratik Partisi (KDP) ve Sünni siyasetçilerin büyük bölümünün yer aldığı Egemenlik Bloğu ile birlikte Vatanı Kurtarma İttifakı’nı oluşturan Sadr Hareketi’nin lideri Mukteda es-Sadr, ramazan ayı öncesinde 40 günlüğüne hükûmet kurma müzakerelerinden çekildiğini açıklamıştı. 40 günlük sürenin dolmasının ardından parlamentoda sayıları yaklaşık 40’ı bulan bağımsız milletvekillerine siyasi sorunlara ve hükûmet kurma krizine çözüm bulmaları için çağrıda bulunan Sadr, hemen ardından sosyal medya hesabından bir açıklama daha yaparak, “ulusal çoğunluk hükûmeti” kuramadığı için müzakerelere 30 gün süreyle ara verdiğini ilan etti. Sadr ayrıca ittifak içinde olduğu yapılar dâhil diğer taraflara hükûmeti kurma konusunda fırsat tanımak istediğini de açıklayarak, Vatanı Kurtarma İttifakı içerisinde yer alan KDP ve Egemenlik Bloğu’na da diğer gruplarla hükûmet kurabilmeleri için açık kapı bıraktığını göstermiş oldu.

Öte yandan bu sürenin sonunda hükûmetin oluşması hâlinde tarafları tebrik edeceklerini belirten Sadr, aksi takdirde yeni bir karar alacaklarını vurguladı ancak alacağı kararın detayına ilişkin bir bilgi vermedi. Sadr bu mesajının ardından bir de mikrofonların karşısında açıklama yaptı ve bu açıklamada da 30 günlük kararını tekrar etti. Ayrıca hem Şii Koordinasyon Çerçevesine hem de Irak’ta kota sistemi üzerinden ulusal birlik hükûmeti kurmayı destekleyen taraflara (ki muhtemelen İran’ı işaret etti) mesaj veren Sadr, “asla sizinle müttefik olmayacağım” açıklamasında bulundu. Ayrıca Sadr, Irak Federal Yüksek Mahkemesini de hedef alarak, “ulusal çoğunluk hükûmeti” kurulması konusunda engel oluşturduğu yönünde eleştirilerde bulundu.

Bu noktada Sadr’ın Şii Koordinasyon Çerçevesi pozisyonunu koruduğu sürece hükûmet kurma konusunda iş birliği yapmasının zora girdiğini söylemek yanlış olmaz. Zira Sadr’ın “ulusal çoğunluk hükûmeti” konusunda kararlı olduğunu söylemek mümkün. Sadr’ın, sosyal medya üzerinden yayımladığı öfkeli mesajlarının ve sert konuşmasının ardından kendisine bağlı milis grubu Saraya es-Selam’ı acil toplantıya davet etmesi dikkat çekici oldu. Buna rağmen Sadr’ın siyasi açıklamaların ardından Saraya es-Selam milis grubunu acil toplantıya davet etmesi ve ardından Saraya es-Salam’ın liderlerinin Mukteda es-Sadr'ı ve reform projesini korumaya hazır oldukları yönünde mesajlar paylaştığı görüldü. Hatta Saraya es-Selamın bazı liderleri yozlaşmış siyasi sürece karşı bir halk devrimi çağrısında bulundu. Buradan hareketle Sadr’ın ulusal çoğunluk hükûmeti dışında başka bir seçenek düşünmediğini, olmadığı takdirde daha önce söylediği gibi muhalefette kalmayı tercih edebileceğini söylemek mümkün. Ancak Saraya es-Selam’ın liderlerinin açıklamalarında da görüldüğü gibi, Sadr’ın muhalefette kalması durumunda, sert bir muhalefet yürütmesi ve siyasi ve sosyal tabanını sokağa dökmesi olası. Bu noktada 2019’daki protesto gösterilerinde olduğu gibi benzer senaryoların yaşanması muhtemel. Zira Sadr, güçlü teşkilat yapısına sahip ve taraftarlarını mobilize etme konusunda da çabuk, hızlı ve etkili bir aksiyon ortaya koyabiliyor.

 

Bu durum Sadr açısından büyük bir güç olmakla birlikte, Sadr’ın rakipleri açısından da “cesaret kırıcı” bir faktör olabilir. Bununla birlikte her ne kadar Şii Koordinasyon Çerçevesi içerisinde yer alan siyasi gruplar, sandalye ve siyasi temsil açısından Sadr’a göre nispeten daha kısıtlı bir varlığa sahip olsalar da bu grupların 10 Ekim 2021 seçimlerindeki oy oranlarına bakıldığında, siyasi ve sosyal taban desteği konusunda Sadr’dan çok da farklı olmadıklarını söylemek mümkün. Nitekim Şii Koordinasyon Çerçevesi’nin iki yürütücüsünden biri olan ve İran’a yakın Şii milis grupların siyasi organizasyonu tarafından oluşturulan, Hadi el-Amiri liderliğindeki Fetih Koalisyonu’nun aldığı oy neredeyse Sadr’ın aldığı oy oranına yaklaşıyor. Fetih Koalisyonu’na destek veren Bedir Örgütü, Asaib Ehlil Hak gibi etkili Şii milis grupların da sosyal ve siyasal desteğinin küçümsenmemesi gerekiyor. Hatta 2019’daki protesto gösterilerinde olduğu gibi tarafların silahlı olarak karşı karşıya gelmesi bile söz konusu olabilir. Nitekim son aylarda gerçekleşen olaylar dikkate alındığında bu ihtimali göz ardı etmek mümkün değil. Zira 2021 Eylül ayında bir yargıca başarısız bir suikast teşebbüsü,  9 Ocak 2022’de Sadr Hareketi yetkililerinden Müslüm Gaydan’ın öldürülmesi, 2 Şubat’ta İçişleri Bakanlığında görevli Asaib Ehlil Hak grubuna bağlı Hüsam Alyavi’nin öldürülmesi, 6 Şubat’ta Temyiz Mahkemesinde uyuşturucu davalarında uzman olarak çalışan Yargıç Ahmed Faysal Khasaf el-Saadi’nin öldürülmesi, 9 Şubat’ta Sadr Hareketi’ne bağlı Kerar Ebu Ragıf’ın öldürülmesi gibi olayların ardından, 7 Mayıs’ta da Saraya es-Selam’a bağlı komutanlardan Abbas Dinar el-Şuveli’nin bir suikast sonucu öldürülmesi dikkat çekti.

Bu olaylar Mukteda es-Sadr’a bağlı Saraya es-Selam ve Kays el-Hazali liderliğindeki Asaib Ehlil Hak milis gruplarını karşı karşıya getirmiş ancak her iki grubun da itidalli davranarak diyaloğa öncelik vermesiyle büyük bir çatışmaya dönmesinin önüne geçilmişti. Bu noktada Sadr’ın taraftarlarını sokağa dökmesi ve Saraya es-Selam’ın aktif pozisyon alması durumunda, Şii Koordinasyon Çerçevesi’nin de aynı şekilde karşılık vermesiyle Irak’ta büyük bir gerginliğin fitili ateşlenebilir. Bu durum hükûmet kurma sürecini rafa kaldıracağı gibi, Irak’ın çatışmalı bir süreçle karşı karşıya kalmasına da neden olabilir.

Bu görüş 17 Mayıs 2022’de Rudaw internet sitesinde “Irak’ta Hükûmet Kurma Süreci Çöküyor mu?​” başlığıyla yayımlanmıştır.