Irak'ta İç Savaşın Ayak Sesleri

Ayetullah Sistani, “Muharrem ve Safer aylarında kan dökmenin yasaklandığını” ve “erbain yaklaştığı günlerde yas tutulmaya” devam edilmesi gerektiğini söylemiştir. Bu Safer ayının yirminci günü olan erbain gününün (16 Eylül 2022) sonrası yeni gerginliklerin ortaya çıkabileceğini işaret etmektedir.

Sadr Hareketi, Ekim 2021 seçimlerinde 73 sandalye kazanarak 329 koltuklu parlamentoda birinci parti olmuştur. Buna rağmen Sünni Egemenlik Koalisyonu ve Kürdistan Demokratik Partisi'nin (KDP) desteğini almasına rağmen diğer Şii partilerin tavrı nedeniyle hükümetin kurulması mümkün olmamıştır. Açmazın kırılması adına Mukteda Sadr, milletvekillerinin istifasını isteyerek siyaseti parlamentodan sokağa kanalize etmiştir. Bu denklem içerisinde Sadr'ın karşısında yer alan Şii Koordinasyon Çerçevesi, Sadr istifalarının ardından yedek vekiller ile sayısal anlamda güçlenmiş ve hükümeti kurması beklenen aktör haline gelmiştir. Ancak Sadr'ın siyaseti sokak üzerinden dizayn etmek istemesi, Irak Parlamentosu'ndaki oturma eylemi ile yasama erkini çalışamaz hale getirmiş ve hükümet kurulma sürecini sekteye uğratmıştır. Bu doğrultuda Sadr Hareketi siyaseti yönlendirmeye yönelik yeni girişimlerde bulunmuştur. Ancak ortaya koyduğu “reform” söylemine uygun bir şekilde sokaktaki gösterilerin şiddet kullanımına yol açması üzerine taktik geri çekilmelerde bulunmuştur.

Siyaset Üzerindeki Baskı
Bu denklem içerisinde Sadr, Irak Parlamentosu'nun feshedilmesini ve erken seçim yapılmasını istemiştir. Ancak Sadr, seçimlere hareketinin katılmayacağını ilan etmiştir. Buna rağmen Sadr'ın, Sadr'sız bir yönetime karşı çıktığını söylemek mümkündür. Zira Sadr, 2021 seçimlerinden önce de siyasetten çekildiğini açıklamasına rağmen seçimlere katılmıştır. Dolayısıyla Sadr'ın siyasetten çekilme açıklamaları siyaset üzerindeki baskının artmasına neden olmaktadır. Diğer yandan Sadr'ın yapılmasını istediği erken seçimlere katılmak istemediğine yönelik açıklamaları da bu doğrultuda okunabilir.

Hem sokakta etkinliğini arttıran Sadr Hareketi'nin hem de parlamento siyasetinde güçlenen Şii Koordinasyon Çerçevesi'nin bir diğerini amaçlarına giden yolda rıza göstermeye itekleyememiştir. Bu durum ise ülkede yeni bir yüzleşmenin ortaya çıkacağı bir dinamik oluşturmuştur. Sürecin karşılıklı açıklamalar ile tırmandırılmış olmasına rağmen ortaya çıkacak yangının “ilk kıvılcımı” Ayetullah Kazım Hüseyni el-Hayri'nin mercilik görevinden çekilmesi ile ortaya çıkmıştır. Ayetullah el-Hayri'nin Ayetullah Muhammed Bakr Sadr'ın ardından Necef havzasının başına geçmesi beklenmesine rağmen Kum'da yaşadığı için bu görevi tam anlamıyla üstlenmemiştir. Ancak Sadr tarafından taklit merci olarak kabul edilmiştir. Bu denklem içerisinde Ayetullah Hayri, Sadr'ın ABD işgaline Mehdi Ordusu milis grubu ile karşı koyduğu süreç içerisinde de fetvaları ile destek vermiştir. Dolayısıyla Ayetullah Hayri, Sadr Hareketi'nin dini alandaki meşruiyetinin temelini oluşturmuştur. Ayetullah Hayri'nin “mercilikten” çekilmesi ile Sadr Hareketi'nin dini alandaki meşruiyetinin ortadan kaldırılmasına hizmet etmiştir.

Mektuptaki İpuçları
Bu aşamada Irak'taki yeni gerilimlerin kıvılcımının daha iyi anlaşılabilmesi için Ayetullah Hayri'nin görevinden çekilirken yayınladığı mektuba bakmakta fayda vardır. Çünkü mektupta birçok ipucu bulunmaktadır. Ayetullah Hayri, açıklamasında takipçilerinden Ayetullah Ali Hamaney'i takip etmelerini isteyerek doğrudan Sadr karşıtı bir pozisyon ile İran'a yakın aktörlere destek vermiştir. Diğer yandan “iki Sadr'ın evlatları” olarak Muhammed Bakr Sadr ve Muhammed Muhammed Sadık Sadr'a atıf yaparak Mukteda Sadr'ın bu silsileyi temsil etmediği ifade edilmiş ve Haşdi Şaabi özelinde "Tüm müminlere kutsal Haşdi Şaabi'yi bağımsız bir güç olarak teyit etmelerini tavsiye ediyorum. Haşdi Şaabi diğer silahlı kuvvetlerle birlikte ülkenin güvenliğini hedef almak isteyenlere karşı vurucu güçtür." diyerek Hamaney'in takip edilmesini istediği kısma ek olarak doğrudan Şii Koordinasyon Çerçevesi'nin pozisyonuna destek verilmiştir.

Bunun üzerine Sadr tarafından da bir açıklama yapılmış ve Ayetullah Hayri'nin açıklaması “kendi iradesi” dışında yayınlandığı söylenmiştir. Ayrıca Sadr, "Sadr liderliği Allah'ın bir vergisi ve Muhammed Bakr Sadr'ın bir bereketidir." ifadelerini kullanarak dini meşruiyet alanının korunduğunu ifade etmiştir. Diğer yandan Sadr, açıklamasının son kısmında ailesine ait türbe ve kültürel birkaç kurum haricinde tüm kurumların kapatıldığını açıklamış ve siyasetten çekilmiştir.

Irak Şiileri Arasındaki Yüzleşme
Sadr Hareketi ve Şii Koordinasyon Çerçevesi arasındaki bu gerilim, 29 Ağustos 2022 tarihinde yeni bir zirveye şahit olmuştur. Sadr'ın rakipleri üzerindeki baskıyı arttırmak için yaptığı “siyasetten çekilme” açıklamasının ardından destekçileri Cumhurbaşkanlığı Sarayı'na girmiştir. Bunun üzerine hem Sadr Hareketi hem de Şii Koordinasyon Çerçevesi, sokaktaki varlığı ile diğeri üzerinde hegemonya kurmaya çalışmıştır. Sokaktaki gerginlik içerisinde ise Yeşil Bölge'deki Sadr destekçilerinin asma köprünün diğer tarafında yer alan Şii Koordinasyon Çerçevesi destekçilerine yönelik hamlelerinin Irak güvenlik güçleri tarafından engellenmiş olması hayatını kaybeden kişi sayısının sınırlı kalmasına olanak vermiştir. Diğer yandan Sadr destekçileri başbakanlık gibi Yeşil Bölge içerisinde yer alan kurumları da hedef almakla birlikte parlamentonun feshinin önünü açmaya çalışmıştır.

Bununla birlikte Bağdat'ta başlayan yeni gerilimler hızlı bir şekilde özellikle Iraklı Şiilerin yoğun olarak yaşadığı güney vilayetlerine sıçramış ve Basra, Necef ve Nasıriye gibi vilayetlerde çatışma yaşanmıştır. Hem Bağdat hem de diğer vilayetlerdeki gösterilerde can kayıplarının olması, bu kayıpların yedi ve 40 gibi özel gün dönümlerinde yeni gerginliklerin ortaya çıkmasına uygun bir zemin oluşturmaktadır. Bu kayıplar, oluşturduğu yeni gerilim dinamikleri ile ülkedeki intikam arayışlarını da hızlandıracaktır.

Bu denklem içerisinde Irak eski Başbakanı Nuri el-Maliki'nin ülkedeki siyasileri hedef aldığı ve mezhepçilik içeren ses kayıtlarının sızdırılmış ve Sadr destekçileri gösterilerin sürdüğü saatlerde Maliki'nin evini hedef alınmıştır. Bu, Maliki'nin 2008 yılında başbakanlığı dönemindeki Sadr önderliğindeki Mehdi Ordusu'na yönelik başlattığı Şövalye Saldırısı Operasyonu ile Mehdi Ordusu'nun pozisyonunu kaybetmesine neden olmasının ortaya çıkardığı kan davasının intikam arayışları ile sürdüğünü göstermektedir. Dolayısıyla yeni gerilimlerin, ülkede yeni intikam arayışlarına zemin hazırlayacağı ve gerginlik seviyesinin sarmal şeklinde artmasına neden olabileceği söylenebilir.

Ülke Nereye Gidiyor?
Sadr Hareketi ve Şii Koordinasyon Çerçevesi arasındaki bölge bölge çatışmaya varan gerginlikler Sadr'ın destekçilerine “evlerine dönmeleri” talimatıyla sakinleşmiş ve Basra gibi bazı bölgelerde çatışma düşük yoğunlukla devam etmiştir. Sadr'ın bu çıkışında ise Irak kamuoyuna yansıdığı üzere Irak'taki en büyük Şii dini merci Ayetullah Ali el-Sistani'nin müdahalesi etkili olmuştur. Ayetullah Sistani, açıklamasında “Muharrem ve Safer aylarında kan dökmenin yasaklandığın” ve “erbain yaklaştığı günlerde yas tutulmaya” devam edilmesi gerektiği yer almıştır. Bu kapsamda Safer ayının yirminci günü olan erbain gününün (16 Eylül 2022) sonrası yeni gerginliklerin ortaya çıkabileceği günleri işaret etmektedir. Buna ek olarak açıklamanın gerçek olmaması durumunda bile kamuoyunda yayılması nedeniyle etkili olduğu söylenebilir. Diğer yandan ülkedeki sorunlar çözülmesinden ziyade ertelendiği yorumu yapılabilir. Ayrıca gerginliklerin değişen yoğunluklarda sürmesi beklenebilir.

Bu denklem içerisinde tarafların uzlaştığı konulardan birisi “erken seçimlere gidilmesi'”olmasına rağmen seçim sistemi ve diğer detaylar, taraflar arasındaki olası sorunlara yenilerini eklemektedir. Ayrıca seçim sisteminin ötesinde, seçim bölgelerinin muhafaza edilmesi durumunda bu bölgelerin sınırları tartışmalara neden olacaktır. Diğer yandan bu tartışmaların ötesinde erken seçim mekanizmasının hangi usul üzerinden başlatılacağı belirsizliğini korumaktadır. Zira Sadr Hareketi, parlamentonun feshi için Irak Federal Yüksek Mahkemesi'ne başvuru yapmış ve mahkeme oturumunun kararı beklenmesine rağmen Şii Koordinasyon Çerçevesi, çözümü oturum yapamayan parlamentoda aramaktadır. Bütün bunlara rağmen olası bir erken seçimin sorunların çözümü üzerindeki etkisi tartışmaya açıktır.

Diğer yandan yaşanan bu gerginlikler Irak'taki “Şii evinin” dağılmasını hızlandırmaktadır. Hatta Sadr Hareketi'nin geri dönüşü olmayacak bir şekilde diğer gruplardan ayrıştığı söylenebilir. Buna rağmen, Sadr'ın pozisyonu itibariyle Şii Koordinasyon Çerçevesi içerisindeki aktörlerin, dengeyi koruyabilmek adına birbirine daha fazla yaklaştığı görülmüştür. Çatışmada hayatını kaybeden bir Irak güvenlik gücü üyesinin cenazesinde Ammar el-Hekim, Hadi el-Amiri, Kays el-Hazali ve Maliki'nin bir araya gelmesi bu durumu göstermektedir.

Diğer yandan ortaya çıkan bu kutuplaşma hükümet üzerindeki baskının artmasına neden olacaktır. Önceki dönemde gruplar arası dengeyi sağlamaya çalışan Adil Abdülmehdi'nin başarısız olması ülkeyi birçok yeni krize sokmuştur. Bu örnek üzerine Kazımi'nin de benzer sorunlarla karşılaşması muhtemel görünmektedir. Kazımi'nin çatışmaların “geçici” sıfatıyla yürüttüğü başbakanlık görevinden istifa ederek koltuğu boş bırakabileceğini söylemesi ülkedeki yönetimde boşlukların ortaya çıkmasına neden olabilir.

Bütün bu belirsizlikler içerisinde “Şii evi” üzerinde en fazla yaptırım gücüne sahip olan Ayetullah Sistani'nin pozisyonu belirleyici bir dinamik olarak ortaya çıkabilir. Çatışmaların öncesinde Ayetullah Sistani'nin “sessiz kalarak da olsa Sadr'a destek verdiği” söylentileri yayılmasına rağmen açık pozisyon almaktan çekindiği görülmektedir. Bu nedenle Ayetullah Sistani'nin olası bir şekilde pozisyonunu deklare edeceği denklemde Sadr Hareketi ve Şii Koordinasyon Çerçevesi arasındaki “kavga” bitmeyecek olsa bile Irak'ın geleceğine ertelenen, yeni bir sorun oluşturacağı söylenebilir. Bu nedenle ilerleyen süreçte Irak'ın bir Şii-Şii iç savaşına yaklaştığı yorumu yapılabilir.