Irak’ta Son Saldırılar ve Şii Milis Grupların Siyasete Etkisi

2014 yılında terör örgütü IŞİD’in Irak güvenliğini ve ülke bütünlüğünü tehdit etmesiyle Ayetullah Ali es-Sistani’nin verdiği fetvaya dayanarak oluşturulan Haşdi Şaabi, 2016’da Irak Parlamentosu tarafından çıkarılan bir yasa ile Irak Başbakanlığına bağlanmıştır. Ancak Haşdi Şaabi bünyesinde barındırdığı milis gruplar sebebiyle heterojen bir askerî yapı izlenimi vermektedir. Bu çerçevede 2017 yılından sonra yapılan saldırılarda özellikle İran destekli Şii milis gruplar göze çarpmaktadır.

Irak’ta Uluslararası Koalisyon’un ve ABD’nin 2017’den sonra IŞİD tehdidinin büyük ölçüde azalmasının ardından Şii milislerin saldırılarına maruz kalması, temel güvenlik gündemlerinden birini oluşturmaktadır. Bu dönemde ABD ve Haşdi Şaabi ile ilgili aktörler arasındaki ilişkiler karmaşık bir hâl almıştır. Öyle ki bir yanda Haşdi Şaabi’nin önde gelen isimlerinin Irak’taki ABD makamları ile yakın temas içerisinde oldukları ve birlikte çalıştıkları, diğer yanda ise ABD tesislerinin Şii milislerce hedef tahtasına oturtulduğu gözlemlenmiştir. Bu çerçevede 2021 yılında yoğun saldırılara maruz kalan, Selahattin vilayetindeki Beled Hava Üssü’nde üst düzey yetkili olarak görev yapmış olan Tümgeneral Sahi Abdu’l-Amiri’nin yönettiği “Medina al-Qibab” adlı şirketin, hâlihazırda Irak’ta birçok üsse akaryakıt tedarik ettiği görülmektedir. “Medina al-Qibab” adlı şirket 2021 yılı içerisinde çeşitli saldırılara maruz kalan Diplomatik Destek Merkezine, F-16 programına destek sağlayan Beled Hava Üssü’ne ve Anbar vilayetinde bulunan Ayn el-Esed Hava Üssü’ne akaryakıt tedariki ve nakliyesinde Amerikan Büyükelçiliği tarafından onaylanan şirketlerden biri olarak hizmet vermiştir. Abdu’l-Amiri’nin Haşdi Şaabi Heyeti Başkanı Falih el-Feyyad ve Hadi el-Amiri ile dördüncü derece akrabalık bağlarına sahip olduğu bilinmektedir.  2017 yılı sonrasında Şii milislerle bağlantılı şirketlerle anlaşma yaparak ABD kuvvetlerinin bulunduğu üslere güvenli akaryakıt taşıma yolunu seçen ABD, 2020 ve 2021 yıllarında özellikle Şii gruplarla bağlantılı şirketlerin de faaliyet gösterdiği bölgelerde hedef hâline gelmiştir. Koalisyona lojistik destek sağlayan araçların vurulması akaryakıt ikmalindeki zafiyetleri göstermekte ve bu durum da Şii milis saldırılarının kaynağını anlama konusunda dikkatleri “Medina al-Qibab” adlı şirketi üzerinde yoğunlaştırmaktadır. Nitekim ABD’nin bölgede 2014-2017 yılları arasında IŞİD, 2017 sonrasında ise İran destekli Şii milisler için hedef hâline gelmesi ve 2020 yılında Kasım Süleymani ve Ebu Mehdi el-Mühendis’in öldürülmesiyle saldırıların artması ABD’nin Irak’taki en büyük güvenlik kaygılarından birini oluşturmaktadır.

2020 yılında Süleymani ve Mühendis’in ABD tarafından öldürülmesi İran destekli Şii milis grupların Irak’ta Uluslararası Koalisyon ve ABD’ye karşı eylemlerini arttırmalarına yol açmıştır. 2020-2021 yılları arasında sayısı artan Şii milis saldırıları ABD-İran geliminin arttığı dönemlerde yoğunlaşmaktadır. 2022 yılının Ocak ayında İran Dinî Lideri Ali Hamaney'in üst düzey askerî danışmanlarından Tümgeneral Yahya Rahim Safavi, Kudüs Gücü Komutanı olan Kasım Süleymani'nin öldürülmeden önce Suriye ve Irak'ta 82 savaş tugayı kurduğunu açıklamıştır. Safevi, Doğu Akdeniz'den Batı Asya ve Güney Amerika'ya uzanan bölgeyi İran için bir “direniş cephesi” olarak tanımlayarak bölgedeki ABD varlığına karşı operasyonlar düzenleme kararlılığının devam ettiğini belirtmiştir. 2021 yılında 4. Tur Stratejik Diyalog Görüşmeleri’nin gerçekleştiği temmuz ayından önce artan saldırılar, ABD’nin muharip birliklerinin çekileceğinin açıklanmasıyla nispeten azalmıştır. Diğer taraftan 2022 yılı itibarıyla Irak’taki savaş misyonunu tamamlayarak destek ve eğitim misyonuna geçen ABD hâlâ saldırılara maruz kalmaktadır. Bu çerçevede 5 Ocak 2022 tarihinde Irak’ın Anbar vilayetindeki Ayn el-Esed Üssü beş füzeyle hedef alınmış ve füzelerin, üsse yaklaşık iki kilometre yakın mesafeye düştüğü belirtilmiştir. Saldırılardan önce Irak’tan çekilen koalisyon güçlerinin muharip unsurlarının Ayn el-Esed Üssü'nü de boşaltarak ellerindeki teçhizatı Irak Ordusuna teslim ettiği ve hedef alınan üste hâlihazırda koalisyonun danışmanlarının bulunduğu belirtilmektedir. ABD’ye ait lojistik konvoylarına saldırıların da devam ettiği görülmekte ve 9 Ocak Pazar günü bir ABD lojistik konvoyunun hedef alındığı aktarılmaktadır. 2022 Ocak ayı itibarıyla artan saldırılar ABD’nin Suriye ve Irak’taki varlığına yönelmiştir. Pentagon Sözcüsü John Kirby, Irak ve Suriye’deki askerî üslere yönelik saldırıların artmasının Kasım Süleymani’nin öldürülmesinin yıl dönümüyle bağlantılı olduğunu ifade ederken Irak Savunma Bakanı Cuma İnad, saldırıların, yabancı güçlerin çekilmesi konusuyla ilgisi olmadığını ve bu saldırıların siyasi olduğunu belirtmiştir. Bakanlar Kurulu toplantısında bu konuyu değerlendiren Irak Başbakanı Mustafa Kazımi ise ABD ve Uluslararası Koalisyon’un muharip güçlerinin Irak’taki görevinin sona erdiğini vurgulayarak söz konusu güçlerin tüm askerî kamplarını Irak güçlerine teslim ettiğini ve sadece bir grup askerî danışmanın Irak’ta kaldığını belirtmiştir. Irak’tan yabancı askerlerin ayrıldığı söylemi Kazımi hükûmetinin bir başarısı olarak kullanılmaktadır. Bu sayede Şii milislerin saldırılarının gerekçesi elinden alınsa da 2021 yılı sonu itibarıyla saldırıların sona erdirilemediği görülmektedir.

2021 yılının sonu itibarıyla ABD muharip kuvvetlerinin Irak’ta varlık gösterdiği askerî bölgelerden çekilmesi ya da hizmet şeklini askerî danışmanlık ve eğitim desteği olarak değiştirmesi, Şii milislerin “Irak’ta yabancı asker varlığı” sebebiyle yaptığı eylemleri azaltmıştır. Fakat bu saldırılar 2022 yılının başında artış göstermektedir. 23 Temmuz 2021’de gerçekleştirilen 4. Tur Stratejik Diyalog Görüşmeleri kapsamında alınan “muharip ABD askerinin bölgeden çekilmesi” kararı, Şii milislerin ABD varlığına ilişkin argümanlarını çürütmüştür. Fakat alınan kararın ABD’nin bölgeden genel anlamda çekilmesine değil, Irak’ta kalmasına dayanak oluşturabileceği görülmektedir. Nitekim 2021 yılının Temmuz ayında alınan bu karardan önce ABD’nin Irak’ta 2 bin 500 civarında asker bulundurduğu tahmin edilirken 2022 yılı ocak ayı itibarıyla bu sayı değişmemiştir. Sayının değişmemesi ABD askerî personel sınıflarının değiştirildiğini ya da 2022 öncesinde kalan personelin tamamen destek hizmetlere yönelik askerî sınıflardan oluştuğunu göstermektedir. CENTCOM Komutanı Mckenzei’nin “IŞİD ya da ilerde oluşabilecek türevlerine karşı” verilen savaş için ABD’nin Irak’ı desteklediğini açıklaması ve 2022 yılı itibarıyla IŞİD’in Irak’taki saldırılarını arttırdığı söylemi, ABD’nin Irak’taki varlığına meşruiyet sağladığı gibi Uluslararası Koalisyon’un Peşmerge’yi desteklemesine ve Peşmerge’nin etki alanının arttırılmasına hizmet etmektedir.

2021 Seçimleri Sonrasında İran Destekli Şii Grupların Tutumu
10 Ekim 2021 Irak Parlamento Seçimleri sonucunda oluşan yeni Irak Parlamentosu, Irak Cumhurbaşkanı Berham Salih’in çağrısıyla 9 Ocak 2022’de toplanmıştır. Gerçekleştirilen ilk oturum İran destekli siyasi grupların tepkisini çekmiş ve İran destekli milis grupların yeni parlamento oturumunu engellemeye çalışacakları haberlerinin yayılmasının ardından Mukteda es-Sadr’a bağlı taraftarlar ve Serâyâ es-Selam milis grubu, Bağdat’a geniş ölçekte konuşlanmıştır. Bağdat’ta milisler arasında yaşanan gergin ortam parlamentonun ilk oturumuna da yansımış ve Şii Koordinasyon Çerçeve blokunun oturumda 88 sandalyeyle en büyük parlamento blokuna sahip olduklarını iddia eden bir bildiri sunmasıyla parlamento oturumunda, Şii Koordinasyon Çerçeve bloku ve Sadr grubu arasında fiziki müdahaleye varan tartışmalar yaşanmıştır. Aynı zamanda oturumun başkanı olan ve Azim Koalisyonu’ndan ayrılarak parlamento başkanlığı için Muhammed el-Halbusi'ye oy vermeyi reddeden 6 Sünni milletvekilinden biri olan Mahmud Meşhedani, Sadr blokundan bir milletvekilinin saldırısına uğramış ve hastaneye kaldırılmıştır. Hastaneye kaldırılan Meşhedani’yi Sadr Hareketi’nin karşısında yer alan ve İran ile yakın ilişkilere sahip olan Nuri el-Maliki, Hadi el-Amiri ve Kays el-Hazali ziyaret etmiş ve bu şekilde Sadr’a karşı Meşhedani’nin yanında olduklarını göstermişlerdir. Şii Koordinasyon Çerçevesi milletvekillerinin oturumdan çekilmesi ve oylamaya katılmama kararı almasından sonra parlamento başkanlığı seçimlerine 228 milletvekili katılmış ve Muhammed Halbusi 200 oy alarak tekrar parlamento başkanı seçilmiştir. Bu çerçevede Sadr blokunun desteğini de alan Halbusi’nin 200 oy ile seçilmesi, Sadr’ın çoğunluk hükûmeti kurmak konusunda yeterli sayıya ulaşabileceğini göstermesi açısından önemlidir. Nitekim parlamento birinci başkan yardımcısı Sadr blokundan Hâkim ez-Zemili, parlamento ikinci başkan yardımcısı ise KDP’den Şahvan Abdullah seçilmiştir.

Yeni seçim yasasının da etkisiyle seçimlerde beklediği milletvekili sayısını yakalayamayan Fetih Koalisyonu, henüz seçim sonuçları resmî olarak açıklanmadan sonuçlara itiraz etmiş, Irak Federal Yüksek Mahkemesinin itirazları reddetmesi üzerine hukuka uygun hareket edeceğini vurgulayarak seçim sonuçlarını kabullenmiştir. Parlamentonun ilk oturumunda Fetih Koalisyonu ile paralel çizgide olan İran destekli Şii milislerin Bağdat sokaklarına çıkması ve Sadr’a bağlı milis grup olan Serâyâ es-Selam’ın sokaklarda bu milisleri dengelemesi, Irak iç siyasetinde başarının silahlı güçten bağımsız olmadığını göstermektedir. Nitekim parlamentoda çoğunluğu oluşturduğunu iddia eden Şii Koordinasyon Çerçevesi’nin Irak’taki “azımsanamayacak” gücü büyük ölçüde milis desteğine sahip olmasından kaynaklanmaktadır. Diğer taraftan Muhammed Halbusi’nin 200 oy ile parlamento başkanı seçilmesi, yakın vadede kurulacak hükûmetin Sadr Hareketi ile birlikte Sünnilerin ve Kürtlerin de yeterli oranda temsil edileceği ulusal çoğunluk hükûmeti konusunda ısrarcı olan Sadr’ın avantaj sağladığı görülmektedir.

Diğer taraftan Şii milislerin siyasi yanını yansıtan Fetih Koalisyonu’nun Nuri el-Maliki ile anlaşarak Şii Koordinasyon Çerçeve blokunu oluşturması Sadr Hareketi’nin tepkisini çekmektedir. Mukteda es-Sadr, Hadi el-Amiri ve Kays el-Hazali’ye ılımlı yaklaşsa da Nuri el-Maliki’nin dâhil olduğu bir koalisyonu olumlu karşılamamaktadır. Bu çerçevede Irak Parlamentosunun henüz ilk oturumunda fiziksel kavgaya varacak olayların yaşanması ve oturum günü Bağdat sokaklarında ortaya çıkan askerî hareketlilik Irak’taki siyasi grupların silahlı gruplardan beslendiklerini göstermektedir. Şii milislerin sadece askerî değil aynı zamanda siyasi perspektiften de değerlendirilmesi gerekmektedir. Nitekim ABD askerî varlığının misyon değiştirmesi ve muharip ABD askerinin Irak’ı terk etmesi, Kazımi hükûmeti tarafından yabancı askerlerin Irak’tan ayrılmasına ilişkin bir başarı söylemi olarak kullanılmaktadır. Aynı zamanda Kazımi’nin, Şii milislerin elinden Irak’ta gerçekleştirdikleri saldırıların gerekçesini aldığını da belirtmek gerekmektedir. Fakat Fetih Koalisyonu’nun seçimlerden başarısız çıkarak parlamentodaki gücünü kaybetmesi ve ABD askerlerinin Irak’ta kalmaya devam etmesi Şii milislerin saldırılarında tekrar bir artış yaşanmasına yol açmıştır. Bu çerçevede 2022 yılında Ocak ayında Kasım Süleymani’nin ölümünün anılması ve ABD’den intikam alınacağı söyleminin hem İranlı yetkililer hem de İran destekli Şii milisler tarafından sıkça dile getirilmesi saldırı hareketliliğinin artmasına neden olmuştur.

Şii milis gruplar Irak siyasetinin bir parçası hâline gelmiştir. İran destekli Şii milis gruplar, gerek ABD ve İran arasındaki gerginliklerin sahaya yansımalarını gösteren gerekse Irak iç siyasetindeki dengeleri etkileyen bir konuma sahiptir. Yeni hükûmet çalışmalarının sürdüğü Irak’ta, Fetih Koalisyonu başta olmak üzere İran destekli siyasi oluşumlar güç kaybetmiş ve önce seçim sonuçlarına itiraz etmiş sonra parlamento oturumunu terk ederek siyasi sürece tepki göstermişlerdir. Buna karşı Sadr Hareketi’nden olan milletvekilleri, beyaz örtülerle oturuma katılarak mücadelelerini hayatlarının sonuna kadar sürdürecekleri mesajını vermiştir. Belirtildiği üzere parlamento oturum gününde Şii milislerin Bağdat'ta sokağa dökülmesi, bu grupların faaliyetlerinin sadece ABD varlığına karşı olduğu yanılgısını çürütmektedir. Nitekim 9 Ocak 2022’de gerçekleştirilen ilk parlamento oturumundan sadece birkaç gün sonra Sadr Hareketi ile birlikte hareket eden KDP’nin ve Parlamento Başkanı Muhammed Halbusi’nin başkanlığını üstlendiği Takaddum Partisi’nin binalarına el bombalı saldırı düzenlenmesi dikkatleri Şii milis grupların üzerine çekmektedir. Dolayısıyla Sadr grubunun Sünni ve Kürt siyasi oluşumlarla anlaşarak ulusal çoğunluk hükûmetini kurmak konusunda kararlı olması ve Şii Koordinasyon Çerçevesi blokunu bölmeye çalışması önemli bir siyasi yansıma olarak görülmelidir.

Beklentiler
Bu çerçevede Mukteda es-Sadr, yakın vadede Şii Koordinasyon Çerçevesi blokunun çözülmesini sağlayabilirse Fetih Koalisyonu’nu hükûmete ortak ederek İran destekli siyasi grupların hükûmette temsil edilmesini sağlayabilir. Bu senaryoya göre Fetih Koalisyonu ya da Şii Koordinasyon Çerçevesi grubundan herhangi bir grubun hükûmette yer alması, diğer siyasi gruplarla aynı potada erimesine yol açarak Irak iç siyasetinde tansiyonun düşmesini sağlayabilir. Ayrıca Sadr’ın, Şii Koordinasyon Çerçevesi blokunun bir bileşeniyle ittifak yapması, hükûmette Sadr Hareketi’nin etkisini azaltmayacak ama İran’ın desteklediği siyasi oluşumların güç kaybetmesini sağlayabilecektir. Bu çerçevede Şii Koordinasyon Çerçevesi blokunun merkezinde yer alan Fetih Kolisyonu ve Kanun Devleti Koalisyonu’nun birbirinden koparılması İran destekli siyasi gruplar arasında bütünlük kurulmasını engelleyebilir. Sadr’ın Şii Koordinasyon Çerçevesi blokunu bölmeyi başaramaması senaryosunda ise İran destekli siyasi gruplar kısa vadede Irak iç siyasetinde etkin olamasalar dahi orta vadede hükûmete karşı önemli bir muhalefet fırsatı yakalayarak alternatif oluşturabilirler. Önümüzdeki süreçte Sadr Hareketi ve Şii Koordinasyon Çerçevesi bloku arasında oluşabilecek gergin ilişki Şii milis grupların daha aktif olacağı günleri getirebilir. Bu senaryoda ise Sadr’ın kontrolünde kurulacak ulusal çoğunluk hükûmetinin güçlü bir muhalefet baskısı altında ve Şii milis gruplar sebebiyle özellikle iç güvenlik konusunda yetersiz kalabileceği öngörülebilir.