Irak’ta Yeni Hükûmet ve Sorunlar

Son bir yıl içinde Irak’ta yaşananlar göz önüne alındığında, yeni bir hükûmetin kurulamayacağı ve doğrudan erken seçimlere gidilebileceği güçlü olasılıklar arasında gözükmekteydi. Özellikle Sadr Hareketi milletvekillerinin görevlerinden istifa etmesi ve Mukteda es-Sadr’ın da siyasetten çekildiğini açıklamasıyla birlikte ülkenin yeni bir şiddet sarmalı içerisine gireceğine dair bir beklenti ortaya çıkmıştı. Öyle ki Sadr Hareketi taraftarlarının Yeşil Bölge’ye girerek hükûmet binalarıyla parlamentoyu basması ve parlamentodaki oturumların iptal olması söz konusu beklentiyi güçlendiren faktörlerden biri olmuştur. Ancak Sadr’ın siyasetten çekilmesi ve gücünü sokaklara kanalize ederek siyaseti şekillendirme hamlesi sonuçsuz kalınca hükûmet kurma sürecinde ibre Sadr’ın rakipleri lehine dönmüş oldu. Şii Koordinasyon Çerçevesi’nin başbakan adayı olan Muhammed Şiya Sudani, hükûmet kurma sürecindeki görüşmelerini hızlandırmış; en önemlisi Kürt ve Sünni siyasi partilerini de müzakere masasında ikna etmeyi başarmıştır. Bu süreç nihayet 27 Ekim’de hükûmetin kurulmasıyla sonlanmış, Sudani hükûmeti Irak’taki görevine resmen başlamıştır. Fakat bir sene sonunda ancak kurulabilen ve parlamentonun en çok milletvekiline sahip olabilmiş Sadr Hareketi’nin destek vermediği bir hükûmetin ömrünün ne kadar uzun olabileceği hususunda ciddi soru işaretleri mevcuttur.

Bu soru işaretleri yalnızca hükûmetin kurulma süreci ve Sadr’ın hükûmeti desteklememesiyle ilgili değildir. 2003 sonrası yaklaşık yirmi yıllık dönemde kronikleşen sorunlar yeni hükûmeti de zorlayacak temel sorunlardır. Kısacası önceki hükûmetlerin karşılaştığı pek çok sorunla bugünkü hükûmetin de yüzleşmek zorunda olduğunu söylemek yanlış olmaz. Ancak kamu hizmetleri ve yolsuzluk başta olmak üzere mevcut sorunların ertelenemez bir hâl alması Irak devletiyle toplumunu artık daha sert şekilde karşı karşıya getirmektedir. Bunun en net göstergesi Ekim 2019’da başlayan; başbakan istifa ettiren ve Irak’ı seçimlere götüren hükûmet karşıtı protestolardır. Dolayısıyla Irak hükûmetinin önünde diğer hükûmetlerden ayrılan yeni sorunlardan ziyade, yirmi yıldır çözümünün aciliyeti her dönem artarak biriken sorunlar silsilesi bulunmaktadır.

Siyasi Rekabet Ortamında İstikrar Arayışı
2021’de gerçekleşen seçimlerin ardından yaşanan süreçte Irak siyasetinde yer alan Şii aktörlerin ilk kez bu ölçüde keskin sınırlarla karşı karşıya geldiği söylenebilir. Sadr Hareketi taraftarlarının Bağdat sokaklarında meclisteki oturumları iptal ettiren gösterileri; Nuri el-Maliki’nin elinde silahla verdiği pozlar ve Diyala’ya kadar uzanan protesto gösterileriyle Irak henüz birkaç ay öncesine kadar Şii aktörlerin başat aktör olabileceği bir iç savaş provasını yaşamıştır. Sokaklara taşan rekabet sürecinin siyaseten galibi her ne kadar İran’a yakınlığıyla bilinen Şii Koordinasyon Çerçevesi gibi gözükse de Sadr’ın desteğinden yoksun bir hükûmetin ne kadar başarılı ve uzun ömürlü olacağı sorusu tartışmalıdır. Siyasi grubunu parlamentodan çeken Sadr’ın Irak’taki siyasetten uzun vadeli şekilde çekileceğini düşünmek doğru olmayacaktır. Öyle ki kamuoyuna yansıyan bilgilerde Sadr’ın bu hamlesinin Sadr Hareketi içerisinde bir pişmanlık yarattığı da belirtilmektedir. Dolayısıyla Sadr’ın tekrar siyasete entegre olabilmesi için bir şekilde uygun atmosferi yaratacak adımları takip etmesi gerekecektir. Bu kapsamda yeni başbakan tarafından da vurgulanan ve gelecek yıl yapılmasının planlanan erken seçimler, Sadr’ı parlamentoya tekrar sokabilecek en yakın fırsatlardan biri olacaktır. Bu tarihe kadar resmî siyasi süreçlerin dışında kalarak hükûmete muhalefet yapacak olan Sadr, Sudani hükûmetini de Irak’ı erken seçime götürecek bir “geçiş hükûmeti” konumunda tutmak isteyecektir. Bu bağlamda Sadr, Sudani hükûmetine olabildiğince hızlı şekilde erken seçimlere gidilmesi için baskı yapabilecek ve bu baskıları zaman zaman sokak hareketleriyle de ağırlaştırma yoluna gidebilecektir.  

Sadr’ın hükûmete dışardan yöneltebileceği baskı unsurlarının ise son derece çeşitli olduğu söylenebilir. Nitekim Sadr, geçen ay Birleşmiş Milletlerin Irak Özel Temsilcisi Jeanine Harris Plasschaert ile yaptığı görüşmede de yeni bir hükûmete hangi koşullar dâhilinde destek vereceğini dile getirerek aslında hangi konu başlıkları üzerinden hükûmet üzerinde denetleyici rol üstlenmek isteyeceklerini vurgulamıştır. Dış ülkelerin Irak’a müdahalesinin önüne geçilmesi, milis grupların silahlanmasının engellenerek silahın yalnızca devlet elinde toplanması, yolsuzlukla mücadele edilmesi ve yolsuzluğa bulaşmış siyasetçilerle bürokratların yeni görevler almaması gibi hususlar Sadr tarafından özellikle belirtilmiştir. Ancak Sadr’ın hükûmet kurulmadan önce ortaya koyduğu radikal adımların da kendisine başarı getirmediği ve siyaset sahnesinde önemli bir mağlubiyet aldığı da unutulmamalıdır. Zira seçim sonrasında hükûmeti kurma konusunda başarısızlığa uğrayan Sadr, Şii Koordinasyon Çerçevesi’nin hükûmet kurmasını da engelleyememiş ve sert şekilde karşı çıkarak sokak eylemleri başlatmasına rağmen Sudani’nin başbakanlığını da kabullenmek zorunda kalmıştır. Sonuç itibarıyla hükûmette yer almayan Sadr’ın, istifa etmeleri nedeniyle de parlamentoda milletvekili de bulunmamaktadır. Bu tabloda beklenmeyen adımlarla İran destekli Şii aktörleri engellemeye çalışan Sadr’ın bunu başaramadığı açıktır. Dolayısıyla Sadr, parlamento dışından bir muhalefet ortaya koyacak olsa da siyasi ağırlığının seçim sonrası süreçten daha olumsuz ve zor bir durumda olduğunu söylemek yanlış olamayacaktır.

Yeni dönemde siyasete parlamento dışından muhalefet edecek Sadr’a karşı mücadele edecek önemli isimlerden biri, Kanun Devleti Koalisyonu lideri Nuri el-Maliki olacaktır. Yeni hükûmetin kurulmasında ve Muhammet Şiya Sudani’nin başbakanlığa getirilmesinde büyük rol oynayan Maliki, Sadr’ın aksine kendi desteğiyle kurulan hükûmetin başarılı olmasını ve dört yıllık süresini doldurmasını isteyecektir. Sadr’ın muhalefeti neticesinde Sudani hükûmetinin Irak toplumu nezdinde yıpratılması erken seçimleri öncelik hâline getirebilecektir. Diğer yandan Sudani hükûmetinin başarısızlığı, Maliki’nin de olası erken seçimlerde oy oranının düşmesi riskini doğuracaktır. Dolayısıyla Nuri el-Maliki ve Şii Koordinasyon Çerçevesi içerisindeki diğer aktörler, hükûmetin kurulmasıyla ellerine geçen bu fırsatı güçlü bir hükûmetin tesisiyle erken seçim tartışmalarının gereksiz görüldüğü uzun soluklu hâle getirmek isteyebilir. Bu nedenle başta Maliki olmak üzere İran tarafından desteklenen Şii aktörlerin temel amacı, Sadr’a rağmen kurulan hükûmetin tüm baskılar karşısında desteklenmesi ve ayakta tutulması olacaktır.

Irak’taki siyasi rekabet göz önüne alındığında, yeni hükûmet için öncelikli sorunun söz konusu rekabetin getireceği siyasi istikrarsızlıklar olacağı söylenebilir. 2003 sonrası Şii ve Sünni siyasetindeki çekişme; IKBY ve merkezî hükûmet arasındaki anlaşmazlıklarla tüm bunların üzerine dış müdahale ve terör gibi sorunların eklemlenmesi, bugüne kadar Irak’ı istikrarı yakalayamayan bir devlet konumuna sürüklemiştir. Bugün bakıldığında ise tüm bu sorunlar çözülmeden yeni bir sorun olarak Şii siyasetindeki bölünme her geçen dönem daha da görünür hâle gelmiştir. 27 Ekim itibarıyla kurulan Sudani hükûmetinin de etnik ve mezhebî grupların rekabeti arasında Irak toplumunu ilgilendiren yolsuzlukları ortadan kaldırma, kamu hizmetlerinin sağlanması ve güvenlik gibi en temel sorumlulukları dahi yerine getirebileceği kuşkuludur. Tüm bunları yerine getirirken hem Şii hem Sünni hem de Kürt siyasi gruplar arasında siyasi denge yakalamaya çalışması da Sudani hükûmetinin diğer önemli sınavı olacaktır. 

Ekonomide Temel Beklenti: Yolsuzlukla Mücadele
2003 sonrası dönemde Irak toplumunun hükûmetlerden temel talebi, siyasi mekanizmalardan beslenen yolsuzluğun önüne geçilmesi ve refah seviyesine yansıyacak ölçüde iyileştirilmesi olmuştur. Nitekim bu talebin aciliyeti ve haklılığı uluslararası mahiyette yayımlanan ekonomik verilerden de açıkça anlaşılabilmektedir. Uluslararası Şeffaflık Örgütünün 2021’de açıkladığı “Yolsuzluk Algısı Endeksi”nde Irak, 180 ülke arasında yolsuzluk algısının en fazla olduğu 157. ülke konumundadır. Diğer yandan genç işsiz oranı ise 2002 yılında %16’yken, bu oran 2021 yılında %27’ye yükselmiştir. Bu istatistiklerin en somut çıktısı ise dönem dönem ivme kazanan protesto gösterileridir. Nitekim 2019’da ekonomik nedenlerle başlayan eylemler ülkenin gündemini baştan aşağı değiştirmiş ve hükûmetin istifasına neden olarak ülkeyi seçime götüren süreci başlatmıştır.

Sudani hükûmetinin de kalıcılığını belirleyecek faktörlerin başında ekonomi ve yolsuzlukla mücadele gelecektir. Her ne kadar iç güvenlik ve siyaset noktasında toplumda ciddi bir ayrışma olsa da petrol kaynakları açısından zengin bir ülkede yaşayan Iraklıların hükûmete desteğini büyük ölçüde ekonomideki iyileşmelerle sağlamak mümkündür. Nitekim Sudani hükûmeti de tıpkı diğer hükûmetlerin göreve geldiğinde yaptığı gibi ekonomiye dair güven verecek söylemlerle göreve başlamıştır. Sudani, iş adamları ve yatırımcılarla yaptığı toplantıda ekonomik ilerlemenin sağlanması için devlet katkısının yanı sıra özel sektörün de sürece katılması gerektiğini dile getirmiştir. Ayrıca hükûmet olarak ilk önceliklerinin ekonomik reformlar gerçekleştirmek ve yolsuzlukla mücadele etmek olduğunu vurgulamıştır. Sudani’nin bu açıklamalarını, somut kararlılıktan ziyade ilk aşamada siyaseten üretilen söylemler olarak okumak doğru olacaktır. Zira 2003 sonrası kurulan tüm hükûmetlerde benzer söylemler kullanılmış ancak hem ekonomik gidişat hem de yolsuzluk tüm söylemlere karşın katlanarak büyümüştür. Örnek olarak Sudani’nin selefi olan Mustafa el-Kazımi hükûmetinde de “beyaz sayfa” isimli bir ekonomik reform süreci başlatılmış; genç işsizliğin azaltılacağına, özel sektörün destekleneceğine ve yolsuzluğun önüne geçileceğine dair vurgulamalar yapılmıştır. Üç ila beş yıl arası bir dönemi kapsayacağı belirtilen bu reform sürecinden yaklaşık iki yıl sonra ülke erken seçime gitmiş ve hükûmet değişmiştir. Dolayısıyla Irak’ta bir türlü sağlanamayan siyasi istikrarın ekonomi gibi ülkenin birincil sorunlarını da doğrudan etkilediği görülmektedir.

Sudani yönetiminin ekonomi noktasında seleflerine nazaran fark yaratmasının birincil şartının somut adımlar olduğu söylenebilir. Bu noktada Sudani’nin önünde çözüme kavuşturarak toplumsal desteği arkasına alabileceği ve böylece siyaseten de gücünü artırabileceği ekonomik gündemler yer almaktadır. Nitekim Sudani başbakanlık görevine başlamadan yalnızca bir hafta önce Irak’ta çok ciddi bir yolsuzluk iddiası gündem olmuştur. Buna göre Genel Vergi Dairesine ait bir banka mevduatını oluşturan 2,5 milyar doların çalındığı öne sürülmüş, iddiaların hemen ardından Maliye Bakanlığı inceleme başlatmıştır. Soruşturma kapsamında mahkeme ayrıca savcılığın talebi üzerine Maliye Bakanlığına bağlı olarak çalışan 5 sanık hakkında da yurt dışına çıkış yasağı kararı almış, bir kişi yurt dışına kaçmak isterken havalimanında yakalanmıştır. Konuya bakan Bağdat-Karh Soruşturma Mahkemesi tarafından “yüzyılın hırsızlığı” olarak nitelendirilen hadise, Sudani hükûmetinin de yolsuzlukla mücadeledeki kararlığını test edecek ilk önemli sınavlardan biri olacaktır. Her ne kadar Sudani olay sonrası, “Yolsuzlukla mücadeleyi hükûmet programımızın en başına koyduk” açıklamasını yapmış olsa da soruşturmanın derinleştirilerek toplumla şeffaf şekilde paylaşılması Sudani hükûmetinin yolsuzlukla mücadele söylemlerinin altını doldurması açısından önemlidir.

Netice itibarıyla bakıldığında, Sudani’nin hükûmet programında vurguladıklarını hayata geçirmesi ve seçimler sonrası oluşan yeni siyasi dengelerde başarılı bir siyaset izlemesi başbakanlık süresini belirleyecektir. Her ne kadar Şii Koordinasyon Çerçevesi tarafından destekleniyor olsa da olası krizlerde Sadr’ın meclis dışı muhalefetinin önüne geçebilmek için Sudani’nin Sadr’la kurulacak müzakere masalarını devirmemesi gerekmektedir. Diğer yandan bakıldığında yalnızca Sadr özelinde değil; Kürt ve Sünni siyasi oluşumlarla tesis edilecek dengeli ilişkiler parlamentoda bloku bulunmayan Sudani’ye ihtiyaç duyduğu siyasi gücü sağlayacaktır. Zira hükûmet kurma müzakereleri sürecine Sadr’ın tavrından ayrışarak Sudani’ye destek veren Kürt ve Sünni partilerin hükûmetin kurulmasında belirleyici rol oynadıkları söylenebilir. Dolayısıyla seçimler sonrası başlayan ve yeni krizlerle devam etmesi muhtemel siyasi gerginlikler nedeniyle Sudani hükûmetini zor bir süreç beklemektedir. Tüm aktörler kendi gündem maddelerini hayata geçirmeye çalışırken hükûmetten menfaatleri doğrultusunda destek talep edecektir. Bu sürecin başarısı özelde Sudani’nin siyasi geleceğiyle ilişkili olsa da daha genel resimde doğrudan Irak’ın istikrarıyla yakından ilgilidir. Zira Sudani hükûmetinin de görev süresini dolduramadan istifası, üst üste üçüncü hükûmetin görev süresini dolduramamış olması anlamına gelecektir. Bu nedenle Irak’ın ilk hedefinin siyasi istikrarı sağlamak olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır. Nitekim önceki hükûmetlerde tecrübe edildiği gibi siyasi istikrarsızlıklar, Irak toplumunu da yakından ilgilendiren ekonomik sorunlar gibi diğer meselelerin çözümsüzlüğünü de beraberinde getirmektedir.