Irak’taki Protesto Gösterilerinin Kerkük’e Olası Etkileri

1 Ekim’de Irak’ta başkent Bağdat merkezli başlayıp diğer güney vilayetlere yayılan hükümet karşıtı gösteriler 25 Ekim’deki Cuma namazının ardından tekrar yoğunlaşmıştır. Birleşmiş Milletler Irak Yardım Misyonu (UNAMI) yaptığı açıklamada 1 Ekim’de başlayan protestoların ilk haftasında 157 eylemcinin hayatını kaybettiğini, 5 bin 494 kişinin ise yaralandığını bildirmiştir. Ayrıca Irak güvenlik güçlerinin eylemcilere ateş açtığı ve kimliği belirlenemeyen keskin nişancılarla eylemcilerin hedef alındığı belirtilmiştir. 25 Ekim itibariyle başlayan ikinci dalga protesto gösterilerinin ilk günü incelendiğinde, eylemcilerin hükümetten talepleri ile güvenlik güçlerinin eylemcilere yönelik tavrında önemli bir değişiklik olmamıştır. Sivillerin talepleri genel anlamda Irak’ta kronik hale gelmiş yolsuzluk, kamu hizmetleri eksikliği, artan işsizlik ve Irak’taki yoksulluğu tetikleyen diğer faktörlerin ortadan kaldırılması olmuştur. Fakat bu taleplerin ifade ediliş biçimi gerek Irak hükümetinden yetkililer gerekse de diğer iç ve dış çevreler tarafından ‘barışçıl gösteriler’ olarak ifade edilse de 25 Ekim itibariyle tekrar Bağdat sokaklarında eylemcilere ateş açıldığı, keskin nişancılarla eylemcilerin hedef alındığı görülmüştür. 26 Ekim itibariyle ölü sayısı 40’ı bulurken yaralı sayısı 2 bini geçmiştir. Olayların hem Irak içinde hem de uluslararası kamuoyunda yarattığı etki, büyüme hızı ve eylemcilerin kararlılığı göz önüne alındığında protesto gösterilerinin Irak için önemli sonuçları beraberinde getirebileceğini söylemek yanlış olmayacaktır.

Irak’ın güney vilayetlerinde devam eden protesto gösterilerinin Irak’ın kuzeyindeki vilayetlerde özellikle siyasi ve güvenlik anlamında son derece ciddi etkilerinin olabileceği düşünülmektedir. Kerkük, Musul ve Diyala gibi hem siyasi yapısını henüz tam manası ile istikrarlı bir zemine getirememiş hem de halen IŞİD tehdidinin yoğun şekilde yaşandığı vilayetlerde meydana gelebilecek sokak olaylarının kontrol edilebilmesi mümkün gözükmemektedir. Bu noktada özellikle Kerkük’ün kritik önemi bulunmaktadır. Birçok etnik unsuru içerisinde barındıran ve ‘küçük Irak’ olarak adlandırılan Kerkük üzerinde iç ve dış birçok aktörün farklı ajandaları bulunmaktadır. Kerkük’te oluşacak en ufak bir istikrarsızlık ve güç boşluğu birçok aktör tarafından yakından takip edilirken diğer taraftan IŞİD ve PKK gibi terör örgütlerinin de Kerkük’te güç kazanmasını sağlayabilir.

IŞİD ile Mücadele
Güney vilayetlerindeki protestoların kontrol altına alınamaması, Irak’ın kuzeyinde hücre yapılanması şeklinde varlık gösteren terör örgütü IŞİD’in hareket alanı kazanmasını da beraberinde getirecektir. Kerkük, Musul, Diyala gibi Irak’ın kuzeyindeki vilayetlerde terör örgütü IŞİD varlığı tam anlamıyla ortadan kaldırılamamıştır. Öyle ki geçtiğimiz Eylül ayında yalnızca Kerkük ve Diyala’da 60 terör saldırısı gerçekleşmiştir. IŞİD her ne kadar alan hakimiyetini kaybetmiş durumda olsa da hücre yapılanmaları vasıtasıyla Irak güvenlik güçleri ve sivillere yönelik çok sayıda silahlı, bombalı saldırılar ile keskin nişancı saldırıları düzenlemektedir. Söz konusu saldırılar Ekim ayında da devam etmiştir. Sadece 5-10 Ekim tarihleri arasında Kerkük ve Diyala’daki IŞİD saldırılarında dokuzu sivil olmak üzere 11 kişi hayatını kaybetmiştir. Güvenlik durumunun böylesi kırılgan olduğu Irak’ın kuzeyinde oluşacak olası güvenlik boşluğu, IŞİD militanlarının saldırılarına ivme kazandırabilmek için ihtiyaç duydukları hareket alanını sağlayacaktır. Dolayısıyla Bağdat hükümetinin odağını güneydeki eylemlere kaydırması, ülkenin kuzeyindeki terörle mücadelede ciddi anlamda zafiyetler ortaya çıkarma riskini de beraberinde getirmektedir.

2020 Yerel Seçimleri
Irak’taki mevcut durum, Nisan 2020’de yapılması planlanan yerel seçimlerin gerçekleştirilme olasılığını da güçleştirmektedir. Söz konusu seçimler ile birlikte 2005’ten bu yana yerel seçimlerin yapılamadığı Kerkük’te 15 yıl aradan sonra halkın sandığa gitmesi planlanmaktadır. Kerkük’teki kamu hizmetlerinin iyileştirilebilmesi ve kentteki siyasi istikrarın daha iyi noktalara taşınabilmesi için seçimlerin bir an önce yapılarak yeni oluşturulacak vilayet meclisinin aktif olarak görev yapması beklenmektedir. Zira Ekim 2017’deki operasyonlardan bugüne Kerkük Vilayet Meclisi yeterli temsilci sayısına ulaşamadığından dolayı faaliyet gösterememektedir. Meclisin toplanabilmesi için her ne kadar Erbil gibi faklı yerlerde tarih belirlenmiş olsa da hem Kürt siyasi partileri arasındaki anlaşmazlık hem de Türkmen ve Arap üyelerin tepkileri sonucu meclisin toplanması mümkün olmamıştır. Bu durum Kerkük’te çözümsüz kalan birçok sosyal, siyasi, ekonomik sorununun birikmesine neden olmaktadır. 2020 seçimleri sonrası Kerkük’te yeni oluşturulacak siyasi atmosfer ile birikmiş sorunların çözümü için yeni bir yol haritasının oluşması beklenmektedir. Fakat Irak’taki protesto gösterilerinin sona ermeyerek her gün onlarca insanın hayatını kaybettiği, kuzeyde IŞİD’in güvenlik güçleri ile sivillere terör saldırıları düzenlediği ve halkın hükümete güveninin olmadığı bir atmosferde seçimlerin gerçekleştirilmesinin son derece güç olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır. Bu anlamda Irak hükümetinin halihazırda hem eylemlerle hem de IŞİD tehdidiyle mücadele ederken diğer yandan seçimleri ne kadar olaylardan uzak, adil ve şeffaf biçimde düzenleyebileceği de önemli bir soru işaretidir.

Protestoların Kerkük’e Sıçrama Olasılığı
Her ne kadar protestolar Kerkük’e sıçramamış gözükse de Kerkük’teki halkın da Bağdat’taki eylemcilerle son derece benzer sorunlarının ve taleplerinin olduğu açıktır. Yolsuzlukla mücadele, kentteki kamu hizmetlerinin geliştirilmesi ve özellikle gençlere iş imkanları yaratılması başlıca talepler olmuştur. Nitekim ilk dalga protestolar esnasında Kerkük Valilik binası önünde toplanan kalabalık, protesto gösterileri düzenleyerek söz konusu talepler doğrultusunda sloganlar atmışlardır. Her ne kadar bu protestolar Bağdat’taki eylemlere nazaran daha cılız kalmış olsa da bu noktada taleplerin içeriğinin hemen hemen aynı olması, hükümet merkezli sorunların yalnızca güneyde değil kuzey vilayetlerindeki halkta da mevcut olduğunu göstermiştir. Irak Türkmen Cephesi (ITC) Başkanı ve Kerkük Milletvekili Erşat Salihi protestolar sırasında yaptığı açıklamada bu noktaya dikkat çekerek “Eğer içecek su bulunamazsa, sokaklarının asfaltı yapılmazsa, gençlerin tayinleri gerçekleştirilmezse halk ne zamana kadar beklesin?” ifadelerini kullanmıştır.

Irak protestolarının Kerkük’e yönelik yarattığı tehditlerden bir diğerini IKBY’ye (Irak Kürt Bölgesel Yönetimi) bağlı Kürt siyasi güçlerin planları oluşturmaktadır. Kerkük’te meydana gelecek olası istikrarsızlıklardan IKBY de sınırlarını genişletme yönünde faydalanmak isteyecektir. Bu anlamda IKBY’nin Kerkük’ün idari ve güvenlik kontrolünü tekrar ele geçirme amacında olduğu, bu durumun Kerkük ve bilhassa Türkmenler için önemli bir tehdit oluşturduğu unutulmamalıdır. Nitekim ITC Başkanı ve Kerkük Milletvekili Erşat Salihi yaptığı açıklamada Irak’ın gün geçtikçe kaosa sürüklendiğini belirtirken, Kürt güçlerin yeniden sınırlarını genişletme peşinde olduklarını vurgulamıştır.

Irak’ın güney vilayetlerindeki eylemlerin Kerkük’te olası bir güvenlik boşluğu oluşturma riski Kerkük halkının temel korkulardan biri durumundadır. Çeşitli siyasi istikrarsızlıkları ve terör tehditlerini uzun yıllar Irak’ta en yoğun şekilde yaşamış olan Kerkük yeni bir krizi kaldıramayacak kırılganlığa sahiptir.  Kerkük için gerek iç aktör konumunda IKBY gerekse de dış aktör olarak İran ve ABD’nin birbirinden farklı ajandaları bulunmaktadır. Diğer yandan terör örgütleri IŞİD ve PKK’nın da olası bir krizde çatlaklardan faydalanmak için fırsat kollayacağını söylemek yanlış olmayacaktır. Sonuç itibariyle Kerkük için temel tehdit Kerkük halkının düzenleyeceği eylemlerden ziyade, Bağdat merkezli eylemlerin Irak’ın kuzeyinde oluşturacağı olası siyasi istikrarsızlık ve güvenlik boşluklarıdır.