İran Cumhurbaşkanlığı Seçimlerinin Irak Siyasetine Muhtemel Yansımaları

18 Haziran 2021’de gerçekleştirilen İran cumhurbaşkanlığı seçimlerini, 2019 yılından beri İran Yargı Erki Başkanlığı yapan ve İran Ruhani Lideri Ali Hamaney’e yakınlığı ile bilinen İbrahim Reisi’nin kazandığı açıklanmıştır. 1979’dan beri katılımın en düşük olduğu (yüzde 48,8) 2021 seçimlerinde birinci olan Reisi, kullanılan 28,9 milyon oyun 17,9 milyonunu almıştır. Anayasa Koruyucular Konseyi mayıs ayında adaylık başvurularından sadece 7 ismin adaylığını uygun görmüş, seçimlere doğru giden süreçte adaylıktan çekilen üç isim sonrasında kalan dört aday arasında Reisi birinci çıkmıştır. Seçim pusulasında yer alan dört isimden ılımlı sayılacak tek isim olan İran Merkez Bankası Müdürü Abdülnasır Hemmati oyların yüzde 8,4’ünü alarak üçüncü olmuştur. Reisi’den sonra en çok oy alan Mohsen Rezai ise oyların yüzde 11,8’ini alarak ikinci sıraya yerleşmiştir. Rezai, Hamaney’e danışmanlık yapan konseyin genel sekreterliğini üstlenirken, İran-Irak savaşı sırasında İran Devrim Muhafızları Ordusu Komutanlığı görevi yapmıştır. Adaylar arasında yüzde 3,4 ile en düşük oyu alarak sonuncu olan Amir Hüseyin Kazizade Haşemi ise kulak burun boğaz cerrahıdır ve Meclis Sözcüsü Yardımcısı olarak görev yapmaktadır.

İran’daki ılımlı ya da muhalif olarak anılabilecek kesimin büyük çoğunlukla boykot ettiği seçimlerde rejim yanlısı kesimin oyları konsolide olmuş, muhalif isimler Anayasa Koruyucular Konseyi prosedürleri sonucu oy pusulasının dışında kalmıştır. Bu süreç, zaten güçlü olan boykot hareketinin ivme kazanmasını sağlamıştır. Nitekim muhafazakâr duruşuyla bilinen eski Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinecad bile adaylıktan diskalifiye edildikten sonra seçimleri boykot çağrısı yapmıştır.

Bu gelişmelerin ardından birinci olması kesin gözüyle bakılan muhafazakâr Reisi’nin adı, cumhurbaşkanlığı görevinden sonra Hamaney’in yerini alacak potansiyel bir isim olarak öne çıkmaktadır. İran-Irak Savaşı sonrasında en az üç bin muhalif tutuklunun idam kararını veren komitenin bir parçası olan Reisi, 2019 yılında ABD ve Avrupa Birliği’nin yaptırım listesinde bulunmaktadır. Bu anlamıyla Batı ile karşıt bir siyasetçinin İran’ın yeni cumhurbaşkanı olduğu söylenebilir. Reisi’nin cumhurbaşkanı seçilmesinin, İran dış politikasına da etkileri olacağını söylemek yanlış olmayacaktır. Bu etkilerin Irak’ta da hissedilmesi kuvvetle muhtemeldir.

Nitekim Reisi’nin seçilmesinin hemen ardından Irak’taki hemen her kesimde ardı ardına açıklamalar yapılması, İran cumhurbaşkanlığı seçimlerinin Irak siyaseti tarafından ne kadar yakından takip edildiğinin bir göstergesidir.

Irak’taki siyasi liderlerin Reisi’nin seçim zaferi hakkında yaptığı açıklamalar ve Reisi ile yaptığı görüşmeler de Bağdat-Tahran ilişkilerinin göstergesi olarak görülebilir. Irak Cumhurbaşkanı Berham Salih, İbrahim Reisi ile gerçekleştirdiği telefon görüşmesinde tebriklerini iletmiş, Bağdat-Tahran arasındaki siyasi, güvenlik, ekonomik, ticari ve kültürel iş birliğinden memnuniyetlerini dile getirmiştir. Irak Başbakanı Mustafa Kazımi ise İbrahim Reisi ile telefonda görüşerek seçimlerdeki zaferinden dolayı Reisi’yi tebrik etmiştir. İran ile Irak arasındaki ilişkilerin önemine dikkat çeken Kazımi, “Ekonomi, güvenlik ve terörle mücadele başta olmak üzere farklı alanlarda iş birliği seviyesini arttırmalıyız” ifadesinde bulunmuştur. Reisi ise Kazımi’ye teşekkür ederek, iki ülke arasında tarihî bir bağ olduğunu ve her alanda ilişkileri geliştirmek için çalışacaklarını ifade etmiştir. Reisi de Kazımi’yi resmî ziyaret gerçekleştirmek üzere Tahran’a davet etmiştir. IKBY Başkanı Neçirvan Barzani de Reisi’nin seçim zaferini kutladığı mektubunda, Cumhurbaşkanı’na başarı dileyerek, Reisi döneminde IKBY ile İran arasındaki ikili ilişkilerin karşılıklı çıkarlar temelinde daha da gelişmesi temennisinde bulunmuştur.

Irak Parlamentosundaki İran yanlısı en büyük blok olan Fetih Koalisyonu’nun lideri Hadi el-Amiri, Reisi’nin seçim zaferini kutlayan bir mesaj yayımlamıştır. Reisi’nin “tarihî” ve “devasa” seçim zaferini kutladığı mesajda Amiri, “Sayın Reisi’nin cumhurbaşkanlığı döneminin iki kardeş halk ve ülke olan Irak ve İran arasında tarihî ve dinî ortaklıklara dayanan çok önemli ve stratejik ilişkiler kurulması için gerçek bir şans olacağı konusunda yüksek güvenimizi dile getiriyoruz” ifadelerini kullanmıştır.

Haşdi Şaabi 12.Tugayı olan ve İran’a yakınlığı ile bilinen en-Nüceba Hareketi lideri Ekrem el-Kaabi, Reisi’nin seçimlerde birinci çıkmasını kutladığı mesajında, “İran halkı şevkle seçimlere katılarak İslam Devrimi Ruhani Lideri’ne bağlılıklarını bir kez daha göstermiş ve zorlukları seçim destanına çevirmiştir” ifadelerini kullanmıştır. Kaabi, İran ve Irak uluslarının ideolojik, kültürel ve coğrafi ortak noktalarından dolayı ilişkilerin gelişeceği inancını dile getirmiştir.

Reisi, selefi Hasan Ruhani’nin aksine İran siyasetinin geleneksel-muhafazakâr kanadından gelmektedir. Özellikle Trump yönetimi altında ABD’nin İran’a karşı yüzleşmeci bir tutum takınması, nükleer anlaşmanın tek taraflı feshedilmesi ve İranlı liderlerin yaptırım listesine alınması İran’daki reformcu kanadı zayıflatmış, ruhani liderliğin, mutlakiyetçi ve muhafazakâr kanadı seçimlerde öne çıkarmasına neden olmuştur. Trump yönetiminin Suriye ve Irak’ta, İran sponsorlu silahlı grupları hava saldırılarıyla hedef alması da İran’daki muhafazakâr kesimin elini güçlendirmiş, Amerika ile müzakere yapılması yönündeki kamuoyunun tersine dönmesine sebebiyet vermiştir. İran Meclisinde de muhafazakâr temsilin ağır basmasıyla beraber cumhurbaşkanlığı seçiminde Reisi’nin galip gelmesi reformcu ve diplomasi yanlısı cenahı baskılamış, milis yapılanmalar gibi vekil güçlere ağırlık veren bir dış politika vizyonunun öne çıkmasına yol açmıştır.

Bu gelişmelerin habercisi olarak Reisi, 2021’in Şubat ayında Irak’a yaptığı ziyarette Haşdi Şaabi’ye desteğini de dile getirmiştir. Öyle ki Reisi’nin ağustos ayında ofisi devralacak olması, İran’daki Irak işlerinin Hamaney, Reisi ve İsmail Kani üçgeninde İran Devrim Muhafızları’nca üstlenileceği yorumlarını da beraberinde getirmiştir. Öte yandan, ikili arasındaki Kasım Süleymani suikastı öncesi yakın ilişkiler, Devrim Muhafızları’nın Irak’taki milislerin sponsorluğu konusunda daha aktif bir rol oynayabileceğine işaret etmektedir.

Milislerin Telegram hesaplarında Reisi’nin ABD’ye karşı aldığı pozisyondan ötürü Irak’taki Amerikan karşıtı milislerin faaliyetlerine daha fazla destek verileceği kanısı hâkimdir. Bu yüzden Irak’taki İran yanlısı milis gruplar Reisi’nin zaferini olumlu karşılamışlardır. Hatta bu kanallarda Reisi’nin seçim zaferi, Süleymani’nin zaferi olarak nitelendirilmekte ve onun intikamının başlangıcı olarak anılmaktadır.  Böyle bir durumda, Reisi’nin Irak’taki milis gruplarla özel bir ilişki kurma fırsatı ortaya çıkmaktadır. Irak’taki milislerin gündemi giderek İran’dan stratejik bağımsızlık oluşturma etrafında şekillenirken, Reisi’nin milis gruplara karşı tutumu belirleyici olacaktır. Özellikle de Irak’ta ekim ayında düzenlenecek erken seçimlerde de Reisi faktörünün ağır basacağı ve Reisi’nin Irak’ta hükûmet kuracak siyasi lideri etki altına almaya çalışacağı da söylenebilir.

Bununla birlikte, Kasım Süleymani’nin ölümü sonrasında Irak sahasında özellikle İran istihbarat birimi Ettelaat ve Devrim Muhafızları arasında bir mücadele olduğu ve iki tarafın da etkinlik kurmaya çalıştığı konuşulmaktadır. Bu anlamıyla Reisi’nin cumhubaşkanı olarak seçilmesinden sonra Devrim Muhafızları kanadının Irak’taki ağırlığını arttırması beklenebilir. Bu durum, Irak’taki varlığını azaltma politikasına giden ABD’nin de Irak politikasında değişikliğe yol açabilir. Zira Reisi’nin cumhurbaşkanı olmasıyla birlikte İran yönetimindeki muhafazakâr eğiliminin keskinleşmesi beklenmektedir. Bu noktada her ne kadar Biden ile birlikte ABD dış politikasında İran’a karşı genel bir yumuşama görülse de İran tarafının duruşunu sertleştirmesiyle birlikte, ABD ve İran arasındaki gerginlik artabilir. Bu durumda ABD ve İran arasındaki mücadele sahalarından biri olan Irak’ın da bu çekişmeden etkilenmesi muhtemeldir. Nitekim Ekim 2021’de Irak’ta seçimlerin yapılacağı düşünüldüğünde, özellikle seçim sonrası hükûmet kurma sürecinde ABD ve İran arasında Irak’taki etkinlik açısından gerginlik ve mücadele artabilir. Zira özellikle İran’daki muhafazakarların dış politikada yakın çevreyi öncelediği düşünüldüğünde, Irak’ın İran için öneminin daha da artmasını beklemek mümkündür. Buradan hareketle İran’ın Irak’ta daha müdahil bir pozisyon sergilemesi muhtemeldir. Bu durumun Irak’taki etnik ve mezhepsel fay hatları arasındaki kırılmaları derinleştirmesi, hatta Şiiler arasında dahi gerginliklere sebep olması beklenebilir. Nitekim Ekim 2019’da Irak’ta başlayan ve etkileri hâlen devam eden protesto gösterileri dikkate alındığında, son 2-3 senede Irak’ta İran’a yönelik tepkilerin arttığı ve Irak Şiiliğinin İran’ın müdahil pozisyonundan rahatsız olduğu görülmektedir. İran’daki muhafazakâr siyasi eğilimin Irak’taki etkisini arttırmaya yönelik bir tutum izlemesi durumunda, ülkede istikrarsızlığı artırması ve olası güvenlik açıkları ortaya çıkarması muhtemeldir. Bu durum dış politikada denge sağlama arayışı içerisine giren Irak açısından olumsuzluklar ortaya çıkarabilecek niteliktedir. Zira İran’ın müdahil tavrında ısrarı, İran ve Irak yönetimlerini karşı karşıya getirebileceği gibi İran’ı dengelemekte güçlük çeken Bağdat yönetimi, ABD ve hatta Suudi Arabistan gibi İran’a rakip bölge ülkelerini Irak’ta yeniden konumlanmaya teşvik edebilecek ve dolayısıyla Irak’ın içerisinden çıkmaya çalıştığı kısır döngüden kurtulması son derece zorlaşacaktır.