İran Yanlısı Milisler Neden Erbil’e Saldırdı?

15 Şubat’ta Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin (IKBY) başkenti Erbil’de, Amerikan askerleri yerleşkesinin ve ABD öncülüğünde IŞİD’e karşı kurulan koalisyon güçleri üssünün bulunduğu havalimanına çok sayıda roket saldırısı düzenlendi. Havalimanına yakın Veziran, Bahtiyari gibi mahallelere de roketlerin düştüğü saldırıda bir kişi ölürken dokuz kişi yaralandı. Ağustos ayında kuruluşunu ilan eden Seraya Evliyaü’d-Dem (Kan Davası Birlikleri) adlı milis grup, Irak'taki "Amerikan işgalini" hedef aldığını açıklayarak saldırının sorumluluğunu üstlendi.

3 Ocak 2020’de ABD'nin düzenlediği saldırıda İran Devrim Muhafızları Ordusuna bağlı Kudüs Gücü Komutanı General Kasım Süleymani ve Haşdi Şaabi Başkan Yardımcısı Iraklı Ebu Mehdi el-Mühendis'in öldürülmesinin ardından, Irak’ta yeni bir fenomen olarak ortaya çıkan ve Bağdat hükûmetinin etki alanında varlık göstererek Amerikan güçleri başta olmak üzere ülkedeki yabancı güçlere yönelik çeşitli eylemler gerçekleştiren “gölge/hayalet milis” gruplarından biri olduğu düşünülen Seraya Evliyaü’d-Dem’in saldırısı, IKBY’nin benzer eylemlere maruz kalacağına, ABD’nin yeni yönetimine ya da Türkiye’nin muhtemel Sincar Operasyonu’na ilişkin mesaj olarak değerlendirilebilir.

ABD “Gölge Milisleri” Gündemine Alabilir
Irak’taki İran destekli Şii gruplar, Süleymani ve Mühendis’in ABD saldırısında öldürülmesinden bu yana ABD’nin Irak’taki askerî üslerine ve diplomatik misyonlarına yönelik saldırılar düzenlemektedir. Bir yanda Irak’taki Amerikan varlığının sürmesinden yana olan Kürt gruplar diğer yanda ise ABD’nin Irak’taki varlığını sonlandırmak için her türlü baskıyı uygulayan İran ve desteklediği Iraklı milisler arasındaki gerilimi daha da tırmandırma potansiyeli taşıyan son saldırı, ABD’nin yeni yönetimini ve Washington-Erbil ilişkilerini test etmeyi amaçlamış görünmektedir. Zira Joe Biden’ın, İran’a halefi Donald Trump yönetimine nazaran daha düşük dozlu baskı uygulaması beklense de yeni Washington yönetiminin bölgede ve Irak’ta nasıl bir politika benimseyeceği hâlen belirsizliğini korumaktadır.

İran’ın Irak’ta desteklediği milis grupların 27 Aralık 2019'da Kerkük'te Amerikan güçlerinin konuşlandığı K1 üssüne düzenlediği ve bir kişinin öldüğü saldırıdan sonra ABD, Ketaib-i Hizbullah’ın üslerine saldırı düzenleyerek çok sayıda militanı öldürmüştür. Bu süreçte misilleme olarak Irak’taki milis güçlerin çatı oluşumu Haşdi Şaabi bünyesindeki İran yanlısı grupların ABD’nin Bağdat Büyükelçiliğine baskın düzenlemesinden kısa bir süre sonra Süleymani ve Mühendis suikastını gerçekleştiren Washington, Tahran’ın Irak’taki ABD karşıtı eylemlerine göz yummayacağını göstermiştir. Öte yandan, yine bu süreçte Haşdi Şaabi bünyesinde İran’a yakınlığıyla bilinen Ketaib-i Hizbullah, Asaib-i Ehli’l-Hak ve Hareketü’n-Nüceba gibi milis grupların liderlerini yaptırım ve terörizm listesine alan ABD Hazine Bakanlığı, Biden görevi devralmadan kısa bir süre önce 8 Ocak 2020’de, insan hakları ihlalleriyle bağlantılı olduğu gerekçesiyle Haşdi Şaabi Heyeti Başkanı Falih Feyyad’a yaptırım kararı almış, beş gün sonra ise Mühendis’in halefi Haşdi Şaabi Genelkurmay Başkanı Ebu Fedek’i “Özel Belirlenmiş Küresel Terörist” listesine eklemiştir. ABD’nin diplomatik ve siyasi alanda açık hedefi hâline gelen İran yanlısı milis gruplar ve liderleri, bu tarz saldırılarda “gölge milis” grupları kullanarak ABD saldırılarından kaçınmaya çalışmaktadır. Bu ise hesap sorulabilirlik mekanizmasını zayıflatmaktadır.

Biden ve diplomasi ekibinin Kürtlerle ilişkilerinin oldukça güçlü olduğu dikkate alındığında İran yanlısı gruplar, son saldırıyla Erbil-Washington ilişkisine de atıf yapmış görünmektedir. Süleymani’nin halefi İsmail Kaani son dönemde Bağdat’ı ziyaret ederek İran destekli milis liderleriyle görüşmüş ve ABD yeni yönetimiyle ilişkilerin tesis edilmesi amacıyla çatışmasızlığa dikkat edilmesi çağrısında bulunmuştur. ABD Büyükelçiliğine ev sahipliği yapan Bağdat'ın Yeşil Bölgesine İran yanlısı milisler tarafından yapılan füze saldırılarının son zamanlarda durdurulmasını sağlayan ve basına sızdırılan gizli bir anlaşmaya rağmen, Asaib Ehli’l-Hakk’ın lideri Kays el-Hazali’nin ABD’yi işaret ederek “Erbil'de güvendeymiş gibi davranıyorsun, Erbil'de sana ulaşacağız ve hesap soracağız” şeklindeki açıklamasının ardından Seraya Evliyaü’d-Dem’in saldırısının gelmesi, örgütün menşeine işaret ettiği gibi operasyon alanının genişletildiğini de göstermiştir. Hatırlanırsa İran, Süleymani suikastına yanıt olarak ABD’nin Erbil’deki Harir üssüne balistik füze saldırısında bulunmuştur. Yine Ekim 2020’de Erbil Uluslararası Havalimanı yakınlarındaki ABD askerlerinin bulunduğu askerî üs çevresine roket saldırısı yapılmış, herhangi bir hasar olmayan saldırının sorumluluğunu Ahrar-ı Kürdistan isimli gölge milis grubu üstlenmiştir. Bu bağlamda, saldırının Erbil’e taşınması hesaplandığında ABD ile IKBY ilişkilerinin seyrine paralel olarak bölgenin daha sık saldırıya maruz kalması beklenebilir.

Saldırı sonrasında IKBY Başbakanı Mesrur Barzani ile görüşen ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken, yaptığı açıklamada saldırıdan dolayı "öfkeli" olduklarını ve saldırının arkasındaki suçluların tespit edilmesi için soruşturmada Irak ile yakın iş birliği yapacaklarını belirtmiştir. İran uranyum zenginleştirme faaliyetini durdurana kadar ABD'nin bu ülkeye uyguladığı yaptırımları kaldırmayacağını açıklayan Biden’a Amerikan askerlerinin çekilmemesi hâlinde Irak'ın herhangi bir yerinde hedef alınacakları mesajı verilmiş olsa da yeni ABD yönetiminin milis güçlere Trump yönetimi kadar sert bir tepki vermesi beklenmemektedir. Ancak Washington’ın “gölge milisler” konusu başta olmak üzere İran yanlısı milisleri gündemine alarak daha yakından takip etmesi muhtemel görünmektedir.

Muhtemel Sincar Operasyonu’ndan Rahatsızlık
İran yanlısı milis gruplar Türkiye’nin son dönemde Irak’ın kuzeyinde terör örgütü PKK’ya yönelik düzenlediği operasyonlara ilişkin oldukça saldırgan ve tepkili mesajlar vermektedirler. Bu nedenle Erbil saldırıları, Erbil yönetimi ile güçlü ilişkilere sahip Ankara’ya da mesaj içermektedir. Özellikle Bağdat ile Erbil arasında 9 Ekim’de imzalanan ve PKK başta olmak üzere Haşdi Şaabi güçlerinin de Musul’un Sincar ilçesindeki varlığını sonlandırmayı amaçlayan Sincar Anlaşması’na desteğini sunan ve bölgedeki PKK varlığına yönelik beklenmedik bir operasyon yapabileceğini açıklayan Türkiye’ye yönelik tepkilerin dozunun arttığı görülmektedir.

İran ve desteklediği Iraklı milis gruplar Erbil saldırısıyla Türkiye'ye Duhok ve Erbil'i nüfuz alanına almasına sessiz kalmayacağını göstermek istese de Türkiye’nin Irak’ın kuzeyinde herhangi bir bölgeye düzenleyeceği askerî operasyonlarının İran’ın öncelikleri arasında olduğunu söylemek zordur. Nitekim Tahran ve desteklediği milisler için Ninova bölgesi ve Sincar, Irak’ın kuzeyindeki asıl öncelik olarak görünmektedir. Zira 2017’den bu yana fiilî olarak Haşdi Şaabi’nin etkinliğini her geçen gün pekiştirdiği ve günümüzde Irak ordusu, Haşdi Şaabi, PKK ve Kürdistan Demokrat Partisi (KDP) ile ilişkili Yezidi gruplar arasında oldukça bölünmüş bir resim sergileyen Sincar, İran için Suriye ve Irak arasında geçiş güzergâhı olması nedeniyle jeopolitik öneme sahiptir. Nitekim Pençe Kartal-2 Operasyonu kapsamında Gara bölgesinde saha operasyonunu oldukça derinleştirmesinin Türkiye’nin muhtemel bir Sincar Operasyonun ilk adımı olduğu yönündeki tartışmalar nedeniyle Haşdi Şaabi bünyesindeki en büyük milis grupları Bedir Örgütü, Hareketü’n-Nüceba ve Asaib-i Ehli’l-Hak sert açıklamalar yapmış, operasyona karşı hazırlık yaptığı görülen Haşdi Şaabi Musul, Necef ve Kerbela’dan getirdiği üç tugaylık militanı Sincar’ın çevresine ve Sincar Dağı’na konuşlandırmıştır. Ayrıca, Türkiye'nin Kuzey Irak’taki operasyonları devam ederken Mühendis’in halefi Haşdi Şaabi Genelkurmay Başkanı Ebu Fedek’in Sincar'ı ziyaret etmesi, İran’ın bölgede gövde gösterisi olarak görülebilir. Yine Irak’taki gölge milis gruplarından biri olan ve son dönemde Ninova bölgesinde çok fazla güç gösterisi yapan Ashabü’l-Kehf de “Irak-Türkiye sınırındaki bir askerî üsse” saldırdığını iddia etmiştir.

İran destekli milislerin asıl amacının Türk askerinin ve Peşmerge güçlerinin, Sincar ve Ninova bölgesine yaklaşmasını engellemek olduğu düşünülmektedir. Ancak Türkiye’nin PKK’ya yönelik operasyonları İran ve Haşdi Şaabi için bir anlam ifade etmese de Sincar’ın Türkiye’nin bölgeye operasyonuna ve bölgenin Peşmerge ve merkezî hükûmetin kontrolüne girmesine karşı İran yanlısı Şii milisler PKK ile temaslarını daha da güçlendirebilir. Her ne kadar Sincar’a askerî tahkimat yapılsa ve Türkiye’nin askerî varlığına yönelik tehditler savrulsa da olası bir operasyonda Türkiye ile karşılaşmanın ağır maliyet doğuracağı düşünülmüş ve Türk varlığına doğrudan saldırmaktansa Ankara’nın PKK’ya karşı operasyonlarını kolaylaştıran Erbil hükûmetine saldırı tercih edilmiş olabilir. Böylece, ekonomik ve diplomatik bakımdan oldukça sıkışmış vaziyetteki İran’ın vekil güçleri aracılığıyla tek seferde hem Erbil’e hem de Ankara ve Washington’a mesaj verdiği değerlendirilebilir.

Sonuç olarak, Türkiye’nin Irak’taki askerî varlığının İran yanlısı gruplardan risk algısı ABD’ye nazaran oldukça düşüktür. Bu nedenle Türkiye’nin askerî varlığına yönelik eylemlerin yapılması çok ihtimal dâhilinde görünmemektedir ancak Sincar’ın İran açısından önemi dikkate alındığında bölgeye karadan olası bir müdahale durumunda Haşdi Şaabi ile zor görünse de İran yanlısı gölge grupların beklenmedik reaksiyonları ile karşı karşıya gelme ihtimali akıllarda tutulmalıdır. Özellikle Bağdat hükûmetiyle yaşadığı ciddi sorunlara rağmen, Haşdi Şaabi’nin güvenlik güçlerinin resmî bir parçası olması nedeniyle Türkiye’nin muhtemel karşılaşmadaki tutumu Ankara-Bağdat ilişkilerine zarar verebilir. Özellikle de PKK’yla ilişkili YBŞ güçlerinin Haşdi Şaabi’ye bağlı olduğu değerlendirildiğinde mevcut tablo daha da karmaşıklaşmaktadır.

Öte yandan, Bağdat’taki saldırıların Erbil’e taşınması, merkezî hükûmetin yasa dışı gruplarla ve Haşdi Şaabi içerisindeki İran yanlısı kontrolsüz gruplarla hesaplaşmasının kaçınılmaz olduğuna işaret etmektedir. Özellikle de saldırılardaki faillerin keşfedilmesinin “gölge milis” yoluyla engellenmesi konuyu Irak için ilk öncelikli hâle getirmektedir. Bu bağlamda, IKBY Başkanı Neçirvan Barzani’nin “Erbil'i hedef alan saldırıların ciddiye alınması ve tehlikenin ortadan kaldırılması” çağrısı dikkate alındığında milisleşme meselesi üzerine eğilmeyen Irak’ın kendi iç problemlerini çözmesi zorlaşacak ve dünya kamuoyundaki imajı daha da zayıflayacaktır. Bunların yanı sıra, Cumhurbaşkanı Berham Salih'in Erbil’deki saldırıya ilişkin “terörist saldırı” ifadesi dikkate değer görülmektedir. Nitekim İran yanlısı “direniş ekseni” bünyesinde yer aldığını deklare eden bir gruba karşı terörist tanımı yapılması, Irak iç politikasında da grupları karşı karşıya getirebilir. Bu anlamda önümüzdeki süreçte de milis güçlerle mesaisinin uzun olacağı beklenen Irak’ın, yeni ABD yönetimiyle ilişkisinin boyutu ve Tahran-Washington temaslarının mahiyeti Bağdat hükûmetinin bu sorunla mücadelesinin belirleyeni olacaktır.