IŞİD 2.0 Geliyor Mu?

İki yıl öncesine kadar IŞİD’e dair tartışmaların odağı, örgütün yenilgisinden sonra bünyesinde barındırdığı yabancı terörist savaşçıların ne olacağı, nasıl yargılanacağı ve nasıl rehabilite edileceğiydi ama 2018’den beri giderek artan bir biçimde örgütün yeniden canlanması tartışılıyor.

IŞİD’in halen sadece Irak ve Suriye’de 15 binden az olmamak üzere silahlı gücü olduğu değerlendiriliyor. ABD’nin Suriye’den çekilme planı ve Irak’ta daha uzak mesafeden korumayı hedefleyen yeni askeri dizaynı da örgüte alan açıyor. Irak’ta protestolar ve akabinde oldukça sancılı ilerleyen siyasi süreç ve Suriye’de devam eden istikrarsızlık örgütün güç kazanmasının başka bir nedeni.

IŞİD eylemlerini nasıl görmek lazım?
Terör örgütlerinin eylemlerin önceki yılın aynı dönemindeki eylemlerle ve eylem sayılarıyla kıyaslanması metodolojik olarak daha sağlıklı sonuçlar verir. Terörizm alanında önemli periyodik yayınlardan CTC Sentinel’de yayınlanan bir çalışmaya göre, 2018’de 1470, 2019’un ilk çeyreğinde 292 IŞİD saldırısı yapılmışken, 2020’nin aynı döneminde 566 IŞİD saldırısı gerçekleşti.

Burada da görüldüğü üzere, 2020’nin COVID-19, Irak’taki protestolar ve hükümet kurma süreci gibi özel şartlar neticesinde ortaya çıkan hareketlilik henüz 2012-2014 arasındaki hareketliliğe, yani örgütün gücünün zirve yapmasından hemen önceki döneme benzer bir profil çizmiyor. Bu da örgütün azalan kapasitesiyle uyumlu bir durum.

Zira aynı veri tabanına göre, örgütün 2015 ve 2016’da sahada aldığı darbeler sonucu 2017’de dahi aylık saldırı ortalaması 430 civarında iken, bu sayı 2018’de 122’ye geriledi, 2019’da ise her çeyrekte artış göstermesine karşın son çeyrekteki rakam ancak 185’e yaklaştı. Dolayısıyla örgütün eylem sayısı bazında 2017 seviyelerinin yarısına dahi döndüğünü söylemek mümkün değil.

Ancak 2019’un da hem ABD’nin Suriye’den çekilme süreci hem Irak’taki askeri angajmanın yeniden masaya yatırılması ve protestolar dolayısıyla Irak güvenlik güçlerinin odağının kaydığı bir dönem olduğu unutulmamalı. Dolayısıyla örgütün hareketlendiği ve saldırı sıklığını artırdığı doğru olmakla birlikte bu artışın doğru çerçevede ele alınması da önemli.

IŞİD COVID-19 döneminden nasıl istifade etti?
Terör örgütleri, doğaları gereği toplum içerisindeki fay hatları, devletler ile halkları arasında hizmet ve haklar odaklı gerilimler, sosyal ve ekonomik imkansızlıklar, dışlanmışlıklar vb. faktörlerden önemli ölçüde beslenirler. Bu özelliğini koruyarak COVID-19 sürecinde en aktif profil sergileyen yapılardan biri IŞİD oldu.

IŞİD’in COVID-19 salgını boyunca eylemlerinin azalmadığı aksine salgının güvenlik güçleri ve devlet mekanizmaları üzerindeki baskısını da fırsat bilerek eylem yoğunluğunu oldukça geniş bir coğrafyada artırıldığı görülüyor.

Mart ayında ABD’nin K1, Kayyare, Takuddum, Kısık ve Musul üslerindeki danışmanlarının ayrılışı gibi hamleler şüphesiz örgüt tarafından dikkatle takip ediliyor. Saldırıların 2020’nin ilk çeyreğindeki artışında bu gibi gelişmelerin önemli etki yapmış olması da muhtemel. Özellikle ilkbahar ve yaz aylarında geleneksel olarak artan terör eylemleriyle uyumlu biçimde 2020’nin Ramazan ayında ise örgüt 260 saldırı üstlendi, bu saldırılarda 400’den fazla Irak güvenlik güçleri mensubunun hayatını kaybettiği biliniyor.

Örgütün, 7 Nisan’da Suriye’de İran destekli Ulusal Savunma Gücü mensubu iki militanı öldürmesi, 1 Mayıs 2020’de 10 Haşdi Şabi militanının ölümüyle sonuçlanan saldırısı, 8 Mayıs 2020’de 2 Amerikan deniz piyadesinin ölmesine neden olan çatışma gibi karşıdaki aktörün özel önem atfedebileceği olayları propaganda için kullanma konusundaki eğilimi de oldukça yüksekti. Bu saldırılar, hem düşman ve ötekinin kimliğinin altını çiziyor hem de örgütün halen ayakta ve faal olduğunu gösteriyor.

Söylem bazında da salgının Çin’in Müslümanlara yaptığı zulümlerin bir cevabı olduğu, İran’da Şiilere yönelik bir cevap olduğu, Batı’da Haçlılara bir ceza olduğu gibi söylemler örgütün yayın organı en-Nebe dergisinde yer bularak IŞİD’in salgını nasıl kullandığını örnekliyor.

COVID-19 döneminde koalisyon güçlerinin Irak Ordusu ve SDG ile birlikte IŞİD’e yönelik yalnızca en kritik operasyonlara katılması ve aksi takdirde eşlik etmemesi de örgütün bu süreçteki görünürlüğü açısından önemli bir rol oynadı. Bu aktörlerin koalisyon ve temelde ABD desteği olmaksızın sahadaki kapasitelerinin de sorgulanması ve dolayısıyla uzun vadede güvenlik iklimine yapacakları katkıya dair endişeler oluşması kaçınılmaz.

Geri dönüş ile IŞİD 2.0 arasında
Bütün bunlardan şu sonuçları çıkarmak mümkün;

IŞİD halen birden fazla coğrafyada kendisine biat eden grup ve/ya kişiler yoluyla küresel bir varlık sürdürebiliyor, varlığının ağırlık noktası da Irak ve Suriye. Hâlâ küresel ve bölgesel bir tehdit ama toparlanma sürecinde olsa bile bu süreç 2017 seviyesine de ulaşmış değil. Bununla birlikte propaganda ve iletişim kapasitesiyle eylem kapasitesini eş zamanlı olarak geri kazanmak için çabalamaya devam ediyor.

Stratejik hedef anlamında değerlendirildiğinde ise örgütün yeniden bir “devlet” hedeflemesi hem örgüt açısından irrasyonel hem de yapılabilirlik açısından mevcut şartlarda imkânsız. Bu haliyle IŞİD’in bu yeni formunun yerel, bölgesel ve küresel düzeyde bir güvenlik tehdidi oluşturduğu ve bu tehdidin büyüme ihtimaline karşın kendi geçmişiyle kıyaslandığında daha düşük bir profil ve daha kısıtlı imkanları olduğu görülüyor.

Propaganda biçiminde değişiklik
IŞİD’in 2019 öncesiyle karşılaştırıldığında ortaya çıkan büyük ve önemli bir fark da, propaganda yöntemi hakkında. Örgütün propaganda kanallarının örgütün gücünün zirvesinde olduğu dönemdeki gibi “çok dilli” ve “profesyonelce hazırlanan” yayım araçları yerine daha basit ancak hızlı araçlarla – ortalama kullanıcı tarafından kullanılabilecek mesajlaşma uygulamaları ya da az sayıda periyodik yayın gibi araçları – 2018 sonrasında çok daha aktif ve taktiksel kullanıma yöneldiği görülüyor. Bu çerçevede örgüt içi iletişimin ve propagandanın güçlendirildiği bir döneme girildiği anlaşılıyor.

Bu araçların da kullanımıyla taktiksel zemin, karşıdaki gücün moralini hızlı ve küçük çaplı da olsa hayat kaybıyla sonuçlanacak çok sayıda hamleyle zayıflatmak ve bu anları kullanarak daha fazla saldırıyı teşvik etmek üzerine inşa edildiği görülüyor. Örgütün dezenformasyon ve propagandayı oldukça yoğun kullanarak stabil tutmaya çalıştığı varlığını, Bağdadi’den sonraki lideri es-Selbi ile geçireceği muhtemel geçiş sürecinde “gerçek lider”ini bulana kadar dağılmaktan kurtarma çabasını görmek mümkün.

Yabancı Terörist Savaşçılar
En az eylemsel profil kadar önemli bir diğer boyut ise, Suriye’nin kuzeydoğusunda, IŞİD üyeleri, aileleri ve çocukları dahil yaklaşık 70 bin kişinin kaldığı el-Hol ve Roj kamplarındaki durum ve bu kampların geleceği.

Yabancı Terörist Savaşçılar (YTS), onların olası seyahatlerine dair gerekli kontrollerin sağlanması, ülkelerine dönenlere hukuki süreçlerin nasıl işletilebileceği ve nasıl işletilmesi gerektiği, örgütün konjonktürel boşlukları yeniden değerlendirmesi gibi sorunlara dair tedbirler alınmaya çalışılıyor. Ancak bu kamplarda hem suçsuz kişilerin ve ailelerinin de bulunması hem de kampların bizatihi radikalleştirici etkisi gibi faktörlerin örgütün yeniden dizaynı tartışmalarında daha önemli, uzun vadeli ve köklü etkileri olabilir.

Bugünkü IŞİD’de neler farklı?
Yani IŞİD, süreçteki tüm askeri mücadeleye karşın denklem dışına çıkarılmış, tehdidi ortadan kaldırılmış, orta uzun vadede yeni ve daha büyük tehditler ortaya çıkarması engellenmiş bir yapı kesinlikle değil.

Dolayısı ile bugün için IŞİD’in bildiğimiz hedefleri ve yapısıyla yeniden ortaya çıktığını iddia etmek yerine, yeni hedef kurguları ve taktiksel seçimleriyle sahada varlığını güçlendiren, hem eylem hem propaganda anlamında hasar tespitini yapmış ve bu alanlarda izleyeceği daha düşük profilli yapıyı sürdürmek ve kendisine alan açmak isteyen bir IŞİD 2.0’dan bahsetmek daha gerçekçi.

Bu yapı daha küçük birimleriyle daha gevşek bağlara sahip olacağa benziyor. Eylemlerinin de 2016 sonrasındaki ve daha fazla oranlarda ama daha düşük bütçelerle gerçekleşmesi olası. Böylece örgüt bölgesel ve yerel fırsatlar ortaya çıktığında dünyanın pek çok farklı bölgesine küçük ve kısmen özerk hücrelerle eylem gerçekleştirecek ve halen Irak ve Suriye’yi ana üs olarak kullanıp buralardaki istikrarsızlığı kendi büyümesi adına kullanacak. Finansal havuzu ve insan kaynağı da bu düzeyde bir eylemselliği sürdürmeye yeterli.

Tüm bu duruma karşın, kısa vade için 2012-2014 arasındaki IŞİD ile bu yeni form birbirinden oldukça farklı olduğundan eylem sayılarındaki artışların ve yöntemsel yeniliklerin ya da anlamlı sürekliliklerin/tekrarların dikkatle izlenmesi gerekiyor. Ama bütün bunlar aynı zamanda örgütün yine kısa vadede önceden bildiğimiz haliyle “geri dönme” sürecinde olduğunu da gösteriyor.

Fakat bu geri dönme süreci, tam olarak geçmişe dönüş de değil; eski bir aktörün nispeten daha az potansiyele sahip yeni bir formuyla karşı karşıya olunduğu, tehdidin ayniyle değil şekil değiştirerek ve ciddiyetini belli ölçüde azalarak da olsa sürdürdüğü değerlendirilebilir.

Esas itibariyle saldırıların masrafını azaltmış, birimlerin yoğunluğunu düşürerek saldırganların ve hücrelerin özerkliği ve hareket hızını artırmış, saldırı boyutlarını devletleşme çabasından ziyade ayaklanma-terörizm eksenine oturmuş ve bu haliyle yeniden doğan bir IŞİD’den ziyade kalibrasyonunu yapmış, stratejik hedeflerini küçültmüş, taktiklerini bu hedeflerle uyumlu biçimde revize etmiş, örgütsel yapılanmasında merkezileşmeden uzaklaşma süreci devam eden bir IŞİD 2.0 ortaya çıkıyor.

Bu analiz 12 Ağustos 2020’de Fikirturu internet sitesinde “IŞİD 2.0 geliyor mu?” başlığıyla yayınlanmıştır.