IŞİD’in YPG ve Esad Rejimine Karşı Yeni Stratejisi

Suriye ve Irak’ta alan hâkimiyeti sona eren ve komuta kademesinde önemli kayıplar yaşayan IŞİD, takip eden dönemi bir hayatta kalma ve yenilenme süreci olarak değerlendirdi. Bilhassa pandemi sürecinde Suriye ve Irak’ta mevcut sosyo-ekonomik sorunların daha da derinleşmesi ve pandeminin ilk aylarında güvenlik politikalarının geri planda olması, örgüte nefes alma ve yenilenme sürecini hızlandırması için hamle imkânı sağladı. IŞİD, üst düzey kayıplar sonrasında kurmay akıl eksikliği yaşadı. İnsan kaynağı açısından da eski günlerini arar durumda olan IŞİD, terör eylemleri ve kırsalda düzenlediği baskınlarla kendisini unutturmadan yeni döneme ayak uydurabildi. Böylece daha az insan kaynağı ve askerî lidere sahip olmanın dezavantajını daha az maliyet ve kapasite isteyen eylemlere yönelerek azalttı. Bu süreçte IŞİD’in Suriye’deki faaliyetleri Irak’taki saldırı eğilimine ters orantılı olarak gerçekleşmiştir. Eskiye nazaran kısıtlı imkânlar, örgütün Irak’ta vites yükselttiği dönemde Suriye’de eylemlerinin azalmasına ve kimi zaman da tümüyle sönmesine yol açmıştır.

İdlib ve Halep’te gerçekleştirdiği terör eylemleriyle Irak-Suriye sınırına uzak mesafede bulunan muhaliflerin kontrolündeki beldelerde dahi etkinliğini sıfıra indirmeyen örgüt son dönemde iki farklı aktörle karşı karşıya gelmiştir: YPG/SDG ve Esad Rejimi. Esad rejimiyle IŞİD arasında son dönemde gerçekleşen çatışmalara bakıldığında bilhassa Badiye olarak da bilinen çöl bölgesi ve çevresinin yoğun IŞİD eylemlerine sahne olduğu gözükmektedir. Pusu, baskın, sahte kontrol noktaları, suikastlar ve bombalı saldırılar IŞİD’in bu süreçte en fazla başvurduğu eylem metotları olarak göze çarpmaktadır. Saldırı yoğunluğu açısından bakıldığındaysa hedef alınan noktaların vilayetlere göre dağılımında Deyrezzor ilk sırada yer alırken Humus, Hama ve Rakka hemen arkasından gelmektedir. Saldırılarda hedef alınan rejim askeri unsurları ise çeşitlilik göstermektedir. Rejim ordusuna ve istihbaratına bağlı birliklerin haricinde Ulusal Savunma Güçleri, Yerel Savunma Güçleri, muhtelif rejim yanlısı aşiret milisleri, İran Devrim Muhafızları, 4. Zırhlı Tümen, 5. Kolordu, Cumhuriyet Muhafızları, Liva-i Kudüs, Liva-i Fatımiyyun, Liva-i Zeynebiyyun, Liva-i Ebu’l Fazl el-Abbas, Hizbullah, Özel Kuvvetler ve Rus paralı askerleri IŞİD tarafından hedef alınan rejim yanlısı birlikler arasında bulunmaktadır.

YPG/SDG kontrolündeki kuzeydoğu Suriye ve Fırat’ın doğusu bölgelerine gerçekleştirilen IŞİD saldırılarına bakıldığında rejim bölgelerindekine kıyasla daha az kayba yol açan ve yöntem olarak daha farklı eylemler görülmektedir. Çöl şartlarından kaynaklı coğrafi dezavantajlar (hâkimiyet kurmanın zorluğu, kum fırtınalarından dolayı düzenli gözlem imkânsızlığı) ve merkezîlikten uzak çok parçalı milis yapısıyla rejim unsurları IŞİD tarafından gerçekleştirilen pusu ve baskınlara karşı çok daha kırılgan bir yapıdadır. Buna karşın, YPG/SDG hem rejime kıyasla yekpare bir yapı olarak hareket etmesinin hem de ABD’nin yoğun istihbarat desteğinin etkisiyle IŞİD’in bu tarz geniş kapsamlı, ağır bilançolu eylemler yapmasına karşı ekseriyetle daha hazırlıklı bir yapı konumundadır. YPG/SDG’nin bölgede gizlenen IŞİD hücrelerine karşı düzenledikleri operasyonlara karşı IŞİD’in hamlesi bölgede YPG/SDG ile iş birliği içinde bulunma suçlamasıyla hedef alınan sivil unsurlar olmuştur. YPG/SDG bölgesinde haraç vermeyi reddedenler ve YPG/SDG uzantılı yönetimle ticari ilişkilere sahip olan yerel sivil unsurları hedef alan IŞİD aynı zamanda YPG/SDG kontrolündeki kamplar ve hapishaneleri de eylem alanı içinde değerlendirmektedir. YPG/SDG’nin IŞİD’e karşı istihbarat elde etme ve tecrübelerinden faydalanmak adına bir kısım eski IŞİD unsurunu kendi yapısı içinde istihdam ettiğine dair güçlü iddialar bulunmaktadır. Buna karşın IŞİD’in de hapishane ve kamplardaki militan ve sempatizanları üzerinden söz konusu tesislerin otoritesini sarsan faaliyetlerde bulundukları bilinmektedir. YPG/SDG bir yandan kamplarda bulunan IŞİD ile iltisaklı ve yabancı ülkelerin vatandaşı olan kişilerin varlığını uluslararası kamuoyuna “YPG/SDG’nin üstlendiği bir fedakârlık” olarak pazarlarken öte yandan inşa ettiği “rüşvet karşılığı kamplardan salınma” çarkıyla kendisine yasa dışı finansman sağlamaktadır. Bu durum YPG’nin kendi eliyle IŞİD unsurlarını serbest bırakması ve bölgedeki hücre yapılanmalarının artması anlamına gelmektedir. Deyrezzor ve çevresindeki Arap aşiretlerle henüz sağlıklı bir ilişki kuramayan ve ekonomik sıkıntıların katkısıyla bölgede istenmeyen bir aktör konumunda bulunan YPG/SDG bu süreçte sadece 2021 ilkbaharında dahi Haseke, Şeddadi, Arişa, Merkede, el-Hol kampı, Buseyra ve Kasra bölgelerinde onlarca ufak çaplı saldırı ve tacizle karşılaşmıştır. YPG/SDG’nin kamplardaki artan kriminal olaylar ve suikastlar harici yüz yüze geldiği en geniş çaplı saldırı ise 2022’nin Ocak ayında Haseke’deki Sinaa Hapishanesi’ni hedef alan IŞİD saldırısı olmuştur. YPG/SDG kontrolündeki Haseke’nin Guveyran mahallesinde bulunan ve IŞİD iltisaklı mahkûmların tutuklu olduğu hapishaneye bölgedeki gizli IŞİD hücrelerince gerçekleşen ve içerideki IŞİD militanlarının da isyanla destek verdiği saldırı sonucu IŞİD bölgede birkaç gün hâkimiyet kurmayı başarmıştır. YPG/SDG ABD’den aldıkları desteğe ve ciddi güç dengesi farkına karşın günlerce saldırıyı ve isyanı bastıramazken toplamda kaç IŞİD militanının bu saldırı sonucu hapishaneden firar edebildiği şimdilik bilinmemektedir. IŞİD’in hem Suriye hem de Irak’ta çokça başvurduğu bir yöntem olan hapishane baskınını YPG/SDG kontrol bölgesinin oldukça derinlerindeki bir bölgede gerçekleştirebilmesi YPG/SDG’nin istihbari yetersizliği kadar IŞİD’in eylem kapasitesinin hâlâ yüksek olduğunu göstermektedir.

Son tahlilde ABD destekli koalisyonun uzun süren operasyonları sonucu Bağuz’da kara hâkimiyeti döneminin sonuna gelen IŞİD yeniden güç toplama sürecinde alan hâkimiyeti ve geniş cephelerde savaşmak yerine terör eylemleri ve gerilla faaliyetlerine yönelmiştir.  Bu süreçte en fazla karşı karşıya geldiği aktörler olan rejim ve YPG/SDG’ye karşı farklı stratejilerle hareket etmektedirler. Yerleşimin seyrek, doğa şartlarının çetin ve alanın geniş olduğu çöl bölgesinde rejim için dezavantaj olan tüm bu etkenleri kendisine avantaj olarak kullanan IŞİD, pandemi sürecinde bölgede süregelen bir saldırı eğilimi inşa ederken rejimin hem İran hem de Rusya destekli unsurlarını hedef almış ve yıpratmıştır. IŞİD’in çöl bölgesinde eylemselliğinin sonucu olarak bölgede İran destekli milis yapılanması da günden güne artmıştır. Bu durum bölgede istikrarsızlığı derinleştiren bir gelişme olurken İran destekli milislerin bölge halkıyla yaşayabileceği ideolojik ve mezhebî sürtüşmeler göz önüne alındığında, IŞİD’in insan kaynağı havuzunu da büyütme potansiyeline sahiptir. YPG/SDG kontrolündeki bölgedeyse YPG/SDG’nin rüşvet çarkları yoluyla çok sayıda IŞİD unsurunu serbest bırakması, başta Deyrezzor olmak üzere yoğun Arap nüfusun bulunduğu şehirlerde yerel halkla gerginlikler yaşaması ve aşiretlerle sağlıklı bir iş birliğinin olmaması gibi nedenlerden dolayı IŞİD’in, hücre yapılanmaları aracılığıyla istikrarsızlığı kalıcı hâle getirmekte olduğu görülmektedir. Ayrıca YPG/SDG kontrolündeki hapishanelerden salınan her IŞİD unsurunun, muhalifler ve Türkiye kontrolündeki bölgenin istikrarını hedef alacak terör saldırılarının failleri olması güçlü bir ihtimaldir. IŞİD, karşısındaki aktörlerin idari ve askerî hatalarından faydalanarak yeniden güç toplarken alan hâkimiyeti ve geniş cephe savaşlarına dönmeye yönelik ciddi bir sinyal vermemektedir.  Bu sebeple kısa vadede örgütün bölge istikrarsızlığına yönelik baskın, pusu ve suikast eylemlerinin artması ve özellikle YPG/SDG kontrolündeki hapishane ve kamplarda yeni isyan girişimlerinin ortaya çıkması olasıdır.