Kerkük’te Artan Güvenlik Tehditleri ve PKK İlişkisi

13 milyar varil petrol rezervi bulunan Irak’ın önemli vilayetlerinden Kerkük’te güvenlik noktasında ciddi sorunlar yaşanmaktadır. Terör örgütü IŞİD’in hücre yapılanması şeklinde varlık gösterdiği Kerkük çevresinde birçok saldırı vakası bu terör örgütü ile ilişkilendirilmektedir. Ancak son zamanlarda Kerkük’te IŞİD’in üstlenmediği ve failinin belirlenemediği birçok saldırı vakası gerçekleşmiştir. 30 Mayıs’ta Türkmen nüfusun yoğun yaşadığı Kerkük kent merkezinin yedi farklı noktasında eş zamanlı olarak gerçekleştirilen ve 4 kişinin hayatını kaybettiği bombalı saldırılar bunlardan birini oluşturmaktadır. Saldırı herhangi bir örgüt tarafından üstlenilmemiş olsa da resmi makamlardan yapılan açıklamalar saldırının sorumlusunu IŞİD olarak göstermektedir. Ancak gerçekleştirdiği hemen hemen her saldırıyı zaman kaybetmeden hevesle üstlenen IŞİD’in Kerkük’teki böylesi büyük saldırıyı üstlenmeyişi, saldırının başka terör örgütü tarafından gerçekleştirilmiş olma ihtimalini akla getirmektedir. Bu anlamda bölgedeki halkın kuşkulandığı diğer fail terör örgütü PKK’dır.

30 Mayıs’taki saldırının ardından geçtiğimiz haziran ayı içerisinde Kerkük’te yaşanan saldırı vakaları önemli ölçüde artış göstermiştir. Havice ilçesine bağlı Saduniye köyünde IŞİD’in tarım arazisine yerleştirdiği bomba uzaktan kumanda ile patlatılmış ve saldırıda 2 kişi hayatını kaybetmiştir. 26 Haziran’da Şorca bölgesindeki Azadi Hastanesi’nin önünde bulunan zırhlı askeri araca RPG-7 roketatar ile saldırı gerçekleştirilmiştir. Ayrıca 27 Haziran’da ise 30 Mayıs saldırısına benzer olarak Kerkük kent merkezinin iki farklı noktasında (Hazra ve Ras el-Cisr mahalleleri) eş zamanlı bombalı saldırırlar meydana gelmiş ve saldırılarda 1 sivil hayatını kaybederken 20’nin üzerinde sivil yaralanmıştır.

IŞİD, 2017’deki operasyonların ardından kent merkezlerinden daha çok Irak’ın kırsal bölgelerine çekilmiştir. Kırsal kesimlerde daha etkin varlık gösterirken merkez noktalarda ise hücre yapılanması şeklinde gücünü muhafaza etmeye çalışmaktadır. 2017 yılından itibaren gerçekleştirdikleri saldırılar daha çok kent merkezlerine sızarak yaptıkları bombalı saldırılar olmuştur. Kerkük’te 2017 yılından bu yana gerçekleştirdikleri saldırılar da yine bu strateji çerçevesinde şekillenmiştir.

Irak’taki karmaşık durumdan faydalanan IŞİD, ülkenin farklı noktalarında terör eylemlerini artırmıştır. Geçtiğimiz yıl farklı ülkelerde düzenlenen 3,670 saldırıyı örgüt üstlenirken, bu saldırılardan 1,124’ü Irak’ta gerçekleştirilmiştir. IŞİD kaynaklı terör saldırılarının gerçekleştiği önemli bölgelerden biri de Kerkük olmuştur. Ancak 2019 yılı içerisinde Kerkük’te düzenlenen saldırıların ‘faillerinin kimler olduğu’ konusunda yaşanan belirsizliğin vurgulanması gerekmektedir. Zira gerek 30 Mayıs gerekse 26 ve 27 Haziran tarihlerinde düzenlenen bombalı ve RPG-7 roket saldırılarının üçünü de IŞİD üstlenmemiştir. Dolayısıyla bu durum, diğer terör örgütü PKK’nın saldırılardaki rolüne ilişkin soru işaretlerini beraberinde getirmiştir.

2017’de Kerkük’ün kontrolünü kaybetmesinin ardından Irak Kürt Bölgesel Yönetimi’nin (IKBY) izlediği politikalar kentin asli unsurları Arap ve Türkmenler ile bölgesel yönetimin ters düşmesine yol açmıştır. Buradaki toplulukların uzlaşısını gözetmek yerine  Kerkük konusunda taviz vermeye yanaşmayan IKBY’nin kısa vadede gerçekleştirmeyi planladığı iki amacı olduğu anlaşılmaktadır: Bir Kürt Valinin Kerkük yönetimine getirilmesi ve Peşmerge’nin Kerkük’e geri dönüşünün sağlanması.

Kerkük’ün 2014 IŞİD tehdidinde olduğu gibi bir güvenlik istikrarsızlığı içine çekilmesi, Peşmerge’nin Kerkük’e dönebilmesinin yollarından biri olarak görülmektedir. Dolayısıyla yukarıda bahsedilen saldırıların Kerkük’te güvenlik tehditlerinin artışına sebebiyet vermesi Peşmerge’nin dönüş olasılığını artırmaktadır. 2019 Mayıs-Haziran aylarında Kerkük kent merkezinde yaşanan bombalı saldırıları bu minvalde okumak yanlış olmayacaktır. Merkezi Hükümet’e bağlı güçlerin güvenliği sağlayamadığı, sokaklarında eş zamanlı patlamalarla saldırıların düzenlendiği, istihbaratın yetersiz kaldığı veya IŞİD’in geri dönüş izlenimi vereceği bir Kerkük doğrudan Peşmerge’nin dönüş olasılığına hizmet etmektedir. Bu noktada altı çizilmesi gereken husus PKK faktörüdür. Kerkük’ün Peşmerge kontrolü altında bulunduğu 2016 yılında PKK’nın Irak’taki siyasi ayağı Tevgera Azadi, Kerkük’te “öz yönetim” kurulması için 25 üyeli bir meclis oluşturmuştur. Ayrıca aynı yıl Kerkük’ün Dakuk ilçesinde PKK tarafından bir temsilcilik açılmıştır.

2017 yılındaki bağımsızlık referandumunun ardından ise Irak ordusu ve federal polis güçlerinin operasyonuna karşı Peşmerge ile birlikte Kerkük’ü savunmak için PKK militanlarının sokaklara indiği görülmüştür. Operasyon öncesi PKK’nın askeri kanadı HPG “Kerkük’ü savunmak isteyenler mevzilerimize doğru gelsin” açıklamasını yapmıştır. 2 yıl öncesinde Kerkük sokaklarında Peşmerge’ye desteğini esirgemeyen PKK’nın, bugün Kerkük’te Merkezi Hükümet kontrolü yerine Peşmerge varlığını isteyeceğini söylemek yanlış olmayacaktır. Dolayısıyla Kerkük’te düzenlenen saldırıların arkasında Kandil’in çizdiği Kerkük planlarının olabileceğine dair yorumların dikkatle değerlendirilmesi gerekmektedir.

Yeni bir hadise olmayan Kerkük’e PKK militanlarının yerleşmesi özellikle 2017 yılı itibariyle yükselişe geçmiştir. Merkezi hükümetin Kerkük’e yapacağı askeri operasyon öncesi dönemin Kerkük Valisi Necmettin Kerim’in destekleri ile silahlanarak şehir merkezinde konuşlanan PKK, Irak güçlerine karşı mukavemet gösteremeyince bir kısmı Kerkük’ten kaçmış ve bir kısmı ise sivil şekilde halkın içerisine karışmıştır. Bu tarihten itibaren kent içerisindeki çeşitli noktalarda sivil görünüm sergileyerek varlık gösteren PKK militanları bölgedeki Türkmenler için de ciddi güvenlik tehdidi oluşturmuştur. Nitekim Irak Türkmen Cephesi Kerkük Teşkilat Sorumlusu Muhammet Saman, geçen yıl yaptığı açıklamada PKK mensuplarının Türkmen kuruluşlarının yakınında yerleşme girişimlerinin olduğunu ve Irak Türkmen Cephesi binaları yakınında ev kiralayarak yerleşmeye başladıklarını belirtmiştir.

Öte yandan Kerkük’te ortaya çıkan PKK tehdidinin yanı sıra Kerkük başta olmak üzere Selahattin, Diyala, Telafer gibi Türkmen nüfusun yoğun olduğu bölgelerde faaliyetlerini sürdüren IŞİD tehlikesini atlamamak gerekmektedir. Her ne kadar 2017 itibariyle merkez noktalardan temizlenmiş olsalar da özellikle kırsal kesimlerde varlık göstererek Irak’ta halen terör saldırıları düzenleyebilme kapasitesine sahiptirler. Nitekim geçtiğimiz yıl tek bölgede değil, Bağdat, Musul ve Kerkük’te yoğunlaşmış olmak üzere özellikle tartışmalı bölgelerin olduğu kuşak üzerinde çok sayıda IŞİD saldırısı gerçekleşmiştir.

Sonuç itibariyle Kerkük’te karışıklık çıkarmak isteyen IŞİD VE PKK gibi farklı terör örgütlerinin yarattığı güvenlik tehditleri devam etmektedir. 2017-2018 yıllarında daha çok IŞİD’in düzenlemiş olduğu ve zaman kaybetmeden üstlendiği saldırılar gerçekleşirken, 2019 itibariyle bu saldırıların failinin tespiti noktasında belirsizlikler yaşanmaktadır. Söz konusu belirsizlik, farklı etnik unsurların oluşturduğu Kerkük halkı içinde ciddi huzursuzluklara yol açarak toplumsal bütünlüğüne zarar vermektedir. Öte yandan 2017 yılındaki operasyon sonrası sivil halk içerisine karışarak kentteki varlığını sürdüren PKK militanlarının, son dönemlerdeki bombalı saldırılarda rolünün olabileceği olasılığı da sorgulanmaktadır. Kerkük’te yaratılacak güvenlik istikrarsızlığının Peşmerge’nin geri dönüş olasılığına hizmet ettiği göz önüne alındığında, PKK’nın saldırılarda rol üstlenebilmiş olacağı yorumunu yapmak da yanlış olmayacaktır. Bu bağlamda Kerkük’ün güvenliğinin sağlanabilmesi noktasında IŞİD tehdidi halen varlığını korurken, diğer bir terör örgütü PKK’nın yarattığı ve yaratabileceği tehditler de göz ardı edilmemelidir.