Kerkük’te Süreç Nereye Gidiyor?

Irak Parlamentosu’nda 22 Temmuz’da yapılan oturumda, 22 maddelik vilayet ve ilçe meclisleri seçim tasarısı yasalaşmış, Kerkük de dahil olmak üzere tartışmalı bölgelerde, 15 yıl aradan sonra ilk kez yapılacak olan vilayet meclisi seçimlerinin tarihi 1 Nisan 2020 olarak belirlenmiştir. Bu yasa, vilayet meclisi seçimlerini Irak’ın geri kalanından farklı bir tarihte yapan Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi’ni (IKBY) muaf tutmaktadır. Araplar ve Türkmenler, Kerkük'te daha önce oluşan şaibelerin tekrarlanmayacağı gerekçesiyle yasayı desteklerken Kürtler kararı "Kürtlerin hakkını çiğneyen siyasi bir karar" olarak tanımlamaktadır. Bu kararın yankıları sürerken, 30 Temmuz’da Irak Federal Yüksek Mahkemesi, Kerkük ve diğer tartışmalı bölgelerin statüsüyle ilgili 140. maddenin yürürlükte kalması yönünde bir karar alarak başka bir tartışmanın başlamasına yol açmıştır. İki kararın da temmuz ortasında Kürdistan Yurtseverler Birliğinin (KYB) Kerkük'e yeni vali belirlenmesi konusunda Kürdistan Demokrat Partisi (KDP) ile anlaşmaya varıldığı yönündeki açıklamalarının ardından gelmesi dikkat çekicidir. Zira 140. maddenin yürürlükte kalmasının Kürtlerin lehine olduğu ileri sürülmüştür. Son gelişmelerin kentte Türkmenler, Kürtler ve Araplar arasında birçok konuda yaşanan gerilimi etkileme potansiyeline sahip olduğu düşünülmektedir. Bu noktada Kerkük meselesindeki tarafların pozisyonlarının ortaya konması faydalı olacaktır.

Taraflar Arasındaki Ayrışma Noktaları
Bağdat'ın 270 km kuzeyinde bulunan ve Kürt, Türkmen ve Arapların birlikte yaşadığı petrol zengini Kerkük’ün statüsü konusunda Irak federal hükümeti ile IKBY arasında bir çekişme yaşanmakta ve bu çekişme kenti tartışmalı bölgeler kapsamına sokmaktadır. 2005’ten beri kentin geleceği ve valilik konusuna ilişkin devam eden ve son iki yıldır şiddetlenen tartışmaların parlamentoda onaylanan yasa ve mahkeme kararıyla birlikte başka boyut kazanacağı söylenebilir.  Özellikle Irak Federal Yüksek Mahkemesi’nin (IFYM) 140. madde kararının, Kerkük’te statü belirsizliğine ilişkin süreci yeniden başa aldığı belirtilebilir. 2005 Irak Anayasası’nda Kerkük ve diğer tartışmalı bölgelerin (Diyala, Musul ve Selahaddin’in bazı bölgeleri) statüsüyle ilgili olan 140. madde, Aralık 2007’ye kadar bölgedeki demografik değişikliklerin düzeltilmesini, nüfus sayımı yapılmasını ve vilayetin Bağdat’a veya IKBY’ye bağlanmasını ya da özel statüye kavuşması için referandum yapılmasını gerekli kılmıştır. Bu tarihten önce Kerküklü Türkmen, Kürt ve Arap siyasi temsilcilerden oluşturulan komisyon 140. maddenin uygulanması konusunda sonuç elde edemediği için söz konusu madde 2007 sonunda işlevini yitirmiştir. Kürtler kentin statüsünün belirlenmesi için 140. maddenin uygulanması gerektiğini savunurken; Türkmen ve Araplar, KYB ve KDP’nin Kerkük ve diğer tartışmalı bölgelerin demografik yapısını değiştirdiği gerekçesiyle maddenin 2007 sonunda hukuken sona erdiğini ileri sürrmektedir. Bu açıdan IFYM’nin 140. maddenin devam etmesi gerektiği yönünde verdiği kararın Kürtlerin lehine olduğu düşünülebilir. Ancak bu karar tartışmaları da alevlendirmiştir.

2003’teki ABD işgalinden sonra kentte gücünü pekiştiren Kürtler, Kerkük’ün IKBY’ye bağlanmasını arzulamaktadır. 2005’te yapılan vilayet meclisi seçimlerinde 41 sandalyeli Kerkük Vilayet Meclisi’nde KDP, KYB ve diğer Kürt partilerin oluşturduğu Kürdistan Kardeşlik Listesi’nin (KKL) 26, Türkmenlerin 9, Arapların ise 6 sandalye kazanmasıyla Kürtler kentin yönetiminde ağırlık kazanmıştır. Nitekim 2003 sonrasındaki Kerkük valilileri Kürtler arasından belirlenirken, 2011’de Molla Mustafa Barzani’nin doktoru KYB’li Necmettin Kerim vali olarak seçilmiştir. Irak Şam İslam Devleti’nin (IŞİD) 2014’teki saldırısıyla Irak güvenlik güçlerinin kentten ayrılmasından sonra peşmerge de kentteki gücünü pekiştirmiş, ancak KDP lideri ve eski IKBY başkanı Mesut Barzani’nin 25 Eylül 2017’de bağımsızlık referandumuna gitmesinin ardından 16 Ekim 2017’de Irak Ordusu ve Haşdi Şaabi güçleri Kerkük’ü ele geçirerek peşmergeyi kentten çıkarmıştır. KYB’li Vali Kerim’in kenti terk etmesinin ardından dönemin Irak Başbakanı Haydar el-Abadi, Kerim'in yardımcısı Arap asıllı Rakan Said Ali Cuburi'yi vekâleten vali olarak atamıştır.

Kerkük’te Kürtler, Araplar ve Türkmenler arasında anlaşmazlıklar gibi, KDP ile KYB arasındaki anlaşmazlık da kentin istikrarını etkilemektedir. Nitekim KDP, referandumdan sonra Kerkük’ün Irak yönetimine geçmesi konusunda KYB’yi suçlamıştır. Ayrıca, kentin “işgal edildiği” gerekçesiyle 12 Mayıs'ta yapılan parlamento seçimlerine Kerkük'te katılmayan KDP, 2017'den beri Kerkük Vilayet Meclisi oturumlarını boykot etmektedir. 16 Ekim sonrasında kentte ofislerini kapatan KDP bir daha Kerkük’e dönmeyeceğini açıklasa da birinci yılın sonundan itibaren kente geri dönme sinyalleri vermiştir. Yine bu süreçte KDP’nin kentteki tarafların anlaşması ve durumun normalleşmesi için Kürtler arasından bağımsız bir kişinin vali seçilmesi konusunda ısrarcı olması da KYB ile ilişkilerinin gerilmesine neden olmuştur. Buna karşılık, 12 Mayıs 2018'de yapılan genel seçimlerde Kerkük’te 6 sandalye kazanan KYB, valinin kendi partilerinden seçilmesi gerektiğini iddia etmektedir. KYB Sözcüsü Sadi Ahmed Pire’nin “Partimizden biri Kerkük valisi olacak. Bu bizim hakkımızdır. Çünkü 12 milletvekilli Kerkük'te biz 6 milletvekili çıkardık.” yönündeki sözleri KYB’nin ısrarını göstermektedir. Hatırlanacak olursa, KDP üyesi ve IKBY eski Başbakanı Neçirvan Barzani mayıs sonunda IKBY Parlamentosu’nda düzenlenen oturumda KDP, Goran, Türkmen ve Hristiyan milletvekillerin desteğiyle IKBY başkanlığına seçilmiş ancak KYB oturuma katılmamıştır. KYB’nin oturumu protesto etmesinin sebeplerinden biri iki parti arasındaki Kerkük valiliği ile ilgili anlaşmazlık olmuştur. Ayrıca, 30 Eylül 2018’de seçimlere giden IKBY’de, seçimlerin üzerinden ancak 9 aya yakın bir süre geçtikten sonra KDP’li Mesrur Barzani öncülüğünde bir hükümet kurulabilmesi de bakanlıkların paylaşımı ve Kerkük meselesiyle ilişkilidir. Nitekim, Temmuz ortasında KYB, Kerkük'e yeni vali belirlenmesi konusunda KDP ile anlaşmaya varıldığını açıklayarak, iki partinin Tayyib Cabbar'ın vali olarak atanması konusunda mutabık olduğunu belirtmiştir. Yaşanan ayrışmalara rağmen iki partinin Kerkük konusunda uzlaşması Erbil yönetiminin kentten vazgeçmek istemeyeceği şeklinde yorumlanabilir.

Kürt partilerin valilik konusunda anlaşmasına tepkiyle yaklaşan Türkmen ve Araplar ise seçimlere kadar mevcut Vali Cuburi'nin devam etmesinden yana tavır sergilemektedir. Bununla birlikte, Irak Türkmen Cephesi (ITC) lideri Erşat Salihi, "Değişim olursa siyasi bir ittifak çerçevesinde bir Türkmen'in vali olması gerekir" ifadelerini kullanmaktadır. Araplar ise Kürt partileri, iradelerini bölgeye empoze etmekle suçlayarak kentin üç ana bileşeni olan Arapların, Kürtlerin ve Türkmenlerin önemli konularda uzlaşmaya varmaları gerektiğini vurgulamaktadır. Bu bağlamda, Kerkük’ün siyasi pazarlık haline gelmemesi gerektiğini belirten Kerkük Arap Meclisi Üyesi Hatem el-Tai, “Kürt siyasi partilerin Kerkük ile ilgili tek taraflı karar alma hakları yoktur” açıklamasını yapmıştır.

Valinin nasıl belirleneceği sorunu yanında, peşmergenin kente geri dönüşü konusunda da benzer bir yaklaşımın sergilendiğini vurgulamak gerekir. KDP ve KYB, peşmergenin kente geri dönüşü konusunda ısrarcı davranırken, Arap ve Türkmenler buna karşı çıkmaktadır. Bu arada, ABD’nin, peşmergenin Kerkük’e geri dönmesi konusunda KDP ve KYB ile görüştüğü ve kentte peşmerge, ordu ve polisten oluşan ortak bir operasyon merkezinin kurulmasını önerdiği bilinmektedir. Öte yandan ITC Başkanı Erşat Salihi’nin 6 Ağustos’ta yaptığı açıklamada, Kerkük'te merkezi yönetim güçleri yanında Türkmen, Arap ve Kürtlerden oluşacak "askeri koruma gücünün" kurulması konusunda kentteki bileşenler arasında anlaşmaya varıldığını belirtmesi, peşmergenin kente bir oldubittiyle karşılaşma ihtimalini azaltmaktadır. Bu durum, Kürtlerin gerek valilik gerekse peşmergenin dönüşü konusunda kentin diğer bileşenleri ile ortak bir zeminde buluşmasını gerekli kılmaktadır.

Irak Parlamentosu’nda 22 Temmuz’da kabul edilen vilayet meclisleri seçim yasası tasarısıyla 1 Nisan 2020 tarihinde Kerkük ve diğer tartışmalı bölgeler de dahil bütün Irak’ta vilayet ve ilçe meclisi seçimlerinin yapılması öngörülmektedir. Söz konusu yasanın Kerkük'teki yerel seçimleri kapsayan 35. maddesine göre, kentteki seçmen kütüklerinin incelenerek Kerküklü seçmenlerin nüfus cüzdanlarıyla gıda karnelerinin eşleştirmeye tabi tutulacak olması Kürtlerin tepkisini çekmektedir. Arapların ve Türkmenlerin, Kürtlerin uzun süredir kentin demografisiyle oynadığı iddiası dikkate alındığında bu kararın tartışmaları derinleştirmesi beklenebilir. Nitekim, Uluslararası Af Örgütü (UAÖ), 2003 sonrası Kürt grupların kentteki diğer etnik grupları göçe zorladığını ve demografik yapıyı değiştirdiğini belirtmiştir. Hatta ITC lideri Erşat Salihi, IKBY’nin yaklaşık 600 bin Kürdü Kerkük’e yerleştirdiğini iddia etmektedir. Buna karşın, KYB Kerkük Milletvekili Rebvar Taha, il seçim yasasının Kerkük ile ilgili 35. maddesine karşı tepki ve çekincelerinin olduğunu kaydederek, "Biz Kürtler ve KYB'liler olarak, Kerkük'te seçmen kütüklerinin incelenmesine karşı değiliz, ancak bu, seçim komiserliğinin belirleyeceği ve tüm tarafların rıza göstereceği yeni yöntemlerle olmalı" şerhini koymaktadır. Bu açıdan, taraflar arasındaki mevcut tartışmaların şiddetlenerek kenti istikrarsızlığa taşıyacak süreçlere yol açabileceği değerlendirilebilir.

Kerkük’te Çözümün Esasları
Kerkük’te istikrarın sağlanamamasının ekonomi, siyaset ve güvenlik açısından Irak’a ciddi bir maliyetinin olduğunu söylemek gerekmektedir. ABD Enerji Bakanlığı verilerine göre, Kerkük’ün petrol rezervleri 8,7 milyar varildir ve ülkenin kanıtlanmış petrol rezervlerinin yüzde 6’sı kentte bulunmaktadır. 2013 yılına kadar Musul üzerinden günlük 600 bin varil petrol satan Kerkük’te, IŞİD’in bölgeyi işgali ve petrol boru hatlarına verdiği tahribattan dolayı petrol ihracatı durma noktasına gelmiştir. Bölgenin en eski petrol sahalarından biri olan ve Iraklı Kürtler arasında “Kürtlerin Kudüs’ü” olarak anılan Kerkük’ün esasında Erbil yönetiminin gelir kaynaklarının önemli bir bölümünü oluşturmaktadır. IKBY’nin Kerkük petrolünü satmasına izin verilmesi ancak parasının Bağdat’a aktarılması konusunda Erbil ile Bağdat arasında uzlaşma sağlanmış ve Irak’ın 2019 yılı bütçesinde, "merkezi yönetimin, IKBY'deki memur maaşlarını Kürt yönetiminin ihraç ettiği petrol gelirlerini teslim etmesi karşılığında ödeyeceği" maddesine yer verilmiştir. Ancak IKBY ihraç ettiği petrol gelirlerini 2019 yılı başından bu yana Bağdat'a teslim etmemiş ve bu durum bizzat Irak Başbakanı Adil Abdülmehdi tarafından dile getirilmiştir. Bunun üzerine, IKBY'nin günlük ihraç ettiği 250 bin varil petrolden elde ettiği gelirin Ulusal Petrol Şirketi SOMO'ya teslim edilmesi amacıyla Temmuz sonunda Bağdat ve Erbil arasında ortak komite kurulduğu açıklanmıştır. Bu anlaşmazlık dikkate alındığında, Kerkük’teki enerji gelirlerinin IKBY ekonomisinde hayati kalem olduğu ve kentin geleceğinin Irak ve IKBY arasındaki ilişkileri doğrudan etkileyeceği anlaşılmaktadır. Bu nedenle, petrol zengini kente ilişkin makul bir çözüm geliştirileceği tahmin edilebilir.

Öte yandan terör örgütleri IŞİD ve PKK’nın Kerkük’teki siyasal ve toplumsal istikrarsızlıktan yararlandığı gözlemlenmektedir. Nitekim ABD merkezli Stratejik ve Uluslararası Çalışmalar Merkezi’nin yaptığı çalışmaya göre, Irak hükümetinin 2017'de IŞİD’in yenilgiye uğratıldığını duyurmasının ardından bir yıl içerisinde Irak'ın şehirlerinde IŞİD saldırılarında düşüş yaşanırken, Kerkük'te bu saldırıların arttığı görülmektedir. Son dönemde de kentte saldırıların artmasının yaşanan siyasi krizle ilgili olduğu söylenebilir. Ayrıca, IKBY’nin 2017 bağımsızlık referandumunun ardından Irak Ordusu’nun kenti geri alma operasyonu devam ederken, PKK’nın Kerkük’ü savunma bahanesiyle sokaklara indiği gözlemlenmiştir. 2016’da da Kerkük’ün Dakuk ilçesinde temsilcilik açan ve birkaç ay önce KDP tarafından Süleymaniye’deki ofisleri kapatılan PKK’nın Irak’taki siyasi ayağı Tevgera Azadi’nin, Kerkük’te “öz yönetim” kurulması için 25 üyeli bir meclis oluşturduğu iddia edilmiştir. Türkiye’nin Irak’ın kuzeyinde PKK’ya karşı yürüttüğü Pençe 1 ve Pençe 2 isimli askeri operasyonları nedeniyle PKK’nın IKBY ve özellikle KDP ile ilişkileri oldukça gerilmiştir. Türk diplomatın Erbil’de hayatını kaybettiği saldırının arkasından PKK’nın çıkması ve Ankara’nın PKK’ya yönelik operasyonları, KDP-PKK gerginliğini derinleştirmiştir. Bu nedenle, PKK’nın Kerkük’te Irak merkezi yönetiminin varlığını KDP’nin etkin olduğu IKBY’ye tercih etmesi muhtemel görünmektedir.

Erbil ve merkezi hükümetin üzerinde hak iddia ettiği kentin güvenlikte ve idari hizmetlerde Türkmenler, Araplar ve Kürtler arasında yüzde 32’şer paylarla ortak yönetilmesi yönünde geçmişte bir öneri ortaya atılmıştır. Geri kalan yüzde 4'ün de Hristiyanlara verilmesini öngören öneri ile taraflar arasındaki gerilimin sona erdirilmesi hedeflenmiştir. Türkmenler ve Araplar öneriye sıcak bakarken, Kürtler mesafeli yaklaşmıştır. Söz konusu eşit yönetim paylaşımına dayalı öneri, kısa ve orta vadede kentin kontrolünün sadece bir gücün eline geçmesini engellemek açısından bir yöntem sunabilir. Öte yandan etnisite temelli yönetimin, kırılgan bir sisteme yol açabileceğini de hesaplamak gerekmektedir. Zira savaş sonrası Irak merkezi yönetiminin oluşumu bunun en iyi göstergesidir. Kerkük’te demokratik temellere dayalı sağlıklı ve kalıcı bir model geliştirilmediği sürece, kırılgan yapı, Erbil ile merkezi hükümet arasındaki ilişkinin normalleşmesini engelleyerek kentin istikrarsızlığa sürüklenmesine ve terör gruplarının elinin güçlenmesine yol açabilir.

IKBY’nin yeni Başkanı Neçirvan Barzani’nin diplomasiye önem vermesi sayesinde yeni dönemde Erbil ile Bağdat ilişkilerinde hızlı bir düzelme görülebilir. Bunun yanı sıra Irak Başbakanı Abdülmehdi’nin Kürtlerle uyumlu bir politika izleme yönündeki arayışının ve Cumhurbaşkanı Berham Salih’in KYB’li bir Kürt olmasının sorunların çözümünde kolaylaştırıcı etkisi olabilir. Özellikle de Irak’ın yeni dönemde kendi içindeki problemlere eğilme amacı dikkate alındığında, Kerkük konusunda tüm tarafları teskin edecek bir formülün aranacağı değerlendirilebilir. Bu konuda son dönemde Kerküklü taraflar arasında da bir çaba olduğu göz ardı edilmemelidir. Bu noktada dışarıdan müdahale olmadan tüm Kerkük halkının katılacağı, ortak ve uzlaşıya dayalı bir çözüm bulunmasının Kerkük ve Irak için en iyi seçenek olduğunu söylemek yerinde olacaktır.