Kobani'nin Kürt İç Siyasetine Etkisi

Bilgay Duman, Araştırmacı, ORSAM
IŞİD'in Eylül ayında Kobani'ye başlatmış olduğu saldırı hem Suriye meselesinde hem de bölgedeki Kürt siyasetinde dengeleri değiştirecek gibi görünüyor. IŞİD'in Irak topraklarında Kürtlerin kontrol ettiği Sincar ve Mahmur'daki operasyonları sonrası başlayan süreçte ABD'nin öncülüğünde izlenen yeni stratejiyle birlikte, meselenin aktörleri arasında kartlar yeniden dağıtılırken, oyun masasındaki oyuncular gittikçe artıyor. Aktörlerin masa üzerindeki ağırlıkları da yeniden belirleniyor.  Ancak aktörlerin masa üzerinde yer değiştirmesi ve masaya yeni aktörlerin eklenmesi nedeniyle kısa vadede dengelerin oturması pek mümkün gözükmüyor. Bu süreçte Irak Kürt Bölgesel Yönetimi (IKBY) bütüncül bir politika sergileme yönünden algı oluşturmaya çalışsa da KDP ve KYB'nin farklı hareket ettiği açık. IŞİD'in Sincar ve Mahmur'daki saldırılarından sonra bu bölgenin hakim gücü olan Mesut Barzani liderliğindeki KDP peşmergelerinin geri çekilmesiyle birlikte peşmergelerin "kağıttan kaplan" olarak nitelendirilmesi ve PKK militanlarının esas savaşan güç olarak gösterilmesi, PKK'ya ilişkin bölgedeki algıyı değiştirirken, bu durum PKK'yı meşrulaştırma çabalarını da beraberinde getirmişti. PKK'nın Suriye'deki kolu olarak bilinen PYD'nin Suriye'deki Kürt bölgelerinde kurduğu hakimiyet ve düzen de PKK'nın bu konumunu pekiştirir bir nitelik almıştı. Ancak IŞİD'in Kobani saldırısı sonucu PYD'nin silahlı kanadı olan YPG'nin her geçen gün IŞİD karşısındaki gerilemesi, Kürt siyasi dengelerini yeniden değiştiriyor gibi görünüyor. IŞİD'in Kobani saldırısını geri püskürtemeyen YPG'nin, ABD Başkanı Barack Obama'nın 10 Eylül'de açıkladığı ABD'nin yeni IŞİD strajisi kapsamında oluşturulan koalisyon gücünün 28 Eylül itibariyle Kobani çevresinde mevzilenen IŞİD güçlerine yönelik olarak başlattığı hava saldırılarıyla rahatlayacağı düşünülse de IŞİD'in ilerleyişinin devam etmesi nedeniyle tampon bölge, güvenli bölge ya da kara harekatı gibi seçenekler gündeme getirildi. Ancak halen IŞİD'in durdurulamamış olması ve PYD'nin tavrı bütün bu seçeneklerin gerçekleşme ihtimalini şimdilik geride bırakıyor. Bu konuda özellikle Kürtler arasındaki ayrışmanın gün yüzüne çıktığı görülüyor. PYD herhangi bir yabancı askerin ya da silahlı gücün PYD'nin kontrol ettiği alanlara girmesini istemezken, KDP'nin peşmergeleri Kobani ve Suriye'deki diğer Kürt bölgelerine göndermek istediği net olarak biliniyor. Diğer taraftan KYB'nin Suriye'deki meseleye ilişkin tavrında ise bir kesinlik görünmüyor. Ancak KYB, KDP'nin gerisinde kalmak istemiyor. Bu nedenle KYB Kobani konusunda Kürtlerin birlikte hareket ettiğine yönelik bir algı ortaya koyuyor. Ancak KYB tabanı ise KYB'nin Kobani meselesinde daha etkin bir pozisyon alması için bastırıyor. Geçtiğimiz günlerde KYB'nin kontrolündeki Süleymaniye'de Kobani'ye yardım edilmesi yönünde yapılan büyük gösterilerden sonra KYB daha güçlü bir söylem geliştirmeye başladı. Hatta KYB'nin en önemli isimlerinden Molla Bahtiyar bir açıklama yaparak, IKBY'nin Kobani için her türlü fedekarlıktan kaçınmayacağını gerekirse peşmergelerin başında savaşmaya kendisinin gideceğini söyledi.  KYB iç siyaseti de düşünürek KDP karşısında avantaj sağlamaya çalışıyor ve sorumluluğu KDP'nin üzerine atarak KDP'ye karşı hamle üstünlüğünü ele geçirmeye çalışıyor.
 
İşbirliği mi Çekişme mi?
 
Irak Kürt iç siyasetinde 2009'dan sonra çoğulcu siyasete doğru yol alınsa da halen bölgenin iki yürütücü gücü KDP ve KYB. Genel siyaset bu iki parti etrafında şekilleniyor. KDP ve KYB dışındaki Kürt partilerinin Kobani ve Suriye Kürtlüğü meselesinde çok etkin olduklarını söylemek mümkün değil. Ancak buradaki ana aktörlerden biri de PKK/PYD. Bu süreçte PKK ve PYD'yi birbirinden ayırmak olanaksız. Iraklı Kürtler Kobani için ortak söylemler geliştirmeye çalışsa da KDP'ye karşı bir cephe ortaya çıktığı gözlemleniyor. Bu ayrışmanın PYD lideri Salih Müslim’in 12 Ekim’de Erbil’I ziyaretinde Iraklı Kürt partiler ile yapılan toplantıda da Iraklı Kürt partiler arasında belirginleştiği söyleniyor. Her ne kadar Salih Müslim, Erbil Anlaşmasının ardından 2 yıl sonra yaptığı Erbil ziyareti son derece önemli olsa da KDP’nin Suriye Kürtlüğü üzerinde etkinlik kurma çabası PYD tarafından olumlu karşılanmıyor. İki gün süren toplantının ardından yapılan açıklamalarda Kürt birlikteliğine yönelik açıklamalar yapılmasına rağmen daha çok KYB ve PYD uzlaşma içerisinde görünüyor. KYB’nin Irak’ta kontrol ettiği alanların coğrafi olarak Suriye’deki Kürt coğrafyasına uzak olması KYB’nin Suriye Kürtleri üzerindeki etkisini sınırlıyor.
 
Diğer taraftan PKK ve KDP arasındaki mücadele de geçmişten bu yana devam ediyor. Zira her iki tarafın da doğal etki alanları örtüşüyor. Bu durum hem Türkiye hem de Irak için geçerli.  PKK ve KDP arasındaki mücadele tarihsel süreçte de kendini göstermiş. İdeolojik ve siyasi açıdan da bakıldığında PKK ve KPD ayrı saflarda. KDP güçlü bir aşiretsel yapının getirdiği sert bir muhafazakarlığa sahip. KYB ve PKK açısından ise zaten bir yakınlık olduğu biliniyor. KYB ve PKK/PYD'nin de sol çizgiden geldiği öncelikle her iki tarafın yakınlaşmasındaki ana noktalardan biri. Nitekim PKK'nin KYB'nin kontrol ettiği alanlarda daha rahat hareket ettiği bilinen bir gerçek. Zaten KYB ve PKK arasındaki işbirliği KYB'nin Irak'ta IŞİD'le savaşında da görünüyor. Bilindiği gibi KDP'nin Irak'taki ana etkinlik alanı Erbil, Duhok ve Musul vilayetinin doğusu ve batısı. KYB'nin ise Süleymaniye, Kerkük, Diyala ve Selahattin'in bir kısmında kontrolü var. Her ne kadar KDP peşmergelerinin Sincar ve Mahmur'da IŞİD'e karşı direnişinde PKK'nın rolünün büyük olduğu bilinse de bölgede bunun amacının KDP'ye yardım etmek olmadığı, aksine KDP'nin eksikliklerinin ortaya çıkarılmasına çalışıldığı ve bu bölgelerde KDP'nin yerinin alınmasına çalışıldığı konuşuluyor.  Bu durum özellikle IKBY'nin iç siyasetinde taban kaybeden KYB'nin de işine yarıyor. KYB her ne kadar KDP ile Irak Kürt siyasetini yürütse de halen bir liderlik mücadelesi söz konusu ve KYB, KDP'nin IKBY'deki gücünde de rahatsız. Bu yüzden KDP'nin zemin kaybetmesi KYB'yi güçlendiriyor. Halen KYB ve PKK'nın Kerkük çevresinde IŞİD'e karşı mücadelesi de iki taraf arasındaki işbirliğinin açık bir göstergesi. Bu nedenle Kobani konusunda da aynı işbirliğini görmek mümkün. Bölgede KYB ve PKK açısından genel kanı, KDP'nin Kobani'ye yardım etme isteğinin PYD'ye destek olmak için değil, Suriye'de Kürt bölgesinde etkinlik sağlamak amacından kaynaklandığı yönünde. Bu nedenle KDP'ye karşı bir tereddüt var. Bu durum KYB ve PKK arasındaki safların daha a sıklaşmasına sebebiyet veriyor. 9 Ekim'de Kerkük'te Kobani için yapılan gösteri de bunun açık bir göstergesi. Kobani için yapılan gösteride KDP'nin yer almaması dikkat çekici. Aynı kamplaşmanın bölge aktörleri üzerinden de yürütüldüğü görülüyor.
 
Türkiye Üzerinden Kobani Çekişmesi
 
Türkiye'nin bu konuda itidalli davrandığı bir gerçek. Kobani meselesine doğrudan müdahil olmadan sınırların ve ülkenin güvenliğinin korunmasına çalışılıyor. Ancak olayların hemen sınırın öteki tarafından yaşanması ve ülke içi karışıklığa da yol açması Türkiye açısından oldukça tedirgin edici. Türkiye'nin bölge denklemi açısından statükonun tarafında olduğunu söylemek mümkün. Zira Türkiye'nin mevcut politikası son beş yıldır IKBY ve daha özelinde KDP ile geliştirilen ilişkilerde görülüyor. Ancak Türkiye'nin bu tavrı hem KDP hem de KYB'den eleştiri alıyor. Nitekim KDP'li IKBY Başbakanı Neçirvan Barzani, IŞİD'le mücadelede Kürtlere yapılacak silah yardımına Türkiye'nin karşı çıkmasını eleştirdi ve Türkiye'den yeterli desteği görmedikleri yönünde sitemde bulundu. Bu bölgede Türkiye açısında bir güven kırıklığına yol açmış gibi görünüyor. Özellikle KYB ve PKK'ya yakın medyanın Türkiye ile ilişkileri nedeniyle KDP'ye ağır eleştiriler yönelttikleri biliniyor. Hatta KYB'li yetkililer KDP'yi açık bir dille eleştirerek, KDP ile ilişkilerin gözden geçirilmesine yönelik söylemler dahi konuşuluyor. IKBY'nin Türkiye üzerinden Kobani'ye peşmerge göndermeye yönelik resmi talepte bulunmuş olması Türkiye ile ilişkilere sahip olan KDP sorumluluk altında bırakılıyor. Nitekim Molla Bahtiyar daha önce bahsedilen açıklamasında Türkiye'nin peşmergelere izin vermesi gerektiğini belirterek, kendilerinin coğrafi ve siyasi zorluk çektiğini belirtiyor. Bahtiyar, Türkiye'yi sessiz tavrından dolayı eleştiriyor ve Türkiye'nin bu konudaki durumundan KDP'yi sorumlu kılacak ifadeler kullanıyor. Burada mesaj açık bir biçimde Türkiye ve KDP'ye veriliyor.Bu noktada KDP'nin gittikçe köşeye sıkıştığını söylemek mümkün. Zira KDP, Türkiye ile kurduğu ilişkileri uzun vadeli ekonomik ve siyasi yatırımlara dönüştürmüş durumda. Bu nedenle KDP bunu tersine çevirmek istemiyor. Ancak iç politika açısından tabandan gelen bir baskı söz konusu. Buradan hareketle KDP'nin bu süreçteki performansı bölgesel denklem açısından belirleyici olacak gibi görünüyor. Mevcut durum itibariyle KYB ve PKK, KDP karşısında avantajlı konumda. Ancak KYB'nin kontrol alanları ve gücünün Suriye sınırından uzak olması ve bu bölgede KDP'nin etkin olması, IŞİD karşısında gerileyen PYD/PKK'yı yeniden KDP ile anlaşmaya itebilir. Bu anlamıyla PYD, Suriye'de kazandığı avantajı yitirmek istemeyecektir. Nitekim IKBY'de PYD'nin, Suriye'deki Kürt bölgelerine peşmergenin yerleşmesini kabul ettiği konuşuluyor. Bu süreçte Türkiye'nin tavrının belirleyici rol oynayacağını söylemek mümkün. Türkiye, IKBY Parlamentosu'ndan bir heyetin Kobani'ye izin verdi. Bu geçişin üçüncü başvurunun sonunda yapılmış olması, meseleye ilişkin Türkiye'nin kilit rolünü ortaya koyuyor. Kobani'deki durumun devam etmesi ve IŞİD'in önünün kesilmemesi durumunda, KYB ve PYD/PKK'yı da Türkiye'ye karşı en azından söylem yumuşatmaya zorlayabilir.
 
Bu yazı 17 Ekim 2014 tarihinde Al -Jazeera Turk'de yayınlanmıştır.