KOEP Yenilenmezse ABD ve İran Ne Yapacak?

Joe Biden, 2020’de ABD’de yürütülen başkanlık seçimi sürecinde Donald Trump’ı İran nükleer anlaşması olarak bilinen Kapsamlı Ortak Eylem Planı’ndan (KOEP-JCPOA) çekilmesi sebebiyle eleştirmiştir. Ona göre nükleer anlaşma, İran nükleer sorununu çözmüş ve İran’ın nükleer silah üretmesini engellemişti.

Biden ve diğer Demokratlar, Trump’ın KOEP’ten çekilmesiyle İran’ın anlaşmanın izin verdiği ölçüden fazla, %3 oranında uranyum zenginleştirme oranını arttırdığını, anlaşma kapsamındaki taahhütlerini askıya aldığını ifade etmiştir. Biden, kesin bir şekilde söylemese de başkan olursa KOEP’e katılacağını belirtmiştir.

Biden’ın dokuz aylık başkanlık süresince ABD, KOEP’e tekrar katılmamış ve olasılıklar büyük ölçüde belirlenmiştir. Bu esnada İran’da sertlik yanlısı bir hükûmet kurulmuştur. Bu hükûmet, anlaşmaya yaklaşmaya ve ABD’nin ek taleplerini kabul etmeye daha kapalı olacaktır.

Biden Neden KOEP’e Tekrar Katılmadı?
Biden’ın KOEP’e tekrar katılmama ve İran’a uygulanan ekonomik yaptırımları kaldırmama nedenleri şöyle sıralanabilir:

İlk olarak KOEP bir son değildi, İran ile sonraki görüşmelerin başlangıcıydı. ABD, Tahran’dan füze programı, diğer devletlere desteği ve İsrail karşıtı faaliyetleri başta olmak üzere bölgesel politikaları için daha fazla taviz isteyecekti. Ayrıca ne ABD ne de Avrupa KOEP kapsamındaki sorumluluklarını yerine getirmemiştir. Nükleer ile alakalı yaptırımlar kalkmamış, aksine insan hakları ihlali, terörizme destek gibi farklı bağlamlarda yeni yaptırımlar uygulanmıştır.

İkincisi, Joe Biden başkan yardımcılığı görevini yürütürken KOEP konusunda hiç heyecanlı ve istekli olmamıştır. Danışmanları ve şu anki Dışişleri Bakanı Antony Blinken da aynı şekilde düşünmektedir.

Üçüncü olarak, İsrail’in muhalefeti sürmektedir. İsrail, baştan beri İran ile herhangi bir anlaşmaya karşı çıkmıştır çünkü anlaşmaların ABD-İran ilişkilerini normalleştirmesinden ve yaptırımları kaldırma ihtimalinden endişe duymuştur. İsrail, ek olarak Suudi Arabistan ve BAE, 2015 yılında anlaşmanın gerçekleşmesini önlemeye çalışmıştır.

İsrail’in ve onların Amerikan destekçilerinin faaliyetleri, Obama yönetiminin KOEP kapsamındaki sorumluluklarını yerine getirememesinin ana sebebidir. Sonrasında ise Binyamin Netanyahu, Donald Trump’ı KOEP’ten çekilmesi için ikna ettiğini söyleyerek övünmüştür.

Biden başkan olduğunda ise Demokratların KOEP hakkındaki görüşü değişmiştir. KOEP’in yerini alabilecek yeni ve güçlü bir anlaşma hakkında konuşmaya başlamışlardır. Yeni anlaşmanın, İran’ın füze programını ve bölgesel politikalarını da kapsaması gerektiği belirtilmiştir.

KOEP’ten çekilen Washington olmasına rağmen ABD, ilk olarak İran’ın KOEP’e dönmesi konusunda ısrarcı davranmaktadır. İran, anlaşmadan hiçbir zaman çekilmediğini ve Washington tekrar KOEP’e katılıp yaptırımları kaldırdığında, uranyum zenginleştirme seviyesinin yükselmesi gibi meseleleri eski hâline döndüreceklerini belirtmiştir.

Tahran, gelecekte başka bir ABD yönetiminin de anlaşmadan çekilmeyeceğine dair güvence talep etmektedir. İki taraf da eş zamanlı olarak sorumluluklarını yerine getirdiğinde hangi tarafın   daha önce anlaşmadan çekildiği meselesi çözülecektir. Fakat Biden yönetimi yeni bir anlaşma yapmak için İran’a karşı elindeki yaptırım aracını bırakmak istememiştir.

Ayrıca İsrail, ABD’nin İran’a daha sert bir şekilde davranması için lobi faaliyetlerine devam etmektedir. İsrail’in yeni Başbakanı Naftali Bennet, dünya durdurmadığı takdirde İsrail’in İran’ı durduracağı şeklinde bir uyarıda bulunmuş, İsrail’in gerektiğinde İran’a tek başına saldırabileceğini belirtmiştir.

ABD Başkanı Biden ve İsrail Başbakanı Bennet arasındaki görüşmenin ardından Bennet, “İran’ı bin kesikle öldürmekten” bahsetmiştir. Biden ise diplomasinin ilk seçenek olması gerektiğini belirtmiş, İran’ın nükleer silah geliştirmeye izninin olmayacağına dair söz vermiştir.

İran’ın Politikası Sertleşiyor
İran ve P5+1 (BM daimî üyeleri ve Almanya) arasında Viyana’da KOEP müzakereleri devam ederken İran’ın politikaları keskin ve sert bir tutum almıştır.

Baştan beri radikaller KOEP’e karşı çıkmıştır. Ancak Hasan Ruhani hükûmeti dinî liderden nükleer anlaşma için izin almayı başarmış, ekonomik yaptırımların kaldırılmasını ve İran’da yabancı yatırıma izin verilmesini sağlamıştır.

Ruhani hükûmeti, KOEP’in ekonomik faydaları hakkında gerçekçi olmayan beklentiler oluşturmuştur. Bu beklentiler gerçekleşmediğinde ise özellikle Trump anlaşmadan çekildikten sonra, radikaller ihtiyaç duydukları ortama kavuşmuştur.

Bununla beraber İran, Trump’ın başkanlığının sona ermesini beklemiş ve Biden’ın Trump’ın politikalarını eleştiren sözlerine inanmış, ABD’nin KOEP’e döneceğini ummuştur. Ancak son zamanlarda Biden’ın orijinal KOEP’e dönme niyeti olmadığı ve İran’dan daha fazla taviz isteyeceği açık hâle gelmiştir. Biden’ın orjinal KOEP’e dönme konusundaki isteksizliği İran’daki reformcuları zor duruma sokmuş, parlamento ve cumhurbaşkanlığı seçimlerini radikal-muhafazakârların kazanmasına sebep olmuştur.

KOEP Müzakerelerine Etkisi
İran’daki hükûmet değişimi, Viyana görüşmelerinin de askıya alınmasına sebep olmuştur. ABD, müzakereler yeniden başlamadan önce İran hükûmetinin kararlaştırılmış olması gerektiğini belirtirken İran, hükûmet içerisindeki istişare tamamlandığında müzakereye döneceklerini ifade etmiştir.

Bu sırada iki taraf da müzakerelerin sonsuza kadar devam edemeyeceğini belirtmiştir. Tahran, müzakereye hazır olduklarını ama bunların devam etmesi hatırına müzakere etmek istemediklerini ve İran’ın çıkarlarını da koruyan sonuç odaklı bir görüşme istediklerini ifade etmiştir.

KOEP Yenilenmezse Ne Olur: ABD ve İran’ın Seçenekleri?
ABD ve İran arasındaki büyük farklılıklar nedeniyle KOEP’in herhangi bir değişiklik olmadan yenilenmesi pek mümkün gözükmemektedir. İran, bütün yaptırımların kalkmasını istemektedir. ABD ise yalnızca KOEP ile çelişen yaptırımları ya da nükleer ile alakalı yaptırımları kaldırmaya isteklidir. Asıl mesele ise nükleer ile alakalı yaptırımların farklı şekillerde tekrar yürürlüğe girebilecek olmasıdır.

ABD, müzakerelerin başarısız olması durumunda İran’a yeni baskılar uygulayacağını ifade etmiştir. Bir seçenek İran’ın nükleer meselesini BM Güvenlik Konseyine yeniden göndermektir. Ancak bu sefer de Çin ve Rusya’nın BM kararını veto etme ihtimali mevcuttur. Diğer seçenek ise çeşitli İranlı kişilere ve örgütlere yaptırımların devam etmesidir. Pratikte, yaptırım uygulanacak başka bir durum ise bulunmamaktadır.

Üçüncü seçenek ise İran’ı ablukaya almaktadır ancak bu neredeyse savaş ilan etmeye eş değerdir ve Afganistan’dan çekilme kararının ardından ABD, başka bir savaşa hazır değildir.

Washington, İsrail’in tek başına İran’a saldırmasına izin verebilir ancak İsrail bunu asla yapmayacaktır. İsrail İran’a saldıracaksa bu, ABD’yi savaşa sürüklemek için yapılan bir hareket olacaktır.

İran ile savaş maliyetli olacaktır ve diğer devletlerin de müdahalesini içerebilir. Böyle bir durumda İran sessiz kalmayacak, saldırganlara zarar vermeksizin yok olmayı beklemeyecektir. Tahran, bölgedeki zayıf hedeflere karşı misilleme yapacaktır. İran’ın misillemesi enerji akışını kesintiye uğratacak, Basra Körfezi’ndeki ABD müttefiklerinin büyük zarara uğramasına sebep olacaktır. İran, Lübnan’daki Hizbullah ve Irak’taki bazı milisler gibi müttefiklerini de kullanabilir. Sonuç olarak, İran’a saldırmak Irak’taki iç savaşı tekrar alevlendirecektir.

İran, nükleer programını hızlandırabilir ve sadece nükleer silahın düşmanlarını caydıracağını ve ona savaş açmalarını engelleyeceğini düşünebilir.

KOEP müzakerelerindeki çıkmaz, Ortadoğu’da olası bir barış için kaygı verici sonuçlar doğurabilir. Bölgesel istikrar kadar kendi güvenliklerini ve refahlarını düşünen aktörler Washington ve Tahran üzerindeki etkilerini kullanarak iki tarafın da kabul edeceği bir anlaşmanın sağlanması için uğraşmalıdır. Bölgedeki hiçbir ülke İran’a savaş açılmasından fayda sağlayamayacaktır.


Bu analiz 18 Eylül 2021’de MENA Affairs internet sitesinde "What would the US and Iran do if the JCPOA is not revived?: Policy options" başlığıyla yayınlanmıştır.


Shireen T. Hunter, Georgetown Üniversitesinde Profesördür