Kral Selman, Prens Selman'ı Dizginliyor Mu?

5 Mart’ta Guardian gazetesinde çıkan Stephanie Kirchgaessner ve Nick Hopkins imzalı “Suudi kral ile veliaht arasındaki anlaşmazlıklar artıyor dedikoduları” başlıklı yazı Suud iç ve dış siyasetindeki uyumluluk masalını yerle bir etti. Diğer bir deyişle de facto lider olarak anılan I.Veliaht Muhammed bin Selman’ın (MbS) aslında de facto lider olmadığı, bir süredir tartışılan el-Suud ailesi içindeki MbS karşıtı kliklerin olduğu gerçeğini tekrar ortaya çıkarttı. Mezkur yazının asıl ortaya çıkarttığı mesele ise Kral Selman’ın krallık yolunu açtığı “biricik oğlu” MbS’nin politikalarından oldukça rahatsız olduğu gerçeğiydi.

Suudi baba-oğul arasındaki tartışmalı konuların başında İstanbul’da vahşice öldürülen gazeteci Cemal Kaşıkçı cinayeti geliyordu. CIA raporlarının açığa çıkmasıyla birlikte cinayetin MbS tarafından organize edildiği ABDli birçok aktör tarafından dile getirildi. Bu durum MbS’yi uluslararası arenada yalnızlaştırırken, “cinayetten haberi olmayan” Kral Selman’ın pozisyonunu ciddi şekilde yaraladı. ABDli bir grup senatör Suudi Arabistan’a yaptırım uygulanması gerektiğini ısrarla vurguladı. Ayrıca Yemen’de süren savaşta ABD Suudi Arabistan’a verdiği desteği kesti. Yemen savaşı ve Kaşıkçı cinayeti üzerinden ikili arasında soğuk rüzgarlar esiyordu. Kral Selman’ın Şubat ayı sonlarında AB-Arap zirvesi için Mısır’a yaptığı ziyaret ikili arasındaki gerilimleri artırdı. Nitekim Kral Selman’ın ekibindeki danışmanlar bu ziyaretin oldukça tehlikeli olduğunu ve kendisine karşı bir girişim olabileceğini dile getirdiler. Kral Selman bu tavsiyeleri dinledi ve Mısır ziyaretindeki koruma timi Suudi içişleri bakanlığından gelen özenle seçilmiş yaklaşık 30 kişilik bir tim ile değiştirildi. Dolayısıyla Kral Selman ve ekibi yakın korumalarına dahi güvenmediği ortaya çıktı. Nitekim bazı kaynaklar değiştirilen güvenlik timindeki elemanların MbS’ye biatlı olduklarını düşünüyordu. Ayrıca Kral Selman’ın danışmanları MbS’nin Sisi ve Mısır ordusundaki etkisini de düşünerek Mısır’ın Kral Selman’ı korumak için görevlendirdiği güvenlik güçlerini de saf dışı bıraktırdı. Kral ile oğlu arasındaki görüş ayrılıkları öylesine derinleşti ki MbS babası Kral Selman’ı yurtdışı ziyareti sonrası karşıla(ya)madı.

Yeni Görevlendirmeler
Dahası Kral Selman Mısır’da iken MbS insiyatif alarak iki önemli isme yeni görevler verdi. Bunlardan ilki Prenses Rima bint Bender el-Suud’un Washington büyükelçisi olmasıydı. Bu değişikliğin iki amaca matuf olduğu söylenebilir. Bunlardan ilki, MbS’nin ABD tarafından derinleştirilecek olan Kaşıkçı cinayeti soruşturmasından “daha fazla yara almadan” kurtulmasıdır. İkincisi ise MbS’nin otoriter reformlarına katkı sağlanmasıdır. Prens Rima 2014 yılında ABD merkezli ekonomi dergisi Forbes’un hazırladığı en güçlü 200 Arap kadını listesinde yer almıştı. Ayrıca prenses Suudi Arabistan’daki kadın haklarını savunan isimlerden biri olarak görülmektedir. Kadınların spora katılımı ve diğer sosyal-siyasal-ekonomik imtiyazları elde etme gibi birçok konuda ismi öne çıkan Prenses Rima’yı Washington büyükelçisi olarak atayan MbS sözde reformlarıyla Batı’nın takdirini almaya çalışmaktadır. Yeni görevlendirmelerden ikincisi ise MbS’nin kardeşi Halid bin Selman’ın Washington büyükelçiliğinden savunma bakanı yardımcılığına atanması oldu. Bu hamleyle MbS en azından iki hedefi gerçekleştirdi. İlk olarak Kaşıkçı cinayetinin Washington’daki işbirliğini temizlemiş oldu. İkincisi Savunma bakanlığındaki potansiyel tehditleri sadık kardeşiyle ortadan kaldırmaya başladı. Söz konusu yeni görevlendirmeler MbS’nin iç siyasetteki gücünü artırdı.

Gerilim Neden Arttı?
Yeni görevlendirmeler Kral Selman ile MbS arasındaki var olan gerilimi daha da artırdı. Bu artan gerilim en az üç nedeni vardı. İlki, geleneksel olarak görevlendirmeler Kral adına yayınlanırken bu kez “kralın yardımcısı” adına yayınlandı. İkincisi Kral Selman Halid’in Savunma bakanlığı gibi üst rütbelere gelmesini henüz istemiyordu. Üçüncüsü görevlendirmelerden Kral Selman’ın bilgisi olsa da kralın emri ile gerçekleşmedi. Her ne kadar görevlendirmelerin Kral Selman’ın yurtdışında olması hasebiyle Veliaht tarafından yapılmasının normal olduğu Suudi Arabistan’ın Washington büyükelçiliği sözcüsü tarafından dile getirilse de uzun süredir kullanılmayan kralın yardımcısı ismi ve Kral Selman’ın değişiklikleri televizyondan öğrenmesi ikili arasındaki soğuk rüzgarları şiddetlendirdi. Ayrıca sözcü, Kral Selman’ın Mısır’a giden güvenlik timindeki değişiklik ve Mısır devleti tarafından gönderilen güvenlik ekibinin istenmemesi meselelerine yönelik sorulara cevap vermedi. Öte yandan Mısır dışişleri bakanlığı görevlisinin ve Suudi Arabistan Uluslararası İletişim Merkezi sözcüsünün bu meseleyi yorumlamaması Sisi ile Kral Selman arasındaki ilişkilerin bozuk olduğuna yönelik iddiaları doğrular niteliktedir.

Görüş Ayrılıkları
İkili arasındaki görüş ayrılıklarından bir diğeri de Cezayir ve Sudan’daki protestolara yönelik tepkiler oldu. Her ne kadar Kral Selman reformcu olmasa da MbS’nin protestolara yönelik sert tutumuna katılmıyor. Aksine Suud medyasında protestoların daha serbest şekilde lanse edilmesine sıcak bakıyor. Fikir ayrılığının olduğu bir diğer mesele Filistin. MbS’nin Camp David vari bir anlaşma imzalayıp Netanyahu ile el sıkışacağı iddialarının dolaştığı bir ortamda Kral Selman düşük profilde de olsa Suudi Arabistan’ın “Filistin’e desteğini” sürdürdü. Öte yandan yine düşük profilde olmak kaydıyla Golan tepelerinin İsrail’e ait olduğuna dair yayınlanan kararı kınadı. Dolayısıyla Kral Selman, Kushner’in mimarı olduğu “Yüzyılın anlaşması”nda MbS’nin İsrail yanlısı tutumuna karşı çıkmaktadır.

Bu anlamda Kral Selman’ın MbS’nin faili olduğu birçok meseleden dolayı zarar gören Suudi Arabistan imajını yenilemeye yönelik adımları olduğu söylenebilir. Kralın destekçileri kral Selman’ın karar verme mekanizmasına daha fazla müdahil olması gerektiğini söylemekte. MbS’nin Kabe’nin üstüne çıkarak pekçok çevrenin tepkisini çekmesinin ardından çok sayıda din adamı Kral Selman’ın siyasete daha fazla müdahil olmasını dile getirdi. Bu bağlamda Kral Selman dış siyasete geri dönmüş oldu.

Kral Selman’ın Dönüşü
2015’te tahta çıktıktan sonra ABD, İngiltere, Japonya, Çin, Endonezya, Malezya ve Rusya gibi birçok ülkeye ziyaret gerçekleştiren Kral Selman dış politikada oldukça aktif bir duruş sergilemişti. Fas ve Fransa’da uzun yaz tatilleri yapan Kral Selman 2017’nin Ekim ayında Rusya’ya yaptığı ziyaretten beri pasif bir profil sergilemektedir. Peki Kral Selman’ın aktif profilden pasif profile geçişini sağlayan neydi? Bu soru iki açıdan cevaplanabilir. İlki, Kral Selman’ın sağlık sorunları ile yakından alakalıdır. Kral Selman’ın ağır alzheimer (bilişsel fonksiyonların kaybı) hastası olması hasebiyle Suudi yetkililerin kralı geri planda tuttuğu söylenmekte. Her ne kadar Suudi yetkililer bu iddiaları yalanlasa da Kral Selman ile alakalı son gelişmeler bu iddiaları doğrular nitelikte. Örneğin Kral’ın en son konuşması 8 dakika sürdü. Öte yandan kralın yabancı devlet erkanıyla yaptığı görüşmeler oldukça kısa sürüyor. Ayrıca Libya’dan gelen heyetle yaptığı bir görüşmede Kral Selman Muammer Kaddafi’nin sağlık durumunu sordu ve kraliyet ailesi görüşmeyi hemen sonlandırdı.  

İkincisi, Kral Selman’ın Suudi Arabistan iç siyasetindeki çalkantılara yönelik tutumuyla alakalıdır. Kasım 2017’de MbS’nin başlattığı yolsuzluk operasyonları, izleyen süreçte Suud ailesi içerisinde MbS’ye dolayısıyla Kral Selman’a karşı gerçekleştirilebilecek potansiyel darbeleri ve muhalif hareketlenmeleri- girişimleri ortaya çıkarmıştı. Hatta hatırlanacak olursa Nisan 2018’de Suudi Arabistan’da darbe girişimi iddiaları ortaya atılmıştı. Çok sayıda muhalif prensin Kral Selman ve MbS karşıtı tutumlarını da dikkate alan Kral Selman önceliğini ülke içerisindeki muhalefeti bastırmaya, istikrarı sağlamaya verdi ve bu bağlamda bir süre yurtdışı ziyareti gerçekleştirmedi. Kralın yurtdışı ziyaretleri gerçekleştirmemesi MbS’ye içerde ve dışarda meşruiyet kazandırmış olsa da Kral Selman Suudi Arabistan’da bir süre iç siyasetle ilgilenerek MbS’yi dizginledi ve kontrol altına aldı. Aramco’nun halka arzı konusunda kralın MbS’den farklı tutumu krallıkta halen son sözü Kral Selman’ın söylediği şeklinde yorumlanabilir. İç politikada MbS’nin gücünü sınırlayan Kral Selman dış politikada da aktif profile dönüş yaptı.

Bu bağlamda 2019 Şubat ayında Kral Selman AB - Arap Ligi ortak zirvesine katılmak üzere Mısır’a gitti. AB liderlerinin Kaşıkçı cinayeti ve Yemen savaşından dolayı MbS ile görüşmeyeceklerini belirtmeleri üzerine Kral Selman Suudi Arabistan’ın zedelenen imajını tazelemek için zirveye katıldı. Mart ayında ise Kral Selman Riyad’da darbeci Hafter ile görüştü. Suudi Arabistan sponsorluğunda bölgeye yayılan Medhali Selefiler desteğiyle güçlenen Hafter, Kral Selman ile görüşmesi sonrası Trablus’a ilerledi. Mart’ın sonlarındaki Arap Ligi zirvesi için Tunus’a giden Kral Selman yukarıda zikredildiği gibi Filistin desteğini ve İsrail karşıtı tutumunu yeniledi. Nisan ayında ise Bahreyn’e giden Kral Selman Bahreyn kralı al-Halife’ye ekonomik sorunların çözülmesi için finansal destek sağlayacakları yönünde taahhütte bulundu.

Kral Selman MbS’nin başarısız diplomatik adımlarıyla birçok açıdan zarar gören Suudi Arabistan’ın yaralarını insiyatif alarak onarmaya çalışıyor. Nitekim MbS’nin diplomatik ziyaretlerindeki başarısızlıklara bakacak olursak; Kasım 2018’de Fas ziyaretinde hoş karşılanmamıştı. Cezayir cumhurbaşkanı Abdülaziz Buteflika tarafından kabul edilmemişti. Son Asya turunda Endonezya ve Malezya ziyaretlerini mecburen ertelemişti. Kanada, ABD ve birçok Avrupa ülkesi tarafından istenmeyen adam ilan edilmiş ve dışlanmıştı. MbS’nin Kral Selman’ın dış politikada çok fazla ön plana çıkmasından rahatsız olduğu iddia edilse de babasına karşı sert adımlar atmasının muhtemel olmadığı söylenebilir. Nitekim MbS birçok proje ile krallık yolunda daha güçü hale gelmiş olsa da hala babasının desteğine bağımlı. Bütün bunlar birlikte düşünüldüğünde Kral Selman’ın kısa soluklu ziyaretleri Suudi Arabistan açısından geçici çözümler olarak okunabilir. Kral Selman “bone saw (kemik testeresi)” olarak lekelenen MbS’yi dizginlemek ve kirletilen Suudi Arabistan imajını temizlemek için bir süre daha ön plana çıkacak gibi. Son dönemde MbS’nin ortalıkta pek fazla görünmüyor olması da bu minvalde okunabilir.