Libya’da Değişen Dengeler ve Güç Paylaşımı Senaryoları

Aralık 2021’de gerçekleşmesi planlanan seçimlerin ertelenmesi ve akabinde Tobruk merkezli parlamento ve doğudaki milis güçlerin lideri Halife Hafter’in girişimleriyle Fethi Başağa liderliğinde sözde Millî İstikrar Hükûmeti’nin (MİH) kurulması, Libya’yı yeniden siyasi ve ekonomik bir çıkmaza sürüklemiştir. MİH’in kurulduğu şubat ayından günümüze kadar uzanan süreç, tüm uzlaşı çabalarının ve halk nezdinde oluşan seçim taleplerinin yok sayılmasına ve rakip tarafların güç mücadelesine tanıklık etmiştir. Bu mücadele içinde belirgin aktör konumunda olan milis gruplar ise oluşan rekabet ortamını kendi çıkarlarını maksimize etmeye yönelik bir fırsat penceresi olarak değerlendirerek kritik ve stratejik gördükleri devlet kurumlarına eklemlenmeye çalışmıştır. Başağa’nın başkent Trablus’a girme girişimleri esnasında Libya’nın batısındaki etkili gruplar arasında yaşanan müzakere süreci ve pazarlıklar, bu minvalde değerlendirilebilir.

Diğer taraftan aynı süreç içinde ülkenin iki yasama organı, Temsilciler Meclisi (TM) ve Devlet Yüksek Konseyi (DYK) arasındaki seçimlerin anayasal tabanını oluşturmaya yönelik Kahire ve Cenevre görüşmeleri sonuçsuz kalmıştır. Bununla beraber özellikle ülkenin batısında rakip milis gruplar arasında yaşanan sıcak çatışmalar ve Hafter’e müzahir silahlı grupların ülkedeki petrol üretimini ve ihracatını durdurması, Libya’yı takip edenler açısından potansiyel barış ve istikrar ortamının zedelendiği yorumlarına neden olmuştur. Ancak Başbakan Abdulhamid Dibeybe tarafından alınan bir karar, ülkedeki alışagelmiş dengelerin ve ittifakların sorgulanmasına yol açmıştır.

Ulusal Petrol Şirketinde Yönetim Değişimi ve Petrol Blokajlarının Kaldırılması
Siyasi gerilim atmosferi içinde 12 Temmuz 2022 tarihinde Başbakan Abdulhamid Dibeybe tarafından çıkarılan bir kararname ile 2014 yılından bu yana Libya Ulusal Petrol Şirketi (NOC) başkanlığı görevini sürdüren Mustafa Sanallah görevden alınarak yerine Ferhat Bengdara getirilmiştir. Göreve getirilmeden önce Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) merkezli el-Masraf Bankasında üst düzey yöneticilik yapan Bengdara, yakın geçmişte Hafter ailesine yakın bir figür olarak öne çıkmış, hatta bir dönem Hafter’in ekonomi danışmanlığını yapmıştır. Bengdara’nın göreve geliş süreci, Başbakan Dibeybe’nin görevi Başağa hükûmetine devretmeyeceğini açıklamasının ardından TM Başkanı Akile Salih ve Hafter’in başını çektiği koalisyonun Dibeybe hükûmetinin en önemli gelir kaynağına erişimini engellemek amacıyla petrol üretimini ve ihracatını araçsallaştırmasıyla başlamıştır. Temel hizmetlerin yerine getirilmesinde ve başkent Trablus’un korunmasında etkili olan grupların finanse edilmesinde yaşanacak aksaklıklar göz önüne alındığında bu adımın Dibeybe hükûmetinin meşruiyetinin sorgulanmasını amaçladığı söylenebilir. Ancak ekonomik kriz ve hayat pahalılığının yanında blokajların ardından ülke genelinde artan elektrik kesintileri, halk tabanlı protestoların yalnız meşru Millî Birlik Hükûmeti’ni (MBH) değil seçim sürecini ve anayasa görüşmelerini aksattığı gerekçesiyle Akile Salih liderliğindeki TM’yi de hedef almasıyla sonuçlanmıştır. Eş zamanlı başlayan olaylarda parlamentoya karşı protestoların şiddetinin hayli yüksek olduğu gözlemlenmiştir. Ortaya çıkan bu tablonun Libya’da statükoyu oluşturan grupları yeniden bir güç paylaşımına ittiği söylenebilir. Nitekim iç ve dış tartışmaların gölgesinde alınan bu yönetim değişikliği kararından 24 saat sonra yaklaşık 4 aydır devam eden petrol blokajı kaldırılmıştır.

Bu gelişme, yerel ve batılı uzmanlar tarafından Dibeybe ve Hafter arasındaki örtülü bir anlaşmanın sonucu olarak değerlendirilmiştir. Bu görüşü savunanlar, batıdaki askerî ve milis unsurlar üzerinde etkisi görece azalan Başbakan Dibeybe’nin güvenlik bürokrasisindeki parçalı yapıdan kaynaklı olası tehditleri bertaraf ederek seçimler öncesi zaman kazanma çabası içinde olduğunu, buna karşılık Hafter’in ise petrol gelirlerinden pay alarak Libya Ulusal Ordusu (LUO) içinde bir güç konsolidasyonunu amaçladığını öne sürmektedir. Ancak ülke gelirlerinin yaklaşık %90’ı petrol gelirlerinden oluşan Libya’da bu mücadele, çok sayıda insan hakları ihlali gerçekleştirmiş ve savaş suçu işlemiş Hafter’e kaynakların kontrol ve yönetiminde kilit konumda olan NOC içerisinde nüfuz alanı açması bakımından oldukça riskli sonuçları beraberinde getirebilecektir.

Geçtiğimiz yılın şubat ayı ile birlikte girilen millî uzlaşı süreci, Dibeybe hükûmetinin uluslararası toplumdan gördüğü destek ve ülke içindeki siyasi kurumların birleştirilmesiyle birlikte askerî alternatiflerin ve dolayısıyla Hafter cephesinin ikinci plana atılmasına zemin hazırlamıştı. Bu dönem içinde BAE başta olmak üzere geçmişte Hafter’in finansal destekçileri arasında yer alan ülkelerin (Fransa, Mısır vd.) diplomatik manevralarını artırarak MBH üzerinde bir denge oluşturmaya çalıştığını ve buna paralel olarak Hafter’in ülke içindeki siyasi ve askerî etkinliğinin azaldığını görmek mümkündür. Bundan hareketle ilk olarak seçimlerin akamete uğratılması, Başağa hamlesi ve son olarak uluslararası anlamda ses getiren petrol blokajları, Hafter’in yeniden hem yerelde hem de Libya krizine müdahil ülkeler nezdinde kendini hatırlatma girişimleri olarak okunabilir. Bununla birlikte Hafter’in Libya’da yeniden etkin ve belirleyici aktör konumuna gelmesi milis entegrasyonu ve birleşik ordu yapılanması gibi kritik hamlelerin önünü tıkayabilir ya da iyi ihtimalle oldukça geniş bir zamana yayılmasına sebep olabilir. Bu anlamda milislerin entegrasyonu ve güçlü bir ordu yapılanması, birlik ve beraberliğinin sağlanması ve güvenlik kaygılarının son bulması noktasında en önemli adımlardan birisi olarak yorumlanabilir.

5+5 Ortak Askerî Komitesi ve Normalleşme Girişimleri
Petrol blokajlarının kaldırılmasını takip eden günlerde, 19 Temmuz tarihinde Trablus’ta Libya Ordusu Genelkurmay Başkanı Muhammed el-Haddad ve sözde LUO Komutanı Abdürrâzık Nazuri arasında düzenlenen 5+5 Ortak Askerî Komite toplantıları, taraflar arası yakınlaşmanın bir çıktısı olarak yorumlanmaktadır. Görüşme sonrasında yapılan basın açıklamasında tutuklu ve kayıp kişilerin takibi için bir komite oluşturulması, yerinden edilmiş kişilerin evlerine dönüşü için plan ve programların geliştirilmesi ve diğer alt başlıklar altında uzlaşı sağlandığı kaydedilmiştir. Öte yandan yerel medyada Nazuri’nin savunma bakanı olarak atanması karşılığında Hafter’in kurulacak birleşik orduyu ve Haddad’ın genelkurmay başkanlığını tanıyacağı iddia edilmiştir.

Hafter’in Libya güvenlik denklemi içindeki etkisinin artması, Türkiye ile Libya arasında hem güvenlik sektörü özelinde hem de siyasi ve ekonomik alanda geliştirilen iş birliğini baltalayabilir. Bu durum, bir taraftan hâlihazırda teknik danışmanlık ve eğitim maksadıyla meşru hükûmetle yapılan ikili anlaşmalar sonucu Libya’da konuşlu olan Türk askerî birliklerinin varlığının sorgulanmasına diğer taraftan ise Türkiye’nin Doğu Akdeniz’de “Mavi Vatan” doktrini kapsamında ifade edilen millî çıkarlarının tehlikeye atılmasına yol açabilir. TM ve DYK üzerinden devam eden anayasa müzakerelerine ev sahipliği yapılması ve dolayısıyla seçimlerin adil ve şeffaf bir ortamda gerçekleşmesi noktasında üretilecek çözümler için girişimde bulunulması, Türkiye’nin çözüm odaklı yaklaşımlarını göstermesi bakımından önemlidir.  

Sonuç olarak, son dönemlerde Dibeybe ve Hafter arasında kurulmak istenen denge, toplumsal şartlar, yerel dinamikler ve sahadaki gerçeklikler dikkate alındığında sürdürülebilir ve kalıcı çözümlerden ziyade kırılgan ve kaotik atmosferi daha da derinleştirme potansiyeline sahiptir. Bu anlamda petrol blokajlarının kaldırılması ve 5+5 Ortak Askerî Komitesinde yaşanan gelişmeler, kısa vadede olumlu beklentilere neden olsa da uzun vadede ciddi risk ve tehdit unsurları barındırmaktadır.