Libya’da Yaklaşan Seçimler, İç Dinamikler ve Siyasi Çıkmaz

Birleşmiş Milletler (BM) Libya Misyonu öncülüğünde 1-5 Şubat tarihleri arasında gerçekleştirilen Libya Siyasi Diyalog Forumu (LSDF) sonrasında Libya’nın yeni geçici yönetim kadroları seçilmiştir. Bu kadroların temel önceliği ise ülkeyi 24 Aralık 2021 tarihlerinde yapılacak seçimlere götürmek olarak belirlenmiştir. LSDF’de çizilen yol haritası kapsamında 1 Temmuz tarihi, Libya Yüksek Ulusal Seçim Komisyonuna (HNEC) sunulmak üzere tüm anayasal ve hukuki hazırlıkların tamamlanması için son tarih olarak kabul edilmiştir. Ancak hâlihazırda Libya’daki aktif kurumlar arasında çok ciddi fikir ayrılıkları yaşanmaktadır. Bu fikir ayrılığının özünde seçimlerin ertelenmesi ile beraber yine seçimlerin doğrudan (halk tabanlı) ya da dolaylı (parlamento tabanlı) yapılması tartışmaları bulunmaktadır.

Tartışmaların artmasına sebep olan gelişme ise LSDF’ye bağlı Hukuk Komitesinin seçimler için anayasal altyapıyı oluşturmak ve bu doğrultuda çeşitli önerilerde bulunmak maksadıyla 7-9 Nisan tarihleri arasında Tunus’ta toplanması olmuştur.  Bu toplantı, kurumlar arası meşruiyet tartışmalarını alevlendirmiş, Akile Salih liderliğindeki Temsilciler Meclisi (TM) ve Halit Mışri liderliğindeki Devlet Yüksek Konseyi (DYK) gibi kurumlar tarafından tepkiyle karşılanmıştır. 17 kişilik komite içerisinde özellikle bazı üyelerin dolaylı Başkanlık Konseyi Başkanlığı seçimlerini savunması tartışmaları beraberinde getirmiştir. Öyle ki DYK, 2021 Ocak ayında TM Anayasa Komitesi tarafından hazırlanan, TM ve DYK yetkilileri tarafından imzalanan karar metnini ve anayasa taslağını nihai yöntem olarak göstermektedir. Ocak ayında Mısır’ın Burgada kentinde alınan kararlar, oluşturulan anayasa taslak metninin referandum yoluyla halka sunulmasını öngörmektedir. Diğer taraftan BM Özel Temsilcisi Jan Kubis tarafından desteklenen Hukuk Komitesi ile seçim öncesi oluşturulacak anayasal çerçevede şeffaflığın sağlanması ve çekişmeli tarafların süreci etkilemesinin önüne geçilmesi planlanmaktadır. LSDF tarafından oluşturulan yol haritasının 4. maddesine göre Hukuk Komitesi, seçimler ile ilgili anayasal sürecin ilerlemesini takip etmekle görevlendirilmiştir. Yine aynı maddede komite, TM ve DYK’yi alınan kararlara, seçim öncesi uygulanması istenen geçici atamalara ve diğer gerekliliklere uyum sağlamaya davet etmiştir.

Takip eden süreçte BM Özel Temsilcisi Kubis, Hukuk Komitesi tarafından tamamlanan geçici anayasa taslağını Akile Salih’e sunmuş, Salih ise TM olarak Hukuk Komitesinin anayasal sürece ilişkin aldığı kararları onaylayacaklarını 5 Mayıs tarihinde Kubis’e bildirmiştir. Bu gelişme, 2015 sonrasında farklı sahalarda rastlanılan TM-DYK rekabetini tekrar ortaya çıkarmıştır. Bilindiği üzere DYK, Ulusal Mutabakat Hükûmeti (UMH) Başbakan Fayiz es-Serrac’a yakın bir duruş sergilerken Tobruk merkezli TM, doğudaki silahlı milislerin lideri Halife Hafter’e yakın bir duruş sergilemiştir.

Bir diğer husus ise seçim tarihi yaklaştıkça Libya’da seçimlerin gerçekleşip gerçekleşmeyeceği ile ilgili artan kaygılar olmuştur. Seçimlere 7 aydan az bir süre kalması Birlik Hükûmeti üzerindeki baskıyı artırmaktadır. Bu bağlamda anayasal süreç çözülse bile seçimlerin önünde pek çok engel bulunmaktadır. Bunların ilki Libya’nın pek çok bölgesinde hâlen aktif olarak faaliyet gösteren silahlı milis grupların varlığı olarak gösterilmektedir. Hafta başında Öfke Volkan Operasyonu (ÖVO) adlı grubun Trablus’ta Başkanlık Konseyi üyelerinin kaldığı Corinthia oteline düzenlediği baskın ve Bingazi’de hemen hemen her hafta yaşanan şiddet ve suikast olayları yoğun nüfuslu kentlerde Libya halkı üzerinde güvenlik algısını olumsuz anlamda etkilemektedir. Aynı güvensizlik ortamının devam etmesi, sandık güvenliğinin sağlanmasında ve halkı oy kullanmaya teşvik etmede oldukça büyük bir engel teşkil etmektedir. Yabancı paralı askerlerin ülkedeki varlığı ise ikinci önemli etkendir. 5+5 Ortak Askerî Komitesi tarafından Ekim 2020’de varılan ateşkes antlaşması gereği ocak ayında ülkeden tahliye edilmesi gereken yabancı paralı askerler konusu henüz çözüme kavuşmamıştır. Libya-Çad sınırında yaşanan gelişmeler, bu sorunun ne denli derin bir krize yol açabileceğini gözler önüne sermiştir. Birlik Hükûmeti tarafından komiteye havale edilen mesele, oldukça ağır işlemektedir. Belirtilmelidir ki Hafter’e bağlı sözde Libya Ulusal Ordusunun (LUO) -ki bünyesinde 20.000’den fazla paralı askerin olduğu tahmin edilmektedir- generalleri de aynı komite içinde faaliyet göstermektedir. Dolayısıyla 5+5 Ortak Askerî Komitesinin mevcut yapısı ve çözüme ulaşma noktasındaki kapasitesi sorgulanır hâle gelmiştir. Son olarak, 10 yıllık iç savaş ve çatışma ortamından ötürü pek çok Libya vatandaşı evlerini terk etmiş, zorunlu göçe maruz kalmıştır. Özellikle Libya’nın doğusunda yerinden edilmiş insanların nüfusa kayıtlı oldukları kentlere geri dönüşünde yaşanan aksama ve beraberinde kamu dairelerinde görülen altyapı eksikliği, en azından planlanan tarihe kadar giderilmesi zor eksiklikler olarak ön plana çıkmaktadır.

Yukarıda belirtilen hususlar dâhilinde temsil bakımından büyük çoğunluğu gençler tarafından oluşturulan 24 Aralık Hareketi, seçimlerin zamanında ve halk tabanlı yapılması noktasında Birlik Hükûmeti’ne çağrılarda bulunmaktadır. Hareket, kısa zaman içerisinde Libya halkı nezdinde önemli bir karşılık bularak ivme kazanmıştır. 24 Aralık Hareketi ve benzeri oluşumlar, seçimlerin ertelenmesini meşruiyet krizini tırmandıracak ve ülkeyi yeniden kaos ortamına sürükleyecek bir gelişme olarak nitelendirmektedir. Öyle ki gerek izlenen yoğun diplomasi trafiği gerekse ticari konulara ve ekonomik kalkınmaya yönelik adımlar atılması, Dibeybe hükûmetinin asli görevi olan seçim hazırlığını ikinci plana attığı yönünde eleştiriler almasına neden olmaktadır. Bununla birlikte bazı çevreler, TM ve Birlik Hükûmeti arasında bir güç paylaşımı olduğu iddiasını ortaya atmakta, ağır işleyen seçim hazırlıkları ile beraber bu gelişmelerin mevcut geçici yönetimin görev süresini en azından 3 ila 4 yıl daha uzatmak istediğini iddia etmektedir. Hiç kuşkusuz böyle bir senaryo, 2015 Libya Siyasi Anlaşması (LSA) sonrasında Libya’nın yaşadığı acı tecrübelerin yeniden canlanmasına yol açabilecektir. Yine böyle bir senaryo dâhilinde, hâlihazırda görev ve yetkileri bakımından sorgulanan siyasi mekanizmaların yakın gelecekte kitlesel protestoların muhatabı olması ihtimalini hayli yükseltmektedir.

Sonuç olarak, seçimlerin doğrudan (halk tabanlı) yapılma ihtimali mevcut seçenekler arasında en çözümcü ve demokratik yaklaşım olarak gözükmektedir. Diğer bir alternatif olarak dolaylı parlamento ve başkanlık seçimleri, Akile Salih liderliğindeki TM’nin elini güçlendirmesine yol açabilir. Buna ek olarak, ülke yüz ölçümünün büyük bir kısmını fiilî olarak kontrol altında tutan milis güç lideri Halife Hafter’in olası Başkanlık Konseyi Başkanlığı adaylığı, halk tabanlı yapılacak bir seçimde çeşitli riskleri gün yüzüne çıkaracaktır. Örneğin, seçim sisteminin boşluklarından faydalanmak suretiyle Hafter ya da Hafter tarafından işaret edilen herhangi bir figürün olası seçim zaferi, Libya’da önemli bir çoğunluk üzerinde devlet-birey ayrımını ortaya çıkarabilme veya millî uzlaşı sürecini baltalayarak tekrar kaos ortamı oluşturma potansiyeline sahiptir. BM Özel Temsilcisi Kubis’in LSDF bünyesindeki Hukuk Komitesine olan desteği ve sürecin belirlenen yol haritası dâhilinde ilerleme yönündeki ısrarcı yaklaşımı, bir taraftan Libya halkının çıkarlarına hizmet ederken saha şartları ve mevcut durum göz önünde bulundurulduğunda birçok riskli konuyu gündeme getirmektedir.