Ortadoğu Analiz Aralık / Cilt:11 / Sayı:96

Değerli okuyucular,

Ortadoğu ve Kuzey Afrika bölgesindeki güncel gelişmeleri iki ayda bir kapsamlı ve güçlü analizler ile dikkatinize sunma temel amacını benimseyen dergimizin 96. sayısı ile karşınızda olmaktan mutluluk duymaktayız. Siz okuyucularımıza bölgemizdeki karmaşık olayları ve dinamikleri daha anlaşılır kılma ve Türkiye’nin bu süreçlerdeki rolünü açıklama gayretiyle hemen hemen tüm meseleleri ele almayı hedeflediğimizi hatırlatmak isteriz. Bu çerçevede 96. sayımızın kapak konusunu “İsrail’in normalleştirilmesi” süreci ve buna ilişkin bölgedeki devletlerden ve kamuoylarından gelen tepkileri değerlendirme oluşturmaktadır. Bilindiği üzere Arap Ayaklanmaları sürecinin dönüştürücü muhtemel etkilerinden rahatsızlık duyan Körfez İşbirliği Konseyi (KİK)’in Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) gibi önde gelen statükocu ülkeleri, bölge halklarının şeffaf ve hesap verebilir yani demokratik rejim taleplerine dayalı devrim dalgasını sonlandırma ve kendi rejimlerine yönelik olası riskleri ortadan kaldırma amacıyla bir süredir İsrail ile dolaylı normalleşme sürecini zaten başlatmışlardı.

Dolaylı başlayan bu girişimlerin, Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Başkanı Donald Trump’ın Kasım 2020 seçimlerinde ülkedeki Yahudi lobisinin desteğini alma kaygısı ile yoğunlaştığı gözlenmiştir. Bu seçimlerden galip çıkmayı hedefleyen Başkan Trump, Suudi Arabistan ve BAE gibi bölge ülkelerin İsrail ile açık ve resmî bir normalleşmeye zorlamış; perde arkasında kalan Suudi Arabistan ise BAE ile Bahreyn’in bu sürece katılmasını onaylamıştır. Suudi Arabistan’ın, İsrail ile şimdilik açık normalleşme girişimi başlatmamasına rağmen bu sürecin en önemli destekçilerinden biri olduğu açıktır. Bu gelişmeler rejim güvenliğini korumak amacıyla gerektiğinde kendi halklarının çıkarlarını ve hassasiyetlerini dikkate almayan bölgedeki bazı rejimleri, İsrail’i dahi “normalleştirmeye” destek verme noktasına taşımıştır. Dolayısıyla yaşanılan sürecin, KİK ülkelerinden bazılarının karşılaştığı bölgesel-yerel meşruiyet kaybının ve siyasi-askerî acziyetlerin ABD baskısı ile birleşmesi sonucu İsrail aracılığı ile giderme telaşından ibaret olduğu ifade edilebilir.

Bu bağlamda bu sayımızın temel tartışmasını İsrail’i “normalleştirme” girişimlere ve buna yönelik tepkilere anlam oluşturmaktadır. Diğer sayılarımıza benzer şekilde bu sayımızda da Irak-Suriye eksenli gelişmelere özel bir yer ayrılmakta ve diğer bölgesel konular başlığı altında Mısır, Suudi Arabistan ve Doğu Akdeniz ile ilgili analizler yer almaktadır. Ayrıca bu başlık altında ileride daha fazla konuşulması muhtemel olan ABD başkanlık seçimlerinin Ortadoğu ve Kuzey Afrika gelişmelerine etkileri Libya özelinde anlamlandırılmaya çalışılmaktadır. Yine klasik olduğu üzere eylül-ekim aylarına ilişkin bölgede yaşanan önemli olayların kronolojisinin sunulduğu dergimizde ayrıca söz konusu iki aya ilişkin ORSAM’ın etkinlik özetleri yer almaktadır. Son olarak genel itibarıyla kapak dosyamızı ilişkilendirdiğimiz filmin kritiğinin yer aldığı kısımda İsrail’i merkeze alan ve İsrailli bir yönetmen tarafından çekilen Foxtrot adlı yapıt söz konusudur.

Keyifli okumalar dileğiyle…