Ortadoğu Analiz Ocak / Cilt:12 / Sayı:97

Değerli okuyucular,

97. sayımız ile Ortadoğu ve Kuzey Afrika bölgesindeki güncel gelişmeleri artık ayda bir kapsamlı ve güçlü analizler ile dikkatinize sunmaya başlamış bulunmaktayız. Bu sayımızda küresel-bölgesel yansımaları beklenen Joe Biden’ın Amerika’daki başkanlık seçimleri sonucunda galip çıkması ve muhtemel politika değişimleri merkeze alınacaktır. Donald Trump iktidarı süresince Ortadoğu bölgesinde radikal İsrail yanlısı ve İran karşıtı bir tutum sergileyen Amerika Birleşik Devletleri (ABD) yönetiminin, Suudi Arabistan-Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ittifakı ile daha fazla hareket ettiği söylenebilir. Bu çerçevede Trump iktidarı döneminde İran’ın askerî-siyasi ve ekonomik olarak yoğun izolasyon sürecine ve İsrail’in ise “normalleşme” şeklinde tanımlanan girişim ile diplomatik tanınma adımlarına şahit olduk.

Bu temel politika yöneliminde Trump döneminin ön plana çıkan ve söz konusu süreçleri sahiplenen aktörleri ise beklenildiği gibi Arap Ayaklanmaları sürecinde devrim karşıtı ve statükocu eğilimleri ile bilinen Suudi Arabistan- BAE ittifakı ve bu ittifaka destek sunan Mısır ve Bahreyn gibi ülkeler olmuştur. Katar’a yönelik kapsamlı abluka girişiminde ve yaklaşık 3,5 yıldır süren Körfez krizinde de bu aktörlerin başı çektiğini hatırlarsak genel olarak Ortadoğu ve Kuzey Afrika ve özel olarak Körfez bölgesinde Trump mirası hatırlarımıza gelebilir. Bu çerçevede kapak konusunu oluşturan Ortadoğu’da Biden Dönemi ’ne yönelik analizlerimizde, Ortadoğu ve özellikle Amerikan siyasetinin merkezini oluşturan Körfez’deki gelişmelere yönelik Trump iktidarı süresince izlenen politikalardaki muhtemel değişimler irdelenecektir. Kapak dosyamızın yanı sıra bu sayımızda gelenek olduğu üzere ve Türk dış politikasının temel gündem maddelerinden olan Suriye- Irak merkezli değerlendirmelerimiz de yer almaktadır. Son dönemlerde hem Irak hem de Suriye sahasında Türkiye’yi yakından etkileme potansiyeline sahip gelişmeler olduğunu düşünürsek bu yöndeki analizlerin ne derece önemli olduğu daha rahat anlaşılabilir.

Bu temel konuların dışında diğer bölgesel konular kısmımızda İran ile ABD-İsrail arasında hâlihazırda gergin olan ilişkileri çatışmaya dönüştürme ihtimali bulunan Fahrizade suikastına ilişkin değerlendirme, İsrail’in bölgedeki potansiyel nükleer güçlere yönelik stratejisini ve bunun son suikasttaki izlerine ilişkin çarpıcı bir analiz sunmaktadır. Yine son dönemde Mısır ve Etiyopya arasındaki baraj krizi ile gündeme gelen özel olarak Nil Nehri ve genel olarak Kızıldeniz üzerinde yoğunlaşan ve Doğu Akdeniz krizine benzer şekilde enerji boyutunu içeren bölgesel-küresel rekabetin dinamiklerine ilişkin dikkatli bir değerlendirme bu sayımızda yer almaktadır. Son olarak bu kısımda Türkiye- Irak arasındaki eski problemler ve yeni bir başlangıç ihtimali farklı boyutlarla irdelenmektedir. Gelenek olduğu üzere bu sayımızda da kapak konusunu yani Amerikan başkanlık seçimlerini dikkat çekici bir film yani The Ides of March (Zirveye Giden Yol) yapıtı üzerinden siz okuyucularımızın dikkatine sunmuş bulunmaktayız.

Keyifli okumalar dileğiyle…