Ortadoğu’daki Gelişmelerin Analizi: Libya, Tunus, Bahreyn, Mısır ve Suriye

Doç. Dr. Ertan Efegil, Sakarya Üniversitesi İİBF Uluslararası İlişkiler Bölümü
Soğuk Savaş döneminde, klasik güvenlik yaklaşımları, devletlerarası çatışmaları izah etmek için yeterliydi. O dönemde uzmanlar daha çok ABD-Rusya arasındaki stratejik rekabete odaklanmışlardı ve rekabetin getirdiği güvenlik sorunlarını inceliyorlardı. Fakat 1991 yılında Sovyetler Birliği’nin yıkılmasıyla birlikte, Soğuk Savaş dönemi sona ererken, devletlerarası çatışmalar, nükleer silahlar ve ideolojik temelli Üçüncü Dünya ülkelerinde görülen çatışmalar git gide bitmeye başladı. Süper güçler arasındaki rekabetin sona ermesinin verdiği heyecanla, bazı akademisyenler, uluslararası sistemde, liberal anlayışın ve müşterek güvenlik kavramının geçerli olacağını savunarak, ABD’nin hegemonyası altındaki tek kutuplu uluslararası sistemde istikrarın sağlanacağını öngörüyorlardı. Fakat bu öngörüler kısa sürede geçersiz hale geldi.
 
Balkanlar, Orta Asya, Güney Asya ve Kafkaslarda görülen devlet-içi çatışmalar, öncelikle uluslararası sistemin yeni güvenlik sorunlarıyla karşı karşıya kaldığını su yüzüne çıkardı. Ayrıca devlet-içi çatışmalara farklı stratejiler ve araçlar ile yaklaşılması gerektiği görüşü de ayrı bir tartışma konusu haline geldi. Çünkü devletlerarası çatışmalarda, askeri yöntemler geçerliyken, çeşitli diplomatik yollarla devletlerin kendi sorunlarını çözmelerine yardımcı olmak mümkün idi. Fakat devlet-içi çatışmalar ve dine dayalı terör eylemleri, çok farklı ve çeşitli -ekonomik, siyasal, kültürel, sosyal, hukuksal vb.- sebepler içeriyordu. Bu tür çatışmaları sona erdirmek için askeri yöntemler ve resmi aktörlerin katılımı yetersiz kalıyordu.