Analiz

Ortadoğu’da Fransa ve Birleşik Arap Emirlikleri’nin Karşı Devrimci İş Birliği

Bu analizin esas konusu ve amacı Fransa ve Birleşik Arap Emilikleri’nin (BAE) Ortadoğu’da izledikleri ortak ortak gündem ve vizyon etrafında şekillenen dış politikanın arkasındaki temel itici gücü ve mekanizmaları açıklamaktır. Bu kapsamda analiz boyunca bu iki ülkenin Arap Baharı sonrası Ortadoğu bölgesine yönelik izledikleri dış politikanın genel çerçevesi çizilecek ve bu çerçeve içinde Fransa ve BAE’nin kesişen ortak vizyon, amaç ve eylemleri ele alınacaktır.

Fransa ve BAE, Arap Baharı sonrasında Ortadoğu’da siyasi, askerî ve ekonomik araçlar üzerinden şekillenen müdahaleci ve pro-aktif bir dış politika izlemektedir. Hem BAE hem Fransa özellikle 2013’te Mısır’daki Sisi darbesiyle birlikte şekillenmeye başlayan “karşı-devrimci” bölgesel tasarım projesinin operasyonel ve stratejik açılardan yürütücüleri hâline gelmişlerdir. Bölgenin statükocu güçleri Suudi Arabistan-BAE ortaklığında şekillenen bu karşı-devrimci statükocu hareket aynı zamanda Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ve diğer bazı Avrupa ülkeleri tarafından siyasi olarak desteklenmektedir. Bunun en somut kanıtı ise 2013 yılında Mısır’daki karşı-devrimci darbenin düzenleyicisi Sisi’nin Mısır lideri olarak uluslararası toplum tarafından kısa süre içinde meşru bir aktör olarak kabul edilmesidir. Bu çerçevede şekillenen bölgesel siyasette Fransa ve BAE Mısır, Libya, Yemen, ve Türkiye konularında benzer çizgide politikalar izleyerek siyasi, ekonomik ve askerî iş birliğine gitmiştirler. Bu iki ülke tarafından izlenen böylesi bir politika Arap Baharı’yla birlikte sarsılan mevcut statükoyu ‘seküler, askerî ve diktatöryel’ rejimler ile tekrar tesis etmeyi ve bunu yaparkende bölgesel siyasette kendi nüfuz alanlarını genişletmeyi amaçlamaktadır. Fransa ve BAE’nin bu bölgesel politakalarının itici gücü ise yine ortaktır: Bölgedeki güç boşluğunu doldurarak kendi statülerini ve güçlerini arttırmak. Bu doğrultuda, Fransa Ortadoğu üzerinden kendini tekrar uluslararası siyasette belirleyici bir aktör olarak konumlandırma arayışı içinde “büyük güç” statüsünü geliştirmeyi amaçlarken BAE ise yine benzer bir şekilde geleneksel bölgesel aktörlerin güç kayıplarından ve  Körfez ülkeleri lehine değişen bölgesel güç dengesinden faydalanarak kendini “bölgesel aktör” olarak kabul ettirmeyi amaçlamaktadır.