PKK/PYD’nin Irak Kürtleri ve ENKS ile görüşmeleri ne anlama geliyor?

Terör örgütü PKK/YPG/DSG liderlerinden "Mazlum Kobani" kod adlı Ferhat Abdi Şahin ve Kürdistan Demokrat Partisi (KDP) lideri Mesut Barzani’ye yakın Suriyeli Kürt gruplardan oluşan Suriye Kürt Ulusal Konseyi (ENKS) ile PYD/YPG’nin çatı örgütü olan TEV-DEM arasında, 10 Kasım’da, Suriye’nin kuzeyinde bir görüşme gerçekleşti. Ferhat Abdi Şahin’in çağrısı ve talebi üzerine yapıldığı ve grupların Suriye’nin kuzeyinde birlikte hareket etmesinin ele alındığı belirtilen toplantıdan önce, Şahin’in Mesut Barzani’den Suriye’nin kuzeyinde tarafların yakınlaştırılması noktasında rol almasını istediği basına yansımıştı. Irak Kürt Bölgesel Yönetimi (IKBY) Başkanı Neçirvan Barzani de daha önce yaptığı açıklamada, Şahin ile irtibat halinde olduklarını vurgulayarak, PYD ve ENKS’nin birlikte hareket etmelerini istediklerini söylemişti. Geçtiğimiz günlerde ise Şahin’in IKBY’ye giderek Barzani ve Talabani ailesi ile bir dizi görüşme gerçekleştirdiği öne çıktı. Irak eski Cumhurbaşkanı Celal Talabani’nin kurucusu ve eski lideri olduğu Kürdistan Yurtseverler Birliği (KYB) kontrolündeki Süleymaniye’de, KYB anti-terör güçleri ve KYB’nin İstihbarat Teşkilatı olan Zenyari’nin sorumlusu Lahur (Şeyh Cengi) Talabani ile Şahin bir araya geldi. Erbil’de de Barzani ailesi üyeleri ile görüştüğü ama bu görüşmelerin basına duyurulmadığı söylenen Şahin’in önce Suriye’nin kuzeyinde Mesut Barzani’ye yakın gruplarla yaptığı birlik toplantısı ve akabinde IKBY’de gerçekleştirdiği görüşmeler, örgütün ve Iraklı Kürtlerin konjonktürel bir ilişki girişimi olarak dikkat çekmektedir.

Güç kaybeden örgüt geçici ittifaklar arayışında
PKK/PYD’nin, Suriye’nin kuzeyinde güç kaybettiği ve işgal ettiği toprakları kaybetme sürecine girdiği dönemlerde, daha önce de muhalif Kürt gruplar, Esad rejimi ve IŞİD ile de pragmatist ilişkiler geliştirdiği bilinmektedir. Suriye’nin kuzeyinde tehdit hissettiği dönemlerde muhalif Kürt siyasi partilerle anlaşma yapan PKK/PYD’nin, şartları lehine çevirdiğinde ya da daha iyi bir anlaşma imkanı elde ettiğinde bu anlaşmalardan caydığı kaydedilmiştir. Daha önce Haziran 2012’deki Erbil Anlaşması ve Ekim 2014’teki Duhok Anlaşmaları ile Suriye’nin kuzeyinde işgal ettiği bölgelerin yönetimini ENKS ile paylaşacağını duyuran örgütün muhalif Kürtlere yönelik baskı ve zulmü devam etmiştir. Suriye’nin kuzeyinde Barzani'ye yakın siyasi partilerin ofislerine saldırarak binalarını ateşe veren, siyasetçilerini tutuklayıp işkence eden ve göçe zorlayan örgütün, IKBY bayrağını yaktığı ve Erbil merkezli medya organlarına ambargo uyguladığı akıllardaki yerini korumaktadır. Öte yandan, Eylül 2014’te IŞİS’in Suriye’nin Ayn el-Arab (Kobani) bölgesine yönelik saldırısı sırasında, IKBY peşmergelerini bölgeye davet eden ve Duhok Anlaşması ile Barzani’ye yakın Suriyeli Kürtlerle anlaşma yapan PKK/PYD, bölgedeki IŞİD tehlikesi geçince bu anlaşmalardan geri adım atmıştır. Suriye’nin kuzeyine geçen IKBY peşmergelerinin bölgede kalmasına izin vermeyen ve Barzani’ye yakın Suriyeli Kürtlerden oluşan roj-peşmergelerini bölgeye sokmayan örgütün daha sonra Irak’ın kuzeyindeki Sincar bölgesini işgal ederek kanton ilan ettiğini duyurması ise örgüt ve Barzani yönetimi arasındaki tarihsel olarak çatışmalı ilişkilere geri dönülmesine yol açmıştır.

PKK/PYD’nin Irak Kürtleri ve Mesut Barzani’ye yakın Suriyeli Kürtlerle görüşmeler gerçekleştirmesi, Türkiye’nin Barış Pınarı Harekatı sonrası büyük bir güç kaybı yaşayan örgütün geçmişte olduğu üzere geçici ittifaklar arayışına girerek kendisine alan açmaya ve Kürt kimliği üzerinden hassasiyet yaratmaya çalıştığını göstermektedir.

PKK/PYD’nin Güç Kaybı ve Mesut Barzani’nin Politikası
Öte yandan, 2017’deki başarısız bağımsızlık referandumu sonrası diplomatik ilişkileri açısından bölgesel ve küresel ölçekte güç kaybeden ve IKBY halkı arasında derin hayal kırıklığı yaratarak muhalefet tarafından yasadışı kabul edilen başkanlık görevinden geri adım atan Mesut Barzani’nin, örgütün içerisinde bulunduğu güç kaybını araçsallaştırdığı değerlendirilmektedir.

Bu doğrultuda, daha önce Erbil ve Duhok anlaşmalarında da olduğu gibi, örgütün, Türkiye’nin Barış Pınarı Harekatı sonrası yaşadığı güç kaybını fırsata çevirerek yeni bir anlaşma yapmak istediği değerlendirilen Barzani, kendisine yakın Suriyeli Kürtleri örgütün işgal ettiği alanlarda yönetime dahil etmeye çalışarak, IKBY’nin federalizm modelini bölgede uygulamanın yollarını aramaktadır. PKK’lı Şahin ile ENKS’nin gerçekleştirdiği toplantı, Şahin’in IKBY’li yöneticilerle kurduğu irtibat ve IKBY ziyareti, örgüt ve KDP yönetiminin bir diğerinin güç kaybı yaşadığı dönemde geliştirdikleri geçici ilişki süreçlerine uygunluk göstermektedir. Buna rağmen, hem örgütün hem de Barzani’nin etkili olduğu alanlarda nüfuz paylaşımından mutlak surette kaçındığı ve güç kaybı yaşamamak için Kürtler arasındaki kanlı çatışmalara sebep olduğu tecrübe edilmiştir. Saddam’ın Irak’ın kuzeyinden güçleri çektiği ve ABD’nin bu bölgeyi uçuşa yasak bölge ilan ettiği 1991’den 2003’teki ABD’nin Irak işgaline kadar başta KYB olmak üzere Kürt partilerle kanlı güç mücadelesine girişen Barzani’nin Suriye’nin kuzeyine taşımak istediği federalizm modeli ise bölge için istikrar sunmamaktadır. Görünürde, tek bir parlamento içerisinde yer almalarına rağmen, Erbil’de KDP’nin ve Süleymaniye’de KYB’nin etkin olduğu ve bu partilere ait istihbarat, peşmerge ve bürokratik kurumların olduğu IKBY’deki kurumsallaşamamış ikili sistem, bölgede yolsuzluk, nepotizm, antidemokratik alışkanlıklar ve çatışma kültürünün sürdürülmesine imkan sağlamaktadır.

Buna ek olarak, referandum sırasında yolsuzluk, ekonomik ve siyasi krizin yarattığı şartları protesto eden IKBY halkının milliyetçi duygularını güç kaybetmekte olan partisinin kazançları için araçsallaştıran Barzani, referandum sonrası Irak’ın ağır yaptırımlarına ve Kerkük dahil tartışmalı alanların tamamına yakınının Irak’ın kontrolüne girmesine yol açmıştır. Bu durum, Irak Kürtleri arasında başta Barzani olmak üzere yöneticilere ve peşmergeye yönelik derin hayal kırıklığı ve güvensizlik duygularının oluşmasına neden olmuştur. Dolayısıyla, Barzani liderliğinde, ENKS ve PYD arasında Suriye’nin kuzeyinde yeni bir anlaşma sağlanmasının IKBY sokağının milliyetçi duygularına hitap edeceği dikkate alındığında, Barzani’nin Suriye’nin kuzeyinde kendisine açacağı alana ek olarak IKBY’de kaybettiği itibarı da bir ölçüde geri kazanmasına ve IKBY halkının yaşadığı sıkıntıların geri plana itilmesine neden olacağı değerlendirilmektedir.

PKK ile ilişkiler ve KDP-KYB rekabeti
Tarihsel olarak KDP’nin rakibi olan PKK ile ideolojik olarak yakın ilişkilere sahip KYB içerisinde PKK’nın Suriye kolu PYD ile yakın ilişkilere sahip isimlerden birisi olarak son dönemde Lahur Talabani’nin öne çıktığı görülmektedir. Lahur Talabani’nin, daha önce, Suriye’nin Ayn el-Arab (Kobani) bölgesinde YPG’ye ABD desteği sağlanması konusunda aracılık yaptığı ve KYB’nin de ABD üzerinden YPG’ye silah gönderdiği iddia edilmiştir. 2016 Haziran’ında Ayn el-Arab’ı ziyaret ederek PYD mensupları ile bir araya gelen Lahur, KDP’nin PYD’ye sınır kapılarını açması konusunda çağrıda bulunmuştur. Yönetimi altındaki Süleymaniye ve Irak ordusunun kontrolü ele geçirmesinden önce etkin olduğu Kerkük’te PKK/PYD’nin rahatça hareket etmesine olanak sağlayan KYB’nin, örgütün Süleymaniye’deki unsurları üzerinden Suriye’nin kuzeyine yabancı terör örgütlerini geçirmesine izin verdiği de öne sürülmüştü. 2016 Haziran’ında, PYD Eşbaşkanı Salih Müslim’in de Kerkük’e giderek, KYB’li vali Necmettin Kerim ile bir araya gelmesi, PKK/PYD ve KYB arasındaki yakın ilişkileri bir kere daha ortaya koymuştur. Lahur Talabani’nin Şahin ile Süleymaniye’de bir araya gelmesi de KYB ve PKK arasındaki yakın ilişkilerin devam ettiğine işaret etmektedir.

Öte yandan, kurucusu ve uzun dönem lideri Celal Talabani’nin hayatını kaybetmesi sonrası iç karışıklıklar yaşayan KYB, tarihsel olarak rakibi olan KDP karşısında güç kaybetmiştir. Erbil’de KDP’nin ve Süleymaniye’de KYB’nin etkin olduğu IKBY’deki ikili yapı, hem bölge ülkeleriyle hem de PKK gibi örgütlerle geliştirdikleri ilişkiler üzerinden kendi aralarındaki rekabeti sürdürmektedir. Bu bağlamda, Süleymaniye merkezli partilerin IKBY’de PKK ile kurduğu ilişkiler üzerinden, PKK ile ilişkileri çatışmalı olan KDP’ye karşı da ellerini bir nebze güçlendirmek istedikleri değerlendirilebilir.

Hatırlanırsa, KDP, bağımsızlık referandumu sonrasında, Celal Talabani’nin oğlu Bafel Talabani, yeğeni Lahur Talabani ve Araz Talabani’yi İran Küdüs Güçleri Komutanı Kasım Süleymani ve Bağdat yönetimi ile yaptıkları anlaşma sonucu Kerkük’ü teslim etmek ve ihanetle suçlamıştır. Referandum sonrasında, KYB içerisindeki KDP karşıtı figürlerden birisi olarak öne çıkan Lahur’un Şahin ile bir araya gelmesi, hem PKK/PYD ve ENKS’nin Suriye’nin kuzeyi ile ilgili görüşmesine KYB’nin geliştirdiği bir cevap hem de KYB’nin IKBY içerisinde KDP karşıtı bir aktör olan PKK ile yakın ilişkilerini güncel tutma hamlesi olarak okunabilir. Öte yandan, KYB’nin, olası bir PKK-ENKS anlaşması çerçevesinde Suriye’nin kuzeyinde PYD üzerinden etkinlik kurmak isteme ihtimali de vardır. Zira hem KYB kontrolündeki Süleymaniye’de hem de referandum öncesi KYB’li valinin yönettiği Kerkük’te PKK’nın kendisine alan bulduğu hatırlandığında, PKK’nın da Suriye’nin kuzeyinde KYB güçlerine kısmi bir alan açması mümkündür. Böylelikle, Suriye’nin kuzeyindeki pastayı kimseyle paylaşmak istemeyen PKK, eğer Barzani güçleri ile bir anlaşma yapmak zorunda kalırsa, burada Barzani güçlerine düşecek payı azaltmak ve IKBY’deki iki parti arasındaki rekabeti oraya da taşıyarak KYB’yi de Suriye’nin kuzeyinde KDP karşıtı bir figür olarak kullanmak isteyebilir.   

Sonuç olarak, terör örgütü PKK/PYD/YPG ve Barzani’ye yakın Suriyeli Kürt gruplardan oluşan ENKS’nin geçmişteki anlaşmaları dikkate alındığında, Suriye’nin kuzeyinde yürüttükleri birlikte hareket etme konulu görüşmelerinin başarı ihtimali düşüktür. Türkiye’nin Barış Pınarı Harekatı sonrası, Suriye’nin kuzeyinde büyük bir güç kaybına uğrayan örgütün, Suriye’nin kuzeyinde ve IKBY’de gerçekleştirdiği görüşmeler üzerinden özellikle IKBY sokağını manipüle etme çabası içerisinde olduğu değerlendirilmektedir. Öte yandan, bölgesel dengelerin dikkate alınmadığı başarısız bağımsızlık referandumu sonrası içerisine girdiği ekonomik, diplomatik ve siyasi krizden çıkma arayışındaki Irak Kürtlerinin, IKBY sınırları içerisinden Türkiye’ye yönelik terör faaliyetlerinde bulunan bir örgüt ile kuracakları ilişkilerin hem bölgesel ilişkilerini hem de iç istikrarlarını olumsuz etkileyeceği açıktır.