PKK’nın Kerkük ve Çevresinde Artan Hareketliliği

Ekim 2020’de imzalanan Sincar Anlaşması sonrasında terör örgütü PKK destekli YBŞ’nin göstermiş olduğu direnç ve bu dirence PKK’nın kandil kadrolarının katkıları, ülkenin kuzeyinde süren PKK varlığını bir kez daha net şekilde ortaya koymuştur. Fakat son dönemde Kerkük’teki siyasiler ve bölgedeki güvenlik kaynaklarının kentteki PKK varlığına dönük yaptığı açıklamalar, örgütün yalnızca Sincar’da değil; Kerkük ve çevresindeki bazı bölgelerde de karargâhlar kurabilecek ölçüde hareket alanı kazanabildiğini ortaya koymuştur. Aslında PKK’nın Kerkük’teki varlığı yeni bir mesele olmamakla birlikte son dönemde örgütün kentteki uyuşturucu ticaretine yönelik faaliyetlerini arttırması, Sincar Anlaşması sonrasında İranlı milis gruplar ile belli bölgelerde yaşanan iş birliğinin Kerkük’te de gözlemlenmeye başlanması ve bu iş birliği doğrultusunda örgütün bölgede hareket alanı kazanması gibi gelişmeler, söz konusu PKK varlığının tekrar gündeme gelmesine neden olmuştur.

Son dönemde gerek Kerkük’teki güvenlik kaynaklarının aktardıkları gerekse siyasilerin paylaştıkları endişeler, PKK’nın Kerkük ve çevresinde oluşturduğu karargâhların tehdit boyutunu artırdığını göstermektedir. Eski Irak Türkmen Cephesi Başkanı ve Kerkük Milletvekili Erşat Salihi, hâlihazırda PKK’nın Kerkük sınırları içerisinde Leylan ve Çimen bölgelerinde karargâhlarının olduğunu ifade ederken Irak hükûmetini defalarca bölgedeki PKK varlığına ilişkin uyardıklarını dile getirmiştir. Ayrıca resmî kaynaklara dayanmamakla birlikte Altunköprü çevresindeki dağlık noktalarda, Dakuk’un merkez ve yine dağlık arazilerinde PKK’nın varlık gösterdiğine dair bilgiler mevcuttur. Diğer yandan PKK militanlarının Karahasan köyüne büyük oranda hâkim oldukları, Halo Bazyani köyündeki 50 hanenin de doğrudan PKK’lı militanlar ile iltisaklı olduğuna dair bilgiler de bulunmaktadır.

Erşat Salihi’nin demeçlerinin ardından, Kerkük Polis Müdürlüğünden yetkililerin Irak medyasına yaptığı açıklamalarda ise Kerkük’teki mevcut PKK varlığı doğrulanmış ve örgütün Kerkük’ün dış bölgeleri olan Mahmur’a yakın alanlarda iki karargâhının olduğunun altı çizilmiştir. Ayrıca KDP’nin Irak Parlamentosu Milletvekili Diyar Bervari de PKK’nın Kerkük ve çevresinde varlık gösterdiğini, örgütün kentteki varlığının bölgenin güvenliğinde, siyasi istikrarında ve sosyal yapısında sorunlara neden olduğunu ifade etmiştir.

Bölgedeki siyasetçilerden ve güvenlik kaynaklarından edinilen bilgilerin yanı sıra Kerkük’te yaşanan somut gelişmeler de örgütün varlığını ortaya koyması bakımından önemli mesajlar vermektedir. Nitekim Türkiye’nin Haziran 2020’de Irak’ın kuzeyindeki PKK kamplarına yönelik Pençe Kartal Operasyonu’nu başlatmasının hemen ardından PKK militanları Kerkük’teki Türkmen şehitliklerine saldırmış, kentteki bazı köprülere örgütün paçavralarını asmışlardır. Hepsinin ötesinde Kerkük’teki PKK varlığının daha net şekilde ortaya çıktığı tarih 2017 yılı olmuştur. PKK militanları, Kerkük Valiliğinin IKBY’nin gerçekleştirdiği bağımsızlık referandumuna katılma kararının ardından merkezî hükûmetin operasyonuna karşı elebaşı Abdullah Öcalan posterleri ile Kerkük sokaklarında ağır silahlar ile mevzilenmişlerdir. Kerkük’ün merkezî hükûmet tarafından kontrolünün sağlanması ile birlikte PKK’lı teröristlerin bir kısmı Kerkük’ü terk ederken, önemli bir kısmı da sivil görünüm ile kentteki yaşantının içine karışmıştır.

Şii Milis Gruplar – PKK İş Birliğinin Kerkük’e Yansımaları
Sincar Anlaşması sonrası yaşanan süreç, Haşdi Şaabi içerisindeki Şii milis gruplar ile terör örgütü PKK’nın çıkar ortaklığı çerçevesinde bölgedeki iş birliğini güçlendirdiği bir dönem olmuştur. Anlaşmanın, iki tarafı da bölgeden çıkarma amacı üzerine kurulu olması şüphesiz sahadaki bu iş birliğinin itici gücü olmuştur. Ancak bu ittifak, bölgede kendilerine yönelik baskının artması ile beraber yalnızca Sincar odaklı olmaktan çıkarak Kerkük ve Mahmur gibi bölgelere de sıçramış; bu bölgelerde de taraflar arasında koordinasyonun güçlendirilmesine dair temasların arttığı gözlemlenmiştir. Aslına bakılırsa merkezî hükûmet ve IKBY’nin baskısına karşı bölgedeki varlığını sürdürmeyi amaç edinen İran yanlısı milis gruplar ile PKK’nın ortak çıkarlar gözeterek iş birliklerini güçlendirme yoluna gitmeleri çok da sürpriz bir adım olmamıştır. Ancak söz konusu iş birliğinin Sincar’ın ötesinde genişleyerek Kerkük gibi farklı bölgelere yayılıyor oluşu, Türkiye’nin operasyonları neticesinde Irak’ın kuzeyinde ciddi bir güç kaybına giden örgütün, daha iç bölgelerde kendine yaşam alanı bulabilmesi riskini de beraberinde getirmektedir.

Musul, Mahmur ve Kerkük’ü kapsayan bölge Haşdi Şaabi kontrolünün etkin olduğu yerler olarak öne çıkmaktadır. PKK ve Haşdi Şaabi iş birliği, PKK’ya, gücünü bu bölgede Haşdi Şaabi şemsiyesi altında eskisine nazaran daha güçlü bir zemine çekme fırsatı sunabilir. Zira Kerkük Polis Müdürlüğünden bazı kaynakların kamuoyuna paylaştığı bilgiler de bunu doğrulamaktadır. Paylaşılan bilgilerde, son dönemde Kerkük ve çevresinde artan Haşdi Şaabi – PKK ittifakının bölgede PKK’nın daha fazla güçlenmesine neden olduğu vurgulanmaktadır. Diğer yandan, İran’a yakınlığı ile bilinen Ketaib Hizbullah ve Asaib Ehlül Hak gibi Haşdi Şaabi bünyesindeki grupların Kerkük çevresindeki bazı noktalarda PKK militanları ile toplantılar düzenleyerek kendilerinin bölgeden çıkarılmasına yönelik gerçekleştirilecek olası operasyonlara karşı Musul, Duhok ve Kerkük’te nasıl konuşlanılacağına yönelik koordinasyon planları üzerine görüştükleri bilinmektedir.

PKK’nın Kerkük’teki hareket alanını artırdığına işaret eden tüm bu gelişmelerin, Irak’taki Şii milis grupların merkezî hükûmet ve IKBY ile yaşadığı rekabetin kızışması ile paralel bir döneme denk geldiği gözden kaçırılmamalıdır. Zira mevcut tablo, Şii milis gruplar ile PKK’nın Irak’ın kuzeyinde ortak düşmanlara sahip olduğunu göstermektedir. Milis grupların IKBY ile son dönemde yaşadığı gerginliklerin yanı sıra, PKK da özellikle son bir yıl içerisinde peşmerge güçleri ile yine Irak’ın kuzeyindeki bölgelerde güç mücadelesi içerisinde bulunmaktadır. Dolayısıyla son dönemde Şii milis gruplar ile PKK’nın artan iş birliği ve sahadaki koordinasyonu kuvvetlendirme girişimlerinin Kerkük’e kadar genişlemiş olması, Mahmur ve Kerkük noktasında da ortak düşmanlara yönelik yeni bir çatışma ortamını beraberinde getirebilir.

Üzerinde durulması gereken bir diğer husus, bazı PKK militanlarının meşruiyet kazanabilmek amacıyla Haşdi Şaabi bünyesine katılma olasılığıdır. Sincar’daki 1500 YBŞ militanının Haşdi Şaabi’nin bölgedeki 80. Alayı’na katılmalarına benzer bir durumun Mahmur ve Kerkük noktasında da gerçekleşmesi, PKK militanlarının kendilerine meşru bir zemin yakalamasına neden olabilecektir. Her ne kadar Kerkük ve çevresinde şu an itibarıyla iki taraf arasında bu denli bir hamleyi doğuracak ortak bir mutabakattan uzak olunsa da Sincar Anlaşması’nın ardından Kerkük’te kurulduğu duyurulan silahlı bir “Kürt Haşdi Şaabi” birliği bu noktada atılabilecek olası adımları göstermesi bakımından önem arz etmektedir. Aralık 2020’de Kerkük’ün Dibis ilçesinde 150 Kürt gencinin katılımıyla oluşturulduğu ifade edilen birliğin IKBY’nin Sincar adımından da hemen sonra gelmiş olması düşündürücüdür. Haşdi Şaabi, resmî olarak söz konusu birliğin kendileriyle bir bağının olmadığını açıklamış olsa bile Haşdi Şaabi bünyesindeki Şii milis grupların bilgisi dâhilinde olmadan bölgede böyle bir yapılanmaya gidilemeyeceği söylenebilir.  Dolayısıyla İran yanlısı Şii milis gruplar ile IKBY arasında son dönemde gittikçe artan tansiyon, Sincar’da olduğu gibi menfaat ortaklığı zemininde İran yanlısı grupları PKK ile Kerkük’te de yan yana getirmektedir. PKK’nın IKBY ve bilhassa KDP ile yaşadığı gerginlik, örgütü sahada Haşdi Şaabi bünyesindeki gruplar ile iş birliğine itmektedir. Türkiye’nin olası Sincar operasyonu da göz önüne alındığında, İran yanlısı gruplar için PKK hem merkezî hükûmet hem IKBY hem de Türkiye’ye karşı bir koz olarak kullanışlı bir araç hâline gelmektedir.

PKK’nın Kerkük’teki Uyuşturucu Ticareti
Terör örgütü PKK, yalnızca gerçekleştirdiği terör eylemleri ile değil; on yıllardır sürdürdüğü uyuşturucu ticareti ile de bölge halkları üzerinde tehdit oluşturmaya devam etmektedir. Nitekim örgütün bölgede uyuşturucu ticareti üzerinden oluşturduğu ağ, geçmiş yıllarda gerek ABD Hazine Bakanlığı tarafından gerekse Birleşmiş Milletler’in (BM) hazırladığı raporlarda uluslararası kamuoyuna aktarılmıştır. ABD Hazine Bakanlığı tarafından 2011 yılında yapılan resmî bildiride, aralarında Cemil Bayık ve Duran Kalkan’ın da bulunduğu PKK’nin lider kadrosundan beş ismin 20 yıl içerisinde (1990-2010) takip altına alındıklarını; bu isimlerin bakanlık tarafından tespit edilmiş uyuşturucu kaçakçıları olduğu ifade edilmiştir. Ayrıca aynı bildiride, bahsi geçen isimlerin organize ettikleri kaçaklık ile örgüte silah ve malzeme temin ettiklerinin altı çizilmiştir. Diğer yandan BM Uyuşturucu ve Suç Ofisinin yayımladığı geniş kapsamlı bir raporda, PKK’nın Afganistan’dan temin ettiği uyuşturucunun ticareti için Irak’ı bir dağıtım noktası olarak kullandığı vurgulanmıştır.

Nitekim ITC Kerkük Milletvekili Erşat Salihi, geçtiğimiz aylarda kamuoyuna yaptığı açıklamada PKK’nın gerçekleştirdiği uyuşturucu ticareti hakkında uyarılarda bulunarak örgütün uyuşturucu maddelerini kentin kuzeyindeki bölgelerden Kerkük’e soktuğunu belirtmiştir. Salihi’nin açıklamasıyla paralel olarak, uyuşturucu trafiğinin Erbil’e yakın Ranya ve Kalar gibi kentin kuzey bölgelerinden sokularak Kerkük’ün iç bölgelerine ulaştırıldığı bilinmektedir. Ayrıca Kerkük Valisi Rakan Said el-Cuburi de bu bilgiyi doğrulayarak uyuşturucunun IKBY’ye yakın kuzey bölgelerden kente sokulduğunu, ardından Kerkük’ten Irak’ın güney bölgelerine ulaştırıldığını aktarmıştır.

Kerkük’teki genç nüfus arasındaki uyuşturucu kullanımının artması, bilhassa geçtiğimiz yıl operasyonların güvenlik güçleri tarafından yoğunlaştırılmasına neden olmuştur. Bu kapsamda Kerkük’te gerçekleştirilen operasyonlarda ele geçirilen uyuşturucu miktarlarının büyüklüğü ise söz konusu tehdidi açık şekilde göstermiştir. Nitekim 2020 Kasım ayında Kerkük’ün kuzeyinde bulunan Şorav semtinde düzenlenen operasyonda bir depoda 14 milyon 600 bin uyuşturucu hapın ele geçirildiği duyurulmuştur. Böylesi büyük miktarlarda bir uyuşturucu ticaretinin etkisi altında kalan Kerkük’te PKK’nın da bu ticaretten pay sahibi olması, örgüte gelir kaynağı sağlaması bakımından da uyuşturucu ticaretini önemli kılmaktadır. Dolayısıyla bölgedeki uyuşturucu ticaretinin önüne geçilmesi yalnızca Kerkük’ün gençlerini bu bataklıktan kurtarmakla kalmayacak, terör örgütüne finansman sağlayan hortumu da kesecektir. Bu nedenle Irak merkezî hükûmetinin üzerine düşen görevlerden biri hem silahlı mücadele anlamında PKK ile mücadele ortaya koymak hem de uyuşturucu ticaretinin önüne geçmektir. Özellikle PKK’nın uyuşturucu ticaretinden elde ettiği gelirin örgüte silah ve mühimmat olarak geri döndüğü düşünüldüğünde, PKK ile hem silahlı mücadele hem de uyuşturucu ticaretine yönelik ortaya konacak mücadele bölgenin istikrarı hayati rol oynayacaktır. Zira Kerkük’ün IŞİD ve PKK gibi terör örgütlerinden arındırılamaması doğrudan bölgenin istikrarsızlığını körüklerken diğer yandan Irak’ın bir minyatürü olan Kerkük’ün istikrarsızlık içerisine girmesi geçmiş yıllarda çok kez tecrübe edildiği gibi genel mahiyette Irak’ı da istikrarsızlaştıracaktır. Öyle ki IŞİD’in hâlen Kerkük’ün Dakuk, Havice ve Dibis gibi ilçelerinden temizlenememiş olması Kerkük’ün güvenlik durumu noktasında endişeleri artırırken, diğer yandan buna ek olarak diğer bir terör örgütü PKK’nın güçlenmesine karşı gerekli önlemleri almamak merkezî hükûmetin bölgedeki güvenlik kontrolünü tesis etmesi önündeki engelleri güçlendirecektir.