PYD Lideri Salih Müslim’in Bağdat Ziyaretinin Anlamı

Suriye’de gittikçe pozisyonunun güçlendiren PYD, bu pozisyonu korumak için destek arayışına girmiş görünmektedir. Suriye’nin kuzeyindeki Türkiye sınırında bulunan Rakka’ya bağlı Tel Abyad’ın kontrolünün IŞİD’in elinden PYD’ye geçmesi, Suriyeli Kürtlerinin hayallerini süsleyen Irak’taki Kürt Bölgesel Yönetimine benzer bir yapının kurulmasına yönelik heyecanı arttırmıştır. Zira PYD’nin Tel Abyad’ı ele geçirmesiyle birlikte daha önce Kürtler tarafından 2014 yılının Ocak ayında ilan edilen üç kantondan ikisi olan Kobani ve Cezire arasında coğrafi bağlantı sağlanmıştır. Bununla birlikte PYD Türkiye-Suriye sınırının önemli bir kısmını ve 13 sınır kapısından da 6’sını kontrol eder duruma gelmiştir. Bu gelişmenin PYD’yi Suriye’nin kuzeyinde olası bir “Kürt bölgesi” kurma ve gücünü pekiştirmesine yönelik destek arayışına ittiği gözükmektedir. Nitekim Kürt medyasında, PYD lideri Salih Müslim’in 2015 Haziran ayı içerisinde Bağdat’a gizli bir ziyarette bulunarak, Irak Başbakanı Haydar El-Abadi ile görüştüğüne yönelik haberler yer almıştır. Hatta Müslim’in Haydar El-Abadi’ye Suriye ve Irak’ın kuzey sınırları için ortak kontrol önerdiği ve Beşşar Esad’a Irak’tan sağlanacak destek için kolaylık sağlayacakları yönünde garanti verdiği iddia edilmiştir.
 
Müslim’in bu ziyareti bölgesel denklem açısından hem Irak hem de Suriye için önemli ip uçları ortaya koymaktadır. ÖnceliklePYD’nin bir arabulucu rolüne soyunduğu görülmektedir. Nitekim Beşşar Esad’a yönelik verilecek Irak desteğine kolaylık sağlayacaklarını söylemesi Beşşar Esad tarafından Irak’a iletilen bir mesaj niteliğindedir. Tel Abyad operasyonunda görüldüğü gibi ABD’nin IŞİD’e karşı yerel müttefik olarak öne çıkardığı PYD’nin Beşşar Esad rejimi ile ilişki biçimi ortaya çıkmaktadır. Bu noktada PYD ile Beşşar Esad rejimi arasında işbirliği olduğu yönündeki iddiaların güçlendiği görülmektedir. Beşşar Esad rejimi ile terör örgütü PKK’nın tarihsel işbirliği göz önünde bulundurulduğunda, PKK’nın Suriye’deki uzantısı olan PYD’nin Esad rejimi ile işbirliği yapması şaşırtıcı değildir. Bununla birlikte ABD Başkanı Barack Obama’nın açıklamalarında ifade ettiği gibi ABD’nin önceliğinin Beşşar Esad’ın gitmesi değil, IŞİD tehdidinin ortadan kaldırılması olduğu sürekli olarak tekrarlanmaktadır. Bu noktada ABD’nin PYD’ye destek vererek alan kontrolü sağlamasına yardım etmesi, PYD-Beşşar Esad ilişkisi nedeniyle dolaylı olarak ABD’nin Beşşar Esad’ın “sınırlı” alanda kontrolüne yeşil ışık yaktığına yönelik yorumları beraberinde getirmektedir.
 
Öte yandan PYD, Suriye’de ortaya çıkan Kürt idari yapısı üzerinde etkili olmak isteyen Irak Kürt Bölgesel Yönetimi Başkanı Mesut Barzani’nin de etkisini kırmaya çalışmaktadır. Müslim, Irak denkleminde Bağdat’ı yanına çekmek suretiyle, Erbil’in Suriye'deki Kürt coğrafya üzerindeki etkisini sınırlamaya çalışmaktadır. Ayrıca ulusal Kürt liderliği konusunda PKK liderliği ve Mesut Barzani arasında net bir çekişme de bulunmaktadır. Bu nedenle Müslim, Suriye’de olası bir Kürt bölgesi kurulması durumunda buradaki hakim konumu elinde tutmak için Barzani'nin etkisini kırmak istemektedir. Ancak Bağdat yönetiminin Irak'ın kuzeyinde özellikle IŞİD sonrasında hiçbir denetiminin kalmadığı göz önünde bulundurulduğuda, Suriye'de rahat hareket etmek isteyen Müslim'in Barzani ile bir orta yol bulması gerektiğini söylemek yerinde olacaktır. Nitekim Barzani'nin Kobani için gönderdiği peşmergelerin Kobani'nin IŞİD'den alınmasındaki rolü de düşünüldüğünde, PYD'nin uzlaşmacı bir tavırla hareket etmesi PYD'ye fayda sağlayabilecektir. Bununla birlikte Kürtler açısından bütünleştirici söylemlerin daha çok taraftar bulduğu düşünüldüğünde, PYD'nin tekil pozisyonda hareket etmesi, Suriye'deki pozisyonunu zora sokacaktır.
 
Diğer taraftan, PYD Bağdat ziyaretiyle, İran'a da mesaj vermiş görünmektedir. Salih Müslim'in, IŞİD'le mücadele sürecinden ana aktör haline gelen İran'ın desteklediği, Şii milis grupların da içerisinde yer alan Haşdi Şaabi yapısının sınır bölgelerinde konuşlanmasını istemesi, İran'a verilen mesajın bir göstergesi olarak nitelendirilebilir. Ancak mevcut durum itibariyle Suriye sınırındaki Musul'a bağlı Sincar'ın Kürtlerin elinde olması ve Musul'un IŞİD'den temizlenmesi durumunda bu bölgede yaşayan Sünni Arapların sınır bölgesine Haşdi Şaabi'nin yerleşmesine karşı çıkma olasılığının yüksek olması, PYD'nin talep ettiği durumun gerçekleşme ihtimalini zora sokmaktadır. Ancak İran'ın Beşşar Esad rejimini desteklediği, hem Irak'ta hem de Suriye'de ABD ile karşı karşıya gelmemeye hatta bir adım ileriye giderek IŞİD'e karşı dolaylı işbirliği yaptığı düşünüldüğünde, İran'ın PYD ile yakınlaşma ihtimali akıllarda tutulmalıdır. Zira İran dış politikasında çok yönlü bir yöntem izlemektedir. Beşşar Esad ve PYD'nin anlaşmalı bir yol haritası çizmesi durumunda İran'ın da bunu desteklemesi ihtimal dahilindedir.
 
Ancak burada Türkiye'nin pozisyonu gözlerden kaçmamalıdır. Türkiye, Suriye konusunda Beşşar Esad'a karşı net bir tavır ortaya koymakta ve PYD'nin Suriye'nin kuzeyindeki politikasından rahatsız olmaktadır. Bu noktada PYD'nin Türkiye'ye karşı olarak da bir destek arayışı içerisinde olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır. Burada Türkiye ile iyi ilişkiler kurmak isteyen Bağdat'ın tavrı önem kazanmaktadır. Bağdat'ın Türkiye'nin karşı çıktığı bir oluşuma destek vermesi, Türkiye ve Irak merkezi hükümeti arasındaki ilişkilerin gelişme seyrine gölge düşürebilecektir. Bu nedenle Bağdat'ın yerel aktörlerin küçük çıkar hesapları üzerinden değil, bölgesel dinamikleri dikkate alarak hareket etmesinin yerinde olacağı değerlendirilmektedir.