Rio+20 Konferansı ve Su

Brezilya Rio’da 20-22 Haziran 2012 tarihleri arasında düzenlenen Birleşmiş Milletler Sürdürülebilir Kalkınma Konferansı’nda “İstediğimiz Gelecek” başlıklı bir sonuç bildirisi yayınlanmıştır.(1) Bildiri 283 paragraftan oluşmakta ve gerek mevcut gerek gelecek kuşaklar ve gezegen için ekonomik, sosyal ve çevresel olarak sürdürülebilir bir gelecek sağlanması hedeflerini içermektedir.

 

Bildiri, 1972 tarihli Stockholm Birleşmiş Milletler İnsan Çevresi Konferansı’nda kabul edilen Stockholm Deklarasyonu’nu teyit etmekte ve 1992 tarihli Rio Çevre ve Kalkınma Konferansı’nın temel çıktısı olan Rio Deklarasyonu’nun 7. ilkesine de ayrı bir vurgu yapmaktadır. Bu ilke çevrenin korunmasında, gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelere ortak fakat farklılaştırılmış sorumluluk yüklenmesini içermektedir.

 

Bildiride bugüne kadar olan süreçte sürdürülebilir kalkınma ve çevrenin korunmasına yönelik ortaya konan hedefler ve bu hedeflere ulaşılma durumu ile ilgili değerlendirmeler bulunmaktadır. Bildirinin 119 ile 124’üncü paragrafları su ve hıfzıssıhha başlığını taşımaktadır. Ancak suya ayrılan bu özel bölümün dışında birçok yerde de suya atıfta bulunulmaktadır. Gıda güvenliği başlığı taşıyan bölümde bulunan 109. paragrafta kırsal kesimde atık suyun yeniden kullanımı ve su depolama konusunda suya değinilmektedir. Ayrıca yine bölüm içinde yer alan 111. paragrafta tarımda, 112. paragrafta ise hayvancılıkta suyun korunmasından bahsedilmektedir. Sürdürülebilir şehirler ve insan yerleşimi başlığı altındaki 135. paragrafta da sürdürülebilir şehirlerin inşası ve planlanmasında güvenli ve temiz içme suyu ve hıfzıssıhha hizmetlerinin sağlanması gerekliliği belirtilmektedir. Sağlık ve nüfus başlığı altındaki 141. paragrafta su kirliliğinin insan sağlığı üzerindeki etkisine vurgu yapılmaktadır. Ayrıca biyolojik çeşitlilik; çölleşme toprak kaybı ve kuraklık; dağlar başlıkları altında da su ile ilgili bölümler yer almaktadır.

 

Bildirinin su ve hıfzıssıhha başlığı taşıyan bölümünde yer alan 119. paragrafta suyun sürdürülebilir kalkınmanın temelinde yer aldığına vurgu yapılmakta ve sürdürülebilir kalkınmanın üç boyutu olan çevresel, sosyal ve ekonomik boyutları için kritik bir rolü olduğu belirtilmektedir.

 

120. paragrafta binyıl kalkınma hedefleri içinde yer alan 2015 yılı itibarıyla güvenilir içme suyu ve temel hıfzıssıhha hizmetlerinden yararlanamayan insan sayısını yarıya indirmek ve bütünleşik su kaynakları yönetimi ve su etkinliği planlarının geliştirilmesinin sürdürülebilir su kullanımını sağlayacağı tekrar edilmektedir. Bu amaçla da gelişmekte olan ülkelere kaynak aktarımı ve teknoloji transferi taahhütleri yinelenmiştir.

 

121. paragraf güvenilir içme suyu ve hıfzıssıhha hakkı konusunda ulusal egemenliğe tam saygı çerçevesinde gerçekleştirilmesini ve 2005-2015 “yaşam için su” on yılı konusundaki taahhütlere işaret etmektedir.

 

122. paragraf ekosistemlerin su miktarı ve kalitesi üzerindeki temel rolünün tanınması ve bu ekosistemlerin korunması ve sürdürülebilir yönetiminin ulusal sınırlar içinde ele alınmasının desteklenmesini konusundadır.

 

123. paragraf ulusal sınırlar içinde taşkınlar kuraklıklar ve su kıtlığı gibi konularda, su arzı ve talebi arasındaki dengenin sağlanması ve uygun olan yerlerde konvansiyonel olmayan yöntemlerin de dahil edilerek önlem alınması gerektiği belirtilmiştir. Bu amaçla ulusal öncelikler dikkate alınarak mali kaynaklar ve yatırımların harekete geçirilmesinin önemine işaret edilmiştir.

 

Bu başlık altındaki son paragraf olan 124. paragrafta ise su kirliliğinin azaltılması su kalitesinin yükseltilmesi atık su arıtımının önemli ölçüde artırılması ve su kayıplarının azaltılarak su etkinliğinin sağlanması amacıyla önlemler alınması gerektiği vurgulanmıştır. Söz konusu amaçlar için de uluslararası yardım ve işbirliği ihtiyacı belirtilmiştir.

 

Çok taraflı bir zirve olan Rio+20 zirvesinin temel belgesinde su ve hıfzıssıhha hakkına atıfta bulunulması önemli bir gelişmedir. Ancak güvenilir içme suyu ve hıfzıssıhha hakkı kavramlarının henüz tam olarak neleri ve ne ölçüde kapsadığı belirsiz durumdadır. Uluslararası alanda da bu hakkın tanınmasının ne gibi sonuçlara yol açacağı henüz tam olarak açıklığa kavuşmuş değildir. Bu nedenle bu hakkın bu deklarasyonda ulusal sınırlar ile sınırlı kalmış olması önemli ve gerçekçi olarak değerlendirilmelidir.

 

(1) UN, A/CONF.216/L.1, 19 June 2012.