Rusya'nın Suriye'de Azalan Görünürlüğü ve İsrail'e Yansımaları

Son dönemde Rusya'nın Ukrayna'da hedeflediği sonuçlara tam olarak ulaşamadığı ve Ukrayna sahasını desteklemek amacıyla Suriye'den bir kısım güçlerini Ukrayna’ya kaydırdığı yönünde birtakım haberler yayımlanmaktadır. İsrail bu noktada bir taraftan rejimin en önemli destekçisi olan Rusya'nın politikalarını nasıl şekillendireceğini diğer taraftan ABD liderliğindeki koalisyonun bu gelişmeye nasıl karşılık verebileceğini dikkatle takip etmektedir. Ülkede Rusya tarafından terk edilen üslerin İran Devrim Muhafızları Ordusu ve Hizbullah'a devredildiğine dair iddialar İsrail tarafından endişeyle karşılanmıştır. Bilindiği üzere, 2015 yılında Rusya'nın Beşar Esad rejimine destek vermek amacıyla Suriye krizine askerî müdahalesi Esad rejiminin ayakta kalmasına, rejim yanlısı güçlerin Rusya'nın sahaya inmesi öncesinde kaybettiği toprakları geri kazanmasına önemli katkılar sağlamış ve  kriz sürecinin dönüm noktalarından biri olmuştur. Eski İsrail Başbakanı Netanyahu döneminde, Suriye’de gerçekleştirilen askerî operasyonlara ilişkin İsrail ve Rusya arasında kaza yaşanmasını engellemek amacıyla bir çatışma önleme mekanizması kurulmuş ve bu mekanizma sahada yaşanan değişikliklere rağmen devam ettirilmiştir. Bu noktada İsrail, İran'a ve ittifak içinde olduğu güçlere karşı kriz sürecinin başından beri operasyon yürütmeye devam etmiş, tehdit algıladığı noktalara bahsi geçen aktörlerin yerleşmesine engel olmaya çalışmıştır.

Rusya'nın sahadaki etkinliğinin azalması konusunda yaşanan gelişmeler sonrasında İran'ın eskiden beri müttefiki olan Esad rejimiyle olan ilişkilerini daha da derinleştirmesi muhtemel görünmektedir. İran, kriz boyunca Humus ve Irak sınırına yakın Ebu Kemal bölgesindeki İmam Ali Üssü’nden Palmira yakınlarındaki T-4 Üssü’ne doğru uzanan bir koridor boyunca faaliyet göstermiştir. 2018'den itibaren İran'ın İsrail sınırında Golan yakınlarındaki bölgelere doğru da yayılma faaliyetleri olmuştur. İran'ın sahada etkinlik kazanma faaliyetlerinde gelinen son durum sürecin İran açısından problemsiz ilerleyeceği anlamına gelmemektedir. Zira sahadaki nüfuzunu Rusya'nın bir nevi göz yumması sayesinde ilerleten İran'ın bu durumun değişmesi hâlinde eskisi kadar rahat hareket edemeyeceği düşünülebilir.

Kriz sürecinde Rusya, İran ile iş birliği hâlinde olduğu dönemde dahi onun bölgesel faaliyetleri konusunda temkini elden bırakmamış, Esad'ın ordusuna ve güvenlik servislerine sızmasının derinliğini her zaman sınırlamaya çalışmıştır. Netanyahu döneminde Rusya ve İsrail arasında kurulan çatışma önleme mekanizması Rusya'nın bu politikasının en temel  göstergelerinden biri olmuştur. Bu mekanizma sadece İsrail'in değil, aynı zamanda İran'ın bölgesel nüfuzunun sınırlandırılması amacıyla Rusya tarafından işletilmeye devam edilmiştir. Rusya bu yolla İsrail üzerinden İran'ı sınırlandırmaya çalışmıştır. Bu mekanizmanın devamını önemseyen İsrail yönetiminin Rusya'nın Ukrayna'ya başlatmış olduğu savaşı değerlendirme sürecinde oldukça ihtiyatlı davrandığı görülmüştür. Ukrayna ve İsrail arasında ilişkiler her ne kadar tarihî bir geçmişe sahip olsa da İsrail, karar alma mekanizmalarında güvenlik faktörünün önemli rol oynaması nedeniyle yönetimin Ukrayna'da yaşanan gelişmelere karşı pasif bir yaklaşım sergilediği görülmüştür. Moskova ve Kiev arasındaki gerginlikte taraf olmamaya çalışan İsrail yönetimi, farklı boyutlarda ilişkiler yürüttüğü her iki müttefikiyle de ilişkilerini korumaya çalışmış ve Ukrayna'ya insani yardım sağlarken müzakerelere arabuluculuk teklif etmiştir. İlerleyen süreçte Ukrayna'da Rusya tarafından ortaya konulan eylemlerin uluslararası kamuoyunda büyük tepkiyle karşılanması sonrasında marjinalleşmek istemeyen İsrail, Rusya'ya karşı eleştirilerde bulunmuştur. Geçtiğimiz günlerde İsrail'in ABD ile birlikte Rusya'nın BM İnsan Hakları Konseyinden uzaklaştırılmasına ilişkin ortak bir tutum ortaya koyması ve İsrail Dışişleri Bakanı Yair Lapid'in Rusya'nın Ukrayna'da savaş suçu işlediğine dair açıklamalar yapması Rusya tarafından tepkiyle karşılanmıştır. Rusya Dışişleri Bakanlığı, İsrail yönetiminin Ukrayna'daki durumdan politik kazanımlar elde etmek istediğine dair açıklamalarda bulunmuş, Lapid'in ifadelerini uluslararası toplumun dikkatini 20. yüzyılın en zor çatışmalardan biri olan Filistin-İsrail meselesinden uzaklaştırmak niyeti taşıyan bir girişim olarak nitelendirmiştir.

Bir süre öncesine kadar Ukrayna konusunda net bir tutum ortaya koymak isteyen İsrail Dışişleri Bakanı Lapid bu tutumun bir sonucu olarak iki ülke arasında arabuluculuk vazifesi üstlenme gayreti içinde olmuş ve Rusya'ya karşı uygulanacak yaptırımlardan kaçınılması suretiyle İsrail ve Rusya arasındaki ilişki düzeyinin korunması amaçlanmıştır. İsrail bu şekilde Suriye sahasındaki hareket kabiliyetini muhafaza etmeye çalışmıştır. İsrail'in mayıs ayının son günlerinde Suriye'ye düzenlediği hava saldırılarından sonra, ülkedeki üst düzey bir Rus komutan Rusya tarafından üretilen ve sonrasında Suriye'ye satılan uçaksavar füzesinin  İsrail tarafından gönderilen bir füzeyi engellediğini söylemiştir. Bu durum Moskova'nın İsrail'in Suriye hava sahasını kullanması konusunda eski politikalarını revize edeceğine dair önemli ipuçları sunmuştur. İki ülke arasında hava koordinasyonu henüz bozulmamış olsa da ilerleyen sürecin İsrail tarafından eskisi kadar kolay olmayacağını öngörmek mümkündür. Tüm bu gelişmeler İsrail'in Ukrayna savaşı nedeniyle giderek daha hassas bir konjonktürde hareket etmesinin gerekli olduğu anlamına gelmektedir.

Diğer taraftan Rusya'nın Ukrayna'daki varlığını güçlendirmek için Suriye'deki güçlerini azalttığına dair gelen haberler, geri çekilen Rus askerlerinin yerini İranlıların ve İran yanlısı milislerin alması ihtimali nedeniyle İsrail tarafından dikkatle takip edilmektedir. Bu gelişme sonrası Hama bölgesinin güneyinde bulunan Suriye 47. Zırhlı Tugayı, İran komutasına bırakılmış ve birtakım askerî kapasite takviyelerinde bulunulduğu görülmüştür. Bu durum İran'ın Suriye'deki asker sayısında önemli bir değişiklik yapmamakla beraber İran'ın Suriye ile olan ilişkilerine pozitif katkılar sunacağı şeklinde yorumlanmaktadır. Bu konuşlandırmanın Esad rejimininin isteği ve rızası sonrasında gerçekleşmesi rejimin Rus güçlerinin bıraktığı boşluğu doldurmak için İran yönetimine alan açtığı şeklinde yorumlanabilir. Rusya'nın Ukrayna'da çatışmaların dindiği süreçte Rus güçlerine yardım eden Suriyeli milisleri sahada devreye soktuğuna dair yaklaşımlar Rusya'nın Esad rejiminin İran konusundaki taleplerini geri çevirmemesi şeklinde yansımaktadır. Ukrayna'daki savaş durumunun kısa zamanda sona ermeyeceği öngörülmekle birlikte, Rusya'nın takviye kuvvetlere ihtiyaç duyması nedeniyle Suriye'de konuşlandırdığı askerî birliklerini daha fazla oranda Ukrayna'ya çekmesi beklenmektedir.

İran'ın İsrail'in eylemlerine göz yumması nedeniyle Rusya'ya karşı biriken tepkisi son dönemlerde Rusya'nın Ukrayna'ya karşı başlattığı süreçte gelen eleştiriler üzerinden tekrar görünür olmuştur. Rusya'nın, çatışmaların azalması sonrasında ülkenin ekonomik toparlanma sürecinde İran'a alan açmamak istememesi ve Suriye'nin petrol sahalarını ele geçirmesi nedeniyle bu tepki daha da artmıştır. Lavrov'un ABD'nin İran ile nükleer anlaşma imzalaması durumunda Moskova ve İran arasındaki iş birliğinin zarar görmemesi için yaptırımların bu iş birliğinin dışında tutulmasına dair açıklamaları da İran tarafından eleştirilmiştir. Rusya ve İran arasında önemli bir iş birliği varmış görüntüsü veren bu açıklama İran'ın Rusya'ya karşı olan tepkisini daha da artırmıştır.

İsrail'in bu arka planla İran'ın Suriye sahasındaki yayılmasını engellemek konusunda daha büyük çabalar ortaya koyduğu görülmektedir. İsrail Savunma Bakanı Benny Gantz, geçtiğimiz günlerde İsrail Savunma Kuvvetleri'nin İran'a karşı Suriye, Lübnan ve Gazze Şeridi üzerinde simüle edilmiş hava saldırılarını içeren ve eyleme konulması planlanan tatbikatlarıyla alakalı ayrıntıları paylaşmıştır. İsrail tarafından ortaya konulan savaşlar arası savaş konsepti bağlamında İran'ın özellikle Suriye ve Lübnan'daki kapasitelerine karşı yeni bir mücadele tarzı ortaya koyduğu bilinmektedir. Bahsi geçen konseptin uygulanması öncesinde yalnızca İran ile ilişkili, somut tehdit oluşturan aktörleri hedef alan İsrail, bu yeni konsept bağlamında daha proaktif bir tutum ortaya koymaktadır. Rusya'nın Suriye'de bazı bölgelerden görece çekilmesi İsrail'in Rusya-Ukrayna cephesindeki gelişmeleri bundan sonraki süreçte daha iyi yönetmesi durumunda İsrail'in sahadaki hareket kabiliyetini rahatlatma ihtimaline işaret etmektedir. Rusya'nın dikkatinin Ukrayna'ya kaydığı bir süreçte İsrail'in Suriye'deki operasyonlarını artırdığına dair gelen haberler bu durumun en somut delillerinden biridir. İsrail'in bazı Arap ülkelerinde İran'ın bölgesel görünürlüğünü artırması nedeniyle duyulan rahatsızlığın da etkisiyle ilerleyen süreçte İran'a karşı daha yoğun ve hızlı bir mücadele ortaya koyması beklenmektedir.