Saha Gözlemleri Işığında Irak’ta Son Durum

ORSAM ekibi olarak “Irak’ta seçim öncesi siyasi durumun araştırılması” amacıyla 10 günlük bir sürede Irak’ın Necef, Kerbela ve Bağdat vilayetlerinde bir saha çalışması gerçekleştirdik. Bu saha çalışmasında seçim öncesi siyasi dinamiklerin yanı sıra, Irak’ta IŞİD sonrası sürecin halk üzerindeki yansımalarını da gözleme imkanı elde ettik. Malumdur ki Irak IŞİD’ın askeri olarak ülke topraklarında bitirilmesiyle birlikte yeni bir siyasi sürece girmiş durumda. Özellikle IŞİD sonrası süreçte Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin (IKBY) bağımsızlık referandumu sonrasında Irak merkezi hükümetinin Kerkük ve çevresindeki tartışmalı bölgelere yönelik yaptığı operasyonla birlikte bu bölgelerde kontrolü sağlamış olmasıyla Irak’ta yeni bir siyasi sürecin başladığını söylemek mümkün. Bu havada seçim periyoduna giren Irak, 12 Mayıs 2018’de yapılması planlanan seçimlere odaklanmış görünüyor. Seçim öncesi süreçte Irak Bağımsız Yüksek Seçim Komiserliği (IBSYK) tarafından seçimlere katılmak üzere 204 parti tescil edilirken, bu 204 partiden 143’ünün içerisinde yer aldığı 27 farklı koalisyon seçimlerde iktidarı elde etmek için yarış yapacak. Partiler daha önce de birkaç kez uzatılmasına rağmen, eğer tekrar uzatılmazsa, son olarak 15 Şubat 2018 tarihine kadar milletvekili aday listelerini IBSYK’ya teslim etmek zorunda. Ancak halen adayların nitelikleri konusunda bir anlaşma sağlanabilmiş değil.  Irak Parlamentosu’ndan çıkarılan seçim yasasında milletvekili adayının en az lisans mezunu olma şartı getirildi. Ancak bazı milletvekilleri bu duruma itiraz ederek, aday listelerinde yüzde 20’lik oranda lisans altı eğitimliler için bir kota talebi getirildi. 11 Şubat 2018’de Irak Parlamentosu’nda gündem dışı yapılan oylamada yüzde 20’lik kota sayısı kabul edilse de yeter sayı toplanmadığı gerekçesiyle Federal Yüksek Mahkeme’ye başvuru yapıldı. Federal Yüksek Mahkeme’den çıkacak karara itiraz hakkı bulunmadığında söz konusu kararla milletvekili adaylık durumu kesinlik kazanacak. Irak Parlamentosu’ndaki 328 sandalye (Feyli Kürtlere de 1 sandalye kota verilmesi halinde 329 olacak) için 16 binden fazla milletvekili adayının seçimlere katılması söz konusu. Bu durum daha önceki seçimlere göre benzerlik taşısa da seçime çok farklı bir ortamda girilmesi 12 Mayıs’ta yapılması planlanan seçimleri her zamankinden daha önemli ve farklı kılıyor. Zira IŞİD’in Irak’taki hakimiyetinin sona ermesinin ardından yapılacak ilk seçim olması itibariyle başlı başına bir köşe taşı niteliğinde. Ayrıca IKBY’nin bağımsızlık referandumuyla birlikte bölünme noktasına gelen Irak’ta referandum sonrası yaşanan gelişmeler, Erbil ve Bağdat ilişkilerini farklılaştırmış durumda. Bağdat’ın 2003’ten sonra tartışmalı bölgeler olarak ifade edilen başta Kerkük olmak üzere Musul, Selahaddin ve Diyala’nın bir bölümünde yeni bir siyasi mücadele söz konusu olacak. Bununla birlikte Irak’taki siyasetin birincil aktörü olan Şiiler arasındaki ayrışma da siyasi sürece damga vurmuş gözüküyor. Sadece İyad Allavi dönemin hariç Irak Başbakanı’nın belirleyicisi olan Dava Partisi, ilk kez kendi ismiyle seçimlere katılmıyor. Dava Partisi içerisindeki iki güçlü kanat (Nuri El-Maliki – Kanun Devleti Koalisyonu ve Haydar El-Abadi – Nasr Koalisyonu) farklı listelerle seçimlere katılacak. Öte yandan Irak’taki en eski Şii partilerden biri olarak bilinen Irak İslam Yüksek Konseyi (SCIRI) başkanlığından ayrılan ve Ulusal El-Hikme Hareketi’ni kurarak seçimlere katılan Ammar El-Hekim siyasi bir risk almış durumda. Şii siyasi hareketinin önemli parçalarından biri olan Mukteda El-Sadr ise tamamen bağımsız bir listeyle seçimlere katılıyor. Mukteda El-Sadr’ın kurduğu Sairun listesi içerisinde Irak Komünist Partisi’nin de yer alıyor olması oldukça ilginç bir detay. Ancak bu seçimleri farklı kılan belki de en önemli gelişme, IŞİD’le mücadelenin ana faktörü olan ve Irak’ta gerçek bir fenomene dönüşen Haşdi Şaabi içerisindeki bazı milis grupların seçimlere bir liste oluşturarak girmesi gösterilebilir. Irak’taki Şii dini mercinin çıkardığı fetvayla kurulan Haşdi Şaabi’nin İran’ın da desteğiyle IŞİD’le mücadelede oynadığı rol Irak’taki taşları yerinden oynatırken, bu etkinliğin siyasi etkiye dönüp dönmeyeceği merak konusu. Haşdi Şaabi’ye özellikle Şiiler arasında büyük sempati duyulsa da halkın silahlı grupların siyasi sürece müdahil olmasını ne derecede destekleyeceği muamma. Ancak Irak hükümetinin yanı sıra siyasi grupların büyük bölümü ve hatta Şii dini merci, silahlı grupların siyasete müdahil olmasına karşı çıktığı biliniyor. En azından halkın bir kısmının da bu rahatsızlığı paylaştığını söylemek yanlış olmayacak.

Öte yandan Sünni gruplar ise dağınıklığını koruyor. Bu konuda Sünni siyasetçilerin IŞİD’de ders çıkarabildiğini söylemek zor. Nitekim IŞİD’in Sünni bölgelerdeki güç boşluğundan faydalanarak ortaya çıktığı düşünüldüğünde, Sünniler arasındaki ayrışma yeni tehditler ortaya çıkarabilecek nitelikte. Bu süreçte özellikle Irak merkezi hükümetine büyük iş düşüyor. Ancak Sünni bölgelerin yeniden yapılandırılması ve göçmenlerin geri yerlerine dönüşü konusunda elle tutulur somut adımlar atılabilmiş değil. Seçim sonrası süreçte de hem Sünnilerin siyasi sürece entegrasyonunun derecesi, hem de Sünni bölgelerin yeniden yapılandırılması ve göçmenlerin geri dönüşü konusunda atılacak adımlar, Irak’taki çatışma potansiyelinin düşürülmesinde önemli olacak.

Diğer taraftan Kürtler ise Irak siyasetinde hiç olmadığı kadar dağınık hale gelmiş durumda. Referandum sonrası süreçte büyük bir düşüş yaşayan Mesut Barzani’nin KDP’si tartışmalı bölgelerde seçimlere katılmayacağını açıkladı. KYB ise Celal Talabani’nin ölümü sonrası çözülme sürecini devam ettiriyor. Berham Salih’ten sonra KYB Sözcüsü Molla Bahtiyar’ın da yeni bir oluşuma gideceği konuşuluyor. Bu nedenle Mart ayında yapılması planlanan KYB genel kongresi son derece kritik. Öte yandan Goran, Kürdistan İslami Cemaati ve Berham Salih önderliğindeki Demokrasi ve Adalet Hareketi, seçim için bir ittifak (Ulusal İttifak) oluşturmuş durumda. IKBY’deki en etkili İslamcı siyasi hareket olarak bilinen Kürdistan İslami Birliği’nin de hükümetten çekildikten sonra, Ulusal İttifak’a katılabileceği konuşuluyor. Bununla birlikte Süleymaniye’deki hükümet karşıtı gösterilerek öncülük yapan Şahsuvar Abdulvahit önderliğindeki “Yeni Nesil Hareketi” de halk tarafından büyük ilgi görüyor.

IŞİD’den en fazla etkilenen kesim olan Türkmenler de seçime umutla hazırlanıyor. IKBY referandumu ve sonrasında yaşanan gelişmelerle birbirlerine daha fazla kenetlenmeye çalışan Türkmenler Kerkük’te Irak Türkmen Cephesi’nin liderliğinde “Kerkük Türkmen Cephesi” adıyla Şii ve Sünni Türkmen partilerin bir arada olduğu ortak bir liste ile seçimlere katılmak için hazırlık yapıyor. Ancak söz konusu listenin Kerkük’te Türkmenler adına tam bir birleşik liste olduğundan söz etmek mümkün değil. Öte yandan Türkmenlerin bir arada yaşadığı en büyük yerleşim yerlerinden biri olan, yaklaşık 3,5 yıl IŞİD’in kontrolü altında kalan ve halen halkının büyük kısmı geri dönemeyen Telafer’de de birden fazla listeden en az 12 Türkmen milletvekili adayı bulunuyor. Buna Telafer’in bağlı olduğu Musul’daki adaylar da dahil edildiğinde Musul’daki Türkmenlerin de ayrıştığını söylemek mümkün. Türkmenlerin milletvekili çıkarma potansiyeline sahip olduğu Tuzhurmatu’nun bağlı olduğu Selahaddin ve Diyala’da da Türkmenler adına durumun iç açıcı olduğunu söylemek zor. Tuzhurmatu’da da farklı listelerden seçimlere katılan Türkmenler, Diyala’da ise aday çıkarmakta zorlanıyor. Bu nedenle özellikle Kerkük, Telafer ve Tuzhurmatu’daki Türkmenlerin başarısı, Türkmenlerin Irak siyasetindeki temsiliyeti açısından belirleyici nitelikte olacak.

Tüm bu siyasi karmaşa ve çekişmeyle birlikte, Irak’ta ciddi bir söylem değişikliğinin göze çarptığını da söylemek gerekiyor. Mezhepçilikten uzak bir siyasi söylemin yükselişe geçtiği Irak’ta daha çok vatan üzerinden milliyetçi, yenilikçi ve liberal söylemlerin benimsenmeye başladığı görünüyor. Daha da önemlisi mezhepçilikten uzaklaşmanın sadece söylem boyutunda kalmayıp halk arasında gerçekliği dönüşmüş olması. Görüştüğümüz pek çok kişinin Şii ve Sünni halkın artık birbirini daha iyi anladığını ifade etmiş olması son derece önemli. Hatta Bağdat gibi büyük ve karma bir nüfusun yaşadığı vilayetlerde daha önce Şii ve Sünnilerin birbirlerinin mahallelerine geçemediği, ancak şimdi neredeyse hiçbir sorun yaşanmadığı belirtiliyor. Bu yumuşama sosyal hayatta da kendini gösteriyor. Zaman zaman yaşanan terör saldırılarına rağmen, IŞİD’in askeri olarak bitirilmesi sebebiyle halkın mutlu ve geleceğe dair umutlu. Özellikle Irak’ın en tehlikeli vilayetlerinden biri olarak ifade edilen başkent Bağdat’ta sosyal yaşam ciddi bir biçimde canlılık kazanmış durumda. Yeni açılan alışveriş merkezlerinde dünya çapındaki mağazaların birer birer kendini göstermeye başlaması Irak’taki hayatın normale dönüş sinyalleri olarak algılanırken, bu alışveriş merkezlerine eşlik eden batı tarzı yeni restoran ve kafelere yönelik ilginin artması, hatta hemen her gün yeni bir açılış yapılarak açık hava konserlerinin verilmesi sosyal yaşamın farklılaşmaya başladığına yönelik sinyaller veriyor. Ancak bu farklılaşmanın bazı tehlikeleri de bünyesinde barındırdığını söylemek yanlış olmayacak. Öyle ki değişimin hızı, halkın sosyal savrulmaya doğru itebilecek boyutlara ulaşmış durumda ve hatta Irak halkı için aşırı denebilecek nitelikte. Geçmişinde modernitenin izleri bulunan Irak’ın 1991 ve 2003 sonrası içine kapanık hale ve muhafazakar hale gelmesinin yanı sıra, radikal İslamcı akımların da ülkedeki yükselişi dikkate alındığında, hızla yaşanan söz konusu sosyalleşmenin, Irak toplumu açısından yeni bir çatışma olasılığına dönüşme ihtimali göz ardı edilmemeli. Daha açık bir ifadeyle, Irak’taki sosyalizasyonun boyutu ve sindirilememesi durumunda yenilikçi ve liberal görüşlerin, radikal İslamcı akımlarla karşı karşıya gelmesi olasılığı bulunuyor. Bu nedenle 12 Mayıs 2018’de yapılacak seçimlerden sonra ortaya çıkacak hükümet ve bu hükümetin uygulamaları büyük önem kazanacak. Hükümetin halk arasındaki dengenin sağlanması ve korunması konusunda atacağı adımların önemini ifade etmekle birlikte, devlet kurumsallaşması, devlet dışı silahlı aktörlerin engellenmesi ve ülke içi sorunlara dış müdahalenin önüne geçilmesi Irak’ın geleceğini belirleyecek nitelikte olacaktır.