Sincar: Müttefiklerin Terör Örgütlerine Karşı Savaş Alanı

Hiç kuşku yok ki Türkiye’nin Kuzey Irak’ta PKK’ya karşı yürüttüğü askerî operasyon, Hulusi Akar’ın Bağdat ziyaretinde sorumlular ve üst düzey yetkililerle vardığı “güvenlik mutabakatı” sonucu ortaya çıkan Ankara-Bağdat-Erbil koordinasyonu çerçevesinde gerçekleşmektedir. Irak ile Türkiye arasında 1984 yılından “yoğun takip” olarak adlandırılan bir güvenlik anlaşması imzalanmıştır. Bu anlaşma; Türkiye’ye PKK’ya karşı askerî operasyonlar gerçekleştirmesi için Irak topraklarına 15 -25 km girmesine izin vermektedir. 2003 yılından sonra Türkiye ile Bağdat merkezî hükûmet ve IKBY arasındaki bu anlaşmalar, farklı dönemlerde yenilenmiştir.

T.C. Savunma Bakanı’nın 19 Ocak 2021’de Irak’a gerçekleştirdiği ziyarette, PKK nedeniyle Irak güvenlik denkleminde önemli bir sorun hâline gelen Sincar’da ve genel olarak Irak’ta terörle mücadele konusu ele alınmıştır. Ziyaret, bölgesel ve uluslararası düzeylerdeki terörle mücadele anlayışlarından çok daha geniş bir güvenlik koordinasyonunun kurulmasına yol açmıştır. Terör örgütü PKK ise Haşdi Şaabi ile üst düzey güvenlik koordinasyonu oluşturmuştur. Irak’taki silahlı gruplar, IŞİD’e karşı savaşın yaşandığı illerde güvenlikle ilgili, siyasi ve demografik stratejileri gerçekleştirmek için PKK silahını kullanmaktadırlar. Bu koordinasyon ve PKK’nın silah olarak kullanılması sonucunda, PKK Irak hükûmetinden diğer silahlı gruplar gibi mali tahsisat almasını sağlayacak kadar güçlenmiştir.

Genelkurmay Başkanı Yaşar Güler gibi üst düzey askerî yetkililerin heyette bulunması nedeniyle yerel ve bölgesel medya Hulusi Akar’ın Irak ziyaretine yoğun ilgi göstermiştir. Ziyaretin,  önemli iki Iraklı yetkilinin Türkiye ziyaretinin ardından gerçekleşmesi ise bu ilgiyi artırmıştır. Çünkü ilk olarak 17 Aralık 2020’de Irak Başbakanı Mustafa el-Kazımi göreve geldiği mayıs ayından sonra ilk kez Türkiye’ye gelip Cumhurbaşkanı Erdoğan ile görüşmüş ve Irak için 5 milyon dolar hibe almıştır. İkincisi ise Kazımi’nin ziyaretinin ardından Irak Savunma Bakanı Cuma İnad’ın 27 Aralık 2020’de Türk mevkidaşının daveti üzerine gerçekleştirdiği ziyarettir.

Türk ve Iraklı güvenlik yetkililerinin arasında gerçekleştirilen karşılıklı ziyaretler ardından Türk medyası, Sincar’da PKK’nın nüfuzunu azaltmak için üç aşamadan oluşan bir plandan bahsetmiştir.  Bu aşamalar ardından PKK’nın Suriye’deki faaliyetlerine yönelebilir:

Birinci aşama; PKK’nın Suriye sınırında bulunan Sincar bölgesindeki faaliyetlerini durdurmak.

İkinci aşama; Ankara, PKK’nın Suriye kolu ile mücadeleye girecektir. Ancak Suriye’de ABD’nin tavrı net değildir.

Üçüncü aşamada onarım ve normal duruma dönülecektir. Suriye görüşmeleri kapsamında Ankara ile Moskova arasındaki iletişim bağı güçlendirilecektir.

PKK ile Iraklı silahlı gruplar arasındaki gizli anlaşmanın ardından Türkiye’nin PKK’ya yönelik saldırı düzenlemesi, silahlı grupları rahatsız etmiştir. Ankara, Bağdat ve Erbil arasındaki resmî güvenlik koordinasyonuna rağmen silahlı gruplar, Irak’ın kuzeyinde Türkiye’nin yürüttüğü güvenlik hareketini kınamıştır. Silahlı gruplara bağlı medya kuruluşları, Türkiye’nin askerî operasyonunu “Türk işgali” olarak nitelemiş ve karşılık vermeye davet etmiştir. Diğer yandan bu medya kuruluşları, taraftarlarını “işgale” karşı seferber etmeye çalışmıştır.  

Fetih Koalisyonu Lideri Hadi el-Amiri “kesin” olarak nitelediği bilgilere göre Türk ordusunun Ninova vilayetindeki Sincar Dağı’na saldırı düzenlemek istediğini belirtti. Diğer yandan “Asaib Ehlil Hak” ve Nuceba Hareketleri, ülkenin kuzeyinde Türk kuvvetlerinin “saldırgan tavrına” karşı durmak için hazırlıklı olduklarını belirtmişlerdir. Söz konusu iki silahlı grup “Sincar Dağı’nı işgal etmek için Türk askerî planları”nın olduğu yönünde istihbari bilgiye sahip olduklarını açıklamıştır. Kataib Hizbullah’a bağlı olduğu düşünülen Sabreen News medyasına göre Musul yakınlarında, Türk askerî üssüne yönelik roket saldırısının düzenlendiği açıklanmıştır.

Sincar krizi, Savunma Bakanı Hulusi Akar’ın Bağdat ziyareti veya Türkiye’nin PKK’ya karşı Sincar’da askerî operasyon niyeti ile ortaya çıkan bir kriz değildir. Bu kriz, 2020 yılının sonlarına doğru Irak’ta yapılan “Sincar Anlaşması” ile başlamıştır. Bu anlaşmaya göre Erbil ile koordinasyon içerisinde olan Bağdat, Sincar’da güvenliğin sağlanmasını üstlenecektir. Bununla birlikte Musul Valiliği, Sincar’daki hizmetlerden sorumlu olacaktır. Anlaşmanın bir maddesine göre Sincar’daki Arap, Kürt ve diğer bileşenler istisnasız olarak geri dönecek; “dışardan gelen” silahlı gruplar ve terör örgütü PKK, Sincar’ın çevresine çıkarılacaktır. Irak ordusu, federal polis ve istihbarat kurumu Sincar’da yayılacaktır.

Sincar Anlaşması; idari, güvenlik ve hizmet açısından birçok husus içermektedir. Sincar halkının istekleri göz önüne alınarak idari bağlamda, IKBY ile Ninova Valiliği arasında uzlaşının yapılması üzerine anlaşılmıştır. IKBY ile koordinasyon içerisinde güvenlik alanına giren konular, merkezî hükûmetin yetkisine girecektir. Sincar’da hizmetin sunulması ise merkezî hükûmet, IKBY ve Musul Valiliği arasında kurulan komisyonun yetkisinde olacaktır.

Milis güçlerin ekonomik ve jeopolitik çıkarlarına zarar veren Sincar Anlaşması’nın, Kazımi hükûmeti ve IKBY için siyasi kazanım olarak nitelendirilmesi, milis güçler ve PKK tarafından reddedilmiştir. Bu nedenle Sincar Anlaşması’nın üzerinden 3 ay geçmesine rağmen hiçbir hükmü uygulanmamıştır. Haşdi Şaabi’nin Sincar’dan çekileceği yönünde anlaşmasına rağmen Haşdi Şaabi heyeti içerisindeki güçlerin anlaşmaya yönelik tutumu değişmiştir. Ayrıca bu güçler, Sincar Anlaşması’na karşı Sincar’daki halkı kışkırtmaya başlamıştır.

Haşdi Şaabi’ye bağlı halk tabanı güvenlik anlaşmasını başarısız kılmak için gösteriler düzenlemiş ve anlaşmanın uygulanmasını reddetmiştir. Dahası silahlı gruplar, IŞİD’e karşı savaştan sonra elde edilen kazanımları korumak için Sincar’daki askerî varlığını artırmıştır. Ebu Fedek el-Muhammedavi’nin Sincar’a yaptığı ziyaretten sonra Nuceba ve Asaib Hareketlerine bağlı askerî güçlerin Sincar Dağı’na yönelik harekete geçtiği belirtilmektedir. Bu durum, silahlı gruplara bağlı medya tarafından paylaşılan haberlerden de anlaşıldığı üzere Türk silahlı kuvvetlerine yönelik açıklanmayan saldırıların başlatıldığı anlamına gelebilir. 

Silahlı gruplarla bağlantısı bulunulan siyasi partilerin medyası, Türk Silahlı Kuvvetlerini “işgalci” olarak nitelemiş, “Sincar’ı işgal etmek” istediği yönünde propaganda yapmıştır. Böylece bu medya gücü, Türkiye’yi “şeytanlaştırmaya” çalışmıştır. Tüm bu çabalar, Türkiye’nin Irak’taki tüm askerî varlıklarının iki ülke arasındaki siyasi ve güvenlik ittifakları kapsamında gerçekleştiğini bilmeyenleri kandırmak amacıyla yapılmaktadır. Sincar’daki askerî operasyonun da Bağdat ve Erbil hükûmetleri bilgisi dâhilinde olmasına rağmen halk kandırılmaya çalışılmaktadır. 

Sincar Anlaşması’nın başarısız olması, hükûmetin siyasi ve güvenlik kararlarına etki eden silahlı grupların anlaşmaya karşı olmasından kaynaklanmaktadır. Irak merkezî hükûmeti; ülkenin yararına olabilecek bir şekilde güvenlik denklemini değiştirmek, sınır güvenliğini sağlamak ve devletin prestijini korumak için gerek Sincar gerekse başka bölgelerde silahlı güçlerle karşılaşmaktan çekinmektedir. Silahlı gruplar, herhangi bir güvenlik gelişmesini Kazımi ve milislere karşı taraflar için siyasi bir kazanım olarak görmektedir. Bu nedenle Sincar’ın istikrarını Kazımi ve Kürtler için bir kazanım olarak okuyan silahlı gruplar, Sincar Anlaşması’nın başarısız olmasını istemektedir.

Öte yandan KDP yetkilisi İsmet Recep yaptığı bir açıklamada PKK’yı, IKBY ve Sincar’ı savaşa sürüklemekle suçlamıştır. Recep, Sincar halkının geri dönüşünü sağlayacak çabaların yokluğunda PKK’nın bölgeyi tehlikeli bir çatışmaya çekmekte kararlı olduğunu belirtmiştir. Recep ekleyerek, milislerin ve PKK’nın yayılmasıyla Sincar’daki durumun yeni bir felakete yol açabileceğini ifade etmiştir.

Bağdat ile Erbil arasındaki Sincar Anlaşması’nı bitirmek isteyen silahlı gruplar, genel olarak Sincar meselesi, özel olarak ise Türkiye’nin askerî etkinliğini kullanmaktadır. Yeni siyasi, güvenlik ve sosyal yapıyı tespit edecek olan gelecek parlamento seçimlerine hazırlık yapmak için silahlı gruplar ve milisler Haşdi Şaabi kılıfıyla Sincar’a yerleşmektedir.

Silahlı terör örgütlerinin Sincar’dan çıkartılması için Erbil ve Bağdat ile koordinasyon içerisinde olan Türkiye sahip olduğu meydan ve istihbarat yetenekleriyle Sincar Anlaşması’nın uygulanması yönünde baskı yapabilir. Erbil ve Bağdat doğrudan Türk güvenlik varlığını olumlu karşılayacak ve nitekim tüm taraflar için ortak güvenlik çıkarlarını sağlayacaktır. Bu durum yeni terör merkezinin oluşmasını engelleyecek en etkili araç olacaktır. Zira terör örgütlerinin temel hedefi zarar vermektir. Bu yüzden teröre karşı bütüncül ve ortak yaklaşım son derece önemlidir. Bu anlamıyla terör örgütü PKK sadece Türkiye açısından bir tehdit değil, Irak açsından büyük bir tehdit olarak karşımıza çıkmaktadır. Irak’ta artan PKK tehdidinin önüne geçilmemesi durumunda Irak’taki en sorunlu istikrarsızlık faktörlerinden biri olacağı aşikârdır.