Sudani Hükûmeti Başarılı Olur mu?

Irak’ta 10 Ekim 2021’de yapılan parlamento seçimlerinin ardından bir yıldan fazla süredir kurulamayan hükûmet, nihayetinde 27 Ekim 2022 tarihinde Irak Parlamentosunda yapılan oturum sonucu kurulmuş oldu. İran’a yakın siyasi grupların yer aldığı Şii Koordinasyon Çerçevesi’nin başbakan adayı olan Muhammed Şiya es-Sudani’nin parlamentoya sunduğu 21 kişilik kabine listesi, 253 milletvekilinin oyuyla güvenoyunu almış oldu. Çevre Bakanlığı ile İmar ve İskân Bakanlığı için parlamentoya aday sunulmadı. Böylece Sudani daha önceki hükûmetler gibi eksik bakanlarla hükûmet sürecini başlatmış oldu. Söz konusu bakanlıkların Kürt partilere (KDP ve KYB) aday belirleyemediği biliniyor. Önümüzdeki süreçte söz konusu bakanlıklar için Irak Parlamentosuna adayların gelmesi muhtemel. Bununla birlikte Savunma Bakanlığı, Telaferli bir Türkmen olan Sabit Bişar’a verilmiş olsa bile Sünni kotasından yer verilmesi, Türkmenlerin en büyük siyasi organizasyonu olan Irak Türkmen Cephesi (ITC) öncülüğündeki Birleşik Irak Türkmenleri Cephesi ittifakının tepkisini çekmiş durumda. Bu nedenle Türkmenler de henüz atanamayan bakanlıklar için görev talep ediyor.

Bu durum özellikle Kerkük meselesi nedeniyle soğuk ilişkilere sahip Türkmenler ve Kürtler arasında yeni bir sorun oluşturabilir. Ancak Türkmenlerin yer almadığı bir hükûmetin eksik olacağını söylemek yanlış olmaz. Zira azınlık kotası nedeniyle Hristiyanlara dahi bir bakanlık verilirken (Göç ve Göçmenler Bakanlığı), Irak’ın üç asli unsurundan biri olarak resmen Irak Parlamentosu tarafından onaylanan Türkmenlerin kabinede yer almaması, Irak hükûmeti açısından denge unsurunu ortadan kaldırabilecek bir durum. Bununla birlikte kabine içerisinde etnik ve mezhepsel kimlik unsuru incelendiğinde Şii Arap çoğunluğun hükûmetteki makamların yarısından daha fazlasına hâkim olduğu görülüyor. Şii Koordinasyon Çerçevesi içerisinden Haydar el-Abadi ve Ammar el-Hekim’in bir arada olduğu ittifak olan Ulusal Egemenlik Koalisyonu dışında bütün partilerin en az bir bakanlık aldığı görülüyor. Buna göre Şii Araplar 12 bakanlık elde etmiş durumda.

Sünni güçlere bakıldığında ise hükûmet içerisinde 6 bakanlıkla ikinci büyük güç olmuş durumda oldukları görülüyor. Özellikle Savunma, Sanayi, Ticaret, Planlama, Millî Eğitim Bakanlıkları gibi önemli ve stratejik bakanlıkların Sünni Araplara verilmiş olması da dikkat çekici. Kürt partiler açısından bakıldığında ise mevcut durum itibarıyla KDP Dışişleri Bakanlığını alırken, KYB ise Adalet Bakanlığını elde etmiş durumda. Bu noktada Kürt partilerin stratejik davrandığını söylemek yanlış olmaz. Zira bugüne kadar KDP genel itibarıyla dışişleri bakanlığı pozisyonunu alarak hem Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi (IKBY) hem de KDP’nin “kamu diplomasisi”ni güçlendirmeye yönelik de hamleler yapıyor.

Öte yandan KYB’nin ise hem adli konular hem de daha önemlisi Kerkük gibi tartışmalı bölgelere ilişkin mülk anlaşmazlıkları gibi 140. madde açısından önemli konular üzerinde etkinlik sağlayabilecek olan Adalet Bakanlığını almış olması, özellikle tartışmalı bölgeler meselesinin gündeme gelebileceği dönemler açısından bir ön alma çabası olarak okunabilir. Zira Halid Şivani gibi hem Kerküklü olan hem de KYB’nin “şahin” olarak tanımlanan politikacılardan birinin seçilmiş olması da dikkat çekici.

Şii gruplar içerisinden bakanların tamamının Şii Koordinasyon Çerçevesi içerisinden seçilmiş olması, Sudani açısından kabinenin uyumu noktasında bir avantaj. Zira herhangi bir karar alma sürecinde kabinenin çoğunluğuna da sahip olan Şiilerin, devlet adına alınacak kararları rahatlıkla yönlendirmesi mümkün. Bununla birlikte Şii Koordinasyon Çerçevesi içerisinde yer alan siyasi gruplar arasında yer alan eski Başbakan Nuri el-Maliki liderliğindeki Kanun Devleti Koalisyonu’nun hükûmet içerisinde 3 bakanla en fazla bakana sahip siyasi grup olması dikkat çekici. Özellikle Irak gelirlerinin yaklaşık yüzde 95’ini oluşturan petrol kaynaklarının yönetimini üstlenen Petrol Bakanlığı gibi stratejik bir bakanlığın Kanun Devleti Koalisyonu’na verilmesi son derece önemli. Nitekim Sudani’nin Şii Koordinasyon Cephesi’nin adayı olması ve bu oluşum içerisinde İran’a yakın Şii siyasi ve milis gruplarının yer alması, Sudani açısından bazı soru işaretlerini de beraberinde getiriyor. Ayrıca Sudani’nin Irak’ın “mezhepçi” kimliğiyle tanınan başbakanlarından Nuri el-Maliki’nin hükûmetinde bakanlık yapması ve İslami Dava Partisi içerisinde de Maliki’ye yakın bir figür olarak bilinmesi, Sudani açısından bir dezavantaj.

Diğer taraftan siyasetten çekilen Mukteda es-Sadr’ın hükûmete karşı tavrının Sudani’nin başarısı açısından önemli olacağını söylemek yanlış olmaz. Bununla birlikte Sadr ailesi ile birlikte Irak’ın en büyük Şii ailelerinden bir olarak bilinen Hekim ailesinin mensubu olan Ammar el-Hekim’in de hükûmet içerisinde yer almayı reddetmesi Sudani açısından bir dezavantaj ortaya çıkarabilir.

Bunun yanında Sudani’nin Irak iç siyaseti açısından da daha önce Irak’ta başbakanlık yapmış isimlerden farklı özelliklere sahip olması, Sudani açısından bir avantaj. Zira Sudani yaş itibarıyla (52) Irak’ın en genç başbakanı. Ayrıca Sudani’nin diğer başbakanlardan farklı olarak Irak vatandaşlığı dışında başka herhangi bir ülkenin daha vatandaşlığına sahip olmaması, Irak halkı tarafından olumlu bir faktör olarak ele alınıyor. Nitekim bugüne kadar Irak’ta başbakan olan bütün isimler genel itibarıyla ya ABD ya da Birleşik Krallık (İngiltere) vatandaşlığına da sahipti. Bu nedenle başbakanının kimlik ikilemi olduğu yönünde soru işaretleri vardı. Ancak Sudani’nin bu eleştirilerden uzak olması, Sudani açısından önemli bir avantaj.

Öte yandan Sudani’nin, Saddam döneminde dahi Irak’ı bırakmamış olmasının yanı sıra, Irak toplumunun önemli bir faktörü olan “aşiret” geleneğine devam eden ve günlük yaşantısında basit bir yaşamı tercih eden bir siyasetçi olarak ön plana çıkması “Irak’ın evladı” yorumlarını da beraberinde getiriyor. Ayrıca Sudani’nin, “Şii” bir siyasetçi olmasına rağmen, mezhepçi bir kimliğe de sahip olmadığı biliniyor. Nitekim Irak’ın en büyük ve eski Şii siyasi organizasyonu olan İslami Dava Partisi’nden ayrıldıktan sonra kurduğu Fırateyn Akımı içerisinde farklı kimlikleri bir araya getirmiş olması dikkat çekici.  Ayrıca Sudani’nin daha önce Meysan Valiliği, Çalışma ve Sosyal İşler Bakanlığı ile Göç ve Göçmenlerden Sorumlu Bakanlıkları gibi görevlerde bulunması bürokratik tecrübe açısından son derece önemli. Ayrıca bürokrat olduğu dönemlerde hakkından yolsuzluk iddiası çıkmayan nadir isimlerden biri olması da Sudani’nin “temiz ve şeffaf” siyasetçi vasfını kazanmasına sebebiyet vermiş durumda.

Tüm bunlar bir arada değerlendirildiğinde Sudani’nin kişisel artılarının yanı sıra siyasi geçmişi, diğer partiler ve gruplar ile ilişkileri Sudani’nin başarısı ile doğrudan ilgili olacak. Bununla birlikte erken seçim sonrası ancak 1 yılda başbakanlığı alabilen Sudani açısından hükûmetini yürütmek için daha sınırlı bir zamanı var. Ayrıca 2019’dan bu yana yaşanan olaylar nedeniyle de “sabırsız” ve “hareketli” bir halk tabanı ile de karşı karşıya.

Sudani’nin Irak’taki sorunları birikimsel sorunları bugünden yarına çözmesini beklemek rasyonel olmamakla birlikte, söz konusu sorunlara yönelik somut, çabuk, etkili ve en azından halkın gözüne dokunacak adımlar atamaması durumunda Sudani’nin hükûmetinin de zor zamanlar yaşayabileceğini söylemek yanlış olmayacak. Bu noktada Sudani’nin başta İran ve ABD olmak üzere diğer devletler ile geliştireceği ilişkilerin de belirleyici olacağı söylenebilir.

Bu makale 31 Ekim 2022 tarihinde Rudaw internet sitesinde " Sudani Hükûmeti Başarılı Olur mu?” başlığıyla yayımlanmıştır.