Süleymaniye Havaalanı’na Düzenlenen Drone Saldırısı Neyin Habercisi?

Türkiye Dışişleri Bakanlığının 5 Nisan’da “bölgede PKK’nın faaliyetlerinin yoğunlaşması” nedeniyle en az 3 Temmuz’a kadar Türk hava sahasının Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin (IKBY) Süleymaniye vilayetindeki uluslararası havalimanına kapatıldığını duyurmasından iki gün sonra havalimanının yakınlarında hava saldırısı düzenlenmiş ve saldırının hedefinin terör örgütü PKK’nın Suriye kolu Demokratik Suriye Güçleri (SDG) Genel Komutanı Mazlum Kobani olduğu iddia edilmişti.

Fransız haber ajansı AFP’ye konuşan bir Millî Savunma Bakanlığı yetkilisi saldırının Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) tarafından gerçekleştirildiği iddialarını yalanlasa da saldırının zamanlaması ve motivasyonu nedeniyle tüm gözler Ankara’ya yöneldi. Neden ve sonuçları açısından Ankara-Washington-Süleymaniye hattında çok şey anlatan saldırı, yeni dönemde Süleymaniye’nin gerek Erbil ile gerekse de Ankara ve Washington ile ilişkilerinde yeni süreçlerin habercisi.

Süleymaniye-Rojava Hava Koridorunu Kırmak
Irak’ın kuzeyinde son yıllarda yoğun PKK karşıtı askerî operasyonlar yürüten Ankara ile KYB arasındaki ilişkiler KYB lideri Bafel Talabani’nin PKK’nın Suriye kolu SDF ve Demokratik Birlik Partisi (PYD) ile yakın temasları, yanı sıra Türkiye’deki Kürt meselesine ilişkin çıkışlarıyla gerilimli bir zemine taşındı. Talabani, Ankara’nın güvenli bölge amacıyla Irak ve Suriye’de PKK’ya karşı aralıksız operasyon yaptığı, İran’ın IKBY’de konuşlanan İranlı Kürt muhalif gruplara yönelik baskılarının şiddetlendiği, Kürdistan Demokrat Partisi (KDP) ile PKK arasındaki gerilimin tırmandığı, PYD ile KDP destekli Suriye Kürt Ulusal Konseyi (ENKS) arasındaki çelişkilerin derinleştiği ve KDP ile KYB arasındaki ilişkilerin kopma noktasına geldiği bir süreçte 20 Aralık’ta Suriye’nin kuzeyine ziyaret gerçekleştirerek SDG ve PYD yetkilileriyle görüşmüştü.

Ziyaretin ardından taraflar arasındaki hızlı temas trafiği oldukça dikkat çekti. Ocak ayında KCK Yürütme Konseyi Eş Başkanı Cemil Bayık, Talabani’nin çağrısı üzerine Süleymaniye’nin Dukan ilçesinde siyasi partilerin katılımı ile gerçekleştirilen ve KDP’nin davet edilmediği toplantıya gönderdiği mektupta, “daha fazla ulusal birliğe ihtiyaç” olduğunu söylemişti. Ziyaretin temsili anlam taşımadığı, KYB-SDG ilişkilerinin derinleştirilmek istendiği mart ayı sonunda Duhok’ta meydana gelen helikopter kazasıyla ortaya çıktı. Süleymaniye'ye giden helikopterlerin düşmesiyle SDG’nin terörle mücadele birimi YAT’ın dokuz üyesi öldü. Talabani, kazanın ardından yayımladığı taziye mesajında KYB’nin Terörle Mücadele Biriminin YAT ile “omuz omuza mücadele ettiğini” söyleyerek taraflar arasındaki ilişkilere referans verdi. Kazayı Ankara açısından asıl önemli kılan helikopterlerin ABD yardımıyla KYB tarafından satın alınmış olması ve PKK’nın hava aracı kullanmaya başlamasıydı. Bu yeni durum Ankara’nın, “Süleymaniye-Rojava” arasındaki hava köprüsü konusunda endişelerini artırdı. Söz konusu yeni durum, Türkiye-Irak-Suriye üçgeninde yer alan ve Ankara'nın “ikinci Kandil” olarak tanımladığı Sincar'dan sonra gelen yeni eşik. Bu açıdan hava sahasının kapatılması ve havaalanı saldırısı söz konusu koridoru işlevsiz kılma hedefi taşıyor.

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın’ın “Süleymaniye ayağında PKK'nın çok ciddi bir yapılanmasının olduğunu biliyoruz” ifadesini kullanması, Ankara’nın KYB-PKK ilişkilerini yakın markaja aldığını gösteriyor. Partisini Irak’taki Kürt siyasetinde KDP’nin etkinliğine bir alternatif olarak gösterme ve son dönemde bölgesel Kürt jeopolitiğinde de sahne önüne çıkma gayretindeki Bafel Talabani’nin Ankara’nın rahatsızlıklarını izale edecek dengeli bir politika geliştirmeden taraflar arasındaki ilişkilerde sıkışmanın saldırı sonrası ivmelenmesi muhtemel görünüyor.

ABD-SDG-KYB Üçgeni “Gözlem” Altında
Havaalanı saldırısı, KYB’yi Suriye Kürt denklemine daha fazla entegre etmeye çalışan ABD’nin bu yöndeki eylemlerinin yakından izlendiğini ortaya çıkardı. KDP’nin PKK ile mücadele konusunda Ankara’nın yanında konumlanması ve Suriye Kürt dinamiğinde SDG ve YPG ile yıldızının barışmaması nedeniyle Washington, KDP’nin rakibi KYB’yi öne çıkarmaya çalışıyor. ABD’nin SDG ile ittifakına Bafel’in Suriye ziyaretiyle Süleymaniye ayağının da eklendiği daha da belirginleşmişti. Bafel ile Mazlum Kobani görüşmesinin IŞİD’e karşı koalisyon güçlerinin komutanı General Matthew McFarlane tarafından organize edildiği iddia edilmişti.

ABD, SDG’yi terör örgütü olarak tanıdığı PKK’dan ayrıştırmaya çalışırken, Türkiye söz konusu yapıların hepsinin aynı olduğunda ısrarcı. Bu bağlamda Türkiye, ABD’nin KYB’yi de dâhil ettiği ittifaktan rahatsızlık duyduğunu her fırsatta dile getirse de IKBY’de KDP ile ilişkileri ve Irak’taki güç dinamiklerinin lehine olması sayesinde Suriye’ye nazaran daha rahat hareket bulabiliyor. Nitekim ABD Merkez Komutanlığı (CENTCOM) Sözcüsü Joe Buccino’nun havaalanı saldırısı sırasında hedef alınan konvoyda üç ABD askerî personelinin de bulunduğunu belirtmesi, drone saldırılarındaki hedefi vurma başarı oranı oldukça yüksek olan Türkiye’nin sınırlılıklarını gösteriyor. Zira saldırı Türkiye tarafından düzenlendiyse ya başarısız oldu ya da hedef bilinçli olarak vurulmayarak Kobani’nin Süleymaniye ziyaretinin izlendiğini vurgulayan bir uyarı gösterisiyle taraflara “sizi izliyorum” mesajı verildi. Bazı kaynaklara göre, Kobani’nin tahmin edilenden fazla kez Süleymaniye’yi ziyaret etti ancak kendisine Amerikan askerlerinin nezaret etmesi, muhtemel bir suikasta zırh işlevi görüyor. Kobani’nin yalnız hareket etmesi hâlinde suikastın başarılı sonuç alacağı anlaşılıyor. Ancak bu açmaz bölgeyi yakından izleme kapasitesi olduğunu gösteren Ankara’nın ABD ile çözüme kavuşturması gereken zayıflıklara işaret ediyor.

Bu çerçevede KYB’nin görünürde PKK ile değil ABD, Fransa ve koalisyon güçlerinin resmî ittifakı olarak gördüğü SDG ile görüşmesi Bafel Talabani’yi IKBY ve Türkiye nazarında yalnızlaştırsa da bu ülkelerle yakınlaştırıyor. Ancak SDG ile ilişkileri nedeniyle Batılı güçlerle ilişkilerini tamamen kesmezken KYB’ye karşı radikal tutum benimseyebilen Ankara’nın göze alabildiği aktöre karşı PKK konusunda taviz vermeyeceği ve Irak’taki mevcut mücadele potansiyeline gölge düşürmek istemediği anlaşılıyor. Ancak ABD'nin Kürt politikasında yerel dinamikleri yeterince dikkate almaması ve KYB’nin KDP ve Ankara ile yaşadığı ayrışmaların da etkisiyle fazla “cüretkâr” hareket etmesi, Süleymaniye’yi savaş alanına çevirme potansiyeli taşıyor. Bu anlamda KYB liderliğinin SDG ile temaslarını Suriye’de yürütebilecekken bu temasları Süleymaniye’ye taşıması ve ABD’nin buna aracılık etmesi, KDP ve Ankara’ya mesaj vermenin çok ötesinde izahı zor bir mahiyet taşıyor. PKK’ya karşı operasyonlarında Bağdat’la ilişkilerinin zarar görmesi pahasına ısrarından vazgeçmeyen Ankara’nın bundan sonra Süleymaniye’deki hareketliliği daha fazla odağına alacağı ve ABD ile müzakerelerinde bu dosyayı da gündemde tutacağı muhakkak.

KYB ile KDP Geriliminde Yeni Evre
Saldırı, IKBY’nin en büyük iki partisi Erbil merkezli KDP ile Süleymaniye merkezli KYB arasında uzun süredir devam eden gerilim açısından yeni evre. Bafel ile yaşadığı rekabetin ardından partiden tasfiye edilen Lahur Şeyh Cengi’nin adamı sayılan Terörle Mücadele Güçleri’nin eski yetkilisi Havkar Caf’ın Ekim 2022’de Süleymaniye’den Erbil’e kaçtıktan sonra bombalı saldırıda öldürülmesi üzerine KDP tarafından başlayan soruşturmanın KYB’ye bağlı Terörle Mücadele Güçleri Genel Müdürü Vahab Halepçe’ye dolayısıyla da Bafel’e uzanması, iki parti arasındaki ilişkileri kopma noktasına getirdi. Öyle ki bu süreçte KYB’li bakanlar kabine toplantılarını boykot ederken, Başbakan Yardımcısı Kubat Talabani “güvende hissetmediği” gerekçesiyle Süleymaniye’ye dönmüştü.

Havaalanı saldırısı sonrası IKBY Hükümet Sözcüsü Cotyar Adil, KYB’yi işaret ederek, “Süleymaniye’de otoriter bir parti rejiminin tutumu, havalimanına yönelik Türk hava sahasının kapanmasına ve ardından bu saldırıya yol açtı” ifadeleriyle bir hükûmet görevlisi için oldukça partizan bir söylemle partiler arasındaki ayrışmayı özetledi. Buna karşın Kubat Talabani, KDP’ye atıfla Adil'in “hükûmet içinde sadece bir partiyi temsil ettiğini” söylerken, abisi Bafel saldırının yerel bir istihbarat teşkilatının rehberliğinde yürütüldüğü iddiasıyla KDP’ye adeta savaş açtı.

Açıklamalardan da anlaşılacağı üzere Kobani’nin Süleymaniye'ye yaptığı ziyaretlerden ve KYB-SDF-PKK arasında genişleyen ittifaktan ve ABD’nin bu süreçlere desteğinden rahatsız olan KDP’nin mevcut tutumundan vazgeçmeyerek, Washington’a mesaj vermeye çalıştığı söylenebilir. Ayrıca Mazlum Kobani, saldırısı sonrası IKBY Başbakanı Mesrur Barzani’nin KYB’nin Terörle Mücadele Güçlerine dair yaptığı suçlamaları eleştirerek, KDP aleyhindeki tutumunu netleştirdi. Bu bağlamda KDP’nin Suriye’nin kuzeyinde desteklediği grupların yeni dönemde daha da baskılanacağı ve KDP’nin SDG ve PYD ile mevcut hoşnutsuzluğunun artması muhtemel. Öte yandan, saldırı iki şehir devleti gibi kendi Peşmerge, Asayiş ve istihbarat güçleri olan KDP ile KYB ilişkilerinde onarılması kolay olmayan bir eşik olmaya namzet. Özellikle yıl sonuna doğru seçime gitmesi beklenen ancak seçim öncesi çoğu konuda anlaşamamış oldukları dikkate alındığında iç siyaseti hareketli günler bekliyor. Ayrıca, ABD’nin iki parti arasındaki uzlaşmazlıkların çözümü konusundaki girişimlerde KDP’nin daha az taviz verdiği düşünüldüğünde Ankara ile güçlü ilişkilerinden pek hoşnut olmadığı düşünülen Washington’un yeni dönemde Erbil’e baskıyı artıracağı düşünülebilir. Bu durumun ise KYB ile KDP arasındaki kopmayı daha da derinleştirme potansiyeli mevcut.

Ankara-KYB Normalleşmesi İmkânsız mı?
ABD’nin SDG’ye desteğine rağmen Türkiye’nin, ABD ile köprüleri atacak bir yaklaşım benimsemesi beklenemez ancak aynı tutumun KYB için geçerli olmadığı ortada. Bu nedenle KYB açısından mevcut politikasına devam etmek veya Ankara ile uzlaşı yoluna gitmek gibi iki seçenek var. Mevcut politikasını sürdürmesi hâlinde Ankara'nın yaklaşımında geri adım atmayacağı anlaşılıyor. Buna karşın, normalleşme isteniyorsa PKK konusunda Ankara’yı tatmin edecek makul yaklaşım benimsenmeli. KYB etkili bir bölgesel oyuncu olmak için Türkiye ile yapıcı ilişkilere ihtiyacı olduğunun farkında. Nitekim Bafel’in Suriye’nin kuzeyini ziyaretinden hemen sonra Türkiye destekli Irak Türkmen Cephesi lideri Hasan Turan ile görüşmesi Ankara’ya jest olarak okunmuştu.

IKBY’de iki partili statükonun devam etmesinden yana olan Ankara bu statükonun ne KDP ne de KYB açısından bozulmasını istiyor. Türkiye ile ciddi ticari ve siyasi ilişkileri olan KDP, PKK ile kötü ilişkileri nedeniyle Ankara’ya PKK konusunda alan açıyor. Ancak Türkiye’nin hava sahası hariç KYB üzerinde bir nüfuz alanı yok ve hâliyle KYB’nin KDP gibi davranmasını beklemesi bölgeyi yanlış okumak anlamına geliyor. Gerçek şu ki, PKK ile çatışması sona erse ve Ankara ile ticari ve siyasi bağları olmasa, Kürt milliyetçiliği çok daha belirgin olan KDP de SDG ile gerilimini bu doza taşımaz. Yani KDP ile KYB’nin PKK’ya yönelik bakışları sadece dönemsel olarak kötüleşebilir, yapısal bir PKK karşıtlığı gelişmeyebilir. Bu anlamda KYB ile doğal gaz üzerinden ekonomik ilişki geliştirerek partiyi KDP’den farklı yapan siyasal ve ideolojik kodlara odaklanmak Ankara açısından bir seçenek olabilir. Ancak Türkiye’nin PKK’nın Irak’ta tamamen bertaraf edilmesi ve bu konuda kanal yakalayamadığı aktörlere rest çekme yönündeki mevcut politikasında ısrarı, KYB ile gerilimin süreceğine işaret ediyor.